Yılmaz Özdil
Casuslarımızı ziyaret ettim
Hürriyet, 24 Ocak 2013
İzmir’e geldim.
Casuslarımıza gittim!
Diyeceksiniz ki…
Kimdir bu casuslar?
*
Bilmemeniz çok normal…
Gözden ırak oldukları için, gönülden de ırak onlar.
*
Her şey, e-posta’yla polise gönderilen, ne idüğü belirsiz, isimsiz, imzasız ihbar mektubuyla başladı. Tuzağa düşürülen genç kızlara, fuhuş yaptırıldığı, kameraya alındığı, sonra da bu görüntülerle kameraya alınan kişilere şantaj yapıldığı iddia ediliyordu.
*
Şak… İhbar mektubunda elebaşı görünen adamın evi basıldı. Siidi bulundu. Tıpkı Ergenekon’da Balyoz’da olduğu gibi, bu siidi’de de subayların isim listesi vardı! Siidi’deki şemaya göre, fuhuş yoluyla şantaj yapılan subaylar, devletin gizli bilgilerini veriyordu.
*
Şak… Genç subaylarla aşna fişne yapan 22 yaşındaki bi kızın evi basıldı. Kızın bilgisayarında “bycasus” isimli belge bulundu iyi mi! Casus filmlerinde zaten olmaz ama, böylesi komedi filmlerinde bile olmaz. Casusluk şebekesi, casusları, casus isimli belgeye yazmıştı.
*
Ki, maazallah “yazmazsak, unuturuz casus isimlerini” diye herhalde!
*
Ele geçirilen “dijital” materyallere göre… Casus subaylar sadece fuhuş yapmakla kalmıyor, hükümet, TSK, MİT aleyhine faaliyette bulunuyor, PKK’ya yardım ediyor, devletin gizli askeri bilgilerini para karşılığında satıyor, kuryeler aracılığıyla yurtdışına gönderiyordu.
*
Şakır şakır tutuklama başladı; teğmen, yüzbaşı, albay, amiral’e kadar.
*
Küçücük bi pürüz vardı…
*
Tutuklanan subayların o kızla veya bir başka kadınla çekilmiş görüntüsü, fotoğrafı var mı? Yok. Telefonla görüşmüşlükleri var mı? Yok. Cepten mesaj? Yok. İnternetten yazışmışlıkları var mı? Yok. Kız veya bi başka kadın, ben bunlarla yattım diyor mu? Demiyor. Tanıyorum diyor mu? Demiyor. Subaylarda ele geçirilmiş devlete ait belge var mı? Yok. Para trafiği tespit edilmiş mi? Edilmemiş. Kurye yakalanmış mı? Yakalanmamış.
Tanık var mı? Yok.
Gizli tanık? Yok.
Hangi devlete bilgi verilmiş? O da yok.
*
E, ne var?
Elebaşı denilen adamın evindeki siidi’de isimleri var.
*
Elebaşı siidi için ne diyor?
Benim değil diyor.
Subayları tanıyor mu?
Tanımıyor.
Telefon, internet, yüz
yüze, herhangi bi yolla irtibat tespit edilmiş mi?
Edilmemiş.
*
Ayrıca…
Elebaşı Marmaris’te,
kız İzmir’de ama, subayların yüzde 95’i alakasız
şehirlerden tutuklanıyor. Mersin, Kocaeli, Çanakkale,
Ankara, Anadolu’nun dört bi
tarafından toplanıp toplanıp İzmir’e getiriliyor.
*
Hatta…
Bir tanesi, benim burda ne işim var diye soruyor, savcı, valla bence de burda olmaman lazım, polis isimlerinizi verdi diyor. Vaziyet bu.
*
8 aydır yatıyorlar.
Kimsenin ruhu duymuyor.
*
İstanbul’da tıpatıp aynı fuhuş-şantaj iddiasıyla askeri casusluk davası açılmış, İstanbul medyası habere vakıf olabilmiş, İstanbullu avukatlar medyayı bilgilendirebilmiş, neticede, iftiradan ibaret olduğu kısa sürede ortaya çıkmış, apar topar hepsi
beraat etmişti.
