Bolu Valisi AKPınar coştu

Genel & Güncel Konular

Bolu Valisi AKPınar coştu

İletigönderen Türk-Kan » Prş Tem 16, 2009 12:07

Bolu Valisi AKPınar coştu

Akpınar: 'Genelkurmay Savunma Bakanlığı’na bağlansın, Askeri Yargıtay kapatılsın!'


Abant toplantılarındaki açıklamalarıyla dikkat çeken Bolu Valisi Akpınar, demokratikleşme konusundaki görüşlerini kişisel web sitesinde açıklıyor. Akpınar, son makalesinde “MGK kaldırılsın, Genelkurmay Savunma Bakanlığı’na bağlansın, Askeri Yargıtay kapatılsın, Anayasa Mahkemesi üyelerini Meclis seçsin” dedi.

Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar, kendi adına kurduğu web sitesinde çeşitli konulardaki kişisel düşüncelerini açıklıyor. Sitede bir Abant manzarasının altında “Jakoben bürokrasinin paşa gönlünden koptuğu kadar değil, sonuna kadar demokrasi” cümlesi yer alıyor. Akpınar’ın yazıları demokratikleşme tartışmaları üzerine yer alıyor ve sitede genellikle ’liberal’ olarak tanınan yazarlardan alıntı yapılıyor.

Vali Akpınar’ın ’Darbecilerin Yargılanması Yeter mi?’ başlıklı makalesi ise ilginç önerilerle dolu. Akpınar makalesinde şu görüşleri savundu:

    BAYKAL’A CEVAP: Birkaç gündür darbecilerin yargılanmasını konuşuyoruz. Anayasanın geçici 15. maddesini kaldırarak 12 Eylül suçlularından hayatta kalanları yargılayabilecekmişiz. 12 Eylül 1980 darbesini yapanların, ondan önceki iki darbe ve 28 Şubat rezaletini icra edenlerin ve takip etmekte zorlandığımız, sayısız darbe girişimcilerinin elbette yargılanması gerekir. Peki ama sadece 15. maddeyi kaldırmakla (ki bu madde 12 Eylülcülerle ilgili, diğerlerini bağlamıyor), maksat hâsıl olur mu? Hayır, mümkün değil.

    ANAYASA YANLIŞ: Anayasadan başlayarak darbeciliğe zemin hazırlayan tüm hukuki düzenlemeler gözden geçirilip değiştirilmelidir. Mülkiyede bir hocamız; “Bu anayasanın hem lafzı, hem de ruhu bozuk” diyordu. Bazıları da “Bu anayasanın ruhu darbecilikle mülevvestir (kirlenmiştir)” diyordu. Aslında anayasamızın baştan sona sivil bir anlayışla, üyesi olmaya çok yaklaştığımız Avrupa Birliği normlarını da karşılar şekilde tamamen yeniden yazılması gerekir. 15. maddeyi ele almışken, ona kardeş ve rehber olan diğer maddeleri de değiştirmemiz gerekir.

    Sırayla gidelim:

    - Çoğu hukukçuya göre Başlangıç maddesi metinden tamamen çıkarılmalıdır. Çünkü yuvarlak ve muğlâk ifadelerle nereye çekilirse oraya gidecek hükümler içermektedir. Genelkurmay Başkanlığı 1960 öncesinde ve gerçek demokrasilerde olduğu gibi Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır.

    - Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulu Kararıyla, Kuvvet Komutanları ise Müşterek Kararname ile atanmalı, diğer generallerin atanmasında Savunma Bakanı oluru yeterli olmalıdır.

    - Başlı başına bir yazının konusudur, ama Jandarma teşkilatının varlığı gözden geçirilmelidir.

    - Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalıdır. Eğer Başbakan veya hükümet, memurlarının görüşüne ihtiyaç duyuyorsa, istediği zaman bu emri yerine getirilir.

    - Yargıdaki çift başlılık giderilmeli, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmalıdır. Sadece asker kişilerin askeri disiplin suçlarına bakan birinci derece Disiplin Mahkemeleri tesis edilmelidir.

