Boğaziçi’nde amok sendromu! / Arslan TEKİN

Boğaziçi’nde amok sendromu! / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Pzt Ara 07, 2015 10:15

Boğaziçi’nde amok sendromu!


Resim
Boğaziçi Üniversitesi yönetimi aykırılıklarıyla namlıdır. Önce Taşnakçılık, sonra PKK’cılık... Bazen birincisi, bazen ikincisi öne çıkıyor veya ikisi birlikte amok koşusundalar. Bu bir “sendrom”dur.

Türkiye’de “Türk”e dalmak, önüne gelene saldırmak ve hız kesmeden koşuya devam etmek... Sonuç alamayacağını, öleceğini bile bile koşmak! Bu amok koşucularının, saldırganların sırtını sıvazlayanlar, önlerini açanlar, aynı hastalıktan mustariptirler… Onlar da birer amok koşucusudurlar.

Türkiye amok koşucularından çok çekti.

12 Eylül 1980 öncesinin bütün safhasını yaşamış, amok koşucularını tahlil etmiş biri olarak diyebilirim ki, üniversitelerimizde yine aynı sahneler oynanıyor. Yine hükûmet seyirci, yine üniversite yöneticileri seyirci... Seyirci olmanın ötesinde, amok koşucularının önünü açıyorlar, okumak isteyen, millî hassasiyet taşıyan, ülke birliğinden yana olan gençlere hayatı dar ediyorlar.

12 Eylül öncesinde amok koşucularının kaçınılmaz finali intihardı… Şimdi, hükûmet, YÖK ve üniversite yöneticileri sanıyor mı ki, bu hastalıklı koşucular bir hedefe varacaklar.

PKK’cılar depara kalktılar. Üniversiteler onların çiftlikleri. Ülke bükünlüğüne kastediliyormuş; insanlarımız ölüyormuş, şehit düşüyormuş, hiç umurlarında mı üniversite yöneticilerinin? PKK baş tacı...

Ege Üniversitesi’nden neler yaşandığını gördük. Üniversite yönetimin amok koşucularıyla ortaklığı yüzünden öğrenciler derslerini takip edemediler, Fırat Yılmaz Çakıroğlu hayatından oldu. PKK’nın yol açtığı facialardan doyumsuz bir haz mı alıyor üniversite yöneticileri, yoksa çaresizler mi? Her iki durumda da o koltuklarda oturamazlar. Ama burası Türkiye!

Boğaziçi Üniversitesi sabıkalı zaten... Hrant Dink’i ölüme götüren yolun taşlarını da onlar ve gibileri döşediler.

Hatırlayın o günleri... Hrant Dink ne zaman öldürüldü? 10 Ocak 2007 günü.

Taşnakçi zihniyet, “Ermeni soykırımı” fikrini ne zaman alevlendirdi? Eylül 2005’te, Bilgi Üniversitesi’ndeki konferansla… Taşnakçı zihniyetin “Türkler Ermenilere soykırım uyguladı.” sonucunu baştan ilân ettiği konferans önce Boğaziçi’nde düzenlenecekti. Mahkeme “Dur!” dedi, Bilgi Üniversitesi pervasız; Taşnakçı zihniyet tam hâkimiyet kurmuş. Tartışmalı konferansı Bilgi başlattı, yine Boğaziçi ve Sabancı üniversiteleri destek verdiler. Taşnakçı zihniyetin saldırıları sineye çekilecek gibi değildi. Tartışmalar sürdü gitti ve bir cana mal oldu.

Bu yıl Ermeni tehcirinin 100. yılıydı. “Tehcir bahane, katliam şahane!” mantığıyla konferanslar tertiplendi. Başı yine Boğaziçi, Bilgi gibi üniversiteler çektiler. Boğaziçi’nde “Türkler Ermenileri kesti!” sözü kaç konferansta kaç defa telaffuz edildiğini saymak mümkün olmadı!

PKK ile topyekûn mücadele başlatıldı ama savaş sadece cephede sürüyor. Cephe gerisi ise PKK’cılara teslim. PKK’lılar üniversitelerde “şehit” diye anılıyor ve bu anmalara Boğaziçi ve Hacettepe üniversiteleri başta olmak üzere birçok üniversite göz yumuyor. Sağduyu sahibi, ülkesini seven insanları çaresizliğe itiliyor.

Boğaziçi’nden öğrenciler bana geldiler. Anlattıkları içler acısı. Üniversitede olanları delillerle ortaya koyacağım. Eğer YÖK harekete geçmez, hükûmet tedbir almazsa çaresiz bırakılan insanlar patlama noktasına gelirler, bilesiniz.

