Cumhuriyet İçin Güçbirliği Platformu

Tartışma Alanı

Cumhuriyet İçin Güçbirliği Platformu

İletigönderen bezgin » Pzt Mar 07, 2011 12:09

Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

Ulusal Kanal’da Kurtul Altuğ’un hazırlayıp yönettiği programda, Hüsamettin Cindoruk ve Hakan Bayrakçı ile birlikte, basına yönelik operasyonlar ve seçim öncesinde, AKP karşısında oluşturulabilecek iktidar alternatifleri üzerinde konuştuk. “Evimiz Türkiye” adlı bir proje geliştiren Cindoruk, Sadettin Tantan’ın Yurt Partisi, Abdüllatif Şener’in Türkiye Partisi, Osman Pamukoğlu’nun HEPAR’ı ve Numan Kurtulmuş’un Has Partisi’nin Demokrat Parti listesinden seçime girmesini öngörüyordu. Demokrat Parti’nin yeni Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek ise Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Türkiye Partisi ve Demokrat Parti arasında ittifak görüşmelerinin sürdüğünü söyledi. Zeybek, Demokrat Parti ile Saadet Partisi yöneticileri arasında da görüşmeler yapıldığını bildirdi. Zeybek, “Bu ittifakın sonucunda oluşacak büyük enerji birikimiyle, biz hükümeti kurabilecek güce ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Duruma, dağılıma göre buradan bir başbakan da çıkabilir” dedi. Zeybek, bir koalisyonu kastettiğini de ifade etti.

***
“Evimiz Türkiye” projesini, CHP veya MHP’nin gerçekleştirmesi de söz konusu olabilirdi. Ancak iki partiden bu yönde hiçbir işaret yok. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’ye geri dönmek isteyenler için “Eğer sade bir yurttaş gibi çaba harcayacaksanız, başımızın üzerinde yeriniz var. Ama milletvekili listesinde olacağım diye gelecekseniz hiç gelmeyin” diye bir açıklama da yaptı! Bu yaklaşımın, CHP’ye hiçbir fayda getirmeyeceği açıktır.

Dolayısıyla, tek başlarına barajı aşmaları mümkün olmayan partilerin, adaylarını Demokrat Parti listesinden göstermesi gerçekten bir rüzgâr estirebilir. Bu projeye katılacak olanların azim ve iradesi ve çalışması sonucu, TBMM’ye AKP, CHP ve MHP ile birlikte Demokrat Parti de girebilir. Bu da AKP’nin milletvekili sayısında bir düşme demektir. İşte o zaman, kurulabilecek koalisyonda Demokrat Parti’den bir başbakan da çıkabilir.

Tabiî bütün bu görüşler, bir an önce hayata geçirilirse bir anlam ifade eder veya sonuç verir.

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, telefonla programa katıldı ve “Niçin siz inisiyatif üslenmiyorsunuz?” soruma “Ben her türlü fedakârlığa açığım. Böyle bir hareket gelişirse desteklerim” dedi ve inisiyatifi bizim üstlenmemiz gerektiğini söyledi. Programa mesaj gönderenlerin sayısı dört binin üzerindeydi. İki mesajda, “Bu parti genel başkanlarını bir programda siz bir araya getirin” deniliyordu.

***
Cindoruk, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın tecrit edilmesinin bir Adalet Bakanlığı tasarrufu olduğunu, hatta Başbakan’dan habersiz kimsenin böyle bir işgüzarlığa kalkışamayacağını anlattı ve Ergenekon ve Balyoz davalarına bakan mahkemelerin başkanlarının bile “Kaçma şüphesi ve yeni delil bulunmadığı için sanıkların tutuksuz yargılanması gerekir” görüşünde olduğu halde infiale sebep olan tutuklamaların devam ettiğini hatırlattı. Ben de sürecin Türkiye’de bir rejim değişikliği plânlandığı için yaşandığını anlattım ve “AKP’nin Cumhuriyet ve Atatürk ile hatta Türk kimliği ile kavgası var” dedim. Cindoruk, programdan ayrılırken, seyirciye hitaben “Cumhuriyeti geri alalım” dedi. Reklâm girince, Bayrakçı, “Cumhuriyet gitti mi gerçekten?” diye sordu. Cindoruk, “Gitmek üzere” diye cevap verdi. Bu tespitte bulunan kişi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yapmıştır ve halen Türk siyasetinin en tecrübeli ismidir.

Yeniçağ, 07 Mart 2011
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Mar 07, 2011 22:02

Arslan BULUT yazdı:Ulusal Kanal’da Kurtul Altuğ’un hazırlayıp yönettiği programda, Hüsamettin Cindoruk ve Hakan Bayrakçı ile birlikte, basına yönelik operasyonlar ve seçim öncesinde, AKP karşısında oluşturulabilecek iktidar alternatifleri üzerinde konuştuk.

İlgili izlence: http://www.guncelmeydan.com/pano/politikanin-nabzi-6-mart-2011-t27687.html#p144268
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Sal Mar 08, 2011 9:50

FAŞİZME KARŞI GÜÇ BİRLİĞİ / Mehmet Ali Güller


İşte yine tunç kanunu işledi:
Öcalan’ın “ev hapsi” tartışılmaya başlandı, Silivri’de üçer kişilik koğuşlarda mahpus yatan yurtsever Ergenekon sanıkları, tek kişilik hücrelere alındı!
Tıpkı daha dün, Hizbullah dışarı salıverildiğinde, önce 163 askerin, iki gün sonra da Soner Yalçın ve arkadaşlarının içeri alınması gibi… Bugün gazetecilerin içeri alınması gibi…
Birinci dalgaya sessiz kaldığımızda ikinci, üçüncüye sessiz kaldığımızda dördüncü, on ikinciye sessiz kaldığımızda on üçüncü dalganın gelişi gibi… Kafes’e gözümüzü yumduğumuzda, Balyoz’un gelişi gibi…
Muzaffer Tekin’i görmezden geldiğimizde Doğu Perinçek’in esir alınışı gibi, İlhan Selçuk’a sustuğumuzda Soner Yalçın’a operasyon düzenlenmesi gibi…
Tunç kanunu çünkü…
Sen demokrasi diye cemaatlerin önünü açarsan, cemaat önce kurumlara sızar, sonra devlete…
Sen özgürlük diye, insan hakkı diye, tarikatlara izin verirsen, tarikatlar koalisyon kurar, iktidar olur!
Sen Anayasa Mahkemesi olarak, “laiklik karşıtı odak” dediğin partiye, “hükümet olmaya devam et” dersen, önce Anayasa’ya sonra da laikliğe savaş açar!
Sen cumhuriyet yıkıcılarına, cumhuriyeti emanet edersen, önce yıkar, sonra yerine kendi rejimini kurar!
İşte şimdi o rejimdeyiz: Adı Faşizm!
Ama korkuya gerek yok…
Çünkü “Faşizm”e karşı mücadelenin yolu bellidir: Birleşik Cephe!
Halklar faşizme karşı böyle direnmiş, böyle kazanmıştır!
Şimdi sıra bizde… Cumhuriyetçilerde, yurtseverlerde, sosyalistlerde, devrimcilerde, Kemalistlerde, milliyetçilerde, ulusalcılarda, halkçılarda, dindarlarda, laiklerde, solcularda, sağcılarda…
Şimdi sıra hepimizde, Türkiye’de…
Türkiye’de “birleşik cephe”nin ismi “12 Haziran için Güç Birliği”dir!

