Büyük planın perde arkası

Büyük planın perde arkası

İletigönderen Başkomutan » Çrş Tem 28, 2010 16:28

Büyük planın perde arkası


Yalancılığı ispat edilmiş Taraf gazetesinin ilk günden beri tek bir amacı var: Türkiye’de darbe yaptırmak ve gazeteyi bastırmak. Ortada herhangi bir darbe ihtimali ya da tehlikesi yokken Taraf, bunu gerçek gibi sundu. Amaçları olmayan bir şeyi gündeme getirerek birilerinin aklına düşürmek, durduk yere böyle bir ihtimal yaratmaktı.

Türkiye’de darbe olacağı yoktu, ama yandaş basının Taraf’ın önderliğindeki yayınları kamuoyunun belli bir bölümünde “darbe geliyor” korkusu yarattı. Benzer bir durum Aktütün baskını görüntülerinde de yaşandı.

    Taraf’ın yayınlandığı ve yalan olduğu açıklanan bu görüntüler Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma amacı taşıyordu. Taraf’ın manipülasyonuna kapılanlar oldu. Ne garip ki bu propaganda bülteninin yayınlarını gerçek zannedip üzerine yorum yapacak zavallılar da vardı Türk basınında. Yalancı bir gazeteyi referans alarak TSK’ya saldırma korosuna katılan içimizdeki İkinci Cumhuriyetçiler.

Defalarca anlatmaya çalıştım: Taraf’ın yayınlanma amacı, belli kesimler tarafından finanse edilişi sadece TSK’nın Türkiye’deki itibarını zedelemek için. Bu uğurda yalan haber yapmaktan da çekinmiyorlar. Nitekim Aktütün fotoğrafları bu gazetenin tek fabrikasyonu değil.

Kısacık ömrüne bu kadar çok yalan haber sığdırma başarısını başka kim göstermiştir acaba?

Önemli olan yalanda neden bu kadar ısrarcı oldukları.

Yaptıkları haberler yalanlanınca Taraf’çılar bir başka manipülasyona başvurdular: Şimdi de gazete tehlikedeymiş gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar. İnternet’te zincir mektuplar dolaşmaya başladı. Okurları gazetede kamp yapmaya, dayanışmaya davet eden. Halbuki ortada böyle de bir ihtimal yok. Kimse Taraf’ı kapatmayı, basmayı düşünmüyor. Başbuğ’un sert çıkışı da onlara fırsat oldu. “Bakın tehlikedeyiz” demek için...

Birileri olur da provokasyona gelip Taraf’ı basarsa, oradan birine saldırırsa bu da orduyu yıpratmak için yeni bir fırsat olacak. Suçu askerin üzerine atacaklar, yaptıkları yalan haberle elde edemediği kaos ortamını belki de bu sayede sağlayacaklar.

Bunun için gün saydıklarına eminim. Tıpkı kitabı daha çok satsın diye 301’den dava açılmasını isteyenler gibi bir bekleyiş içindeler... Ahmet Altan’la Yasemin Çongar’ın “Ah keşke” deyişlerini duyar gibiyim...

Ortada böyle bir ihtimal yok, sadece Taraf’ı piyon olarak kullananların büyük dileği var.

Gerek darbe provokasyonu, gerekse de baskın beklentisiyle Taraf’ın hesabı çok açık aslında: Türkiye’de askere karşı bir kaos yaratmak, toplumu germek ve dünyaya Türk Silahlı Kuvvetleri’ni baskıcı bir kurum olarak göstermek.

Kesin olan bir şey varsa bu da Taraf’ın planının kendi kafalarının altından çıkmadığı.
Ahmet Altan o kadar yaratıcı bir yazar değil maalesef. Beceriksiz ve bilgisiz damadıyla geçirdiği vakitler onu iyice köreltmiştir zaten.

Belki Yasemin Çongar ve eşi yastık sohbetlerinde CIA’in operasyonlarını konuşmuşladır, eminim ‘şirket’in işleyişini iyi bilirler; onun büyük plana daha büyük katkıda bulunduğu muhtemeldir.

    Ama kesin olan şu ki bu büyük plan ikisinin de boyunu aşıyor. Birileri oturup ciddi ciddi kaosa emek harcıyor. Yüksek bir yerden titizlikle inşa edilmiş bir plan bu. Taraf da sadece bu planın propaganda kısmıyla ilgili ve bir kukla gibi kullanılıyor. Altan ve Çongar da tetikçilik yapıyor.

