CHP’nin tabanı küstü mü?

Genel & Güncel Konular

CHP’nin tabanı küstü mü?

İletigönderen Pınar » Cmt Kas 22, 2008 9:20

Doktor Barış Doster, CHP'nin türban tavrını ve CHP tabanının bakışını yazdı.

CHP’nin türban açılımı, siyaset ve sınıfsallık

Dr. Barış Doster
Öğretim Üyesi- Yazar


CHP’nin yeni üyeleri arasında türbanlı, çarşaflı kadınların da olması hem kamuoyunda çok tartışıldı, hem de parti içi ve dışındaki pek çok ezberi bozdu. Tüm toplum bilim konuları gibi bu konu da çok karmaşık, çok yönlü ve çok boyutlu, olduğundan, indirgemeci olmadan, kolaya kaçmadan, genelleme yapmadan, soğukkanlı biçimde, farklı yönleriyle ele almakta yarar var.

CHP açısından bakıldığında; konu hassas dengeler kurmayı gerektiriyor. Partinin çekirdek seçmenini, klasik tabanını üzüp, küstürmeden adım atması gerektiği görülüyor. Çünkü kemik seçmeni laiklik ve Cumhuriyet’in kazanımları konusunda oldukça duyarlı ve kıskanç. Bu onun en belirgin vasfı, kimliğinin, dokusunun, tarihsel ve güncel anlamda temel niteliği, tanımlayıcı özelliği.

Siyaset bilimi doçenti olan Deniz Baykal, Anadolu solu, Şeyh Edebali’nin öğütleri gibi açılımları geçmişte de denemişti. Hatta CHP’nin 12 Eylül sonrasında yeniden açıldığı, Ertuğrul Günay’ın da genel sekreter olduğu dönemde Baykal, türbanlı ile mini eteklinin oyuna talip olmuş, İmam Hatip Lisesi mezunlarının askeri liselere girmesinin önündeki engellerin de kalkmasını istemişti. Baykal, son açılımıyla türban silahını AKP’nin elinden almak için değil de (çünkü bunu yapması gerçekten zor, hem CHP’nin kimliği buna olanak tanımaz, hem de AKP elindeki bu kozu vermez. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin kararı da ortada), İslam dininin hiçbir partinin tekelinde olmadığını göstermek gibi, hem dine, hem de siyasete çok yararlı, ulvi bir amaç için yola çıkmışsa eğer, sonuçlarını görmek için beklemek gerekiyor.

Çünkü bu çaba, AKP’nin türbana, başörtüsüne yaklaşımını, sınırlı da olsa, bizzat bunları takanlar arasında tartışmaya açabileceği gibi, seçim sonuçlarına bağlı olarak, yerel seçimler öncesinde CHP’nin kısa vadeli politik bir manevra yaptığını, tabanda yeni ittifaklar ve oy kümeleri aradığını söyleyenleri de haklı çıkarabilir.

“CHP laikliğe inanmış, başı açık kadınlardan oy alınca, onları üye yapınca yadırganmıyor da, çarşaflıları üye yapınca neden yadırganıyor?” sorusu soruluyor birkaç gündür. Oysa AKP, başı açık milyonlarca kadından oy alınca, onları üye yapınca sorulmuyor bu soru. Kültürel anlamda hiç de muhafazakâr olmayan ve yaşam biçimi yaygın AKP algısı ile örtüşmeyen Hülya Avşar’dan Güler Sabancı’ya binlerce popüler isim, ünlü eğlence yerleri Laila ve Raina’nın müdavimlerinin çoğunluğu, içkili gazinolarda sahne alan sanatçıların hatırı sayılır bölümü, türbanlı ve çarşaflıların yanında mini etekli hanımlar AKP’yi tercih edince bu sorular akla gelmiyor.

Bir zamanlar Cem Boyner’in Yeni Demokrasi Hareketi’nde yer almış, siyaset yapmış ve günümüzde AKP’ye oy veren insanların hangisinin yaşam kültürü, tatil ve eğlence anlayışı, eş ve çocuklarının giyim- kuşamı Milli Görüş kökenli AKP’lilerinki ile örtüşüyor?

