
Kişisel kanaatim mevcut yönetimin teker teker Türk Milliyetçilikleri ve vatan sevgileri sorgulanmasa da bir heyet olarak ortaya koydukları çalışmaların bütün iyi niyetlerine rağmen Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte Türk Ocakları’nın üstüne düşen tarihi görevi yerine getirmeye yetmediğidir. Türk Ocakları’nın Türk Milletine ve Türk aydınlarına umut vermesi gerektiği günlerden geçerken, ne yazık ki Türk Ocakları illerin ayrı ayrı gündeminde iken Türkiye’nin gündeminde yoktur.
Üstelik son günlerde İstanbul Türk Ocakları Başkanının Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve büyük Türk Milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk aleyhindeki açıklamaları, müzakereci zihniyeti temsil eden duruşu karşında Türk Ocakları Genel Merkezi’nin ölçü olarak Türk Milliyetçiliğini değil, “benim adamım-benim kadrom” şeklinde dar kadrocu bir tavır alması, meselenin sadece bir faaliyet eksikliği olmadığını da göstermektedir. Esasen faaliyet eksikliği hassasiyet eksikliğinden kaynaklanmaktadır der isek çok yanılmış olmayız.
Türk Ocakları yönetimine talip olan başkan adayı ve kadrosu Türk Milliyetçiliği hareketinin kültürel anlamda önder isimlerinden oluşmaktadır. Prof. Dr. Mustafa Kafalı, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz diğer adı ile Ayhan Tuğcugil gibi önemli isimler Türk Ocakları’na büyük bir dinamizm kazandırabilirler. Prof. Dr. Mustafa Kafalı Hoca evet yaşını başını almıştır. Ancak hayat hepimize ihtiyar gençler ve delikanlı yaşlılar olduğunu gösterdi. Mustafa Kafalı, delikanlı yaşlılardandır. Bu kadro arkasına İlber Ortaylı’dan Hüseyin Karadağ ve Dursun Yıldırım’a uzanan çok geniş bir entelektüel kadronun desteğini almıştır. Yeni bir kadronun görevi devralması, Türk Ocaklarına bu entelektüel destek ile büyük bir dinamizm vaat etmektedir.
Özetle bugün önemli bir gündür. Türk Ocakları geleceğini aramaktadır. Dileriz Türk Ocakları geleceğini bulurken Türk Milliyetçisi aydınlara da büyük bir dinamizm kazandırarak Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte ikinci bir 1912 şahlanışı yaşanmasının önünü açar. Açmaz ise ne olur? Şimdiye kadar ne oldu ise o olur...
Ümit ÖZDAĞ, 19 Nisan 2014
uozdag61@gmail.com