Oda TV, 06.03.2011 00:41
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Çrş Mar 09, 2011 10:05

CUMHURİYET İÇİN GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMUNDAN BASIN AÇIKLAMASI

BASINA VE KAMUOYUNA


Son yaşanan gözaltılar ve baskınlar göstermiştir ki artık mızrak çuvala sığmıyor. Yaşananları hukuk ve demokrasi ile bağdaştırmak mümkün değil. Ne yazık ki artık tuz kokmaya başlamıştır. Hukuk büyük ölçüde siyasetin etki alanına girmiştir.

Bundan böyle hiç kimse bize bu konu hukuk içinde çözülecektir masallarını anlatmasın. Bizler zaten Ergenekon adı ile anılan bu davanın AKP karşıtlarını ABD ve AB emperyalizminin karşıtlarını Atatürkçü vatanseverleri cezalandırma tutsak etme esir etme operasyonuna dönüştüğünü hep söyleye geldik. 12 haziranda yapılacak seçimler yaklaştıkça özellikle yürekli muhalif gazetecilerin hedef alınacağı besleme gazete ve gazeteciler tarafından ilan edilmiş, iktidara ve savcılara yol gösterilmiş, belli gazeteciler açıkça hedef gösterilmişti.Tutuklanıp daha sonra tahliye edilenleri AKP nin önde gelenleri açıkça tehdit etmiş, eğer konuşmaya devam ederseniz yeniden zindana atılırsınız tehdidi açıkça dile getirilmişti.Son yaşanan gözaltlılarda da bu tehdidin yaşama geçirildiği aşikardır. Cumhuriyet İçin Güç Birliği Platformu olarak son operasyon dalgasında yaşanan hukuksuzlukları kınadığımızı belirtmek istiyoruz.

Silivri zindanlarına attıkları vatanseverler yılmadan yorulmadan dirençlerini korudukça zindanlara atmak tutuklamayı cezaya dönüştürmek yıllardır tutuklu kalmak yetmezmiş gibi insanlık dışı bir uygulamayla tek kişilik hücrelere konularak tecride maruz bırakılmışlardır. Üstelik vatansever Atatürkçüleri hücrelere koyanlar 30 bin kişinin katili terör örgütü liderinin yanına seçmece arkadaşlar gönderdikleri gibi birde ev hapsi gibi neredeyse örtülü affı tartışmaya açmakta bu konuda kamuoyu hazırlanılmaya çalışılmaktadır. Bir taraftan bölücüler bir taraftan gericiler zıvanadan çıkarken adeta “taşlar bağlanmış köpekler salıverilmiştir”. Kendi ordumuza karşı neredeyse savaş ilan edilmiş, terörle mücadele eden subaylarımız tutsak edilmiştir. Tutsak edilmiş tüm vatanseverlerin yalnız olmadığını buradan haykırıyor ve onlara selam olsun diyoruz.

Bu gün yaşanan olayların büyük Ortadoğu projesi kapsamında ABD emperyalizmi tarafından planlandığı bu projenin eş başkanı olduğunu ilan edenler tarafından adım adım uygulandığını biliyoruz. ABD ve AB emperyalizmi Türkiye’nin sömürgeleşmesine karşı çıkanları tam bağımsızlığı savunanları ulusun ve ülkenin bütünlüğünden yana olanları kısaca Atatürkçülerin cezalandırılmasını istemiş, büyük Ortadoğu projesiyle Türkiye ve Ortadoğu da gerçekleştirmek istediği hedeflerin önünde engel olarak gördüklerini AKP eliyle yolundan çekmek istemiştir. ABD ve AB emperyalizmi Türkiye de rejimi dönüştürmek sınırları değiştirmek ve siyaseti yeniden dizayn etmek istemektedir. Bu karanlık süreçte gericiler bölücüler ve ikinci cumhuriyetçiler kol kola girmiş emperyalizmle işbirliği yapmaktadır. Ülke her geçen gün teokratik bir faşizme sürüklenmektedir. Toplum sindirilmek korkutulmak istenmektedir. Ama biz buradan diyoruz ki; Biz Atatürk’ten, korkmamayı karanlığa karşı, emperyalizme karşı direnmeyi öğrendik. Şair Hasan Hüseyin’in dediği gibi:

kanadık toprak olduk

çekildik bayrak olduk

döküldük yaprak olduk

geldik bugüne



ekmeği bol eyledik

acıyı bal eyledik

sıratı yol eyledik

geldik bugüne



ekilir ekin geliriz

ezilir un geliriz

bir gider bin geliriz

beni vurmak kurtuluş mu



kör olsanı demiyoruz

kör olma da

gör bizi



Son olarak diyoruz ki Büyük Türk Milleti oynanan bu oyunları bozacak Atatürkü’ün “milli kurtuluşçu” saflarında toplanarak kendine yeniden kurtuluş yolları bulacaktır. 12 haziranda yapılacak seçimde de eminiz bunu dosta düşmana gösterecektir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Cumhuriyet İçin Güç Birliği Platformu Adına: Eğitim-İş Niğde İl Başkanı Timur ÖZKAN
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Prş Mar 10, 2011 10:43

Partiler seçimde güç birliği yapmalı / Can Ataklı


Sevgili okurlar; seçimlere artık 4 ay kaldı. Eğer bir değişiklik yapılmazsa 12 Haziran günü genel seçimleri yapacağız. Bu seçimlerin tarihi seçim olacağını söylemek yanlış olmaz. Bu seçimlerin sonucu Türkiye’nin geleceğini şekillendirecektir. Türkiye dönüşecekse bu seçimlerin sonuçlarına göre olacak.



Muhalefet hazır mı?

Şu ana kadar yayınlanan tüm kamuoyu araştırmalarına göre AKP’nin bu seçimden de birinci parti çıkması hatta yine tek başına iktidar olması en büyük ihtimal. AKP’yi bu kadar güçlü kılan en temel faktör herhalde muhalefetin henüz tam hazır olmamasıdır. Başta CHP ve MHP seçime nasıl gidiyor, bu meçhul.

Güç birliği şart


Eğer muhalefet partileri bu seçimden de hüsranla çıkmak istemiyorlarsa güç birliğine gitmek zorunda olduklarını görmelidirler. Eğer taş gibi durabilen bir AKP karşısında muhalefet halka umut verecek işbirlikleri yapamazsa AKP’nin yine tek başına iktidar olması kaçınılmazdır. Siyaset bu tür boşlukları kaldırmaz.

