
Önceki gün, 24 Ağustos 2009; Türkiye’nin, hatta Türklüğün en tehlikeli kavşağında yapılan iki konuşmaya tarih düşmek ve çifte “mim” koymak gerek... Biri DTP Eş Başkanı, diğer “eş” Başkan, Emine’nin “aynası” Ahmet, (nasıl neden, Türk) “Cin şişeden çıktı, artık döndürülemez” diyor...
Diğer konuşma CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın basın toplantısında söyledikleri. Bugünkü durumu, adeta 19 Mayıs 1919’daki gibi tespit ediyor... Baykal diyor ki: “Bu sürecin sonunda çatışma çıkar, gerginlik çıkar. Irak’ta, Yugoslavya’da ne çıktıysa, o çıkar.” (GM Not: Holbrook'tan hemen cevap geldi:

Deniz Baykal’ın bu tarihi uyarısını MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, son zamanlarda söyledikleriyle birlikte okuyunca “açılım” sürecinin, “rotasının” ne kadar ölümcül bir “müsademe rotası” olduğu anlaşılır! Hele, “hamulesi hâlâ” açıklanmayan geminin,“kaptanı” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İkinci Kaptanı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül (evet maalesef 2. Kaptan) Çarkçıbaşı -koordinatör- Beşir Atalay ve tayfaları da, her zamanki yalakalar olduğunda!
Ve gemi, Türkiye gemisi “cinleri şişeden çıkaranların” yarattıkları kasırgalı denizde bocalarken, durum roman olmaktan çıktı!.. Türklüğün Cumhuriyet’in var oluşu söz konusu, gerisi de “teferruat” değil.
Kötü cinler
Ahmet-i fesat, bölücülüğün “cin” olduğunu açıkça itiraf ediyor... Bunları, bu “kötü cinin” şişede durduğu gibi durmayacağını hep söyledik, yazdık, yazıyoruz... Ancak, maalesef, gittikçe artan ihanet karşısında, önceki bütün hükümetlerin de aymazlığı sonucu, bugünkü ölümcül “viraja”, uçurumun kenarına geldik; “müsademe” rotasında ilerliyoruz! Ve bugünkü iktidarda, gaflet bir tarafa, “cini” şişenin -cehennemin- dibine göndermek, idraki, iradesi ve işin daha kötüsü, arzusu yok!
DTP eş başkanının Erdoğan’la baş başa görüşmesinin de belgesi yok, ama Ahmet herhalde kendisiyle, Başbakan sıfatıyla değil de AKP Genel Başkanı olarak konuşan Erdoğan’a da, “cinin” artık şişeden çıktığını veya çıkacağını söylemiş, en azından, mealen ima etmiştir... Erdoğan bunu anlamadı mı ki, sonra ümitli konuştu, sürece halel vermemek istedi! Erdoğan, her ne sıfatla olursa olsun, bölücülerin maksatlarını anlamamışsa ve açılımda ısrar ediyorsa ve yalakaları, danışmanları, DTP’yi ve DTP üzerinden Apo ve PKK’yı muhatap almakta ısrar ederlerse, buna ne anlam vermek gerekir? “Takiye” mi, “Hülle mi?”
Şer’i kurallara göre “Hülle”, adamın karısına, kızgınlıkla, “boş düş” deyip, bunu üç defa tekrar ettikten sonra cayarsa, “Hülle” yapılırdı. Ücretli, “göstermelik” bir koca bulunur, nikâh gecesi, eski koca kapıda bekler ve sonra, ancak göstermelik koca kadını boşadıktan sonra adam eski karısını, tekrar nikâhına alabilirdi! Ancak bu “hülle” oyununda, “göstermelik” kocanın kadını boşamaması ihtimali vardı ve koca kapalı kapı arkasında, içerde ne olduğunu bilemezdi. Budalaların, “lambaya püf dediler, bir türlü emin olamıyoruz” dedikleri gibi, ABD ile kapalı kapılar arkasında neler olduğundan “emin olamıyoruz”
ABD projeleri
Amerika’nın Güneydoğu, Irak konusundaki stratejisi, Apo’nun idam edilmemesini sıkıca talep etmekten bugüne, Kuzey Irak’ta, harekâta icazet vermemek hatta PKK’ya lojistik yardımı yapmasına kadar inkâr edilmesi güç bir vakıadır! Şu sırada da Irak’tan çekilirken arkasını güvence altına almak istemesi de! Son günlerde yarı resmi raporlar da cabası! Tabii, şimdi açılımın ABD projesi olduğunu inkâr eden ABD Büyükelçisi, DTP’lilerle, kapalı kapılar arkasında ne konuştu? Lambayı söndürdüler, belge de yok, ama “karine” var!
Bahçeli ve idam
Sırası gelmişken söylemeliyim, Sayın Bahçeli, Apo hakkındaki idam cezası kararına rağmen, hükmün infaz edilmemesi kararına imza atmıştır. ABD istedi diye mi? En azından ne Bahçeli, ne de Ecevit acaba Amerikalılardan, bu “şartlarının” sebebini sormadılar mı? Şüphelenmediler mi? Sormuşlarsa, tatmin edici cevap almışlar mıydı? Ne idi, bu cevap? Sayın Bahçeli’nin AKP’nin yüklemeye çalıştığı töhmetin altından kurtulabilmesi için, bunu artık açıklaması gerekir. İşin “Hikmeti Devlet-Devlet sırrı” tarafı kalmadı; cinler tepemize çıkıyor!
NOT: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Bağbuğ’un Zafer Haftası münasebetiyle verdiği mesaj, bu yazı yazıldıktan sonra -şifa gibi- geldi...Yoruma gerek yok... Muhatapları da anlamı da belli... 30 Ağustos’ta bütün Alay sancakları Ankara’da toplanınca vurgulanacak!
Altemur KILIÇ, 26 Ağustos 2009