CAHİL Toplumlarda daha çok dolandırıcı,Hırsız , Daha az bilim adamı çıkar

Genel & Güncel Konular

CAHİL Toplumlarda daha çok dolandırıcı,Hırsız , Daha az bilim adamı çıkar

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Nis 03, 2021 20:16

Yazıya başlamadan önce kullandığım bazı kelimeleri tarif edersem daha az yanlış anlaşılırım.
YOZLAŞMA: Türkçedeki en güzel kelimelerden biri. Toplumdaki çürümüşlüğün bir norm halini alması ve değerlerde geri dönülemez çöküş yaşanması anlamına geliyor.
Resim
CAHİL: Bu yazıda, okula gitme gün sayısı az olan kişi olarak değil, toplum normlarına uyabilecek düzeyde eğitilmemiş veya tersi yönde eğitlerek toplumun günlük hayatına tehdit oluşturan kişi olarak kullanılmıştır. Örneğin, herkes devlet dairesinde sıraya girerken, sıraya girmeyip kurnazlık yaptığını düşünen, Yaya geçidinden geçen yayaya yol vermesi gerektiğini kavrayamayan kişi isterse 4 üniversite bitirmiş olsun cahildir.

APTAL: Türkiye dışında bu kelimenin aşağılama sayıldığı bir başka ülke var mı bilmiyorum ama Dünya üzerindeki her 3 kişiden 1’i Ortalamanın altında zekaya sahipken, Ortalama Zeka’nın IQ-90 civarı olduğu Türkiye gibi ülkelerde, bu 3 kişiden birinin zekası malesef, “akıllı” olarak tarif ettiğimiz bazı şempanzelerin(IQ-85) altında kalıyor. Sonuç olarak toplumda gördüğünüz tanıdığınız her 3 kişiden biri için Aptal demek bir hakaret değil, durum tespitidir. Bu insanların aptal olduğunu bilerek hayata yaklaşmak, pek çok durumda “ama niye böyle yapıyorlar anlayamıyorum?” sorunuzun cevabıdır. Öyle yaparlar çünkü kapasiteleri o kadardır. (Türkiye’nin de içinde bulunduğu dünya IQ tablosuna buradan bakılabilir: http://www.photius.com/rankings/nationa ... ranks.html)

Bitti, yazıya geleyim:
Toplumlarda cehaletin önüne geçmenin kritik bir eşiği vardır.
Bu eşik, birim aklı selim kişi başına düşen cahil sayısı olarak ifade edilebilir ve eşiği var eden şey de aklı selim kişinin eğitebileceği cahil sayısının sınırlı olmasıdır.

Bu eşik değer aşıldığında yozlaşma’nın önündeki tek engel Devlettir.
Devlet, toplum içerisindeki cahillerin ve aptalların, toplumun geri kalanına zarar vermeyecek düzeyde eğitiminden sorumludur.
Bunun en tipik örneğini hani yurtdışına giden herkesin söylediği, “Abi adamlar sıraya giriyorlar, kimse kimsenin hakkını çiğnemiyor, yaya geçidine ayağını atıyorsun duruyorlar” gibi yorumlarda görebilirsiniz.

Bahsedilen toplumlarda herkes bir filozof falan değildir, sadece Devlet, öncelikle vatandaşlarının hepsini topluma zarar vermeyecek düzeyde eğitmiştir. Bunun sonucu olarak karşınızdaki insanın aptal olması sizin için problem teşkil etmez, kapasitesi kadar bir işte çalışır ve toplum için faydalı bir birey olur. Çünkü cahil değildir. Daha yüksek kapasitesi olanlar da aynı temel eğitimi aldıkları için, kapasitelerini kurnazlık için değil toplum yararına kullanmaları gerektiğini aksi durumda hayatın sürdürülebilir olmadığını bilir. Bu sayede uygar toplumlardan daha az dolandırıcı,Hırsız , daha çok bilim adamı çıkar.

Gelelim Türkiye’den neden taşındım? sorusuna;
Çünkü Türkiye son 12-13 yılda artarak devam etmekle beraber son 30 yıldır, Özal ile başlayan bir çürüme süreci sonucu artık tam olarak yozlaşmış bir ülke.

Şu an Türkiye’de cehalet bir norm olarak toplumun genelinde kabul görüyor ve kişi başına düşen cahil sayısı, bu kişilerin kişisel emek ve finansmanları ile eğitebileceğinin çok ötesinde.