Tek parti iktidarları

AKP Türkiye’de tek başına iktidar olan ilk ve tek parti değil elbette. Ama diğer tek başına iktidar olan partilerden çok farklı. Bundan önce tek başına iktidar olan partiler laik demokratik sosyal hukuk devleti kavramlarıyla barışıktı. Din istismarına kalkışanlar da olmuştu ama temel değerler her dönem korunmuştu.

AKP çok farklı

Oysa AKP daha önceki tek başına iktidar olan partilerden çok farklı. En başta asıl gündemi diğerleri gibi değil. Din faktörü istismardan öte bir yaşam biçimi olarak dayatılmak isteniyor. Bu partinin öncelikleri dini inançlar ekseninden kaynaklanıyor ve demokrasi hukuk kavramları bu amacı gizlemek için kullanılıyor.

Biat kültürü yaratıldı

AKP iktidarının en büyük başarısı bu asıl niyeti gizlemekte ustalığı oldu. Tarikat ve cemaatlerin büyük desteği ile biat etmiş geniş bir taban yaratıldı. Sormayan, sorgulamayan, eleştirmeyen bu kesim taş gibi yerinde dururken, bunu körükleyen medya işlevini çok iyi yerine getirdi. Böylelikle biat edenlere yarı biat etmiş bir kitle daha katıldı.

Menfaatler birliği

Biat kültürü tabanına oturan iktidar, diğer ustalığını ise kimi kaynakların dağıtılmasında gösterdi. Başta biat edenler olmak üzere yarı biat edenlerle çıkarı gereği AKP ’nin çevresinde saf tutanlar dağıtılan bu kaynaklardan çok yararlandı. Yoksullaştırılan ve yardıma bağlanan bir kesim ise iktidarın doğal oy deposu haline getirildi.

Muhalefette durum farklı


AKP dışında kalan partiler ise hem siyaset anlayışları, hem tabanları hem de ekonomik görüşleri nedeniyle kendi içlerinde hiçbir zaman tek yürek olamadılar. Gerçi demokrasinin gereği de budur, ancak AKP öneminde diğer partilerin bu açıdan uğradıkları erozyon daha da arttı. Medya baskısı da muhalefetin muhalefet yapmasına pek olanak sağlamadı.

Bu son seçimdir

Duruma bu açıdan bakınca, muhalefet partileri için 12 Haziran seçimleri Türkiye’nin geleceği açısından en son önemli seçimdir. Bu seçimin kaybedilmesi halinde muhalefet artık toparlanamaz. Çünkü Türkiye mutlaka dönüşecektir ve yeni anayasayla birlikte AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması olanaksız hale gelecektir.

Muhalefette birlik


O halde iki büyük muhalefet partisi oy toplamları yüzde 10’u aşan diğer muhalefet partileri ile mutlaka güç birliğine gitmek zorundadır. Sağda ve soldaki partiler, bu seçime mahsus olmak üzere kendilerine en yakın partilerle işbirliği yapmazlarsa seçimin sonucu kendileri için de Türkiye için de hayırlı olmayacaktır.

Görev ana partilerde

Seçim işbirlikleri için asıl görev ve hatta fedakârlık iki büyük kitle partisine düşmektedir. CHP ve MHP “komplekse kapılmadan” kendilerine yakın gördükleri diğer partilere çağrı yapmalı ve o partilere makul kontenjanlar ayırmalıdır. Büyüklük göstermek ve yol açmak CHP ve MHP’nin geleceği için de çok önemlidir.

“Gel katıl” olmaz


Bugüne kadar işbirliği çağrılarına büyük partiler “Gel bize katıl” karşılığını verdiler. Örneğin CHP, DSP’ye son seçimlerde de bu çağrıyı yapmıştı. Sonunda kamuoyu baskısı ile bunun yerine 10 milletvekillik bir kontenjan tanınmıştı. Bu kez bu tür pazarlıklara bile girilmemeli. Parti gururu herhalde Türkiye ’nin geleceğinden önemli değil.

2002’nin DYP örneği

Şurası unutulmamalı ki, seçimlerdeki tek bir oy bile çok değerlidir. 2002 seçimlerinde Tansu Çiller’in DYP’si sadece 150 bin oyla baraj altında kalmıştı. Eğer DYP barajı geçse 66 milletvekilliği alacaktı. Bunların da tamamına yakını AKP’ye gidenlerden gelecekti. Siyasi tablo ve Meclis aritmetiği çok farklı olacaktı.

Erdoğan bile olmayabilirdi

Eğer 2002’de DYP 150 bin oy daha alıp barajı geçseydi de AKP yine tek başına iktidardı ama bu kadar güçlü olmayacaktı. Hatta yasaklı olduğu için seçime katılamayan Genel Başkan Erdoğan için af çıkarılması ve bir bahane ile seçim uydurulması da akla gelmeyecekti. Meclisteki bir DYP bir sonraki seçimde daha başarılı olabilirdi.

Bu örnek unutulmamalı


Demek ki siyasette bazı dengeler çok küçük oylarla değişebiliyor. O halde muhalefet partileri bunu hiç unutmamalı ve tek oyu bile ziyan etmemelidir. İdeolojik ayrımlar eskisi kadar keskin olmadığı için partilerarası işbirliği yapmak artık daha kolaydır, genel başkanlar bu konuda yapıcı politikalar üretmelidir.

Sandık güvenliği

Tabii işbirliklerinin dışında en önemli konu sandık güvenliğinin sağlanmasıdır. Muhalefet bu konuda da birlikte çalışmanın yollarını bulmalı ve sandıkları güven altında tutmalıdır. Daha önceki seçimde kaybolan seçmenler bulunmalı, yazılmayanlar yazdırılmalı, mükerrer oy kullanımının önüne geçilmelidir.

Bilgisayar hileleri

Yapılmamış olsa bile 2007 seçimlerinde çok konuşulan “bilgisayar hilesinin” akla şüphe getirmeyecek biçimde önüne geçilmelidir. Partiler gerek kendi merkezlerinde gerekse Yüksek Seçim Kurulu katında bilgisayar denetimini sağlayacak uygulamalar yapılmasını talep etmeli ve bunda ısrarcı olmalıdır.

İş işten geçmeden

Geçen seçimde duyulan şüpheye rağmen hiçbir şey yapılamamıştı. Bu seçimde işler baştan sıkı tutulmalı, her sandık en az iki kişi tarafından denetlenmeli, 170 bin küsur sandığın sonucu bilgisayarda karşılaştırılarak aritmetik toplama yapılması ihmal edilmemelidir.

CHP’de ön seçim

Sevgili okurlar bu konuda son bir görüşümü CHP için sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugünlerde CHP binalarında en çok konuşulan konu milletvekili adaylarının ön seçimle belirlenmesi. Bu çok yanlış. Bugün ön seçim için diretmek, demokratik açıdan hoş gibi görünebilir ama çok yanlış.

CHP dik durabilmeli

Bu konunun ayrıntılarını bu hafta içinde yazacağım, ama hemen söyleyeyim ki, CHP yönetimi sadece ve belki de son kez bu seçimde ön seçim baskılarına karşı direnç gösterebilmeli. Bırakın Genel Başkan listeleri, işbirliği yapacağı partileri ve onların adaylarını kendisi düzenlesin.


