ÇOK EŞLİLİĞE DOĞRU

ÇOK EŞLİLİĞE DOĞRU

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Eki 30, 2020 9:43

ÇOK EŞLİLİĞE DOĞRU


Ne gelirse başımıza kendi aymazlığımızdan geliyor. Sözde insancıllığımızdan, saflığımızdan geliyor. “Hıyarım var” diyene tuzla koşturuyoruz. Hiçbir işin izini sürmüyor, arkasını sorgulamıyoruz.

Bakın, tam bu “salgın şeyi”ni ilan ettikleri gün, Mart’ın on birinde, organize bir şekilde Yunan sınırına taşınan göçmen – sığınmacı gösterisi bitivermişti. Yaygara yetmişi oynuyorlardı, gürültü bir anda kesildi. Aradan geçen bu uzun sürede sığınmacılardan tek söz bile edilmedi. Sanki yoktular, buhar olup uçmuşlardı. Ne hastalıklarını ne ustalıklarını duyduk. Dün yine pek çok kentimizde aynı anda Suriyeli gösterileri başladı. Arapça yazılı afişler ellerde, örgüt bayrakları gösteride, şeriat istekleri dillerinde, haydut kılıklı, ürkütücü görünüşlü bir takım kalabalıklar… Pek rahatlar. Önleri açık, karışanları görüşenleri yok, onlara her yol serbest! Yine, yeni bir oyun düzülüyor olmalı. Araştırmacı gazetecimiz yok ki, neler oluyor öğrensin, anlatsın!

On yılı aşkındır başka bir şey daha yürütülüyor ülkemizde. Devrim yasalarını belli etmeden kaldırırlarken sinsice bir oyun oynanıyor. Din kurallarını yaşama geçirmek. İmam nikâhını yaygınlaştırmak, yasalarca geçersiz böyle bir nikâhı sahici bir evlilik saydırmak, bunu topluma kanıksatmak. Böylece, aile yapısını bozmak, çok eşliliği, kolayca boşanmayı normal göstermek…

Haberlere bu konuda da dikkat ediniz. Kavga dövüşlerde, cinayetlerde söz konusu edilenler, eşi denilenler çoğu kez adamın imam nikâhlısı. Birlikte sorunsuz yaşamanın yeni kılıfı bu. Analar babalar buna göz yumuyor, küçük kadınlar böylece evlenmiş sayılıyor… Kimi zaman erkek de çocuk yaşta. Bir evde kaç kadın bir arada tutuluyor. Bu zihniyet iktidara geldiğinde, ilk işleri, hatırlarsınız, milletvekili lojmanlarını kapatmaktı. Fısıltı gazetesinden, bunun nedeninin, çok eşli vekilleri gazetecilerden gizlemek diye duymuştuk.

Zina (evlilik dışı ilişki) ile ilgili yasakların, zinanın suç olmaktan çıkarılmasının bugünlere hazırlık olduğu şimdi iyice anlaşılıyor.

Bu gidişi, ilk kez, masallarla ilgilenmeye başladığımda anlamıştım. Çocukların algısına saldırarak işe masallarla girişmişlerdi. Sonra romanlarla, öykülerle, en son da filmlerle, dizilerle arsızlıklarını artırdılar. Haberciler de, buna göre yetiştirilmişler.

Masal kitabımın tanımında da yazmıştım:

“Masal kitaplarımıza bile girmişti iki evlilikli sözde sevgiler. İmam nikâhları, erkek egemenliği, boyun eğen sessiz ve dilsiz kadınlar… Düş dünyamızı kirletmişlerdi. Oğlan birini seviyor, neyse kavuşuyorlar, haydi, birini daha görüyor, ikisini de - yazanların deyimiyle - “alıyor”. Öbür kız, bu ikinci eşi kabul ediyor masalda. Sonra gül gibi geçinip gidiyorlar.”