Üstelik, Cehalet’in iktidar olduğu bir noktadayız ve zaten fazla sağlıklı olmayan devlet geleneğimiz de yerlebir olduğu için devletin var olan durumda cehaleti bırakın önlemek, körüklediği gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu durumda, günümüz Türkiye’si basitçe, yozlaşmış bir toplum olarak tarif edilebilir, çünkü kritik eşik aşılmış, çürüme toplumun genelini sarmıştır.

Aksine, cehalet ve yozlaşmadan beslenen bir toplumun artık akıl-mantık ile kurtarılamayacağını anlamalarını umduğum için istiyorum. Çünkü gördükleri güçlü muhalefet hayalinin toplumu kurtarması artık mümkün değil, Ülkede hırsızlığın kötü birşey olduğunu düşünen kişi sayısı %50 nin altında ise siz bu insanlara değerler ve uzun vadeli planlar üzerinden hiçbirşey anlatamazsınız.

Yakın tarihte bunun bir çok örneği yaşandı. Örneğin, 1960 lar Afganistan’ına, İran’ına Lübnan’ına, Mısır’ına bakın. Bir de bu günkü haline bakın.

Aşağıdaki fotoğraf 1960 lar Afganistanından. 1970-80 ler Türkiye’sine ne kadar benziyor değil mi?
Bir dönemin modern Afganistan’ından geriye sadece fotoğraflar kaldı. İşte Afganistan’ı anlatan o fotoğraflar:
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim



Afganistan’ın ve diğerlerinin bu noktada kaybettiği şey, dini özgürlükler falan değildi. Onlar, cehalet’in önlenmesi ile ilgili savaşı kaybettiler.. Toplumlarında cahil olmak geçer akçe oldu, iktidara gelenler meydanlarda eğitimli insanları “monşerler” diye yuhalatıp da cehaletten beslenince oldu bunlar. Sonrasında cahil bir milleti yönetmenin en kolay yolu olan din öğesi ön plana çıkmış olabilir ancak bütün bu ülkeler yozlaşarak bu duruma geldiler, dindarlaşarak değil.

Türkiye yozlaşmada komşularına göre biraz yavaş hareket etti. Bunu ister “Atatürk’lü yıllar sayesinde” diye tarif edin, isterseniz de “Avrupa’nın burnunun dibinde tüm bu ortadoğu pisliği ile arasındaki tampon olduğu için, Avrupa tarafından kollandı” diye tanımlayın ama Türkiye için de süre sonunda doldu.

Şu an, günde ortalama 12 saatini TV de bol tecavüzlü, aldatmalı, dolandırmalı, abisinin karısına sulanmalı diziler ve evlilik programları izleyerek geçiren, Kendisi dışında kimseye saygı göstermeyen, Çıkarı uğruna yaptığı herşeyi mübah sayan, Kaba davranmayı geçer akçe sanıp ülke yönetimini bile kabadayılığa teslim eden bir topluma dönüşmüş durumdayız. Ve bu toplum çocuk yetiştiriyor, bu çocuklar siz ne kadar uğraşsanız da aynı okula gittiği çocuğunuzun davranışlarını şekillendirecek. en az bir 70 yıl aynı toplumda yaşayacak. Bu noktada artık yapılabilecek hiçbirşey olmadığı gibi birşeyler yapmaya çalışmak da enerjinin boşa harcanması dışında bir sonuç doğurmaz.

Birey olarak eğer insanlığa bir faydanız olsun istiyorsanız, milliyetçiliği bir tarafa bırakıp, bu faydayı, sizden bunu talep eden toplumlara yönlendirmeniz çok daha doğru olacaktır.

Ben bu noktada, bana ayrılan sürenin sonuna geldiğime, bir birey olarak hayatımın kalanını düzelmesi mükün olmayan bu durumun içinde yaşamaya çalışmamın anlamsız olduğuna karar vererek Türkiye’den taşındım. Gün geçtikçe de aldığım kararın ne kadar doğru olduğunu anlıyorum. Özlem yok mu? Var tabi. Ama daha çok heba ettiğim onca yılın hayal kırıklığı var üstümde.

- Melih karakelle
En son İlteriş Kağan tarafından Cmt Nis 03, 2021 22:05 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kez düzenlendi.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

. Eğitim seviyesi düşük milletler cehalet tuzağına düşer.

