
Yarı belgesel bir kurgu film de ben yapsam nasıl olur? Moda ya şimdi, belgesel roman… Bir tane de kurgusal tarih belgeseli de ben yapayım bari.
Akdeniz’in antik İtalyan korsanları, korsanlığı bırakıp da bankerliğe başladıklarında kendilerine Lövanten derlermiş. Cenevizli olanlar bizim Galata’da yaşarmış.
İlkin Cenevizliler Hz.İsa’yı sahiplenmişler, İznik’te toplanıp bir karar almışlar, kendi adamlarını onun adına Anadolu’ya havari göndermişler. Havarilerin gittiği yere bir süre sonra bir tefeci bankası kuruyorlarmış, borç verip faizini toplayıp semiriyorlarmış. Havarileri giderek çoğalmış, bunlara Rum-Ortodoks demişler.
Galatalı Cenevizliler bakmış böylesi daha kârlı. Hem böylece yüzlerini halktan saklıyorlar, nasılsa havariler onların yerine dolaşıyor.
Bir süre sonra Venedikli bankerler Avrupa’da kendilerine havari bulmuşlar, onlar da Katolik İsa’yı icad etmişler. “Bizim İsa en büyük İsa…” diyen diğerine saldırıp dururmuş.
Avrupa’da Katolik kiliseler gittikçe zenginleşirken halk yoksullaşıyormuş. Halkın kiliselere saldırmaması için, Venedikliler Vatikan’da toplanıp düşünmüşler, halkı bereketli toprakları işgal etmeye göndermek ve İstanbul’u mesken tutmuş şu Ceneviz tayfasına da haddini bildirmek kararı almışlar.
1204 tarihli bir günde İstanbul’a varmışlar, üç gün üç gece yağmalamışlar, yakmışlar, kervanlar dolusu altınlar hazineler kaçırmışlar Roma’ya… İstanbul’un Rum-Ortodoksları bir de Cenevizli bankerler canını ancak kurtarmışlar. Trabzon’a kadar kaçmışlar, orada Pontus devleti kurmuşlar.
Artık İstanbul kapıları onlara kapanmıştı, ne yapsak da para kazansak diye düşünürken Kafkaslarda kendilerine Ortodoks dostlar bulmuşlar, onlarla ticarete başlamışlar, Tiflis’de tefeci bankalar açmışlar. Akılları hep İstanbul’daymış.
Venedikli tacirler, düzenledikleri haçlı seferlerinde Katolik İsa’nın havarilerine Anadolu’yu yağmalatırken, Horasan’dan Şamani atamız Oğuz beyleri gelip Anadolu’ya kol kanat gerdiler. Sonra Selçuklu diye bir devlet kurdular, Konya’yı mesken tuttular.
Selçuklu ile Cenevizliler önceleri iyi geçindiler, çünkü düşmanları ortaktı. Cenevizliler rahatlıkla Konya içlerine kadar gelip orada “serbest ticarete” başladılar, hatta “Kim olursan ol gel sen de katıl bize, Ahi kardeşi olalım, parayı birlikte kırışalım” muhabbetine girdiler. Bu yakınlaşma, Mevlana’nın Turkuaz mavisine kadar girdi. (2005’de Mevlana’nın kaldırım taşlarına girdi.)
Cenevizliler Kütahya’da porselene de maviyi soktular. Hem de, Kayı beylerine borç para vererek onları devlet kurmaya cesaretlendirmiş olmalılar. Kayı beyinin Bursa’da devlet kurma kararına da destek vermiş olmalılar. Çünkü Osmanlıyla beraber yeniden palazlandılar. Osmanlı nereye gitse onlar da beraber gittiler. İstanbul’a yeniden girme şansı doğmuş demekti.