Vatan, 13.02.2011
catakli@gazetevatan.com
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Cmt Mar 12, 2011 0:38

KAMUOYUNA

Genel Seçimler Öncesinde Bir Durum Değerlendirmesi

Ülkemiz son 30 yıldır, küreselleşme adı altında yürütülen neo-liberal politikalarla, emperyalist bir işgal altındadır.

Bu süreçte serbest piyasacı, özelleştirmeci politikalarla ulusal, kamusal varlıklarımız talan edildi. Tarımımız, hayvancılığımız ve sanayimiz çöktü. Borçla yaşayan bir ülke olduk. İletişim kuşatması ile halkımız olup bitenden habersiz bırakıldı. Etnik, dini ayrımcılık körüklendi. Ulus birbirine düşman kamplara ayrıştırıldı.

İşbirlikçiler iktidara taşındı, kamu yönetimi, üniversiteler, yargı, bu çerçevede ve cemaatlerin işgalinde kadrolaştı. İşsizlik, yoksulluk yüksek boyutta, gençlik gelecek ümidini yitirdi. Halkın büyük çoğunluğu açlık yada yoksulluk sınırında yaşıyor ama nedeninin bu politikalar ve bu politikaları dış destekle yürüten siyasiler olduğundan habersiz, olanlar kader olarak algılatılıyor, sahte kahramanlar yaratılarak gerçeği görmeleri engelleniyor. Göz boyama siyasetin ilkesi yapılıyor.

Sömürü, talan düzenine karşı çıkanlar, demokrasi karşıtı, statükocu, darbeci ilan edilerek susturuluyor.

Tutukevlerinde, mahkum sayısından çok, tutuklu yatıyor.

İşin acı yanı, bu kara tabloyu yaratanlar, başka seçenek olmadığı kandırmacasını da yayıyorlar.

Oysa çözüm yolu var; yeniden bağımsızlık ve toplumsal eşitlik için ulusal bir yönetime dönmek.

Yolu da belli; laik, demokratik sosyal hukuk devleti anlayışını diriltmek, planlı ekonomik kalkınmaya yönelmek, kişi temel hak ve özgürlüklerine saygılı, etnik-dini ayrımcılığı sona erdiren, ulus bilincini yeniden hayata geçiren, ulusal politikalar yürütecek bir yönetimi yeniden kurmak.

Atatürkçü Düşünce Derneği bu görüşler çerçevesinde oluşturduğu 2011 yılı çalışma programını, düzenlediği sempozyumlar, paneller ve halka ulaşan toplantılarla kamuoyu ile paylaşmakta.

Atatürkçü Düşünce Derneği “görevi” gereği, bağımsızlık ve toplumsal eşitlik için ulusal yönetim anlayışında birleşmek üzere, tüm vatanseverlere önümüzdeki haziran ayında yapılacak genel seçimlerde Bağımsızlık- Cumhuriyet ve Demokrasi için birlik çağrısı yapmakta, güçlerini birleştirmelerini, güçbirliği oluşturmalarını önermekte, siyasi partilerimizi bu güçbirliğine katkı vermeye çağırmaktadır.

Geçmişte, bugünlerin geleceği işaretlerini görerek, Cumhuriyetimizin, demokrasimizin tehlikede olduğunu duyurmak için, her yaştan vatanseverin Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde gerçekleştirdiği cumhuriyet mitingleri, her demokraside görülmesi olağan olan barışçı demokratik protestolardı.

Ne var ki siyasilerce değerlendirilemedi. Aksine halkın sesinden korkanlar, Silivri mahkemelerini kurdular. Halkın sesi susturuldu.

Bu ortamda, 12 Eylül 2010 halkoylamasında, tek yanlı kandırmacalarla, “daha çok demokrasi” vaatleri ile, aslında sadece yargıyı siyaseten ele geçirmek amacı taşıyan Anayasa değişikliği geçirildi. Bugün Anayasa değişikliği ile Demokrasi gelmediğini, aksine yargı engeli aşıldığı için, Torba Yasalarla, sömürü düzeninin gereği olan; çalışanın (işçi-memur) her türlü sosyal güvenceden uzak, daha çok işsizliğe, yoksulluğa mahkum edildiğini görmekteyiz. Vatanseverler haklı çıktı.

Şimdi tüm ulusumuza sesleniyoruz:

Önümüzdeki Haziran ayında yapılacak olan genel seçimler sonrası için vaadedilen Sivil Anayasa, ileri demokrasi de aynı halkoylaması gibi kandırmacadır. Ülkemiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bu politikalarla, ABD’nin ılımlı İslam projesi kapsamında, bölünmeye ve Başkanlık sistemi adı altında Tek kişi diktatörlüğüne götürülmek istenmektedir.

Bu durum, birilerini(!) mutlu edebilir ama ulusumuzun hak etmediği bir yok oluştur.

Bu nedenle, önümüzdeki genel seçimde bağımsızlıktan, demokrasiden, Cumhuriyetten yana olan tüm vatanseverleri, bağımsız kalabilmiş üniversiteleri, baroları, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını ve siyasi partileri; aralarındaki görüş ayrılıklarını, çekişmeleri artık bir yana bırakıp Birleşmeye, Güçbirliği oluşturup, ulusal bir yönetimi yeniden hayata geçirmeye çağırıyoruz.

Bunu başarmaya engel yok, yeter ki bu inancı taşıyalım.

ADD Genel Başkanı Sayın Tansel ÇÖLAŞAN'ın, 3 Mart 2011 günü Aydınlık gazetesinde çıkan yazısı
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Çrş Mar 16, 2011 16:32

Doğu Perinçek Güçbirliği'nin Başarı Koşullarını Yazdı!

Resim

SONAR araştırma kurumunun yöneticisi Hakan Bayrakçı, aylardan beri AKP'yi iktidardan indirecek formülü anlatıyor. Ulusal Kanal'da bu değerli araştırmacımızı dikkatle izliyoruz.

Bayrakçı, şu olaylardan yola çıkıyor: Yüzde 20-25 oranında oynayan kararsız ve sandığa gitmeyecek seçmen var. Bu oran son haftalarda daha da yükseldi AKP ve CHP seçmeni sallanıyor. CHP'nin bu seçmeni kazanma şansı yok. Çünkü çoğu CHP'ye küsmüştür ve küskünlerin sayısı daha da artıyor. Bu büyük seçmen kitlesinin yarısını bile kazanacak bir Güçbirliği, AKP'nin iktidara gelmesini önler ve AKP dışında kurulacak bir hükümete katılır. Kaldı ki Güçbirliği bütün seçmen kitlesi içinden oy kazanacaktır.

Zaman çok dar! Son derece çevik ve yaratıcı olmak gerekiyor.