*
Bu dava ise, sanırım bu nedenle İzmir’de açıldı… Subayların aileleri Anadolu’nun dört bir tarafında yaşıyor, dayanışma için organize olamıyorlar, İzmirli avukatlar İstanbul’a seslerini duyuramıyor, İstanbul medyası habere vakıf olamıyor. İddianame anca dün açıklandı, 8 aydır yatıyorlar, daha duruşmaya bile çıkamadılar.
*
Bir albayın kızı ve bir albayın arkadaşının isteğiyle, askeri savcının izni ve askeri cezaevi komutanlarının iyi niyeti sayesinde onlarla görüşebildim. Maltepe’deki arkadaşlarım gibi, pırıl pırıl, madalyalı, masterli, şerefli, kahraman subaylar… “Askeri casusluk ve fuhuş davası” denilmesi onurlarına dokunuyor, “lütfen yazın, bu dava, öbür davalar gibi Atatürkçü subayları tasfiye davasıdır” diyorlar.
*
Peki, kimdir bu subaylar? Ortak özellikleri ne? Hangi görevdeydiler? Hangisi tutuklanınca, hangi milli proje durduruldu? 2010’dan önce neden hiç casusluk iddiası yoktu? Esrarengiz “kara kutu”da ne var? Bana neler anlattılar? Hangi kitabı okumanızı istiyorlar? Casusluk öyle olmaz, böyle olur, Suriye’nin düşürdüğü Fantom… Yarın!
Casuslarımızı tanıyalım!
Yılmaz Özdil
Profesör Albay...
Tübitak Tıp Kurulu, Sağlık Bakanlığı Bilim Komisyonu, Eczacılık Akademisi Bilim Kurulu üyesi... Roche Araştırma Ödülü, Eczacılık Akademisi Ödülü, Popüler Bilim Ödülü sahibi... 7 kitabı var. Teksas Üniversitesi’nde, Cagliari Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Şizofreni tedavisinde çığır açtı, geliştirdiği ilaca patent aldı, milyar dolarla ölçülen formülü “milli” kalsın diye, yabancı şirketlerin astronomik tekliflerini reddetti, parayı Türkiye kazansın diye Tübitak’la sözleşme imzaladı. GATA Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı’ydı, general olmasına kesin gözüyle bakılıyordu, casus oluverdi!
*
“Milli ilacı” bulduğundan beri başı dertten kurtulmuyor, Ergenekon’a, Balyoz’a sokuşturmaya çalıştılar, kısmet casusluğaymış... İstese, zaten patent kendisinin, istifa eder, ABD’ye yerleşir, dolar mültimilyoneri olurdu, hangi bilgiyi sızdıracak da, kaç para alacak?
*
İçeri tıkıldı, Tübitak’ın “milli ilaç projesi” durduruldu. O olmazsa, neyi, nasıl geliştireceksin? Amerikalılar gel demiş, gitmemiş. Her ay uluslararası konferansa gitmiş, laboratuvarına dönmüş, bu neyin kaçma şüphesi? En önce onunla, sonra diğer subaylarla görüştüm, arkada, ayakta bekledi. Meğer, en kıdemlileri olarak uğurlama görevini üstlenmiş. Kelimeler benim işim, her şeyi anlatabilirim ama...
O an, bu ülkenin yurttaşı olarak ne kadar utandığımı tarif edemem.
*
F-16 filo komutanı.
Kurmay albay.