    - Anayasa Mahkemesi üyelerinin en az yarısı TBMM tarafından seçilmelidir. Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin düzenleme tamamen kaldırılmalıdır. Partileri ancak halk kurar ve halk kapatır.

    - Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan görevi Yargıtay’a devredilmelidir.

    - TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesi (Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.) ya tamamen kaldırılmalı ya da bu maddenin halkın oyu ile iktidara gelmiş olan hükümeti devirmek veya tehdit etmek anlamına gelmeyeceği belirtilmelidir.

    Bütün bu düzenlemeleri yaparsak ordumuz zayıflar mı?

    Tam tersine günlük siyasi hayatın dışında kalır.

    Bazı siyasi görüşlere yakın, bazılarına karşıymış gibi bir görüntüsü olmaz.

    Milletimizin tartışmasız ortak paydası olur.

    Bu ülkede yaşayan 71.5 milyon insanımızın çok çok azı müstesna, herkes ordumuzun dünyanın en modern ve en güçlü ordusu olmasını arzu eder.
‘Yes, we can!’ demişti...

Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar, Abant Platformu’nun son toplantısının açılışında yaptığı konuşmayla gündeme gelmişti. Akpınar, “Ülkemiz maalesef demokratik yollarla yapılan bir anayasayla değil de 1960’tan itibaren içselleştirmek zorunda kaldığımız darbelerin ardından oluşturulan antidemokratik anayasalarla yönetilmek durumunda kaldı” demişti.

Konuşmasında ABD Başkanı Barack Obama’nın seçim sloganı olan “Yes, we can”i kullanarak dikkatleri çeken Akpınar, “Askeri güç, yürütmesi ve yargısıyla paralel biçimde örgütlenmiştir ve adeta bağımsızdır. Demokratik hayatımıza tecavüz eden darbecileri yargılayamadık, bu millete reva gördükleri yargısız infazların, işkence ve kötü muamelelerin hesabını soramadık. Ülkemizde halkın iradesini bir türlü içine sindiremeyen kişi ve gruplar, içinde bulunduğumuz bu dönemde bile, hâlâ Baas rejimi ya da bir çeşit Pol Pot rejimi özlemiyle hükümeti devirmeyi, binlerce kişiyi yok etmeyi planlıyorlar” demişti.

İnceleme başlatılmıştı

Bu sözler üzerine üzerine Akpınar hakkında idari inceleme başlatılmış, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, müfettiş görevlendirmişti. Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın talebine uygun görüş veren Atalay’ın onayı üzerine, müfettişler Akpınar’ın açıklamalarında suç unsuru olup olmadığını araştırıyor. Akpınar’ın bilgisine başvuracak olan müfettişler, hazırladıkları inceleme raporunu İçişleri Bakanlığı’na sunacak. Müfettişler, Akpınar’ın açıklamalarında suç unsuru bulunması halinde soruşturma izni isteyebilecek.


Kaynak
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Bolu Valisi AKPınar coştu