Eski masallarda bile böylesi var. Kimse yadırgamamış. Beyoğlu, pek çok maceradan sonra obasındaki sevdiğine kavuşuyor, iş burada bitmiyor, verilmiş sözü var kaledeki gâvur kızına, kurtuluşuna yardımcı olan Tekfur kızını da alıyor ardından, konağına getiriyor. Muratlarına eriyorlar cümbür cemaat. İki kadın bir erkek… Alan razı veren razı, duyan razı, okuyan razı…

Her konuda iktidar ve muhalefet böyle anlaşamasaydı Cumhuriyetimiz bu durumlara düşer miydi? Beş litre ayçiçek yağına kanını satar mıydı dalyan gibi adamlar, sağlıklı genç kadınlar? Emir kuluna, ağızsız dilsize dönüşür müydü, o devrimleri yapan, yaşatan, çağdaşlığa inanan bir toplum?

Eskinin en ünlü askeri hastanesine ikinci yetkili olarak atanan dinci – tarikatçı, uzun etekli başı takkeli hekimin dediklerine neden şaşırdık ki geçen günlerde? İkinci eş almayı öneren, ailede tüm sorunlar böylece çözülür diyen takkeli, şu an nerede ne yapıyor bilmiyoruz. Onun dediğini çoktandır yaşama geçirme gayreti içindeler, kültür dünyamızı yönetenler. Bu kişi, çok eşliliği yeniden gündeme soktu, kendilerine çağdaş, aydın, üstelik Atatürkçü diyenler ise yeni düzende rol kapma yarışındalar.

Arsızlıkta, ahlaksızlıkta doludizgin ilerliyorlar.

Dinciler kıyıda beklemedeler. Nasıl sığınmacılar (Suriyeliler) altı yedi aydır ortalıkta yoktular, beklemedeydiler, yeni bir buyrukla ortalığa çıkıverdiler dün; Cumhuriyet karşıtları, şeriat yanlısı dinciler de öyle yapacaklar.

Açılımdaki akilleri unuttuk mu? Onların en ünlüsü bir kadın oyuncu, ana konum hep kadın oldu diye ortaya atlamış yine. Sanki yönetmenin oyna dediğini oynamamış, bir birikimi, yazarlığı, özelliği varmış, filmlere katkısı olmuşmuş gibi. Değerlerinin arkasındaymış. İktidarı pek beğeniyormuş, ülkemizin değerine değer katıyorlarmış… Bu oyuncu kadın da, değer bilirmiş. Kolay mı Antalya sahillerini damadına kapattırmak. İnsan çıkarı için neler demiyor, neleri görmezden, bilmezden geliyor… Çok acı.

Toplumun değerlerine asıl filmlerle saldırılıyor. Son tuzağı Kanal D’de “Sadakatsiz” dizisine kurdurdular. Dizideki ahlaksız bir roldeki oyuncunun sapık sözlerine tepki gösterildi diye de, bir iyice tanıtımını, övgüsünü – sövgüsünü yaptırdılar dizinin. Öyle bir reklamla, sesli görüntülerle, izleme rekoru kırdı üfürmeleriyle işe giriştiler ki, bunları tutana aşk olsun! Şu lafları ettirmelerine ne demeli? Evli, çocuklu bir adama söyletiyorlar bunu, dizide, eşinin yarı yaşında bir kızla ilişki kurmuş, ona ayrı ev açmış üstelik:

“İkisini de aynı anda seviyorum. İnsanın kalbi sadece bir kişi için atmıyormuş. Evli olmak aşık olmaya engel değilmiş. İkisini aynı anda seviyorum ama başka türlü, başka yerden. İnsan aynı anda iki çocuğunu sevebiliyor aynı ölçüde. Niye iki kadını sevemesin?"

Çok eşliliği öneren, savunan bu sözler büyük tepki çekmişmiş.

Tepki çekseydi, aile bakanlığı var, herkesin evlere kapandığı, televizyon denilen aygıtın bütün gün açık olduğu bu günlerimizde hemen harekete geçilirdi, filmciler uyarılırdı, aileye saldırı önlenirdi… Diziye sırt çevrilirdi, topluca kınanırdı.
Tam tersine yeni bölümün haberleri aldı hemen ortalığı… Herkes memnun… Tam da kurdun sevdiği puslu havalar. Bizim aydıncıklarımız keyifle izlesinler kendilerine benimsetilenleri, ileride başa gelecekleri, ülkemizin iteklendiği kirli çukuru…

Burada en yadırganacak şey çok eşliliğe, Cumhuriyet yasalarını hiçe saymaya, çağdaş kesimin gizli destek vermesi. Yavaş yavaş yapılan değişikliklere ses çıkarılmadı. Çocuk kitaplarıyla ilgilenilmedi. O tür dizileri bir matahmış gibi seyretmekten, pisliklerin kaynağını desteklemekten hiç utanılmadı.