Arslan TEKİN, 7 Aralık 2015
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Boğaziçi’nde amok sendromu! / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Cum Ara 11, 2015 12:33

Boğaziçi böyle gitmez!


Resim
YÖK’ün, yeni yönetmeliğine göre, “Ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı” eylemleri doğrudan işleyen yöneticilerin bulunduğu veya bu tür eylemleri desteklediği belirlenen vakıf üniversitelerini kapatabilecek.

Bu kararın kimin baskısıyla ve kime yönelik alındığı bilinmekle beraber, ülke bütünlüğü söz konusu olunca bütün üniversiteleri bağlayacağı açıktır.

Dün Boğaziçi Üniversitesi’nde amok koşucularının “öldüre öldüre” hedeflerine doğru ilerlediklerinden bahsetmiştim. Amok koşucularının zarar vermelerinin önüne geçmek devletin vazifesidir.

Devlet kendi topuğuna kurşun sıkamaz. Ülkemizde “Hepimiz Ermeni’yiz” grubunun bütün faaliyetleri bir başka ülkenin menfaati içindir ve “casusluk” kategorisinde değerlendirilmelidir. Keza; PKK’yı gönendirecek hiçbir faaliyette bulunulamaz.

Gelin görün ki, üniversitelerimiz Taşnakçı “Hepimiz Ermeni’yiz” grubunun ve PKK’lıların yuvaları hâline gelmiştir. Bir hâdise olsa, bir faaliyetleri olsa, üniversite yöneticileri bilerek polisi çağırmamaktalar. Onların mantığında üniversiteye polis giremez; ama her türlü bölücü yıkıcı akım savunucuları girebilirler; insanlarımızı zehirleyebilirler, yıldırabilirler, derslerini engelleyebilirler ve hatta öldürebilirler (Fırat Y. Çakıroğlu’nun şehadeti.) ve hatta üniversitedeki yıkıcı/bölücü faaliyetlerde beyni yıkanarak “öldürmeye/ölmeye”ye kilitlenen amok koşucuları polise kurşun sıkabilirler. (Hacettepe Üniversitesi’nden bir kız öğrencinin Diyarbakır’da kadın polisleri öldürmek için silâh kullanması ve sonunda kendisinin ölmesi.)

Birçok üniversitemizde, ülkesine, ülkesinin değerlerine, ülkesinin verdiği kimliğe yabancı, yabancı olmanın ötesinde düşman, aşırı sol, bölücü kesim PKK’nın ardında saf kapma yarışındalar.

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rezalet diz boyunu aşmış, insanları yutuyor.

PKK’nın kuruluş yıldönümünün bu üniversitede kutlandığını biliyor musunuz? Sizin kardeşiniz, sizin eşiniz, sizin oğlunuz, sizin yeğeniniz; sizden bir parça, vatanı için bölücülerle mücadele etsin, kara toprağa düşsün, senin verdiğin vergilerle ayakta kalan üniversite, PKK’nın her türlü faaliyeti için imkânlarını sonuna kadar kullandırsın!... Razı olabilir misin?!

Boğaziçi’nde Sosyal Bilimler Kulübü PKK’lıların elinde. Bu kulübün nasıl faaliyet gösterdiğini rektörlük biliyor.

Üniversitede 40’tan fazla kulüp var. Kulüplerin işleyişi şöyle: Kulüplerin üst kurulu “Kulüpler Arası Kurul”dur. Bir kulüp bir faaliyet gösterecekse, Öğrenci İşleri Dekanlığı’ndan izin almak mecburiyetindedir. Ayrıca her kulübün danışman hocası vardır ve faaliyet için danışman hocanın da imzası gerekir. Üniversite böyle bir kontrol mekanizması kurmuş.

27 Kasım PKK’nın kuruluş yıldönümü. Bu mekanizma aşılarak PKK’nın kuruluş yıldönümü için faaliyet gösterilebiliyor.

Faaliyet için verilen dilekçe şu yolu takip ediyor: 1. Danışman hoca, 2. Öğrenci İşleri Dekanlığı, 3. Kurumsal İletişim Ofisi. Bu ofis, salon tahsis ediyor. Salon tahsis ederken yine diğer birimlerden izin alıyor.

Sen, ben, o hainlikleri deşifre etmezsek ülkemize karşı vazifemizi yapmamış oluruz. Enkaz altında sen, ben o; herkes kalır! Üniversitedeki gafleti, ihaneti daha yazacağız.