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Tem 26, 2009 23:42

Habip Hamza Erdem yazdı:.
VALİ’NİN DİȘLERİ

Türkiye Cumhuriyeti’nde yaptıklarıyla halkın beğenisini kazanmıș çok vali olmuștur.
Onların adları büyük kentlerimizin cadde ve sokaklarında yașatılmaktadır.
Okul, hastahane ya da herhangi bir kurulușla anılan valilerimiz de vardır.
En son Yazıcıoğlu’nu anımsıyorum, adından çok sözettirecek bir vali idi.
Șimdilerde ise Bolu Dağları’ndan kimi sesler geliyor.
Dediklerine göre oraya ‘vali’ diye atanan biri bağırıyormuș.
Bolu’ya adından sözettirecek bir șey mi yapıyor diye bakıyorum, yok değil.
Ya ne yapmak istiyormuș? Anayasa’yı mı ne değiștirmek, devleti mi ne düzeltmek istiyormuș.
Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni iyice düzeltmek istiyormuș.
‘Demokratik Anayasa’ yapabilir misiniz diye sormușlar valiye “Yes we can” demiș, yani yapabiliriz demek istemiș. Bu kadarcık ingilizceyi baksanıza ben bile anladım. Ağrı’daki otel çalıșanları bile bunca bilebiliyorlardır kușkusuz.
Türkçe olarak ben bu vali beye sorsam; ve desem ki, ‘Demokratik Anayasa’ yapmak size mi kaldı?
İddia ediyorum ‘evet benim görevlerim arasında’ demeyi İngilizce olarak beceremez.
Türkçe olarak söylemeye kalksa, bu kez Ağrı’nın bilmem hangi köyünden bir yașlı amca ‘Hadi oradan, sen önce haddini bil’ diye yanıtlayacaktır.
Demem o ki, bu vali bey sıradan bir köylü yuttașımız kadar bile devleti tanımamıș.
Merak bu ya, baktım 1988 yılında okulu bitirmiș. Yani 12 Eylül çocuğu. Yani bu çocuğun devleti ve demokrasiyi, yasa ve anayasayı bilmesinin olanağı yok. Maddeten olanaksız.
Bilse bilse dr Recep kadar devleti, Bülent Ersoy kadar demokrasiyi, Bekir Bozdağ kadar yasayı, Burhan Kuzu kadar da anayasayı bilebilir.
Biri dr, biri prof dr değil mi bunların? Bunlar bilmeyecek de ben mi bileceğim?
Evet bendeniz bu konulara kafa yormuș biriyim. Bu çocuğun okuluna girdiği yıl, ben ‘Türkiye üniversitelerinde bilim yapma olanağı kalmamıștır’ tümcesini içeren istifa dilekçesini veren kișiyim.
Șimdi bu çocuğun, yani Bolu valiliğini ișgal eden kișinin ‘yes we can’ demesini onun aymazlığına yorabilirim.
Ancak kazın ayağının öyle olmadığını da görüyorum.
Bunlar ‘erken öten horoz’lar gibi kellesi önce alınacaklar listesindekilerdir.
Bunlar öne sürülüp arkasından koșturulacaklardandırlar.
Bunlar Türkiye’de ‘iki polisin evinden alamayacağı’ ama bir onbașı ve bir erin cemseye kuzu gibi yığacağı gruptantandırlar.
Bunlar tankın üzerine ilk fırlayacaklardandırlar.
Bunlar gerçek bir demokratik düzende ilk fırlatılacaklardandırlar.
Bırakalım İngilizce’sini, Bolu Valisi Türkçe ‘fırlatılmamaklılığımız sözkonusu olamaz’ diyebilir mi?
Diyemiyorsa demokrasiyi bilmiyor demektir.
Çünkü demokrasi fırtınası tüm fırlatılabilir olanları fırlatır da ondan.
Demokrasiler durağan değil, fırtınalı rejimlerdir; fırlatılabilecek olanları fırlatabilme düzenine demokrasi denir.
İmam Recep nasıl dr’luğa fırlatıldı değil mi ama? Bașbakanlığa fırlatıldığı gibi.
Buradaki demokrasi sözcüğünü tırnak içine almıyorum. Çünkü bu tırnaksız demokrasidir.
Oysa gerçek demokrasiler tırnaklı olur. Halkın diși ve tırnağıyla kurulan düzenler demokratik olabilir ancak ve bu tür demokrasilerde Bolu valisi türü admaların diș ve tırnakları sökülür.
Yani demokrasi, dișe-diș tırnağa-tırnak mücadelesinin kendisidir.
Türkiye’deki demokrasi mücadelesi ise ‘dip dalgası’ türündendir; ne zaman yüzeye çıkacağı bilinmez.
Pek yakında ‘Tek diși kalmıș canavar’ın çürük diși olan Dr Recep ve onun valisinin düșüșlerine tanık olacağız.
Benim korkum, bunların kendiliğinden düșmeleridir. O zaman bu düșüș kesinlikle demokratik olmayacaktır. Demokratik olabilmesi için onların oralardan sökülüp atılmaları gerekmektedir.
Dișleri çekilip tırnakları sökülerek.
Sökülecek her diș ve her tırnak demokrasi yolunda bir arpa boyu yol eder.
Ve ne kadar çok diș çekilir ne kadar çok tırnak sökülürse demokrasi yolunda o kadar çok yol alınmıș olacaktır.

Habip Hamza Erdem
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x