
Dünyayı böylesine ahtapot gibi saran bu cemaatin adı Opus Dei (Tanrı’nın Eseri) idi ve Madrid’de sıradan bir Katolik papazı olan Josemaria Escriva de Balaguer tarafından 2 Ekim 1928’de kuruldu.
Papaz Balaguer “müritlerini” genelde Katolikliğe sıkı sıkıya bağlı, varlıklı, iyi eğitim görmüş zenginlerden oluşturmaya gayret etti. Cemaat eğitim yoluyla seçkin önder elemanlar yetiştirmeyi hedefledi. Okullar açtı ardı ardına. Yetmedi, taşradaki başarılı çocuklar için yurtlar hizmete sokuldu.. Yetişen müritler devletin kilit yerlerine yerleştirildi.. Ve hep devlet desteği gördüler.. Cemaat için komünistlerle mücadele esastı. Bu nedenle İspanya iç savaşında Cumhuriyetçilere karşı faşist Franco’yu destekledi. Zamanla ülke dışında da “hizmete” başladı. Çünkü soğuk savaş dönemi başlamıştı. 1947’de Balanguer Vatikan’a çağrıldı ve “Papa Hazretleri’nin Yüksek Papazı” unvanı verildi. Opus Dei’nin iki anahtar sözcüğü vardı: “Hoşgörü” ve “Diyalog”!.. Bu iki kavramı kullanarak dünyanın çeşitli ülkelerindeki insanlara yakınlaştılar, konferanslar düzenlediler, okullar açtılar, TV-gazete satın aldılar. Adları duyulmamış aydınları ünlü yaptılar. Opus Dei özellikle İspanyolca konuşulan Latin Amerika ülkelerinde solu ezmek için aktif olarak kullanıldı. Şili, Arjantin, Paraguay, Uruguay ve Peru’da Opus Dei CIA ile hep başrolü paylaştı. Balanguer öldükten sonra azizlik mertebesine layık görüldü! Ancak Opus Dei kamuoyunda hep “Kutsal Mafya” olarak bilindi!..
***

Günlerdir elimde kalem, satır satır altını çizerek okuduğum kitapta Soner daha neler anlatıyor neler… Yeni Şafak gazetesinin yazarı Fehmi Koru’nun Beykoz’da, Boğaz’ın en müstesna ancak çivi bile çakılması yasak olan yerine nasıl villa kondurduğu, Zahid Akman, Zekeriya Karaman, Hasan Hüseyin Ceylan gibi isimlerin hangi ilişkilerin sonucu Ankara’da 350 milyon dolarlık Armada İş Merkezi’ne ortak oldukları, Deniz Feneri yolsuzluğundaki rolleri, “bir lokma bir hırka” günlerinden milyarlarca dolarlık servetlere ulaşan “Müslüman kılıklı” dincilerin akıllara seza öyküleri ve daha neler… Ve Tabii Ergenekon’un insanı dehşete düşüren öyküsü!.. Siz yalnızca Türkiye’nin “Ergenekon”u mu var zannediyordunuz?.. Hayır, Gürcistan’ın, Ukrayna’nın, Sırbistan’ın, Slovenya’nın da “Ergenekon”u var, hem de tıpkısının aynısı!. Taraf’ıyla, Genç Siviller’iyle, iktidarıyla, yargısıyla, emniyetiyle, açık toplum enstitüsüyle, üniversiteleriyle... Okuyun, göreceksiniz…
- Kalemine sağlık Soner Yalçın…
Ümit ZİLELİ, 3 Aralık 2009, CUMHURİYET