Devrelerinden 5 sene önde gidiyor, yaşıtları henüz binbaşı, o ise, kurmay albay... Boğaziçi Üniversitesi elektrik-elektronik mezunu, Georgetown Üniversitesi’nden masterli... ABD’deki topgun kursunu Amerikalı pilotların önünde birinci bitirdi. NATO’nun Kosova harekâtına katıldı, Balkan harbinden bu yana o topraklara ilk bombayı atan Türk subayı oldu. Terörle mücadelede sınır ötesinde vurdu. Uçuş süresi, rekor seviyede... Gecesini gündüzüne kattı, kızı 10 yaşında, toplasan 2 sene bile görmedi. NATO ülkeleri arasında birinci seçilen birlik komutanı oldu. Amerikalılar istifa et gel dedi, bu devlet beni okuttu, aynaya bakamam dedi. Özel havayolu şirketleri 25 bin Euro maaş teklif etti, kabul etmedi. Batı’dan yaklaşacak tehlikeye karşı ilk havalanacak filonun komutanıydı. Göğsü takdir şeridi dolu. Hava kuvvetleri komutanlığına yürüdüğü açıktı... “Şehit olmak her zaman aklımızdaydı ama, bu casusluk işi nerden çıktı” diyor!
*
Hakem albay var.
Mesleğe astsubay olarak başlamış, zirve rütbeye çıkmış, subay olmuş, gene zirve rütbeye çıkmış, albay olmuş... Tırnaklarıyla kazıya kazıya, kariyerin böylesini, dünyanın hangi ordusunda kaç asker başarabilir? Bu arada, bir değil, iki üniversite bitirmiş iyi mi... Üstüne, Süperlig’de hakemlik yapıyordu. Şike davasında ıskaladılar herhalde!
*
Milgem, milli gemi projesinin komuta kademesi orada, Milgem tersane komutanı orada, burda olmayanlar Hasdal’da... Maaşının 5 katıyla özel tersaneye transfer teklifini kabul etmeyen subay orada.
*
İskenderun, Aksaz, Foça...
Akdeniz’i, Ege’yi savunan deniz üssü komutanlarımız orada.
*
Savarona’da fuhuş yapanları basan komutan, orada... Atatürk’ün yatını kerhaneye çevirenlere beyefendi, yakalayana casus diyorlar!
*
Maltepe’deki arkadaşlarım gibi, askeri ataşe olanlar var. İrticaya bulaşmış personeli yargılayıp ordudan uzaklaştıran hâkim subay var.
*
8 Mayıs’ta tutuklanan var.
Belge, 18 Mayıs tarihli.
Kanıttan önce suç işlemiş yani!
*
1995 tarihli olayla suçlanan var, o tarihte henüz öğrenci.
*
Hemen hepsi, subay-astsubay çocuğu... Babaları bile bu devletin peygamber ocağına hizmet etmiş...
Kılı kırk yaran ordu istihbarat var, milli istihbarat var, şecerelerinde yamuk olsa, elli defa ortaya çıkmaz mıydı?
*
Çürük elma yok mudur?
Elbette vardır.
Ancak...
2010 senesinde söz konusu siidi bulunana kadar, cumhuriyet tarihi boyunca, sadece 1 rütbeli subay casusluktan hüküm giymişken...
Nasıl olur da, 2010’da aniden 3 bin subay casus olabilir?
*
Diyeceksiniz ki, 3 bin subayı nerden çıkardın, yargılanan subay sayısı 300 küsur... Size öyle geliyor! Savcının bizzat tutuklu subaylara söylediğine göre, söz konusu siidi’de 3 bin subayın ismi var!
*
Aileleri perişan... Eşi yabancı uyruklu olanlar var, iki kere perişan... Çünkü, yandaş medyada, Rus eşleri aracılığıyla Rusya’ya bilgi verdikleri iddia ediliyor. İngiliz vatandaşı Maliye Bakanı olmasında sakınca yok, Amerikan vatandaşı milletvekili olmasında sakınca yok, Belçika vatandaşı, Amerikan vatandaşı gazeteci olmasında sakınca yok, Genelkurmay’ın izniyle Rus’la evlenmek sakıncalı, öyle mi?
