
AKP Milletvekili Zeynep Dağının eşi, Zaman gazetesi yazarı İhsan Dağının, NTVde yayımlanan Yazı İşleri programında söylediklerini Hürriyetten Ahmet Hakan, Son gözaltı dalgasında iktidar partisinden çok, uluslararası dinamiklerin payı var... Küresel bir irade ortaya çıktı ve böyle oldu diye özetlemiş.
Dağının tutuklamalarda Küresel iradenin payının iktidar partisinden çok olduğunu söylemesi, son tutuklama dalgası yahut daha önceki tutuklamalarda, iktidar partisinin de epeyce rolü olduğunun dile getirilmesi değil midir?
Hani Deniz Baykal, Bu gidişle eski cumhurbaşkanlarının da Ergenekon üyesi olmakla suçlanacağından endişe ederim mealinde şeyler söylemişti ya, meğer bu ifadeler sadece bir endişe den ibaret değil, bir bilgi imiş.
İddia şu:10uncu dalgadan önce eski Cumhurbaşkanı Sezer ve Yargıtay Onursal Başsavcısı Kanadoğlunu tutuklamaya giden polis ekipleri yoldan çevrildi!
Doğruysa Sezer ve Kanadoğlunun evlerine hareket eden polis ekiplerini yoldan çeviren irade hangi irade? İhsan Dağının 10uncu dalga için dile getirdikleri zaviyesinden bakıldığında bu ekipleri geri çevirebilecek üç irade var.
1. Dış dinamiklerin iradesi,
2. İktidar partisini iradesi,
3. Emri veren savcının bu işten cayması...
Son tutuklama dalgasında da gariplikler yaşandı. Ortada fol yok, yumurta yokken Kanadoğlunun evinin de polisler tarafından basıldığı TRT tarafından haberleştirildi. TRTden bu bilgiyi alan özel televizyonlar da Kanadoğlunun evi polisler tarafından didik didik ediliyor haberleri geçmeye başladı. Kanadoğlu ise, Böyle bir şey yok, ben evimde oturuyor, gelişmeleri izliyorum diyordu. İki saat geçti ve Kanadoğlunun evi polis kaynamaya başladı. TRT, evinin basılacağını Kanadoğlundan bile önce nasıl haber almıştı?
Yola çıkmış polisler TRTyi arayamayacağına ve Savcı Öz de TRT muhabiri olmadığına göre, bu nasıl olmuştu!
Bizler iktidar yanlısı kalemler gibi içeriden ve dışarıdan bilgi alma şansına sahip olmadığımız için olmuşlardan ve olsa/olsalardan nasiplenme dışında bir imkâna sahip değiliz. Yalnız şunu açıkça gördük.. Genelkurmay 10uncu dalgadan tedirgin oldu, altı saatlik bir toplantı sonunda Genelkurmay Başkanı Başbakan Erdoğana rahatsızlığını açıkça dile getirdi ve bâzı isteklerde bulundu. Erdoğan ise, Sayın Paşam, siz ne demek istiyorsunuz, burası bir hukuk devleti, ben bu söylediklerinizi sayın savcı ve yargıçlara nasıl iletirim demedi.
Ya ne yaptı? Ne yapacak, Adalet Bakanı ile görüştü, İçişleri Bakanı ile görüştü, bilmiyoruz başka kimlerle görüştü ve sonunda şöyle bir görüntü oluştu:
- İktidar ve adli mekanizma işi tatlıya bağladı..
Olan hükümette dayısı olmayan tutuklulara oldu... Şimdi sen gel de Hukuk siyasallaşmadı de, diyebil...
Biz bu tür yazılar yazarken zannedilmesin ki Terör örgütü üyesi diye tutuklanan, yahut yargılanan her ismin her icraatının arkasındayız.
Hayır, asla böyle bir şey yok. Biz, adaletsizliğin, sapla samanın karıştırılmasının, ordunun yıpratılmasının, sömürgeci Haçlı/Siyon ittifakı karşısında duran ve duracak güçlerin yok edilmesinin karşısındayız. Meselâ bu satırların yazarının YÖK eski Başkanı Kemal Gürüzün hiçbir icraatını desteklemesi mümkün değildir. Çünkü Gürüz İsrailin meşhur Tel Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Enstitüsü Mütevelli Heyet Üyesi olduğunu yalanlamamıştır.
Meselâ yine Gürüz 1995 yılında, başında bulunduğu YÖK bünyesinde Dünya Bankası Dairesini kurup orada SPAN Amerikan Eğitim Şirketi ile çalışarak Türk Eğitim Sistemini piyasaya devretmiş; yani eğitim konusunda tam da Erdoğanın istediğini yapmıştır.
Hasan DEMİR , 12.01.2009