Arslan TEKİN, 8 Aralık 2015
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Boğaziçi’nde amok sendromu! / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Cum Ara 11, 2015 12:42

Boğaziçi: Bir gaflet örneği


Resim
Boğaziçi Üniversitesi’nde, Türk düşmanlığının kök salması tesadüfî değildir. Ülke birliğine kastediliyor, insanlarımıza kastediliyor. Halkımızın vergilerle beslediği üniversitede, cephede savaşanlar arkadan vuruluyor, şehitlerimizin kemikleri sızlatılıyor.

Boğaziçi’nin, sağduyulu, ülkesinin birliğini, dirliğini isteyen öğrencileri çok şükür, uyanıklar; ihanet ve gaflet içinde olanları deşifre etmekte, halkı bilgilendirmekte, siyasîleri uykularından uyandırmakta, devletin tedbir alması için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Devleti yönetenler, bütün bilgi ve belgeler ortaya konduğu, “ihanet” tezgâhının köşe ayaklarının isimlerini bir bir sıraladıkları hâlde gereğini yapmazlarsa tarihe karşı mesûldürler. Gün gelir, bu belgeler, yazdıklarımız, başka gazetelerde ihaneti ve gafleti görüp ikaz vazifesini yapanların notları önlerine konduğunda, “Biz ne yaptık, kime nasıl kandık, kime niçin taviz verdik…” diye dövünmesinler. Tedbir almazlarsa hesap vermek mecburiyetinde kalacaklarının şuuruyla kanunları, hemen, derhal, şimdi... işletmelidirler!

Dün belirttim; YÖK bölücülüğün odağı olan üniversitelerde gerekli tasarrufta bulunmak, üniversite yönetimini bir başka üniversiteye devretmek için yönetmelik çıkarmıştır.

Üniversiteler bir bütündür; devlet ve vakıf üniversiteleri diye ayrılamaz; kayırma, ayıklama, şahsî garazla kiminin üzerine gidip kiminin üzerine gitmeme gibi bir tavır sergilenemez.

Türkiye 12 Eylül’den önce üniversitelerde yıkıcıların desteklenmesinden çok çekti. Ne kazandı yıkıcılar? Yıktılar ama kendileri de bu amok koşusunda helâk oldular.

YÖK, üniversitelerde mutlak hâkimdir; öyleyse gereğini yapmalıdır. YÖK’ün hesap vereceği makam belli. YÖK, ister ülke birliği için, ister mesûl olunan makamın, şu andaki terör mücadelesine destek için, başta Boğaziçi Üniversitesi, bölücülüğün odağı bütün üniversiteleri masaya yatırmalıdır.

Boğaziçi’nde, Tarih Kulübü’ne “Hepimiz Ermeni’yiz” zihniyeti taşıyanlar hâkim. Ermeni tehcirin 100. yıldönümünde, sık sık toplantılar yaptılar, Türkleri “katil” ilân ettikleri gibi, gönüllü casusluğa da soyundular.

Üniversite’nin Sosyal Bilimler Kulübü Kandil’in şubesi gibi çalışıyor. Hususiyetle bazı rektör danışmanlarından ve hocalardan destek görüyorlar. Destekte sosyoloji bölümünün bazı hocaları başı çekiyorlar. (Bir hocanın yazdıklarını ileride bu köşede ele alacağım. Bu hocanın ismi, öğrencilerin kamuoyuna yayınladıkları bildiride de vardır. Öyle bir yazı ki, Kandil’de Cemil Bayık bile, bu kadar PKK’cı lâf edemez, en azından politik hesap yapar. Boğaziçi’nin sosyoloji hocası tümden endazeyi kaçırmış. Bu hanım hâlâ üniversitede talebeleri zehirlemeye devam ediyor!)

Sosyal Bilimler Kulübü’ne, devletin gösterilmesine izin vermediği, PKK propagandası için hazırlanmış “Bakur” adlı film için bile bile salon tahsis ediliyor. Gösterinin ardından da daha açık yıkıcı/bölücü propaganda yapılıyor. (Videosu bende)

Üniversite yönetimi hâdise duyulunca önce geçiştirmek istiyor ama binlerce imzayla şikâyet gelince bu kulübe 6 aylık kapatma cezası veriyor, zevahiri kurtarmak istiyor.

Şehitlerin kanında üniversite yönetiminin de eli vardır, unutmasınlar! Eğer YÖK gereğini yapmazsa, cephe gerisinde PKK’ya zımnen destek vermiş olunacaktır. (Yarın bildiriyi ele alacağım.)