    Planın amacı belli: Türkiye’de kurucu ideolojiyi yıkmak, yeni bir Cumhuriyet ilan edip bu ülkeyi bağımsız duruşundan sıyırmak. Amerika ve İsrail’in ortak çıkarlarına hizmet eden, Kürdistan’ın kurulmasıan izin veren, Büyük Ortadoğu Projesi’ne karşı çıkmayacak bir Türkiye yaratmak.

    Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin yerini Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti’nin alması.

Bu planın mimarları Taraf’a Aktütün görüntülerini servis edenler.



Oray EĞİN / 20 Ekim 2008



GORUYON MU HEMŞERİM PAŞALAR HOKUMETI DEVİRECEMİŞ



23 Temmuz gecesi, 102 general hakkındaki yeniden yakalama kararıyla ilgili haberi duyduğumda hiç ama hiç şaşırmadım. Türkiye’nin rejimini, devlet yapısını ve sınırlarını değiştirmeye soyunmuş güçlerin uygulamaya koydukları çok yönlü planının özünü kavrayanlar için son 3-4 yıldır yaratılan davalar sürecinin nasıl devam edeceğini, hangi aşamalardan geçeceğini, nerede, ne zaman ve nasıl sonuçlanacağını kestirmek pek güç değildir.

Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy vb soruşturma ve davalardaki iddialara, kanıt adı verilen cd, telefon dinlemeleri, ses kayıtları, kaynağı belirsiz elektronik posta iletileri gibi unsurlara, tartışmalı gizli tanıklara bakıldığında ortaya çıkan düşünce sistematiğini görmemek için başka yere bakıyor olmak lazım. Söz konusu düşünce sistematiğinin belki de ne önemli göstergesi gözaltı ve tutuklamalardaki zamanlamalardır.

OLANLARI ANLAMAK İÇİN ZAMANLAMAYA BAKMALI

Ağustos ayı Türkiye için hep önemli olmuştur. Yüksek Askeri Şura (YAŞ) öncesi medya haberlerinde terfiler, kuvvet komutanlıkları için beklenen değişiklikler, hangi komutanların emekli olacağı gibi konular öne çıkar. Son birkaç yıldır Türkiye’de YAŞ toplantıları ülkemize yönelik planların yürürlükte olması nedeniyle daha da önemli bir hale gelmiştir.

    Türkiye’nin rejimini, devlet yapısını ve sınırlarını değiştirme planlarını akla gelmedik yöntemler kullanarak uygulayanlar kendileri açısından önemli aşamalar kaydettiler. Yaşamsal hamlelerini yapacakları bir döneme girdiklerinin farkında olan bu çevreler YAŞ toplantısını TSK’nın iç dengelerini alt üst edebilecek bir fırsat olarak görüyor.

Balyoz Soruşturması uyarınca çıkarılan son yakalama kararının zamanlamasını da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Konunun bu yanına zaten birçok yorumcu değindi. Benim dikkat çekmek istediğim ayrıntı ise biraz farklı.


ASIL HEDEF, ‘DARBE OLACAK’ KAYGISINI YARATMAK

İçinde bulunduğumuz referandum sürecinin iktidar partisinin geleceği açısından büyük önem taşıdığını bilmeyen kalmadı. İktidar yetkilileri ise bu referandumda çıtayı belki de farkına varmadan çok yükseğe taşıyarak önemli bir risk aldılar.

    Sandıktan çıkacak ‘Hayır’ sadece Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın ele geçirilmesini engellemeyecek aynı zamanda başta iktidar partisi olmak üzere ABD ve AB’nin de tüm hesaplarını da alt üst edecektir.

    En büyük engel olarak görülen TSK’nın etkisizleştirilmesi süreci tüm hızıyla devam ederken az önce kullandığımız ‘hesapları alt üst edecek’ ifadesine uygun bir gelişme yaşanmaya başlandı. Bu da, kamuoyu yoklamalarında halkın referanduma hayır diyebileceği sonucunun ortaya çıkmasıydı.

