Central Park “Doğru Yerde Duruş” mu?..

Central Park “Doğru Yerde Duruş” mu?..

İletigönderen tuba » Cum Eki 17, 2008 22:20

Central Park “Doğru Yerde Duruş” mu?..

Son 3-4 yıldır Genelkurmay Başkanlığı’nın elek yapıldığını görüyoruz. Meğer TSK, ABD’nin istihbarat desteği(!) sayesinde Kandil’i BBG evine çevirdiğini zannederken, birileri Genelkurmay’ı “BBG Evi”ne çevirmiş. Çoluğumuza-çocuğumuza mı, milletimize mi, ülkemize mi, gözbebeğimiz TSK’mıza mı yanayım, bilemedim. Birileri hepimizi birden evire-çevire dövüyor. Kabus gibi!..


Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, "Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet" edince, gözümün önüne bir duruş değil ama bir yürüyüş geldi. Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde oturan Abdullah Gül, çok değil bundan 1 ay kadar önce 22 Eylül’de, bir Pazartesi günü New York’ta Central Park’ta yürüyüşe çıktı. Sağında Mehmet Altan, solunda Cengiz Çandar vardı. Çandar’la küs olmayıp, Fehmi Koru da bu tarihi görüntüde yerini alsa, manzara-ı umumiyemiz tamam diye düşünmüştüm. Ama bedeni olmasa da, ruhunun hemen enselerinde bulunduğunu hatırlayınca rahatlamıştım!...

Cengiz Çandar nasıl da mutluydu!..”Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi dünya penceresinden bakarak görebilecek ufuklar edinmiş”ti. (Öyle ya, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, dünyaya Türkiye penceresinden bakmasa da olurdu) O hızla, Talabani ile görüşüp, Gül’ün “Erbil seferini” kotardı. Adeta Özal dönemindeki “Cumhurbaşkanı idare etme” gücüne kavuşmuştu. Türkiye’ye dönüşte yazılarında “Türkiyeli Orhan Pamuk, Türkiyeli Mehmet Uzun” yazacak kadar coşku doluydu!..

Sağda Mehmet Altan, ortada Abdullah Gül, solda Cengiz Çandar. Ne dersiniz Sayın Başbuğ, 2 saatlik bu Central Park yürüyüşü sizce “doğru yerde duruş” muydu?

Ağlamayın Analar, Çocuklarınız “Demokrasi” Uğruna Şehit Oluyor

Aktütün ve Diyarbakır saldırılarından sonra Başbakan Erdoğan, Salı günü partisinin Meclis Grubu’nda konuştu. Eli kanlı, bölücü teröristleri “düşman”değil “suçlu” ilan etti. “Neden” sorusunun cevabını da kendisi verip, “Demokrasinin gereği bu” dedi. Başbakan’ın daha önceleri, “teröristbaşının İmralı’dan örgütü yönetmesini” ve “Öcalan’a özgürlük” pankartları açılmasını da “demokrasi” saydığını hatırlayınca hiç ama hiç şaşırmadım.

Şaşırdığım Başbakan’ın, ilk kez böylesine cüretkâr şekilde terörle mücadele ile demokrasiyi birbirinin karşıtı-alternatifi gibi sunmasıydı.

Vay be…Biz gencecik çocuklarımız terörle mücadelede şehit oluyor sanıyorduk. Meğerse “demokrasi” aşkına kurban gidiyorlarmış!..Ağlamayın analar, “demokrasi” daha ulviymiş!..

Sayın Başbuğ, bu “duruş”a ne dersiniz?..

Psikolojik Harekat Merkezi Türk Dışişleri mi?

Aktütün saldırısından sonra Türk Milleti’nin “gazını” almak için tezkere çıkarıldı. Emperyalistlerin “gönlü” için ise Barzani’nin ayağına heyet gönderildi. Bu utanç tablosu da, “açılım-başarı” diye sunuldu.

Diplomasi muhabiri Mete Çubukçu 16 Ekim’de Referans Gazetesi’nde yazdı da öğrendik. Meğer daha bu yılın bahar aylarında Dışişleri Bakanlığı'ndan temsilcilerin de bulunduğu bir grupla Türkiye'nin “Türkmen ve Kuzey Irak politikası” konulu kapalı bir toplantı yapıp, “Bu günlerdeki Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ne ilişkin politikalarla ilgili ipuçlarını o toplantıda” vermişler. Resmi bir yetkili, “açık yüreklilikle”, "Türkiye için Türkmen politikasının Kuzey Irak politikasından sonra geldiğini ve Türkiye'de herkesin yakın bir gelecekte Irak Kürdistan’ı tanımlamasına alışması gerektiğini" söylemiş. Ankara’nın bu “paradigma değişikliğinde”, Murat Özçelik ve Ahmet Davudoğlu'nun çabalarının büyük etkisi varmış. (Not: Barzani ile görüşme taa 2006’larda bizzat Abdullah Gül tarafından organize edildi ama çeşitli sebeplerle bir türlü hayata geçirilemedi. Gül’ün, Neçirvan Barzani ile, hem de bir ABD dönüşünde, bir Avrupa kentinde gizlici buluşacağını ilk haber veren de Yasemin Çongar olmuştu)

Tamam biz paradigma değişikliği manyağı yapıldık da, acaba Sayın Başbuğ, bu “Dışişleri duruşu”na ne der?