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Nis 03, 2021 20:17

Cahillik gelişmiş kapitalist ülkelerin, üçüncü dünya ülkelerine dayattığı bir çıkmaz sokaktır. Genellikle bu ülkelerin tamamı ya sömürgedir; ya da yarı sömürgedir.
Emperyalistler, geri bıraktıkları ülkeleri daha kolay sömürebilmeleri için demokratik çoğulculuk yerine, bir diktatör yaratır ve onunla muhatap olurlar. Bütün sorunlarını o diktatöre çözdürürler.
Resim
Emperyalistler, sömürdükleri ülkelerde sınıfa dayalı kavramları yasaklayarak onun yerine teslimiyetçi bir ideoloji yaratırlar. Bu ideoloji genellikle kutsal değerlere dayandırırlar. Toplum her cahilleştikçe kendisine güveni azalır, kendisini küçük görür ve diktatörü gözünde büyütür.

Cahil bırakılan toplumların demokrasi talebi olmaz. Demokratik kurumların kapatılmasına ses çıkarmazlar. Diktatör ne yapmışsa doğru yapmıştır.

Cahil toplumlarda kitap okuma oranı çok düşüktür. Kitaplar sık sık yasaklanır ve toplatılır. Cahil insanların kitaplara karşı hep bir düşmanlığı olmuştur.

Cahil toplumlarda cehalet pirim yapar. Düşünen insanlar cezaevine konur.

Cahil toplumlarda insan özgür birey değildir. Tebaa, ya da birilerinin kuludur.

Cahil toplumlarda seçimler ya hiç yapılmaz, ya da seçimlerde insanlar içinden geldikleri alt kimliklerine göre oylarını kullanırlar.

Cahil toplumlarda insanlar demokratik kitle örgütlerine girip çalışmazlar. Tam tersine demokratik kurumları şeytanlaştırıp saldırırlar.

Cahil toplumlarda siyaset toplumun kutsal değerleri üzerinde yapılır ve insanların düşünmesinin önü kesilir.

Cahil toplumlarda en üsttekilerin hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırmacılık yapmalarını doğal karşılarlar.

Cahil toplumlarda okuyan, eleştiren, yanlışa yanlış diyen insanlar tehlikeli insanlardır. Onlar ortamı karıştırmaya çalışan münafıklardır.

Cahil toplumlarda diktatörün yetkilerini anayasa ile sınırlandıran, keyfiliğe son veren, anlayışı şeytanlaştırırlar. Diktatörler kutsanır.

Cahil toplumlarda parlamento şeytani bir kurumdur. Parlamentonun kaldırılıp bütün yetkilerin krala verilmesinden hiçbir sakınca yoktur.

Cahil toplumlarda ezilen, horlanan, sömürülen, aşağılanan insanları savunmak suçtur. Her şey doğal akışına bırakılmıştır.

Cahil insanlar üretken değiller. Sadece yer, içer ve ürerler. Neden, niçin, nasıl? Diye sorgulamazlar.

Cahil insanlar bilime inanmadıkları için tez, anti tez ve sentez yapmazlar. Çelişkiye inanmazlar.

Emperyalistler geri bıraktırdıkları bu ülkeleri kendi içerisinde din, mezhep, aşiret, tarikat gibi doğuştan gelen özeliklerine göre ayrıştırıp çatıştırırlar. Çatışma sonucu ayrışan toplumları kontrol ederler. Emperyalistler, cahil bıraktırdıkları üçüncü dünya ülkelerini böylece daha kolay yönetirler.

Her gece beyninizde davul çalıyor. Akılsız insanlar otomobillere, otobüslere, metrolara, para makinelerine hapsedilmiş; telefonlara, televizyonlarına kelepçelenmiş.

Okumak araştırmak farkındalık yaratır hele bir başlamışsanız artık geriye dönüş yoktur başınız belaya girmiş demektir ancak farkına varmak en güzel eylemdir. Kâinat gözünüzde değişmeye başlar gerçekleri araştırmaya başlamışınızdır. Bazen düş kırıklığı yaşarsınız hayal gücünüz genişler hayatın anlamını kavramaya başlarsınız tepeden tırnağa değişmeye başlarsınız. Bazen huzursuz olursunuz ama bazen de huzuru ve mutluluğu kemiklerinize kadar yaşarsınız. Ama cahillik böyle midir? Cesurdur çünkü bilmiyordur niçin korksun dinlemeyi bilmez aynı zamanda yenilmezdir her konunun tartışmasız galibidir yüksek sesle bastırır karşısındakini.

Toplumları cehaletten modern bir eğitim kurtarır. Eğitim seviyesi düşük milletler cehalet tuzağına düşer. Cahil milletlerde demokrasinin olmasının hiçbir faydası yoktur. Çünkü cahil halklar genellikle kendilerini para, iş, vatan ve din gibi unsurlarla kandıranlara oy verirler. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 7 konuk

x