Arslan TEKİN, 9 Aralık 2015
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Boğaziçi’nde amok sendromu! / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Cum Ara 11, 2015 12:48

Hey YÖK! Uyuma!


Resim
R. T. Erdoğan, “Türkiye, terör örgütü bin defa daha başkaldırsa, bin defa o başı ezmeye muktedir bir devlettir.” diyor.

“Fiilî Başkan”, önceki gün söylüyor bu sözleri. Bir şey daha söylüyor: “Bu vatan topraklarının üzerinde kimse operasyona yönelmesin. O operasyona yeltenenler bedelini ödüyor mu, ödüyor.”

Teröre kapılar bile bile sonuna kadar aralandı, şimdi kapatılmaya çalışılıyor ama hendekler derin, siperler muhkem; kapatılamıyor!

Boğaziçi Üniversitesi’nin eski hocası Prof. Dr. Tansu Çiller, yine başbakan olsaydı “Ya kapatılacak ya kapatılacak!” derdi. Hakikaten onun döneminde mesafe alınmıştı ve kapı kapatılmak üzeriydi.

Sadece fizikî hendeklerden, fizikî siperlerden bahsetmiyorum. Ülkenin kaç üniversitesinde, kaç basın yayın organında ne kadar derin, ne kadar muhkem siperler var, biliyor musunuz?!

Müşahhas örnek: Boğaziçi Üniversitesi. Bölücü, yıkıcı unsurlar bu üniversitede alabildiğine at koşturuyorlar.

Üç gündür yazıyorum. Yazılarım yöneticilerin önünde. Sıkıştıklarını hissediyorlar. Türk’e, ülkemize kastı olan bölücülere, yıkıcılara verdikleri tavizin yanlarına kâr kalmayacağının farkındalar. Telaşla, danışabilecekleri kişileri makama çağırıp fikir yürütmüşler.

R. T. Erdoğan, “Bu vatan topraklarının üzerinde operasyona yeltenenler bedelini ödüyor.” diyor ama, mücadele stratejisi sadece cephedeki savaşa göre belirlenemez; cephe gerisinde, bölücülerin, yıkıcıların destekçileri var mı? Arkadan vurulur muyuz? diye de hesap edilmelidir.

Fikir hürriyetini bölücülük, Türk düşmanlığı diye anlayanlara fırsat tanırsanız, çok geçmeden onlar tam teçhizatlı karşınıza dikilirler. Şimdi karşılaştığımız durum budur.

Cephede mücadele edenlerin moralini bozacak, onları umutsuzluğa sevk edecek davranışlar, başta üniversitelerimizde, bazı basın yayın organlarında sergileniyor. Bir parti terör örgütüyle iç içeyken, Yargıtay Başsavcılığı uykuda... Hiçbir hareketi görülmüyor; kanun maddelerinin üzerine kalın bir şal atmışlar.

Cephe gerisinde fidelikleri kurutulmalıdır. Baş fidelik Boğaziçi Üniversitesi’dir.

Üniversitenin tamamı elbette PKK’nın kontrolünde değil. Sağduyulu, PKK karşısında rektörlük katı gibi sinmeyen, işbirliğine gitmeyen bir kesim de var ve pısmıyor, susmuyor, sesini yükseltiyor.

Sağduyulu, ülke birliğini isteyen cesur öğrenciler bir bildiri kaleme almışlar. Boğaziçi Üniversitesi’nde bölücülerin, yıkıcıların faaliyetlerini, bu faaliyetlere idarenin nasıl göz yumduğunu ve hatta nasıl destek verdiğini bir bir sıralamışlar.

Uzun bildiriden son paragrafı aktaracağım, sonra yine bu bildiriden hareketle üniversite yönetimine sorularım olacak:

“Millî hassasiyeti yüksek olana faşist, İslami hassasiyeti fazla olana da terörist ve ışidçi diyen bu zihniyete göre özgürlük sadece onların istediğini yapabildiği sürece vardır. Hoşlarına gitmeyen şeylerin yapılmasına ise kesinlikle müsamaha göstermemektedirler. En kısa zamanda yetkililerin bu gidişata engel olmalarını istiyoruz.”

Sorularıma yer kalmadı.

R. T. Erdoğan, “Kimse vatan toprağında operasyon yeltenmesin!” diyor ama üniversitelerde yelteniyorlar.

Hey YÖK yönetimi! Uyuma! Kalk!

Arslan TEKİN, 10 Aralık 2015
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Boğaziçi’nde amok sendromu! / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Cum Ara 11, 2015 16:21

‘Boğaz’ına kadar batmış!