İşte zurnanın zırt dediği yer de tam burasıdır. Başbakanın ne TBMM’deki Grup Toplantısında ağlamasıyla, ne MHP tabanına yönelik mesajlarıyla ne de 12 Eylül mağdurlarına sahip çıkıyor görüntüsüyle ‘Evet’ oylarının garantiye alınamadığı anlaşıldı. Halkın giderek samimiyetsizliği daha net olarak görmeye başlaması işleri bozdu.

Samimiyetsizliğin anlaşılmasını sağlayan en önemli faktör ise; 12 Eylül darbecilerini koruyanların ‘darbelere karşıyız’ söylemini kullanması oldu. Bu yaman çelişki görülünce de denge ‘hayır’ oylarından yana değişmeye başladı. İşte bu yüzden şimdiye kadar tutmuş bir oyuna yani ‘Aman dikkat, darbe geliyor’ yöntemine başvuruluyor.


‘GORUYON MU HEMŞERİM PAŞALAR HOKUMETI DEVİRECEMİŞ….’


Başbakanın son konuşmalarında ‘darbecilerden’ daha sık bahsetmesinden ve ‘askere davetiye çıkaranlar var’ demesinden de anlaşılacağı üzere, sandıkta ‘evet’ olaylarının çoğunlukta olmasını sağlamak, ‘darbe hazırlıyorlar’ düşüncesini bir kez daha anımsatmaktan ve de egemen kılmaktan geçiyor.

Balyoz davası nedeniyle 102 generalin yeniden tutuklanmasını isteyen karar şimdi Anadolu’nun birçok bölgesinde “goruyon mu hemşerim paşalar hokumeti devirecemiş” söylemine dönüşerek kulaktan kulağa hızla yayılıyor.

Son yakalama kararının iktidar yanlısı medyanın yayınlarında da birinci haber olarak ‘referandumla memlekete demokrasi gelecekken, paşalar yine rahat durmuyor’ mesajına dönüştürülerek verildiğini göz önüne getirirsek senaryo tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkacaktır.


Sonuç olarak, her sıkıştıklarında “darbe yapacaklar” düşüncesini yayanlar, bir kez daha ‘mağdur’ rolünü oynayarak hedefe doğru yürümeye devam ediyorlar.

Bundan sonraki kamuoyu yoklamalarında evet oylarının tekrar yükselişe geçtiği açıklanırsa hiç şaşırmayın.

Bunca değerlendirmeden sonra, ‘Gözaltı ve tutuklamalarda neden çok sayıda Deniz Kuvvetleri mensubu var?’ sorusunu da yanıtlamak gerekiyordu. Bu konuyu da bir başka yazıda ele alacağım.


Gürbüz Evren
26.07.2010






Özdağ: “Ergenekon, TSK’nın bağımsız hareket etme iradesini yok etmeye yönelik bir NATO operasyonudur”



CNN Türk Televizyonu’nda yayınlanan, Hande Fırat’ın hazırlayıp sunduğu “Ne Oluyor” programında Dörtyol ve İnegöl’de cereyan eden olayları ve YAŞ toplantısı öncesi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu tutuklama ve yakalama kararlarını tartışıp değerlendirildi.

YAŞ toplantısı öncesi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu tutuklama ve yakalama kararları 21. Yy. Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, bu somut konu hakkında konuşmak istemediğini belirterek iktidara yakın olduğu düşünülen gazeteci ve akademisyenlerin ordunun üst kademesinde tasfiyeye gidilmesi gerektiğini yazıp söylediklerini, kendisinin durumu bu somut olaydan bağımsız değerlendirdiğini ifade etti ve Ergenekon’un başlangıç sürecini anlattı.

Özdağ, Ergenekon’un başlangıcının 2000 yılında ABD’de Michael Hitchcok’un yazdığı bir senaryoya bağlı bir psikolojik operasyon olduğunu, NATO’nun soğuk savaş sonrası üstlendiği bağımsız irade gösterilmesini engelleme çalışması dahilinde onun psikolojik bir harekatı olduğunu anlattı. Dünyada sadece üç devletin elinde olan bir teknolojiyle dinlenilmesi mümkün olan Genelkurmay GES Dairesi Başkanı’nın dinlendiğini ve internet medyasına servis edildiğini ifade etti.


haberiniz.com


'Ergenekon hesaplaşma fırsatı'
Olli Rehn: "Ergenekon Türkiye'de demokrasinin kilidi"

ergenekon-operasyonunda-abd-parmagi-t18253.html
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Bing [Bot] ve 0 konuk

x