Bakın, 1993’de Cem Ersever, “
Kürtler, PKK ve A. Öcalan ” başlıklı kitabında neler söylemiş.
Güneydoğu Anadolu'da ne vardır, neler yoktur? Bazıları hemen cevabı yapıştıracaklardır. Baskı vardır, sömürü vardır, insan hakları ihlali vardır vb. Doğrudur; Güneydoğu’da insanlara PKK militanları tarafından baskı yapılmaktadır! İnsanların elindeki ve avucundaki üç-beş kuruşları "Partiye yardım " veya "Cezalandırma" adı altında bu çapulcular tarafından silah zoru ile alınmakta, vermeyenler öldürülmekte, emekleri sömürülmektedir. … Bölge insanının Devletin her kademesiyle ilişkisi ve yakınlığı, menfaati ölçüsündedir. Bölgede Aşiret çekişmelerinin, kan davalarının, arazi anlaşmazlıklarının ve mahalli particiliğin yarattığı gruplar veya ayrılıklar vatandaşı devlet mekanizmasına değişik açıdan yaklaşmaya mecbur bırakmıştır. Şu anda Devletin yanındayım diye geçinenlerin büyük bir kısmı ekonomik, sosyal ve siyasal ayrıcalıklara sahip kimselerdir. Sıradan yoksul vatandaşlar arasında "DEVLET YANLISI" bulmak yüzyılın hadisesi haline gelmiştir. Çünkü Devlet Güneydoğuda kendi sosyal kurum ve kuruluşlarını örgütlediği dönemde sırtını bölgenin ileri gelenine, şeyhler ve toprak ağalarına bilinçsiz görevlileriyle dayamış, yoksul köylü vatandaşlarla gerekli irtibatı kuramamış, sosyal temelde üst kurum olan aşiret reisleriyle varlığını sürdürmeye çelişmiştir. Kısaca, bilinçli seçimin dışındakileri kapsayan "DEVLET YANLILARI" devletle girişeceği ilişkiler neticesinde ekonomik, sosyal, siyasal olarak çeşitli ayrıcalıklara sahip olduğunu veya olacağını düşünen, devletin imkânlarını kendi çıkarları için kullanmayı ilke edinmiş kişilerdir. Korunan ve kollanan "DEVLET YANLISI" kesim bu olduğuna göre halktan da bu şartlar altında destek beklenmemelidir. … Hiç kimse teröre karşı olduğunu söylemekle bu olayları önleyemeyecektir. Bölgede PKK örgütüne ihanetin cezası ölüm, devlete ihanetin cezası DİYARBAKIR l nolu Tutukevinde "AKADEMIK PKK KARIYERİ" yapmaktır. Böyle bir ortamda T.C. varlığının giderek son bulacağını söylemek için falcı olmaya hiç gerek yoktur. İşin gerçeği bu olayın kökleri içerde, dalları dışarıdadır. Üstelik bu olay Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi isyanlarına da hiç benzememektedir. Mevcut çapraşık durumda, halkın da devlete verecek desteği kalmamıştır. Halk, Devletin tüm örgütlerince desteklenir ve korunursa, mukabil destek ve yandaşlık söz konusu olabilir. Yukarda vermiş olduğumuz çarpıcı fakat çirkin örneklerde rol alan Güneydoğu insani bu rolü bilerek ve isteyerek üstlenmiş değildir. Bazı amatör yöneticiler, hantal ve çıkarcı kadrolarla bölge insanına bu rolü vermişlerdir. Bölgedeki mevcut suni ve çarpık şehirleşme sonucunda, oluşan yoğun issiz-güçsüzler ordusu PKK'nin "SINIFSAL KİN" ve "ULUSAL KİN" temalarına açık olarak çığ gibi büyümektedir. Suni şehirleşme sürecinde kırsaldan şehirlere göçlerle birlikle muazzam bir başkaldırma potansiyeli mevcuttur. (kitabın tamamı:
http://www.gm.guciz.com/Okuyucu/Cem_Ersever.pdf adresinde)
Ahmet Cem ERSEVER, (d. 1950 Erzurum - ö. 1993 Ankara). Varlığı resmi kurumlarca onaylanmamış Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (JİTEM) adlı birimin kilit isimlerinden biri olan Jandarma subayı emekli binbaşı). Cem Ersever, Güneydoğu Anadolu'da PKK ile yapılan terörist ve istihbarat çalışmalarının tümünde yer almış, silahlı çatışmalara bizzat katılmış, tüm faaliyetleri yönetmiş, PKK'ya yardım ve yataklık eden kişi ve gruplarla irtibat kurmuş, bunları tam yetkiyle ve Komutanlığa doğrudan bağlı olarak yürütmüştür. Orgeneral Eşref Bitlis'in şüpheli ölümünden sonra Mart 1993'te bu olayı protesto etmek için askerlikten istifa etti ve Mayıs 1993 ayında Milliyet gazetesine faksladığı özgeçmişinde "1984 yılından bugüne kadar yapılan yanlışlar, ihanetler ve uygulamalar konusunda Türk kamuoyunun aydınlatılması gerektiğine inanıyor ve görüşmeler sonunda belirlenecek bir tarihte Türk basınıyla kamuoyu önünde Celal Talabani'nin ihanetleri, PKK ilişkileri, Güneydoğu'daki gerçek durum, köy korucuları, itirafçılar, faili meçhul cinayetler hakkında ve bazı siyasilerin örgütsel konumları hakkında açıklamalarda bulunacağımı beyan ediyorum. Güneydoğu Anadolu'daki olayların gerçekleri Türk milletinden gizleniyor" dedikten birkaç ay sonra 4 Kasım 1993'te elleri önden bağlanmış kafasına iki el ateş edilmiş cesedi, Ankara Elmadağ ilçesi çıkışında bulundu. (Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Cem_Ersever ) Cem Ersever’i, Orgeneral Eşref Bitlis suikastını tertipleyen, arkasında ABD ve NATO olan güçler infaz etti; konuşmasını, bildiklerini, gördüklerini anlatmasını engellemek için.
Ersever’in tarif ettiği düzen, 20 yıl sonra bu gün yine hiç değişmedi hatta daha da kötüye gitti; Güneydoğu artık tümüyle PKK çapulcularının kontrolünde.
“PKK Sorunu” nu Sevr Antlaşması ile yaratan, Lozan Antlaşmasını hiçbir şekilde resmen kabul etmemiş olan ABD’nin tek amacı Erdoğan’nın da Eşbaşkanı olduğu BOP haritasını yürürlüğe koyarak sınırları yeniden Sevr’e göre düzenlemek, bölgenin enerji kaynaklarının bekçiliğini, kontrol altında tutabileceklerini sandıkları “Büyük Kürdistan”a emanet etmek.
(
http://www.guncelmeydan.com/pano/pkk-yi-kim-yaratti-ne-zaman-nicin-t32647.html )
Bu şartlar altında, Erdoğan ve Apo’nun artık tamamen kemikleşmiş “Kürt Sorunu” nu
“Türkiye Cumhuriyeti” ni zedelemeden çözebileceklerine inanlar ya çok iyi niyetli ya da çok saf olmalı.