Bu sorulara yanıt ararken, şu gerçeği görmek gerek. CHP’nin aksine AKP, oy aldığı kitleler incelenirse, çok farklı kesimlerin, katmanların, çevrelerin, sınıfların oyunu alabilen, tabanda geniş seçmen koalisyonları kurabilen bir parti. Türkiye’nin her yerinden oy alıyor, her yerde oyu, en az yüzde 25, temsil sorunu yok. Kentliden de köylüden de, varsıldan da yoksuldan da, Alevi’den de Sünni’den de, çarşaflıdan da mini etekliden de, işadamından da işçiden de, villalardan da varoşlardan da destek buluyor. Çıkarları her zaman örtüşmeyen, tersine sıklıkla çatışan kesimlerin ve sınıfların oyunu alabiliyor.

CHP’nin ise böyle değil. Oy aldığı bölgeler, kesimler, katmanlar, sınıflar çok daha türdeş. Orta ve üst sınıfların oylarını alıyor, işçilerin değil. Kentlilerin oylarını alıyor, gecekondularda yaşayanların ve köylülerin değil.

CHP, merkeze, hatta merkezin sağına açılım yapsa bile, oyunu zenginlerden alsa bile, genel kamuoyunda bir merkez partisi olarak değil, sosyal demokrat parti olarak algılandığı için, özellikle İslamcı sağdan yoğun eleştiriler alıyor. Asıl neden ise Cumhuriyet’i kuran parti olması, Atatürk’ün partisi olması sebebiyle genetik kodlarının, kimyasal yapısının bazı konularda duyarlı olması. Bu da çok doğal ve gerekli, ayrıca oy hesabıyla asla açıklanmayacak, oy oranıyla kıyaslanmayacak kadar değerli bir ulusal özelliği CHP’nin.

CHP bu açılımı yapmayı sürdürecekse, aynen Cumhuriyet projesinin özünde olduğu gibi, kendisini etnik köken, dini inanç, bölge partisi olarak değil, özgür yurttaşların, siyasal bilinç ve sınıfsal tercih temelinde örgütlendikleri bir kitle partisi olarak nitelemeli, solcu, toplumcu, halkçı kimliğini öne çıkarmalı. Hem de üzerine basa basa, altını çize çize. Emeğiyle geçinenleri, ezilenleri, işsizleri, yoksulları, kimsesizleri, arkasızları, açlığa mahkûm edilenleri gündemine almalı.

Türkiye’nin en önemli sorunlarının işsizlik, eşitsizlik ve üretimsizlik olduğunu vurgulamalı. Zira CHP, Kurtuluş Savaşı’nı yapan, devleti kuran, devrimleri hayata geçiren, çok partili siyasal hayata geçişi sağlayan parti olduğundan, her partinin, hatta Ecevit liderliğindeki DSP örneğinde olduğu gibi kimi sol partilerin bile kullandıkları bazı söylemler, alt kimlik, tarikat, cemaat açılımları, CHP’yle yan yana gel(e)miyor, getiril(e)miyor.

Çağdaş demokrasilerde partilerin feodal değerlere dayanması kabul edilemez ama ne yazık ki ülkemizde siyasi partilerin önemli bölümü dini duyarlılıkları, etnik ve dinsel mensubiyetleri, alt kimlikleri kaşıyarak, kullanarak oy alıyor, taban buluyorlar. Yurttaş kimliği, siyasal bilinç ve sınıfsal tercihler geri planda kalıyor.

Bu dünyanın sorunlarını çözmede başarısız olan siyasi partiler, öteki dünyaya ilişkin beklentileri karşılayacaklarının sözünü vererek, yeryüzünün değil, gökyüzünün ve yerin altının sorunlarını çözeceklerini öne sürerek seçmen karşısına çıkıyorlar. Hemen tüm partilerin Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki adayları aşiret reislerinden ya da temsilcilerinden çıkıyor, şeyhe, şıha, ağaya dayanıyor.

Kendisini belli bir bölgede ve sadece Kürt kökenli yurttaşlar üzerinde ifade edebilen DTP’nin bile adaylarının önemli bölümü, genel başkanları dâhil, feodal yönleriyle biliniyorlar. Bölgenin gerçek kurtuluşunu sağlayacak, terörün önlenmesinin birinci adımı olacak ve Atatürk’ün de vasiyeti, en büyük arzularından biri olarak tarihe geçen toprak reformunun bir türlü gündeme getirilmemesinin, TBMM’de DTP dâhil hiçbir partinin bu konuyu ağzına almamasının nedenlerini iyi görmek lazım.

