CHP Avrupa Birliği Temsilcisi anlatıyor

Sivil örümcekler ile ilgili gelişmeler, yazılar ve değerlendirmeler

CHP Avrupa Birliği Temsilcisi anlatıyor

İletigönderen Ram » Çrş Ara 31, 2008 12:09

Onbinlerce kişinin "Avrupa Avrupa duy sesimizi…" tezahüratlarının gür çıkması Avrupa için ne ifade ediyor dersiniz? Bana kalırsa kuru bir gürültüden başka bir şey değil. Düşünüyorum da, acaba kendimizi kanıtlayamamanın psikotravmatik argümanı mı bağırmak, tezahürat yapmak?..

Kader Sevinç. 27 yaşında ve Avrupa parlamenter danışmanlığının ardından şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Avrupa Birliği temsilciğini yürütüyor. Brüksel'de birçok sivil toplum kuruluşlarına da danışmanlık yapmanın yanı sıra Türkiye'nin siyaset dünyasının Avrupa'daki ilk temsilcisi. Genç ve kadın olması da cabası…

Dünyaca ünlü şairlerin katılacağı Avrupa Anayasası'nı dizelerle yazma projesine Türkiye'den davet edilmesi sanırım Kader Sevinç'in şiir yönünü açıklamama gerek bırakmıyor. Yüksek nezaket anlayışı, entelektüel ve sıcak kişiliğiyle Kader Hanım, beni imrendirmedi, hayran bırakmadı dersem büyük bir yalan atmış olurum. Kendisine projemize gösterdiği desteği ve Brüksel'e özel davetiyesi için müteşekkirim. "Avrupa'ya sesimizi duyurduğu" için ise minnettar...


Öncelikle Kader Sevinç'i kısaca tanıyabilir miyiz? Şu anki pozisyonuza nasıl ulaştınız?

19 Haziran 1981 doğumluyum. Akdeniz Üniversitesi'nde turizm işletmeciliği, Jean-Monet Avrupa Entegrasyonu programı, Harvard Üniversitesi'nde Business Communication programı ve Paris Sud XI Üniversitesi&CERIS'te uluslararası ilişkiler alanında master yaptım. Tez konum uluslararası iletişim ve müzakere teorileri ve AB düzeyindeki uygulamaları oldu.
Eğitimim sırasında ve sonrasında iletişimden kaliteye, hijyen standartlarından mülakat tekniklerine pek çok eğitim programına katıldım. Özel sektörde turizm alanındaki şirketlere uluslararası kalite standartları konusunda eğitim ve danışmanlık, üniversitenin AB Araştırmaları Merkezi'nde yarı zamanlı araştırmacılık yaptım. Bu sırada hazırladığım turizm sektöründe uluslararası kalite ve hijyen standartlarının geliştirilmesi için girişimcilik projem TUSIAD tarafından ödüle layık görüldü. "Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde insan kaynaklarında yaşanması beklenen dönüşüm ve işdünyasına etkileri" başlıklı makalem Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'de açtığı araştırma yarışmasında ödül aldı.

Daha sonra Londra süreci başlıyor. Bir uluslararası ülke değerlendirme şirketi için Türkiye siyasi değerlendirme raporu yazarak çalışmak da dahil olmak üzere dil eğitimi ve iş deneyimi için bulunduğum Londra'nın hayatımda önemli bir yeri olmuştur. Bu süreçte AB konularını da takip etmeyi sürdürüyor, yazılar yazıyordum. Bunlardan biri Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan "AB'nin 2010 vizyonu ve Türkiye" oldu.

Brüksel'e geçişim, 2004-2009 Avrupa Parlamentosu dönemi için yapılan seçimlerin ardından yeni ekipler ve kabineler kurulması döneminde oldu. Avrupa Parlamentosu'nda sözleşmeli parlementer danışmanı olarak çalışmaya başladım. AB kurumları aynı anda pek çok konuyu ve çok çeşitli çevreleri bir araya getiren iyi birer okuldur diyebiliriz. Aynı anda 20’den fazla dilin konuşulduğu ve onlarca farklı kültürün temsil edildiği uluslararası bir ortamda çalışmak beni hem mesleki açıdan hem de diğer açılardan çok geliştirdi. Türkiye-AB ilişkileri ile ilgili ulusal ve uluslararası pek çok toplantıya konuşmacı olarak katıldım, ulusal ve uluslararası gazete ve dergilere yazılar yazdım. Temmuz 2008’de şu anki görevime, CHP Avrupa Birliği Temsilciliği'ne atandım.

Türkiye ile Avrupa arasında siyasal, ekonomik ve kültürel ilişki anlamında yetkili birisine şunu sormak istiyorum: Türkiye'nin Avrupa arenasındaki panoraması nasıl? Ülkemizin tipik özelliği hakkında neler söylüyorlar?