ABD Derin Devleti’nin beyni Scowcroft’la Ne Görüştüler?

Bu son derece hassas günlerde ilginç isimler piyasadaydı. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı zannedilen, gerçekte CIA’nın Dışişleri’ndeki temsilcisi olan ve bastığı yerde ot bitmeyen (izleyin göreceksiniz, nereye gittiyse peşinden orası karıştı) Nagroponte Aktatün saldırısından hemen önce Barzani’yle birlikteydi.

ABD Derin devleti’nin beyni olarak bilinen bir diğer tanınmış isim Scowcroft da Aktütün saldırısından sonra Ankara’ya damladı. 13 Ekim Pazartesi günü hem Gül, hem Erdoğan’la görüştü. Galiba Sayın İlker Başbuğ’la da görüşmesi oldu. Görüşmelerin mahiyeti hakkında hiçbir açıklama yapılmadı.

Scowcroft, AKP’nin kapatılmaması için canla-başla çalışmıştı. Ama daha önemli özelliği şu; 2007 başlarında Cengiz Çandar’a, Türkiye’deki “aşırı milliyetçilik”ten rahatsızlığını ifade edip, yüzünü buruşturarak “Bu çok kötü” demişti. En veciz sözü ise şuydu: “Türkiye kendi haline bırakılamayacak kadar önemli ve değerli bir ülke bizim için...”

Peki bu “Scowcroft duruşları” doğru mu?

Kâbusla Uyandım!..

Son 3-4 yıldır Genelkurmay Başkanlığı’nın elek yapıldığını görüyoruz. Meğer TSK, ABD’nin istihbarat desteği(!) sayesinde Kandil’i BBG evine çevirdiğini zannederken, birileri Genelkurmay’ı “BBG Evi”ne çevirmiş. Çoluğumuza-çocuğumuza mı, milletimize mi, ülkemize mi, gözbebeğimiz TSK’mıza mı yanayım, bilemedim. Birileri hepimizi birden evire-çevire dövüyor. Kabus gibi!..

Dolmabahçe’den sonra sesi-soluğu kesilen, “Hele şu üniformayı çıkarayım” dediği halde, emekli olduktan sonra ortadan kaybolan Büyükanıt, 2007 başında Washington’da, ABD’de yaşayan Türklerden oluşan kalabalığa hitaben bir konuşma yapmış ve “Türkiye’yi bölmeyi rüyalarında görenler, bu rüyanın sonunda kâbus görür. O dinamik güçler, Türkiye’yi koruyan o dinamik güçler var olduğu sürece; o rüyayı görenler kabusla uyanırlar ve derslerini alırlar” demişti.

Türkiye’yi bölmek isteyenler değil, korumak isteyen bizler uykuda bile değil, artık uyanıkken de “kabus” görüyor, hergün “ders” alıyoruz.

Bu kadar “kâbus” lafından sonra, uykudaki bir kabusumu anlatmam farz oldu. Hani AKP’ye en az yüzde 10 getirdiği söylenen şu meşhur 27 Nisan bildirisi vardı ya, kabusum onunla ilgili. Güya, o gece yarısı birtakım istihbarat örgütleri, TSK’nın internet sitesine girip, o bildiriyi koyuyor, uyandırılamadığı için Yaşar Paşa bile bildiriden ancak ertesi gün haberdar oluyor. Yalanlasa, “biz koymadık” dese daha büyük rezillik. Mecburen sineye çekiliyor, hükümet de TSK’ya “posta” koyuyor. Hem yüzde 47 zaferi geliyor, hem Gül Cumhurbaşkanı oluyor falan…

Üstümün açık kalmadığından eminim. Galiba “Taraf”a yapılan servislerin etkisinde kaldım. İnşallah şoku çabuk atlatırım da, bir de seçimlerde YSK’nın internet sitesine girildiği gibi bir kâbus görmem.

Görüyor musunuz Sayın Başbuğ, sadece ulusal güvenliğimiz, ülke bütünlüğümüz tepe taklak değil.

Oynatmamıza ramak kaldı!..


Meyyal UYGUR
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen Türk-Kan » Cum Eki 17, 2008 23:41

ABDullah Gül, Candar ve Altan ile sagli sollu yürürken bu ülkenin eski kuvvet komutani bir üst düzey örgüt üyesinin ifadesi ile tutuklaniyor, Mehmetler birbiri ardina sehit düsüyor, sempatik Ceto "ezilmis halklarin" savunuculugunu yapiyor...

Oynatmamıza ramak kaldı!..

Istenen de bu degil mi?

Ordo Ab Chao
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x