CHP’nin bu açılımı dindarlar açısından ele alındığında; Allah’ın siyasi partilere ihtiyacı olmadığının, dinin en temiz, en saf, en kutsal biçimde yaşandığı düzenin, laik düzen olduğunun bir kez daha anlaşılması açısından anlamlı olabilir, eğer başarılı olunursa. Çünkü laiklik, asıl saf ve temiz dindarlar için, dinine de, ülkesine de, Atatürk’e de, laik Cumhuriyete de kararlılıkla, tutarlılıkla, yüreklilikle sahip çıkan geniş kitleler için güvence oluşturuyor.

Laik düzene de, dinin kutsallığına da en büyük tehdidin İslam dinini siyasete ve ticarete alet edenlerden geldiğini, İslam’ı kullanarak siyasi ve iktisadi güç elde edenlerin, başları sıkışınca Arap ülkelerini değil, Hristiyan Batı ülkelerini, ABD’yi, Almanya’yı tercih ettiklerini unutmamak gerekiyor. Bu konuda Hasan Mezarcı’dan Şevki Yılmaz’a, Hasan Hüseyin Ceylan’dan Beşir Darçın’a, Süleyman Mercümek’ten en son Deniz Feneri olayına dek yüzlerce örnek akla geliyor.

İslam ülkeleri arasında en çok camiye sahip olan, çok sayıda farklı dini anlayış, yorum ve kümenin yer aldığı Türkiye’nin çimentosu, harcı, tutkalı olması nedeniyle laikliğin, devletle toplum arasında bir ayrışma değil, tam tersine, bir buluşma, bir kaynaşma alanı olarak ele alınması şart.

CHP’nin bu açılımı siyaset açısından ele alındığında ise dindar olsun olmasın hiçbir yurttaşın hiçbir partinin tekelinde olmadığının anlaşılması gerekir, amacına ulaşırsa eğer. Çünkü hızla şirketleşen, siyasi ve iktisadi güç dağıtımının aracı haline gelen, bu nedenle de şirket gibi örgütlenip, yönetilen partilerin kendilerine çekidüzen vermelerinin zamanı geldi de geçiyor.

Devletin ve toplumun hastalıklarını teşhis edip, bu hastalıklara çözüm bulmak, topluma yön göstermek ve halkı siyaset konusunda eğitip, örgütlemek gibi üç temel görevi olan partilerin asıl işlevlerine dönmeden, Türkiye’nin önünü açamayacakları kesin. Destek istedikleri sınıfların, kesimlerin, katmanların çıkar ve beklentilerine göre örgütlenmeyen, doğal ve sınıfsal tabanlarından kopuk olan partilerin, nelerle uğraştığını, Türkiye’yi de nelerle meşgul ettiklerini görüyor herkes. Sınıfsal tabandan kopuk partilerde, yandaşları beslemenin, kayırmacılığın, kamu kaynaklarını yağmalamanın, güç dağıtımının, kültürel aidiyetlerin ya da öznel tanımlamaların ne denli yaygın olduğunu biliyoruz.

Kendi burjuvasını yaratan, ekonomi, eğitim, medya üçlüsünü başarıyla kullanarak, her üçünde birden ciddi mesafe alan AKP, başı açık ya da kapalı ayrımı gözetmeksizin yoksullara sırtını dönüyor, uyguladığı politikalarla.

Bu nedenle ünlü markaların, son derece pahalı tesettür defilelerinde görülen pahalı türbanlar dikkat çekiyor, zengin AKP’lilerin eşlerinin ya da kızlarının başında. Fakirlere ise başlarındakini ister çarşaf, ister türban, isterse de Anadolu’da olduğu gibi başörtüsü, yemeni, tülbent ya da yazma olarak nitelesinler, yokluk ve yoksulluk düşüyor. Zengin ile yoksulu birbirinden, başlarındaki örtüyü nereden aldıkları ya da dini tercihleri değil, sınıfsal konumları belirliyor. Biri başörtüsünü Kanyon’dan alırken, diğeri Mahmutpaşa’dan alıyor.

Biri 400 bin dolarlık arabayla gezerken, öbürü belediye otobüsüne biniyor. Biri milyon dolarlık villalarda otururken, öbürü gecekonduda yaşıyor, Biri oğlunu yurt dışından okutup, dövizli askerlik yaptırırken, öbürünün oğlu şehit düşüyor. Ve tüm bunları da dini tercihler değil, dinin gereği olup olmadığı bile tartışılan başörtüsü ve türevleri değil, sınıfsal konum belirliyor.