*Güçbirliği'nin CHP ve MHP ile karşılaştırılabilecek oy potansiyeli
Hakan Bayrakçı, bu Güçbirliği'nde çekirdek oluşturacak güçlerin de İP-DSP-Cindoruk ekibi ve Cumhuriyet aydınları olduğunu belirtiyor. Ben o Cumhuriyet aydınlarına ve emekçi önderlerine "öncüler" diyorum. ADD'nin başını çektiği ve TGB'nin de gençlik dinamiğini oluşturduğu bir girişim de Güçbirliği yönünde çalışmalar yürütüyor. Belki bazıları için şaşırtıcı olabilir. Ancak Türkiye'nin yaşadığı sürece ve önümüzdeki 3 aya bakıyoruz. Güçbirliği'nin MHP ve CHP ile karşılaştırılabilecek bir oy birikimi vardır. Ancak bunun koşulları bulunuyor.

*AKP'yi devirme ve hükümet iddiası
Bugün Türkiye'nin geleceğini belirleyecek emekçi halkın ve "kıyılar" denilen çağdaş seçmenin talebi, AKP'den kurtulmaktır. Yelkenlerini bu talebin rüzgarıyla doldurma şansı, Güçbirliği'nin en büyük itici gücüdür. Güçbirliği Türkiye'yi AKP'den kurtaracak anahtar olarak ortaya çıkıyor. AKP dışında, CHP ve MHP'den başka bir gücün Medis'e girmesi, AKP'yi iktidardan indirecek tek çözümdür. Kenara çekilmiş, AKP'ye öfkeli, CHP ve MHP'ye kızmış seçmen, Güçbirliği'ni gözlüyor. Oylar hazır. Ancak bu oyları toplayacak olanlar, şu anda durumun farkında gözükmüyorlar.

"Nereden belli?" diyeceksiniz. "Ziyan olacak oyları toplamak", "CHP ve MHP dışında kalanların oylarını dilemek (dilenmek de diyebilirsiniz)" gibi söylemler var. Böyle iddiasız ve kendine güvenmeyen bir tavrın en küçük bir titreşim dahi yaratamayacağı ortadadır.

*Güçbirliği bütün oylara talip
Güçbirliği, ziyan olacak veya cami avlusuna bırakılmış bebekler gibi kimsesiz oylara değil, AKP seçmeni dahil bütün seçmenlerin oylarına talip olursa başarılı olabilir.

*Güçbirliği Meclis'e girerse hükümete katılır
Güçbirliği, AKP'yi iktidardan indirmenin ötesinde, 13 Haziran'dan sonra kurulacak hükümetin kuruluşuna katılmak durumundadır. AKP'nin iktidar olmadığı koşullarda, iki hükümet seçeneği bulunmaktadır:

Güçbirliği+CHP veya Güçbirliği+CHP+MHP

*Silik ve iddiasız formüllerle başarı olmaz
Bu hükümet seçeneklerinin her ikisi de ancak Güçbirliği'nin katılımıyla gerçekleşir. Bu nedenle Güçbirliği, hükümet olma iddiasına uygun bir oluşumu gerçekleştirmek zorundadır. Sayın Prof. Dr. Mümtaz Soysal'ın ifade ettiği "birliktelik" türünden silik ve iddiasız formüllerle başarı kazanılamaz. Türkiye yanarken, hangi seçmen "birlikteliklere" güvenecek de oy verecek?

*AKP'ye cepheden tavır
Güçbirliği, AKP'nin karşısındaki program ve iktidar seçeneğini temsil etmek durumundadır. AKP, ABD'nin BOP görevini yerine getiriyor. Güçbirliği, ABD'nin Ortadoğu planlarında piyon rolünü kesin olarak reddedecektir. Güçbirliği'nin hükümet ilkesi, Türkiye'nin Türkiye'den yönetilmesidir.

Yine Güçbirliği, AKP'nin Türkiye'yi AB kapısında bölünmeye sürükleyen 8 yıllık uygulamasına cepheden tavır alacaktır. Türkiye, AB kapısındaki zincirlerini koparacak ve Atlantik emperyalistlerinin Türkiye'yi bölme planını boşa çıkaracaktır. Bilindiği gibi Türkiye'yi AB kapısına bağlayan, ABD'dir. AB kapısından kurtulmak, aslında ABD denetiminden kurtulmaktır. Türkiye, Asya'nın ağırlığıyla Atlantik'in baskısını göğüsleyecek. Hatta ABD'nin maceralara sürüklenmesini önleyen rolüyle dünya barışına katkıda bulunacaktır. ABD ve AB ile ilişkileri normalleştirmenin yolu dik durmaktır.

Güçbirliği'nin ekonomik, toplumsal ve kültürel programı da AKP'nin benzeri değil, tam karşıtı olacaktır. Bağımsız, halkçı, kamucu, milli girişimci, çiftçiyi destekleyen program, bütün dünyada yükseliyor. ABD çöküyor ve Neoliberalizm'in son kalesi, daha doğrusu son kölesi, Türkiye'dir. Milli Hükümet, Milli Direnme Ekonomisi'ni örgütleyerek köleliğe son verecek; üreten, hakça paylaşan bir çözümü uygulayacaktır.

*CHP Akepeleşmekten vazgeçerse
CHP'nin Güçbirliği'ne eksen olmasının koşulu, Akepeleşmekten vazgeçmesidir. Böyle bir koşul ileri sürüyor değiliz. CHP, kendisi karar verecektir. ABD ve AB emperyalizminin ruhsatını almak isteyen yöneliş Güçbirliği'ni de reddeder ve AKP'nin silik kopyası olarak seçmen tarafından cezalandırılır. CHP'nin Güçbirliği'nin başına geçmesi ise Mustafa Kemal rotasıdır.

CHP'nin Güçbirliği konusunda vereceği karar, hükümet olmak ile büyük kargaşalıklara yuvarlanmak arasındaki karardır.

*CHP ve MHP'den farklı
Güçbirliği'nin AKP programına cepheden karşı olması, CHP ve MHP'den farklı olması anlamına geliyor. Çünkü CHP ve MHP, AKP ile aynı sistem içindedir. CHP, tam AKP'nin sistemi çökerken Akepeleşiyor. İntihar girişimi diye buna denilir.

Güçbirliği'nin MHP ve CHP’den farklı olması, seçmen kitlesinin talebidir. Millet, CHP ve MHP'yi AKP'den farklı bulmadığı için bu partilere kızıyor. Güçbirliği, CHP ve MHP gibi olacaksa niçin oy toplasın? Bu nedenle Güçbirliği, AKP'yi devirme savaşı verirken, CHP ve MHP'nin bir çözüm olmadığını da seçmene anlatacaktır. Seçmenin merak ettiği budur. O nedenle Güçbirliği, bütün milletten oy isteyecektir. Güçbirliği, CHP ve MHP'ye ayağını sürüyerek oy veren büyük halk kitlesinin de umudu olacaktır.

YARIN: Güçbirliği'nin basan koşullarını tartışmaya devam edeceğiz. Kahramanlar ve kahraman olmak isteyenler yarınki Rota'yı okusunlar.