Yıl 1400’lere geldiğinde Katolik İsa’nın havarileri Bodrum’da Artemis Anıt Müzesinin mermer duvarlarını kırmaya başlamıştı. Artemis müzesini yağmalamak zor da olsa kafaya koydukları şeydi. 50 yıl sürdü duvarlarını kırmak: Mezar dairesine indikleri zaman yıl 1453 idi, onlar mezardaki altınlara ulaşmıştı ama aynı tarihte İstanbul ellerinden gitmişti…
Fatih Sultan Mehmet Bizans’ın bom boş hazinesine girerken, Cenevizliler de Pera’ya girdi, bu onlar için Bizans’a dönüştü.
Venedikli İsa, havarileriyle birlikte Katolik Fransa’yı yurt edindi. Ordan Timur’la Osmanlıyı kapıştırdı, Türk devletlerini birbirine saldırttı, vs.
Ancak, Akdeniz’de yağmalayacakları pasta azalmıştı, bu kez İspanya’ya göz diktiler. Madrit’teki Cenevizli bankerleri kovdular, İslam eserlerini yaktılar, Endülüs Emevi devletini yok ettiler. Müslümanları İberya’dan süpürdüler.
İstanbul’dan yardım gitti İspanya’ya, ama Müslümanları kurtarmaya değil. Cenevizli kırmızı sakallı bir korsan kaptanın gemisi gitti, İspanyol Cenevizli bankerlerini alıp Osmanlı topraklarına getirdi. Bu sırada Okyanusa açılan bir grup Cenevizli korsan gemisi İngiliz donanmasına iltihak etti. Daha sonra bu amiral gemisinde gidenlerden İngiltere’de yeni bir İsa doğdu, adı Protestan İsa oldu.
Zamanla İngiliz sarayında egemen oldular. Venedikli İsa ile kavgaları edebiyatla devam etti, Şekspir adlı bir yazar Venedik tacirlerine çok ağır suçlayıcı tiyatro yazdı.
Öte yandan, Portekiz’den kalkan Venedikli İsa’nın gemileri Amerika adlı yeni bir kıta buldular, orada yerli halkı katlederek bir devlet kurdular. Avrupa’dan işsizleri, hırsızları, açları ve Batı Afrika’dan zencileri oraya taşıyarak bir köle devleti kurdular. Akdeniz’in Venedikli Katolik İsa’sı Amerika’da adını değiştirdi, Evangelist İsa oldu. Daha sonra buraya gelenlerden bir grup Protestan İsa ile “biraz sen sömür, biraz ben” demokrasisi, iki partili rejimde anlaştılar. Ancak, konu Akdeniz’in ve Asya’nın yeniden paylaşılmasına gelince kavga yeniden başladı.
İngiltere’nin Protestan İsa’sı Afrika’yı, Portekiz’in Katolik İsa’sı Güney Amerika’yı çoktan talan etmişti. Ama Doğu Akdeniz’in bereketli topraklarındaki petrol en cazip olanıydı, çünkü bu yol İç Asya’nın enerji kaynaklarına ulaşmak için lazımdı. Bu yoldan kim nasıl geçecekti? İşte bunun için Avrupa’da yeni bir “Kutsal topraklarımız” masalı kaynatıldı, Filistin’de ileri karakol kurmaktı niyetleri.
İngiltere’nin Protestan İsa’sı Osmanlı’dan toprak istedi. Fransa’nın Katolik İsa’sı “ben de isterim” dedi. Rum-Ortodoks İsa bu paylaşımda sadece paralı asker olarak görev alacak, Protestan İsa için çalışacaktı. Perdenin arkasında Evangelist İsa olduğu sonradan anlaşılacaktı.
Bir büyük savaş yaşandı, istedikleri sonucu alamadılar, Mustafa Kemal adında bir Türkmen beyinin direniş engeline takıldılar.
Sonra, kutsal dedikleri topraklarda Yahudi devleti kurmak için, İngiliz İsalılar, Adolf Hitler adında Yahudi asıllı bir Alman diktatör buldular ve 36 milyon insanı katletmek bahasına 2.Dünya Savaşına girdiler. “Siz aslen Yahudisiniz” dedikleri insanları taşımak suretiyle İsrail’i kurdular. Arkasında İngiltere vardı.
