
Birbiri ardına gelişen bazı olayları alt alta sıralayalım önce. Neydi geçtiğimiz günlerde tartıştığımız konular? Sabahın satışı medya açısından önemliydi. Magazin ve tıp gündemine jinekolog Alp Nuhoğlunun açıklaması damgasını vurdu. Futbolda Hakan Şükürle Galatasaray arasındaki kriz tartışılıyor, bu arada Kallinin gönderilmesi için sesler yükseliyor. YÖK, yeni başkanını buldu ancak ODTÜnün meşhur sosyoloji hocası Yusuf Ziya Özcan hakkında büyük medyada pek az bilgi yer alıyor...
Bu gündem yoğunluğundan birkaç adım geriye gelip genel resme baktığımızda bütün bu olayların ortasında tek bir kişinin adını görüyoruz: Fethullah Gülen... Geçtiğimiz günlerde müritlerinden İhsan Kalkavan tarafından sağlık durumunun çok kötü olduğu açıklanan Hocaefendi bir şekilde bütün bu olaylara müdahil.
Alp Nuhoğlunun çocuğunu okuduğu altınla iyileştiriyor... Zamanında nikâh şahidi olduğu Hakan Şükür nereden aldığı bilinmez bir güçle takımı istediği gibi yönetmek istiyor. Cemaatin yayın organı Zaman gazetesinin yılın sporcu ödül töreninin vazgeçilmezi, Zamanın bir dönemki spor yazarı Karl Heinz Feldkampa karşı sesler yükseliyor, sonra Adnan Polat bu sesleri bastırıyor...
Bir dönem kendini takımdaki dinci futbolcuları ayıklamaya adamış Adnan Polat... Kalinin gönderilmesini düşünmediklerini açıklıyor.
Sabah gazetesi cemaate yakın Çalık Grubuna satılıyor, zaten son aylarda TMSF kontrolünde giderek prestij kaybeden ve hükümet yandaşı köşe yazarlarıyla dolu koskoca gazete iktidara güdümlü medyanın en önemli aracı oluyor. Ve dün öğrendiğimiz kadarıyla İhsan Kalkavanın yöneticilik ihtimali var bir de.
YÖKteki tartışmalı atamanın ardından odatv.com Yusuf Ziya Özcanın en büyük özelliğini açıkladı: Son yıllarda Fethullahçı olmuş meğerse. Ama büyük medya bunu görmezden geliyor, yazmıyor.
Geçen gün haberturk.comda Fatih Altaylı önemli bir yazı yazdı: Güleni kim eleştirecek? İkinci sorusu: Türkiyede Fethullah Gülen sempatizanı olmayan kaldı mı? Türkiyenin yeni medya yapısında, Hocaefendiye yakın gazeteler yüzünden cemaatin artık eleştirilemeyeceğini söylüyor Altaylı. Bazı gazeteler göbekten bağlı cemaate, Sabah sıcak bakıyor, Doğan Grubununsa ticari ilişkileri var...
Kanıtı da ben söyleyeyim: İşte YÖK Başkanının Fethullahçı olduğu haberi büyük medyada yer alamıyor.
Hangi gazete yazacak bunu? Hangi genel yayın yönetmeni sayfasına koyacak?
Bakın hafta sonu Abdullah Gülün önemli konukları vardı: Ergun Babahan, Salih Memecen, Emre Aköz ve eşleri... Hepsinin ortak özelliği TMSF kontrolü altındaki Sabahta Abdullah Güle sırtlarını dayamaları, stratejilerini onun üzerine kurup, ondan güç almaları.
Bugün iktidara güdümlü gazetenin temsilcileri... Onlardan mı bekleyeceğiz haber vermelerini?
Hal böyleyken magazinden spora, siyasetten eğitime her yerde Fethullah Hocanın adının neden geçtiğini anlamak da epey zor olacak. Maalesef gazetelere bakarak bu gelişmelerin neye işaret ettiğini hiç kimse anlayamaz. Çünkü hiçbiri yazmayacak, yazamaz.
Bugüne kadar yaptırdığı okullarla, topladığı bağışlarla Fethullah Gülen cemaatinin hareket planı merak konusuydu. Bir gün eyleme geçeceklerini, o güne kadar yavaş yavaş büyüyüp her yere yayılacaklarını ve sonra bir anda hayatın her alanını ele geçireceklerini hesaplayanlar vardı. Belki de paranoyak düşüncelerdi bunlar.
Ama şu son birkaç gündür bütün yolların bir şekilde aynı adrese çıkması, üstelik o adreste oturan kişinin de sağlık durumunun ciddi olduğunun en yakını tarafından açıklanması tesadüf olabilir mi?
Türk Basınının utanç verici uykusundan uyanmasının zamanı geldi.