15 Mart 2011/ Aydınlık Gazetesi
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Prş Mar 17, 2011 11:50

Meclis’e dördüncü parti girecek mi? / Arslan BULUT

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Uyanık, “Partimizin tabanı, Saadet Partisi ile ittifaka daha sıcak bakıyor ancak ‘Refahyol’ döneminde verilen başbakanlığa karşılık ittifakın DP çatısı altında olmasını istiyor” dedi.
Hüsamettin Cindoruk’un “Evimiz Türkiye Projesi” de bunu öngörüyordu. Fakat, Refah Partisi, MHP ve IDP ittifakı, bir önceki seçimde en çok oy alan partinin çatısı altında gerçekleşmişti. O zamanki ittifak çalışmalarına katkıda bulunan değerli arkadaşım Yavuz Selim Demirağ da bunu hatırlatıyor ve “İttifakın bir ilke temelinde gerçekleşmesi gerekir” diyor.
Objektif Research Center tarafından yapılan ankette, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi seçmenlerine “Saadet Partisi şemsiyesinde kurulacak bir ittifak yüzde 10 barajını aşar mı?” diye soruluyor. Yüzde 46 “aşar” diye cevap veriyor. Aynı kişiler “Bu ittifaka siz oy verir misiniz?” sorusuna yüzde 78 oranında da “Evet oy veririm” diye cevap veriyor. Zaten, SP, DP, BBP ve TP’nin oy oranı yüzde 10 civarında ama, dört partinin birleşmesi halinde bu oran yüzde 18’lere de çıkabilir.
Tabii, böyle bir ittifaka, tek başlarına hiçbir şansları bulunmayan diğer milli partileri katmak sinerjiyi daha da kuvvetlendirebilir.

Yenicag, 17.03.2011
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Prş Mar 17, 2011 14:58

İttifakçılar bir çatı partisi değil liste partisi bulmalı / Can Ataklı


Dikkatli okurlar hatırlayacaktır, üç hafta önce Masum Türker’le yaptığım bir sohbetten sonra seçim ittifakını konu alan bir yazı yazmıştım.

Konuyu biraz daha açabilmek için kısa bir özet yapayım.
Şu anda görüldüğü kadarıyla AKP, CHP ve MHP dışında ülke barajı olan yüzde 10’u aşabilecek bir parti yok.

Güneydoğu’da ise BDP yüzde 10 barajını yine bağımsız aday formülüyle aşmaya çalışacak.

Oysa toplamı yüzde 10’u geçen ama dağınık olarak siyaset yapan pek çok küçük parti var. Bu partilerin bir bölümünü bir araya getirerek yüzde 10’u aşma çalışmaları yapılıyor.

Masum Türker çatı partinin DSP olabileceğini ancak her türlü öneriye açık olduğunu belirtmişti. Ancak gördüğüm kadarıyla, eski hastalık yine nüksetti ve her parti “çatı parti olmak için” dayatmaya başladı.

Henüz bir anlaşma sağlanmış değil, çünkü “çatı parti olma kompleksi” hepsinin bünyesini sarmış durumda. Kimse fedakârlığa yanaşmıyor.

Tabii bir de “Bu partinin üyesi o partiye oy vermez” gibi bir inanış var. Örneğin çatı parti DSP olursa Saadet’in oy vermeyeceği ya da tersi durumda DSP’lilerin oy vermeyeceği ileri sürülüyor.

Bu biraz da demokrasi bilincinin eksikliğinden kaynaklanıyor.

İttifaka girecek partiler seçmenlerine şunu söylemeli: “Bu bir partiye oy vermek değil. Bu kendimize oy vermektir.

Barajı geçemiyoruz. O halde baraj sorununu aşacak bir formül bulmak zorundayız.”

Bunu iyi anlatmak için şu örneği de verebilirler. “Diyelim ki Burdur’daki listede bizim partimizin bir adayı yok. Ama İstanbul’da, Mardin’de, Muğla’da var. O halde senin Burdur’da vereceğin oy, İstanbul’daki, Mardin’deki, Muğla’daki partimizin adayını seçtirecek.”

İttifak planını yazdığımdan bu yana değişik tepkiler alıyorum. Olumsuz bulanlar şimdilik çoğunlukta. En çok söylenense “Bu bizde tutmaz.”

Oysa iyi anlatılırsa tutar ve çok da başarılı olur. Seçimden umudunu kesmiş milyonlarca seçmeni sandığa çeker, her siyaset Meclis’e girebileceği için de her parti çok yoğun biçimde çalışır.

Gelelim son önerime: Anlaşıldığı kadarıyla partiler “çatı parti” konusunda kuşkulu. O halde çatı yerine bir liste partisi bulunsun. Seçime katılma hakkı olan en küçük parti hangisiyse o partinin adı altında listeler yapılsın. Bu durumda “sağın seçmeni sola, solun seçmeni sağa oy vermez” söylemi de ortadan kalkar.

Bu tür bir ittifakın sanılanın aksine çok yararlı olacağını düşünüyorum. Üç parti dışında kalanlar bir araya geleceği için diğerlerinin “oylarımızı bölüyorlar” demesi de doğru olmayacaktır.

Vatan, 15.03.2011



Liberal Demokrat Parti “liste partisi” için aday / Can Ataklı


Konuyu biraz daha ayrıntılı anlatınca en olumsuz görüşlerin bile “bir dakika, bir daha düşünelim” dediğini görüyorum. Seçimlerde barajı aşamayacakları bilinen partilerin bir liste ittifakı yapabileceklerine ilişkin yazılarıma hem okurlardan hem de bazı siyasilerden gelen yorumlara bakınca bu duygu uyandı içimde.

Öyle anlar vardır ki, en olanaksız olduğu düşünülen bir eylem bir anda en geçerli ve yararlı hale gelebilir.
Ben de biliyorum ki, birbiriyle hiçbir ilgisi olmayan partilerin seçim ittifakı için ortak liste hazırlamaları çok zor. Ancak ülkenin içinde bulunduğu durum, iktidarın Türkiye’yi dönüştürme çabalarının geri dönüşü olmayan bir yola girmemize yol açacak olması, sağduyu sahibi herkesi harekete geçirebiliyor. İttifak ya da “ortak liste” konusuna önce burun kıvıranlar, bunun seçimlerin kaderini değiştirecek çok önemli bir adım olabileceğini görmeye başlıyorlar.

Daha önce okumamış olanlar için çok kısa bir özet yapayım: Seçimde üç partinin barajı aşması kesin görülüyor. AKP, CHP ve MHP. Üç partiye “bağımsız aday” formülüyle katılan BDP’yi ekleyelim. Bu tablodan AKP’nin tek başına iktidar çıkması olasılığı yüksek olabilir. Ancak dördüncü bir alternatif yüzde 10 barajını aşarsa Türkiye’nin siyasi çehresi değişebilir.