Kaynak
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47

İletigönderen maydonos » Cmt Kas 22, 2008 11:16

benim annem yine chp yeverecek hic degismez diyor.ben baska partiye oy vermedim yasamimda diyor.Ataturk'un partisi diyor annemde bir tabandir.dolayisi ile tabanini kaybedecegini sanmam.birde soyle bir cikarimi var bu yasinda hosumada gitti eger dis gucler desteklemiyorsa bu dogru bir karardir diyor..
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen luzismud » Cmt Kas 22, 2008 11:37

maydonos yazdı:benim annem yine chp yeverecek hic degismez diyor.ben baska partiye oy vermedim yasamimda diyor.Ataturk'un partisi diyor annemde bir tabandir.dolayisi ile tabanini kaybedecegini sanmam.birde soyle bir cikarimi var bu yasinda hosumada gitti eger dis gucler desteklemiyorsa bu dogru bir karardir diyor..


Aslinda Türkiyedeki secmen davranisinin kisa bir özeti... Benimde annem (dis gücler cikarimi haric) hemen hemen ayni seyi düsünüyor ve ifade ediyor.

Aslinda buradan ben su sonuca variyorum.

Türkiyedeki siyasi hayat "parti tabani" ile degil "parti taraftari" ile yürüyor. Nesillerce ayni partiye oy verenler var. Arasira partiler kendi icinde bölünse de mirasi en cok sahiplenen oyu kapiyor. Bu yüzden hala Adnan Menderes afisleri boy gösteriyor kimi mitinglerde...
Kullanıcı küçük betizi
luzismud
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 170
Kayıt: Cum Mar 21, 2008 1:25

İletigönderen maydonos » Cmt Kas 22, 2008 12:34

parti taraftari degil arkadasim bu degismez kural ne yapacakti ozala mi oy verecekti cilleremi yoksa demirel, erbakana ve adnan menderese mi?ne diyorsun sen tabiki ideoloji var isin icinde tabanini kaybetmez..herkes dogustan chp li olmuyor olmuyor ben chp ye oy vermedim ne alaka.her gelen parti Ataturk un degil kendi akimlarinin ideolojisini uyguladilar.kisacasi Ataturkcu olmayan partiye oy cikmaz bizde..bununparti taraftari olmakla ne alakasi var..
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen luzismud » Cmt Kas 22, 2008 12:52

maydonos yazdı:parti taraftari degil arkadasim bu degismez kural ne yapacakti ozala mi oy verecekti cilleremi yoksa demirel, erbakana ve adnan menderese mi?ne diyorsun sen tabiki ideoloji var isin icinde tabanini kaybetmez..herkes dogustan chp li olmuyor olmuyor ben chp ye oy vermedim ne alaka.her gelen parti Ataturk un degil kendi akimlarinin ideolojisini uyguladilar.kisacasi Ataturkcu olmayan partiye oy cikmaz bizde..bununparti taraftari olmakla ne alakasi var..


Öncelikle sunu belirteyim benim bu tespitim sadece bir parti icin degil. Genelde secmenlerimiz MAALESEF öyle. Özellikle köy ve kasabalarda bu cok daha aciktir ve rahatca da konusulur. "sunlar ecevitcidir", "bunlar demirelcidir" vb... olmasini istedigim veya olmasindan memnuniyet duydugum birsey degil ama öyle... anlik cikislar olmuyor mu oluyor... Ama presnsip olarak tutulan takim degismiyor...

Burada o parti bu parti kavgasi yapacak degilim ama su da bir gercek. Herhangi bir siyasi mirasi devralmayan bir partinin su an itibariyla Türkiyede hic sansi yok... MAALESEF....

hepimiz biliyoruz kimler denedi "0" kilometre parti kurmayi. Ama yine söylüyorum "MAALESEF" %0,01 ile %1 arasina sIkIsIp kaldilar...

Bir Genc Parti var idi ideolojik olarak tasvip etmesemde arkasindaki inanilmaz para ve basin destegi ile ilk secimde ortaligi harmanlayabildi. Ama sonra ne ne oldu???

Velhasil kelam; Türkiyede büyük capta parti taraftarligi vardir. Ama iyi ki siz bunlardan degilsiniz...
Kullanıcı küçük betizi
luzismud
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 170
Kayıt: Cum Mar 21, 2008 1:25


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Bing [Bot] ve 2 konuk

x