Kimin aklında, geçmişte, bakanlıkça okullara önerilen bir çocuk kitabındaki şu sözler? Öykü aynen şu sözlerle başlıyordu: “Nasrettin Hoca’nin iki eşi varmış. İlk eşi Leyla ile onun teyzesinin kızı Ceren.”

Toplatıldı mıydı bu kitap? Yazana, yayınlayana ceza kesildi miydi? Şu anda satılıyor mu?

Cumhuriyetten ne kadar önce, Selahattin Asım, “Osmanlı’da Kadınlığın Durumu” adlı eserinde o zamanın kadınlarını anlatmış, anlaşılan Cumhuriyet yasalarının özlemini çekermiş, Cumhuriyetin kurulacağını, Cumhuriyetle birlikte özlenenin olacağını, kadınların çağdaşlığa, özgür bir kişiliğe kavuşacaklarını bilmeden. Kadını karılaştırmak olarak görmüş, onu salt dişi, eş ve ana olarak görmeyi.

Günümüzde yapılan da aynı. Aşkları - sevdaları, cinsel azgınlığa indirgediler. Değerli hiçbir kavram kalmadı insan ilişkilerinde. Eskisini bırakıp moda deyimle yeni bir aşka yelken açıveriyorlar ünlülerimiz. Topluma da çok güzel örnek (!) oluyorlar.

Sıradan bir örnek; geçenlerde öldürülen bir kadının haberi, nikâhsız yaşamın hiçbir yaptırımı yok:

“Çatalca'da, ortadan kaybolduktan üç gün sonra sazlık alandaki bir evde boğularak öldürülmüş olarak bulunan Gül Gülsüm'ün imam nikâhlı eşi tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. İmam nikâhlı eş Fikret Çakmak cinayetin ardından… Gül Gülsüm evinde otururken, dini nikâhlı eşi Fikret Çakmak…”

İki satırda, kaç kez, imam nikâhlı eş, yetmiyor, dini nikâhlı eş deniyor. Ölen öldüğüyle kalıyor. Burası Türkiye Cumhuriyeti. Bir gün sonra 97’nci yıldönümü kutlanacak olan Atatürk Cumhuriyeti.

Böyle her gün onlarca haber. Kadınlara şiddet haberlerinin neredeyse hepsi imam nikâhlı kadınların haberleri.

Çocuk kitaplarında gördüğümüz bu tür ifadelere de, bu arada iyice alıştık. Öyküler bitti, sırada koca koca televizyon dizileri var. En az altı yedi dizinin şu an konusu böyle, iki eşli, genç sevgilili, olmadı, yabancı sevgilili erkekler… Türk kadını yerine, paylaşılamayan yabancı kadın Maria. Evlere kapanan insanlarımıza; Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı’nı, devrimlerimizi, değerlerimizi anlatan filmler yerine, “Kuruluş Osmanlı, Diriliş Selçuklu… Elmanın yasaklısı, aldatanın yalancısı…” Seç seç al, beğen beğen izle! Onlarla kendini özdeşleştir… İstiklal Marşı’nı bile bilmeyen, Tarzanca konuşan “okey so what”çıya, böyle estetik harikalarına(!) kucak aç, elleri kepçeli yemekçilerle gönül eğlendir, zaman öldür, yayıncısına tonla para kazandır, bir tuğlası daha eksilsin Cumhuriyetin…

Sonra da kendini Atatürkçü say, orada burada konuş, gerine gerine dolaş!

Sanal gösterilerle, havada yanıp sönen ışıklarla avun, bayram kutladığını san!

Yüzüncü yılımıza üç kala;

İki eşlilik geldi geliyor!

Katkıları için var mı utanan?

Feza Tiryaki, 27 Ekim 2020
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x