Resim
Muhalif olabilirsiniz. Çok şeyi tenkit edebilirsiniz, “aktivist” sıfatıyla lüzumlu lüzumsuz her yerde ortaya çıkabilir, şaklabanlıklarla aykırılığınızı gösterebilirsiniz. Kimi sizi bir şey sanır, dikkat kesilir, kimi “Bu adam meczup mu?” der, güler geçer.

Bizde “aktivist” yok; yıkıcı var, bölücü var, katil var... 1970’lerden beri böyle.

Kaç gündür Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yıkıcı, bölücü faaliyetleri yazıyorum. Bu üniversite bir örnek. Birçoğunda yıkıcılar, bölücüler at koşturuyor.

Geçen yıl Boğaziçi’nde Nâzım Hikmet Kültür Sanat ve Araştırma Merkezi kurulmuştu. Bu merkez, birinci yılını kutlamak için 14-15 Aralık 2015 günlerinde “Dünden Yarına Nâzım Sempozyumu” düzenliyor.

Mehmet Gül arkadaşım rahmet istedi demek ki... N. Hikmet Ran’ın bütün faaliyetini ortaya koyan “Nâzım Memleket mi?-Direnen Son Lenin Heykeli” adlı kitabı yazmış ve tam isabet şu teşhisi koymuştu:

“Nâzım’in neresi bize ait? Nâzım ikinci defa ölmeli ve artık ne rahatsız edilmeli ne de bizi rahatsız etmeli. Nâzım Hikmet hiç vatansever oldu mu? Belki çocukluğunda kısa müddet... İnandığı ideoloji, onun gerçekte bir vatanı olmasına izin verir miydi?”

N. Hikmet Ran bir komünistti. Sovyetlerin içimizdeki kolu olan kanun dışı Türkiye Komünist Partisi’nin yöneticilerindendi. Moskova’da ideolojik tahsil görmüş, Türkiye’de faaliyetlerinden dolayı hapis yatmış, hapisten çıktıktan sonra Moskova kaçmıştı. İstese de istemese de komünist rejimin ağla deyince ağlayan, gül deyince gülen tam bir kuklasıydı.

Üvey babası diyebileceğimiz Yahya Kemal’in etkisindeyken “şair”di; sonra Rus fütürist Mayakovski’nin etkisine girince tuhaf, basamaklı, kesik cümleli, sokak diliyle şiirimsiler yazdı. Birinci ve İkinci Yeniciler’i etkiledi. Sovyet-komünist bağlantısı ve kiminin midesini bulandıran, kiminde hayranlık uyandıran karmaşık aşk ilişkileri hep ön plandaydı.

H. Hikmet Ran, nedendir bilmiyorum, uydurukçaya karşı çıkmıştır ama N. Hikmet tapınıcıları, tek bir şeyini takip etmemişlerdir: Türkçesini.

Boğaziçi’nde N. Hikmet Ran nasıl anlatılacak? Dilini desen anlatamazsın, şiirini desen anlatamazsın, politikasını desen -ihanet sarmalı- anlatamazsın... Neyi konuşacaksınız?

Ben söyleyeyim: Onu mazlum gösterecekler, PKK’yı nasıl baş tacı ediyorlarsa onu da baş tacı edecekler, İnsanlarımızı zehirlemek için hiçbir fırsatı kaçırmayacaklar.

O kadar çok “hakikî” edebiyatçımız var ki, N. Hikmet Ran sondan bile sıra bulamaz! İllâ N. Hikmet Ran!

Boğaziçi Üniversitesi’nin bu saplantısına “soytarılık” der geçerdim ama sonunda Türk düşmanlığı körükleniyor, bölücülük körükleniyor. İnsanlarımız öldürmeye kurgulanıyor.

N. Hikmet Ran için kurulan enstitüsünün açılışı konuşmasını kime yaptırmışlardı biliyor musunuz: Nobel’i Türk’e saldırarak alabilen Orhan Pamuk’a. Enstitüsünün nasıl bir fonksiyonu olacağını varın siz hesap edin!

Bu sempozyumda, cinsel kimliğini her fırsatta öne çıkararak kendisinden bahsettiren, şair desen şair değil (Eroin kullanmaya, küfre özendiren cümleleri sıralıyor sadece.) “küçük İ.”in “baş konuşmacı” yapılması bir ironi değil de nedir?!

Boğaziçi üniversitesi, boğazını kadar ...a batmış. Birileri çıkarıp 40 defa yumalı!

Arslan TEKİN, 11 Aralık 2015
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x