AB süreci son üç yıldır Türkiye'de reformların neredeyse durdurulmuş olması nedeniyle zor bir dönem yaşamakta. Özellikle bazı temel reform alanlarında yapılacak düzenlemelerin uluslararası kamuoyuna açıklanmasına rağmen yeterli adım atılmaması uluslararası güvenilirlik açısından bir eksi puan olarak kayda geçti.

Bu açıdan Türkiye 2008 İlerleme Raporu kritik önem taşıyor. "Türkiye için 2008′in bir AB yılı" olamadığını hep birlikte AB Komsiyonu'nun bu yılki ilerleme raporunda okuyuyoruz. CHP olarak AB sürecini destekliyor ve kesintisiz olarak hem Türkiye'de hem Brüksel'de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye'nin son yıllardaki yönetim zafiyetleri ve reform eksikleri AB cephesinde de büyük bir hayal kırılıklığı yarattı. Türkiye'yi destekleyen geniş AB'li çevreler şaşırırken, Türkiye karşıtı lobiler güç kazandı. Fakat Türkiye laik bir demokrasi ve sosyal ve ekonomik kalkınmasını daha iyi başaran bir ülke olduğu zaman önünde AB üyeliği için engel tanımaz.

Avrupa'ya kendimizi anlatma ve tanıtma sendromu yaşıyoruz. Uluslararası iletişim açısından başarısız gibi görünüyoruz. Peki Brüksel'den nasıl gözlemleniyor?

Bir AB üyesi ülkenin Ankara büyükelçisiyle bir görüşmemizde söylediği şu sözler sanırım Türkiye'nin iletişim alanındaki durumunu özetliyor: "Biz biliyorsunuz Türkiye'yi AB sürecinde sonuna kadar destekliyoruz. Her platformda da bu açık desteğimizi dile getirmekten çekinmiyoruz. Ne var ki Türkiye'de iletişim alanında görülen derin eksikler, uluslararası kamuoyuna verilen yanlış imajlar bizi bu yolda çok zor durumlara sokuyor. Ne yazık ki Türkiye'nin iletişim karnesi tüm diğer AB üyelik sürecindeki ülkelerle kıyaslandığında moral bozucu."

Sadece şu anda üyelik süreci devam eden ülkeleri bile göz önüne aldığımızda onların gerisinde olduğumuzu görüyoruz. Aday ülkelerin baş müzakerecileri mevcudiyetlerini sürekli ve olabildiğince güçlü kılmak için Brüksel'i ikinci adres olarak belirlemiş ve kamp kurmuş durumda. Kadınlı, erkekli, gençli, uzman ve iletişim takımları ülkelerini Brüksel başta olmak üzere her önemli uluslararası platformda tanıtıyor, savunuyor, yükseltiyor. Türk devleti dünyadaki mevcut Türk insan sermayesini değerlendirmekte yetersiz. Bazı sivil toplum kuruluşlarımız ise çok başarılılar.

Partimiz de bu alanda öncü davranarak AB bürosunu kurmuştur. AB sürecini başlatan ve her zaman destekleyicisi olan Cumhuriyet Halk Partisi bundan sonra Brüksel'den süreci izlemek, katkı sağlamak, Avrupa Birliği politikaları üzerine görüşlerini aktarmak üzere uluslararası platformda yerini almıştır.

Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin her anlamdaki potansiyeline güvenmesinin yanında müslüman ülke olmasının tereddüt doğurduğu doğru mu sizce? Klasikleşmiş bir soru ama, Türkiye ne zaman Avrupa Birliği'ne girer?

Siyasal iradesi güçlü bir hükümet AB'ye uyum programını dört-beş yılda başarıyla sonuçlandırır. Fakat teknik uyumun da ötesinde boyutlar var. İyi yönetilen, çağdaş ve laik bir demokrasi olarak güçlenen, ekonomik kakınmasını gelir dağılımı, kadın hakları, çevre, bilgi teknolojileri, eğitim gibi boyutlarıyla südüren bir Türkiye zaten AB tarafından dışarıda bırakılmaz. Bunları başaramayan bir Türkiye ise ne AB'ye üye olabilir, ne de dünyada güçlenir. Unutmayalım ki yalnızca Avrupa'da değil, Asya'da, Orta Doğu'da, Karadeniz'de ve Akdeniz'de de güçlü ekonomik ve siyasal ilişkilerimiz olmalı. AB üyeliğimizle, dünyanın diğer bölgeleriyle olan ilişkilerimiz birbirine alternatif değil, birbirlerini destekleyen süreçlerdir.

Forum İstanbul Gençlik Platformu ile çalışmalarınız var. Misyonunuzu açıklayabilir misiniz?