*
Casusluk bu, zurna değil, yaz yaz sığmıyor... Esrarengiz “karakutu”da ne var? Vaziyeti kavramanız için hangi kitabı okumanızı istiyorlar? Foça’daki patlama ve Suriye’nin düşürdüğü Fantom’un sırrı... Yarın!
--------------------------------------------------------------------------------
Subject: (ADD Çankaya Şubesi) İLT: Basın bildirisi- Askeri Tasfiye Davası Mağdurları
Date: Fri, 25 Jan 2013 09:23:10 +0200
From: addcankaya@ttmail.com
To: addcankaya@googlegroups.com
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI,
Bilindiği üzere İZMİR’ de yürütülmekte olan ve kamuoyuna “ Askeri Casusluk ve Şantaj Soruşturması “ adıyla yansıyan süreçte iddianame hazırlanmış ve bu iddianame Mahkeme tarafından kabul edilerek dava açılmıştır.Bu kapsamda Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinden; 133, Deniz Kuvvetlerinden; 76, Hava Kuvvetlerinden: 56 ve Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinden de: 45 personel olmak üzere çeşitli rütbelerden toplam 310 TSK personeli bu dava kapsamında yargılanacaklardır. 310 personelin yaklaşık 100' e yakını da Eylül Ayından bu yana tutuklu konumdadır…
Sessiz Çığlık'larımıza eklenen ve kendilerini Askeri Tasfiye Davası Mağdurları olarak tanımlayan sanık askerler,avukatları aracılığı ile gönderdikleri mektupta bu sorunun yanıtını kısaca şöyle veriyorlar…
Biz İzmir Şirinyer’de özgürlükleri ellerinden alınmış,Türk Silahlı Kuvvetleri personeliyiz….Daha önce çeşitli adlarla TSK' ya karşı uygulanmış dijital komploların bir benzeri ve belki de en kapsamlısı şu anda bize karşı uygulanmaktadır.Basında bilinçli olarak “ Askeri Casusluk “ şeklinde yansıtılarak,halkın gözünde bizi vatan haini gibi gösteren bu operasyon,gerçekte ve tam anlamıyla bir “ Askeri tasfiye “ operasyonudur.
Hiçbir somut delile dayanmadan,herkes tarafındanoluşturulabilecek, bazı dijital dosyalara,adımız,soyadımız ve T.C.Kimlik numaralarımız yazılmış diye,devletin gizli belgelerini temin etmekle ve sözde bir suç örgütüne üye olmakla suçlanmaktayız.
Bizi itibarsızlaştırmak isteyen bu karanlık güçlerin,daha önce elde ettikleri gizli görüntüler
ile kişisel bilgileri de bizim üzerimize atarak, kendilerini gizlemeye çalıştıkları görülmektedir.Bu dijital dosyaların tamamı; tanımadığımız fiziksel veya iletişim bağımızın olmadığı üçüncü şahısların evlerinde çıkmıştır.Onların da kabul etmediği ,kendi evlerine atılmış olduğunu iddia ettikleri,söz konusu dijital dosyaların,hiçbirinin izine,kişisel veya işyeri bilgisayarlarımızda rastlanmamıştır. Ortada bizi suçlu gösteren hiçbir delil yoktur.Buna rağmen anlaşılmaz bir şekilde sekiz aydır suçlu gibi ceza çektiriliyoruz.
Bu odakların nihai hedefinin, TSK'yı yıpratmak suretiyle,ülke savunmasında zaafiyete sebep olmak ve vatanın bölünmesi yönündeki emellerine zemin hazırlamak olduğu çok açıktır.Sonuç olarak İzmir’deki “Askeri Tasfiye Davası’nın'' sonucu ülkemizin geleceği açısından bir kırılma noktası olacaktır…Saygılarımızla….
Bu mektuptan da anlaşılacağı gibi içinde yer aldığımız koşullarda gittikçe artan sessiz çığlıklarımızın kamuoyuna yansıtılması için hepinizi görev başına çağırıyor ve saygılarımızı sunuyoruz…..
VARDİYA BİZDE-İZMİR PLATFORMU