Bu nasıl mümkün olabilir? Barajı aşamayan ama hatırı sayılır kamuoyu desteği olan partiler var. Bu partilerin bir ikisinin bir araya gelmesi pek etkili olmuyor. Ancak oy potansiyellerinin toplamı yüzde 10’u hayli aşıyor. O halde fikir ve ideoloji bazında değil, tamamen bölgelere göre güçlerin ön planda tutulacağı bir “ortak liste” ile seçime girilebilir.

Peki bu ortak liste hangi parti çatısı altında olmalı?
En önemli sorunlardan biri bu. Partiler kendi seçmen tabanlarına başka bir partiyi anlatmakta zorlanabilir. Bu nedenle seçime katılma hakkı olan en küçük partilerden biri “liste partisi” olarak kullanılabilir. Seçimden sonra herkes yine kendi partisine gider.

Bir liste partisinin yüzde 10 barajını aşması halinde birkaç parti grup kuracak kadar milletvekiline bile sahip olabilir.

“Liste partisi önerisine” ilk cevap Liberal Demokrat Parti’den geldi. Genel Başkan Cem Toker “Makul siyasetimizle merkez sağa da sola da en yakın parti biziz. Buyursunlar, listeyi LDP çatısı altında yapalım, seçim sonrası herkes partisine geçsin” dedi.

Bu konuda çalışmalar yapan partilerin ilgililerine duyurmak istedim.

Vatan, 16.03.2011
catakli@gazetevatan.com
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen Fumay » Prş Mar 17, 2011 15:13

SP, DP, BBP ve TP barajı rahat aşar. içinde SP de olduğu için AKPden ciddi oy alır. TVde dendiği gibi geç kalınmış değil. hala vakit var. DSP ve İP de girerse baraj sorunu olmaz.

Önemli olan AKPnin oy kitlesinin büyük bir kısmı dini hassasiyetleri ön planda kişiler.
Bunların oyunun kayabileceği yer BBP ve SP dir. bu partilerin içinde bulunduğu grubun barajı aşacağı kesinleşirse AKPden çok ciddi oranda oy kayması olur. Bu partilerin genel başkanları öldü/öldürüldüğü için halk gözünde bir mağduriyet durumu var. Bu durum birliktelik için avantaj sağlar.

DSP ve İP seçmeni daha bilinçli olduğu için bu birlikteliğe en az %4 ek yaparlar.

Liste partisinin AKPden oy çekebilecek bir parti olması gerek. Saadet partisi veya Büyük Birlik Partisi uygun olur. Özellikle Büyük Birlik Partisi'nin adı da oluşumla ciddi olarak üst üste oturuyor.

Liste partisi Büyük Birlik Partisi Olmalı. Yazıcıoğlundan dolayı ciddi gündemde olan bir parti BBP. Halkın aklında yer etmiştir.
Kullanıcı küçük betizi
Fumay
Üye
Üye
 
İletiler: 14
Kayıt: Cum Şub 04, 2011 22:21

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen GEZGİN » Prş Mar 17, 2011 15:29

Fumay yazdı:. Özellikle Büyük Birlik Partisi'nin adı da oluşumla ciddi olarak üst üste oturuyor.

Liste partisi Büyük Birlik Partisi Olmalı. Yazıcıoğlundan dolayı ciddi gündemde olan bir parti BBP. Halkın aklında yer etmiştir.



Sadece merakımdan soruyorum alıntı yaptığım yazıya inanıyor musun ? Daha 6 ay önce referandumda evetçi değilmiydi BBP. Akp nin klonluğunu yapmadı mı ?
Kullanıcı küçük betizi
GEZGİN
Üye
Üye
 
İletiler: 114
Kayıt: Çrş Kas 10, 2010 23:17

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen Fumay » Prş Mar 17, 2011 15:39

GEZGİN yazdı:
Fumay yazdı:. Özellikle Büyük Birlik Partisi'nin adı da oluşumla ciddi olarak üst üste oturuyor.

Liste partisi Büyük Birlik Partisi Olmalı. Yazıcıoğlundan dolayı ciddi gündemde olan bir parti BBP. Halkın aklında yer etmiştir.



Sadece merakımdan soruyorum alıntı yaptığım yazıya inanıyor musun ? Daha 6 ay önce referandumda evetçi değilmiydi BBP. Akp nin klonluğunu yapmadı mı ?


Önemli değil evet veya hayır demesi. biraz öce yukarıda alıntıladığın yazı da bu birlik çalışması hakkında ulusalkanal Neler oluyor? programında bahsedildi.

Sonuçta Liste partisi olacak. Listeye Birliğe katılan her partinin adayları yerleştirilecek. Bence AKPye alternatif olacaksa en kısa zamanda yapılacak çalışma bu olabilir. BBPde birlik için görüşmeleri sürdürüyor zaten.

Birlik yaptık ve diğer partilere de açığız diye ortaya çıksınlar ilk anketlerde %15-20 arasında başlarlar..

AKPden oy alabilcek en önemli iki partinin genel başkanlarının da hayatını kaybetmiş olması bende bu ölümler üzerinde şüphe uyandıran bir durum yaratıyor.
Kullanıcı küçük betizi
Fumay
Üye
Üye
 
İletiler: 14
Kayıt: Cum Şub 04, 2011 22:21

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Prş Mar 17, 2011 16:44

Kahramanları Güçbirliğine Çağırıyoruz!

Resim

Güçbirliği’nin başarı koşullarını tartışmaya devam ediyoruz. Yeni kargaşalara ihtiyaç yok! Güçbirliği, AKP’yi iktidardan indirmede ve Milli Hükümet’in kurulmasında anahtar olduğuna göre, tutarlı ve disiplinli olmak zorundadır. Güçbirliği, tutarsız güçleri bir araya getiren bir oy torbası değildir. Tutarsız bir birliktelik, birleşen partilerin oylarını bile alamaz. Oylar tapulu değildir. Hele bizim partilerimizin seçmeni, akıllıdır ve tutarsız birlikteliklerin peşinden gitmez.

Bununla bağlantılı olarak Güçbirliği, disiplinli olmak zorundadır. Her ağızdan bir sesin çıktığı, birbiriyle çelişen, başı sonu belli olmayan, CHP benzeri kargaşa içinde bir birliktelik niçin oy alsın? Seçmen, akılsız mı, CHP’nin yanına ikinci bir kargaşalık eklesin. Kaldı ki Güçbirliği’nin AKP’yi yıkma ve hükümete katılma iddiası, yüksek düzeyde bir disiplin gerektirir. O nedenle Güçbirliği’nin karar ve yürütme organlarının oluşturulması çok, çok önemlidir.

Burada özgür tartışma ve kararı aldıktan sonra disiplinle uygulama şarttır. Buna uymayacak olanlar, en başından dışarıda bırakılmalıdır. Güçbirliği’nin başarı sırrı, bileşenlerin çokluğunda değil, programda, tutarlılıkta ve disiplindedir.