Bu, küçük Yahudi devleti, bugün yeniden haritadan silinebilir bile. Çünkü Cenevizli dedesi ile Venedikli ninesinin arasında petrol için kavga başladı. İkisi de İsrail kendi üssü olsun istiyor.
İsrail, tehlikenin ortasında olduğunu fark etti, ancak kaderi artık kendi elinde değildir… Ne Protestan İsa’ya ne de Katolik İsa’ya “durun” diyecek gücü yoktur. Üstelik elindeki nükleer silahları kullanmaya zorlanacak, öyle görülüyor.
Üstelik Evangelist İsa’nın bölgede yeni havarileri var, cesaret madalyaları takıyorlar. İsrail ile restleştiği halde yakasındaki madalyayı çıkarıp atmıyorlar, çünkü o madalyayı verenler Venedik tayfasındandır.
Aslında İngiliz’in Protestan İsa’sı ile ABD’nin Evangelist İsa’sı birbiriyle restleşiyor. Rum-Ortodoks İsa ise, artık tarihten silinmiş gibidir.
Yakında yeni İsa geliyor, her şey hazır…
Eğer bu tarih oyununun kuralını fark ettiyseniz, Venedikli tayfa kazanırsa, havarisine Yeni İsa Mesih nişanı verilir. Şu anda yeni Mesih (kurtarıcı) İsa’larını yaratıyorlar.
Onu da eski İsa gibi mucizelerle beslemek zorundadırlar. Kasım’ın bilmem kaçında İsrail’e saldıracağımız bilmem nerde işaret edilmiş imiş… Bu bir mucize imiş...
Buna bizi inandırmak için kanalları var. Reklamlara başladılar bile. Haber Türk TV’nin böyle mucizeleri konuşmaya teşne bir kadın programcısı var, o bayan, dün akşam Evliya Çelebi kitabıyla ilgili sohbet ederken bunu söyledi.
Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Türkiye ve Suriye, yani biz, İsrail bombalarıyla yıkılırız…
Çünkü İsrail’in yöneticileri, yani Cenevizli Yahudi tayfası, Venedikli Yahudi tayfasının kendilerine ne kadar acımasız olduklarını tarihten bilirler. Türkiye’yi İsrail’e saldırtmaya çalışanların kim olduklarını iyi bilirler. Son teknoloji silahlarını satıyorlar, krizden savaşla çıkacaklar…
Bütün silah fabrikatörleri çok para kazanacak; “İsa Mesih geldi müjde” diye bayram edecekler. Piyasa çok kazandığında İsa gelmiş olur. Ancak bir kuralı vardır bunların, mesihlerini önce öldürür sonra aziz ilan ederler, ölüsünden de yağ çıkartmaya devam ederler.
Onun için şimdi yeni İsa’ya mucizeler yakıştıracaklar, dünyanın ona secdeye kapanmasını isteyecekler, atını şaha kaldıracaklar, kaldırıyorlar…
BM kürsüsünden herkese bu kadar ağır sözler etmesine fırsat verilmesi başka nedir?
İşte, İsrail ile kapıştırılıyoruz, birileri bu gerginliği tırmandırıp çıbanı olduruyor!
İsrail’e önce biz saldıracağız, o da meşru savunma pozisyonunda olacak… İsrail’i vururken vurulacağız…
Çünkü İsrail’in elinde atom bombası var! Nükleer silahları var!
Kendimizle beraber Suriye’yi, Kıbrıs’ı, İran’ı da hedef yapıyoruz.
Bunu görüp direnen Güney Deniz Saha komutanlarımız sudan bahaneyle patır patır hapse atılıyor.
Keşke bu yazımı başladığım gibi kurgu film olarak bitirebilseydim…
Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 23 Eylül 2011
mahiye@gmail.com