Forum İstanbul Türkiye'nin 2023 vizyonunun değişik boyutlarının dünyanın ve Türkiye'nin önde gelen fikir liderleri ile tartışıldığı bir fikir üretme platformu. Forum İstanbul Gençlik Platformu da aynı vizyon ve ilkeler etrafında birleşmiş, çağdaş Türkiye'nin aydınlık gençlerinin bir araya geldikleri bir girişim. Türkiye'nin dört bir tarafından üyeleri var, Başkanı Özlem Özgencil. Ben de destekleyicilerinden biri olmaktan hep gurur duyuyorum.

Birçok sivil toplum kuruluşunun Brüksel temsilciliğini ve danışmanlığını yapmış birisi olarak Türkiye'nin bu anlamda daha çok yol kat etmesi gerektiğine inanıyor musunuz? Diğer ülkelere göre lobimizin zayıf olduğunu görüyorum. Yanılıyor muyum acaba?

Türkiye uluslararası iletişimde çok daha güçlü olmalı. Bu bir siyasal güç, ekonomik çıkar ve milli güvenlik meselesi. Aynı zamanda biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının refahı, güvenliği, dış dünyayla ilişkilerinde vize, iş temasları ve kariyer gibi alanlardaki sorunları açısından belirleyici bir etken söz konusu. Dünya ve Avrupa çok boyutlu, çoğulcu toplumsal yapılar, siyasal eğilimler ve ekonomik katmanlardan oluşuyor. Sivil toplum kuruluşları, siyasal partiler, sendikalar, özel sektör, üniversiteler gibi Türk toplumunun her kesiminin Avrupa ve dünyadaki muadilleriyle doğrudan ilişkileri geliştikçe, uluslararası platformlarda daha çok var oldukça, etkin oldukça Türkiye kazanacaktır.

Şiirle aranızın çok iyi olduğunu biliyorum. Her siyasetçi kesinlikle şiirle veya edebiyatla ilgilenmeli diyor musunuz?

İnsanlar yaşamlarında açtıkları edebiyat, spor, sanat, teknoloji gibi ilgi pencerelerinden yansıyan renkler ve derinlikler ile hayata daha uyumlu nüfuz edebiliyorlar. Bunlardan biri olarak şiir insan yaşamında özellikle "dil" ile ilişkimiz adına önemli bir rol oynuyor. Şiir dili çoğaltıyor, dili yeniliyor. Hangi biçimi ile olursa olsun (yazarak ya da konuşarak) kendimizi dillendirebildiğimiz oranda düşünüyor ve düşündüğümüz oranda kendimizi dillendirebiliyoruz. Bu açıdan yaşamlarında dilin vazgeçilmez bir yeri olan siyasetçiler için de önemli olabileceğini düşünüyorum.

Avrupa gençliği ile Türk gençliğini kıyasladığınız zaman neler diyebilirsiniz?

Yaşlanan Avrupa nüfusunun karşısında Türkiye genç nüfusu ile büyük bir güce, gelecek perspektifine sahip. Ancak gençlik politikası konusunda ve ortalama eğitim kalitesi açısından Avrupa ortalamasının oldukça gerisindeyiz. Sürekli bir avantaj olarak vurguladığımız genç nüfusumuz, eğer katılımcı bir gençlik politikası ve kapsamlı bir eğitim reformu hayata geçirilemez ise avantajdan dezavantaja doğru dönecektir. Nicelik değil nitelik önemli. Gelecek için vizyon, özgüven, umut, eğitim altyapısı, öğrenim olanakları, cinsiyet eşitliği, teknoloji, sosyal etkinlik ve yaratıcılığı geliştirme olanakları sunamadığınız bir gençlik, ülkenin önünü açmak yerine her atılım arifesinde gelişimin önünde engel olabilir. Gençlik herhangi bir konu değil; bizzat ülkenin geleceğidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihsel liderliğinin sırrı bu gerçeği somut politikalara dönüştürmüş olmasıdır.

Genç arkadaşlarımıza tavsiye ve öneride bulunacağınız şeyler nelerdir?

Eğer başarının böyle bir formülü varsa, sanırım 60’lı 70’li yaşlarıma geldiğimde onu daha fazla keşfetmiş olacağımı sanıyorum. Bugün söyleyebileceğim, severek yapacağınız bir işe sahip olmak ve yaptıklarınızdan mutlu olmaktır.

Mesleki kariyerinizde hedeflediğiniz pozisyonu paylaşabilir misiniz bizlere?

Pozisyon değil etkinlik hedefliyorum. Ülkem ve gezegenim için olumlu katkılarda bulunabilmenin mutluluğu içinde bir yaşam hedefliyorum.

Röportaj: İbrahim Eryiğit
Kaynak:
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.basariligencler.com/chp-avrupa-birligi-temsilcisi-kader-sevinc-genclik-bizzat-ulkenin-gelecegidir.html
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Bağlantılı Gelişmeler ve Değerlendirmeler | S. Ö.

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x