Güçbirliği’nin Lideri
Güçbirliği, öndersiz olmaz. Güçlü ve etkili bir lider, Güçbirliği’nin başarı koşullarının en önde gelenleri arasındadır.
Güçbirliği’nin lideri, birleşen partilerden birinin genel başkanı olmamalıdır. Kanımca Güçbirliği’nin bileşenleri içinde ÖNCÜLER dediğimiz grup çok önemlidir. Türkiye, 2007 yılından beri bir ölüm-kalım savaşına girdi. Bu savaşta ortaya çıkan kahramanlar var. Onların adlarını buraya yazmıyorum. Ancak birikimleriyle, cesaretleriyle, boyun eğmeyen tutumlarıyla ve önderlik ettikleri kitleleriyle hepimizin güvenini kazandılar. Onlar, geleceğin Türkiyesinin kurucuları arasındadırlar.

Kahramanlarımızın önderlik birikimi
AKP’nin emek düşmanı uygulamalarına isyan eden işçi önderleri, AKP despotluğuna karşı halkın hukukunu ve adaleti savunan çağdaş yargıç ve savcı kuruluşlarının önderleri, yurtsever gençlik hareketinin önderleri ve diğer kahramanlarımız kendilerini topluma sevdirmiş ve kabul ettirmişlerdir. Bu insanlarımızın emek ve meslek hareketindeki tecrübeleri, artık kamunun önderlik yeteneğidir. Siyasal hayatımızı mafyadan, itiş-kakışlardan, uçkur gevezeliklerinden, düzeysiz atışmalardan ve Karagöz - Hacivat kavgalarından arındıracak birikim, bu kahramanlarımızdadır.

Emeği, vatanı ve namusu savunan siyasal partilerimizin önderlik birimi de kuşkusuz çok değerli. Tanıdığım için örneği oradan vereceğim. İşçi Partisi’nin kadro birikimi, Türkiye’nin hazinesidir. Bu birikimin ve diğer siyasal partilerimizin değerli kadrolarının, son dönem halk hareketlerinin önderlik birikimiyle kaynaşması, Türiye’nin tek çaresidir ve kurtuluşu getirecektir. Yan yana gelme değil, kaynaşma!

Güçbirliği liderinin de bu kahramanlar arasından seçilmesi, varolan tabloda şart olarak gözüküyor. Güçbirliği liderinin çağdaş Türkiye’yi temsil etmesi, aynı zamanda bir program ilanı olacaktır.

İşte Türkiye’yi kurtaracak kadro

Güçbirliği diğer partilerden farklı olarak, aday listelerinde sendikaların seçtiği emekçi önderlerine, kadın önderlere ve gençlik örgütünün seçtiği gençlik önderlerine ön sıralarda yer vermelidir. İşte bu yeni kuşak önderler, Emek ve Cumhuriyet önderliğini meclise taşıyacaktır. Meclis’te halk devrimi böyle başlayabilir. Meclisi yeniden Millet Meclisi yapma hareketinin örgütü, Güçbirliği olacaktır. O nedenle Güçbirliği’nin aday listeleri, parti ve gruplar arasında bir rant paylaşımı ve pazarlık konusu değil, millete sunulacak halk önderleri kadrosunun özenle seçilmesidir. Listelere bakanlar, “İşte Türkiye’yi kurtaracak kadro” demelidir.

Son söz onlara
Bu açıdan Güçbirliği’ne katılan öncülerin tarihsel rolünün vurgulanması gerekir. Bu öncülerimiz, Güçbirliği’ne halk hareketinin kararlılık, fedakarlık, bağlılık, vefa ve erdemlerini taşıyacaklardır. Öncüler, aday listelerinin belirlenmesinde de etkin olmalıdırlar. Hatta anlaşmazlıkları çözecek son söz onların olmalıdır. Onlara güvenmeliyiz.
İşte o zaman Güçbirliği Halkın Güçbirliği olur ve başarı da kesindir.

Güçbirliği’nin yol göstericisi = Başarı
Özetlersek, Güçbirliği başarıya kilitlenmelidir. Grup çıkarının yerine başarının gereği konursa, hedefe varılır ve Türkiye’nin ufku açılır. Güçbirliği, başarı hedefine hizmet eden her şeyi kucaklamalı, ortak başarıya zarar veren her şeyi dışlamalıdır.

Zor, diyenler olabilir.
Biz, zor işler için varız.
Kahramanlar öne çıksın!
Kahramanları Güçbirliği’ne çağırıyoruz.

Doğu Perinçek'in Aydınlık Gazetesi'ndeki 16 Mart 2011 Tarihli Yazısı
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen Fumay » Cum Mar 18, 2011 8:10

Dalga geçeceksiniz belki ama facebook dışında türkiyede aktif iki tane daha sosyal ağ var. bunlardan birisi ekşi sözlük, diğeri de inci sözlük(küfürlü konuşmalar içerir). inci sözlük daha önce yaptığı farklı eylemlerle sisteme karşı olduğunu çok defa gösterdiler. Ekşi sözlüğün de kısmen tepkisini kısmen desteğini alıyorlar.
Gelelim konunun özüne;

İnanmayacaksınız ama adamlar bağımsız milletvekili çıkarmak için çalışma başlatmışlar. Böyle bir oluşum bile milletvekili çıkarabileceğine inanıp organizasyon yapabiliyor ve siz hala kendinize güvenmiyorsunuz?

Şu iki siteye kendi aranızda oylama yapın, sizin gösterdiğiniz kişiyi milletvekili adayı yapıcam deseniz seçimde 500.000-1.000.000 oy fazla almazsanız gelin yanıma. Bunu da ciddi ciddi söylüyorum.

http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=in ... aday%C4%B1

Bağımsız milletvekili oy sayısı ve milletvekili seçim yöntemi:
(değişik 1. cümle: 4138 - 23.11.1995) seçime katılmış siyasî partilerin ve bağımsız adayların adları alt alta ve aldıkları geçerli oy sayıları da hizalarına yazılır. siyasî partilerin oy sayıları, önce bire, sonra ikiye, sonra üçe ... ilâ o çevrenin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. elde edilen paylar ile bağımsız adayların aldıkları oylar ayırım yapılmaksızın en büyükten en küçüğe doğru sıralanır. seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısı kadar bu payların sahibi olan partilere ve bağımsız adaylara rakamların büyüklük sırasına göre milletvekili tahsis olunur. (ek cümle: 3403 - 10.9.1987)

Bu da şekilli:
http://tr.wikipedia.org/wiki/D%27Hondt_sistemi
Kullanıcı küçük betizi
Fumay
Üye
Üye
 
İletiler: 14
Kayıt: Cum Şub 04, 2011 22:21

Re: Cumhuriyeti Geri Alalım! / Arslan BULUT

İletigönderen bezgin » Cum Mar 18, 2011 14:16

Olabilir, hersey mümkün su anda. Gücbirligi de benzer bir yolu izleyebilir. Eger gerceklesirse Gücbirligi'nin gösterdigi adaya ben de oyumu atarim, tabi adayin kimligi de önemli.

Tezgahin secimlerde bozulamayacagi konusunda herkes hemfikir. Türk, aydinlarin önderligine sicak bakmiyorsa kendi cözümünü üretmeli.
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Sonraki

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x