
Son yaşanan şok olayların anlamı nedir?
Atatürkün kurduğu Birinci Cumhuriyetin resmen bitişi mi? (ve, milliyetçiliğin?)
28 Şubatın intikamı mı?
Muhaliflerin susturulması ve rejim değişikliği mi?
Yoksa, yandaş medyanın yazdığı gibi hükümeti devirmeyi ve darbe yapmayı amaçlayan bir çetenin tasfiyesi mi?..
ASKERLERİ DE GÖTÜRÜYORLAR!..
Önceki gün (7.1.2009, Çarşamba) neler yaşandı, özetleyelim.
28 Şubat sürecinin ve Türk Ordusunun kilit görevlileri eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, eski 2. Ordu Komutanı ve Harp Akademileri Komutanı emekli Orgeneral Kemal Yavuz, eski Genelkurmay Adli Müşaviri emekli Tümgeneral Erdal Şenel gözaltına alındı.
Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz ve Prof. Dr. Yalçın Küçük de onları izledi.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlunun evi ise -gözaltına alındığı duyumları altında- 5 saat arandı.
Özalın İstanbul Belediye Başkanı, şu anki Yeditepe Üniversitesi kurucusu ve başkanı Bedrettin Dalan ise ABDde olduğu için gözaltına alınamadı, aranıyor...
Televizyonlar son dakika manşetleriyle gün boyu sıcak yayın yaptılar.
Akşam saatlerinde ise Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ ve kuvvet komutanları 6 saat süren bir toplantı yaptılar.
Akşam saatlerinde başlayan bu uzun toplantı için televizyonlar, olağanüstü tanımlamasında bulundu. Oysa, Genelkurmay bu işi akşam değil, sabah 7de ya da bir gün önce biliyor olmalıydı. Çünkü, askeri lojmanların aranması, emekli generallerin yanı sıra görevdeki (muvazzaf) subayların da gözaltına alınması için onun izni gerekiyor. Bu izin verilmiş ki, polis gözaltı yapıyor. O zaman bu nasıl olağanüstü toplantıydı anlayamadık.
Komutanlar acaba ne konuştu? Merak eden var mı?
Yargıtay ise, Başkanlar Kurulunu toplantıya çağırdı.
Acaba ne diyecekler? Merak eden var mı?
PERON DİKTASI!
Anamuhalefet partisi Genel Başkanı Baykal, Son gözaltılar, Arjantindeki Peron diktası uygulamalarıdır. Bu bir Peronist uygulamadır diyor. Bu gidiş sessizce izleyenler için de iyi gidiş değildir diyor.
Acaba kimleri kastediyor dersiniz!!..
Mecliste grubu bulunan MHP Genel Başkanı Bahçeli, Muhalifleri susturma amaçlı diyor.
Ulusalcılara çok olumlu bakmayan Hürriyetin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bile artık Ergenekon davasının gerçek amacı, yoksa bu ülkeyi susturmak mı? diye soruyor. (Hürriyet, 8.1.2009)
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan ise, (İstanbuldaki Alevi iftarında) Düşüncenin Kerbelâsını yaşamak istemiyoruz diyor. Kastettiği şey, kendi düşüncelerinin serbest olması.
Yoksa Atatürkçüler Düşünce Kerbelâsını yaşamaya devam ediyor..
Başbakanın bu benzetmesinden yola çıkarak, daha genel bir ifadeyle Cumhuriyetin Kerbelâsı tanımlamasını yapabilir miyiz?
Buna gelecek kuşaklar karar verecek..
KANLI MI OLACAK, KANSIZ MI?
Biz ise yakın tarihe bakalım.
27 Mart 1994 yerel seçimlerinde büyük kentleri kazanan Refah Partisi (RP) Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan şöyle demişti:
Refah iktidara gelecek. Sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı? Kanlı mı olacak, kansız mı? 60 milyon buna karar verecek.
Erbakanın sözüne benzer bir durum daha önce yaşanmıştı.
Almanyada Nazi Döneminde Susma, sustukça sıra sana gelecek durumu vardı.
Naziler kendisini almaya geldiği zaman bir papaz şu ünlü (ve artık klasikleşmiş) sözü söylemişti:
Önce Yahudileri götürdüler,
Sesimi çıkarmadım, Ben Yahudi değildim.
Arkasından aydınları götürdüler,
Sesimi çıkarmadım, Aydın değildim.
Sonra muhalefeti götürdüler,
Sesimi çıkarmadım, Muhalefet değildim.
Peşinden Çingeneleri götürdüler,
Sesimi çıkarmadım, Çingene de değildim.
Peş peşe demokratları, sosyalistleri, liberalleri götürdüler,
Sesimi çıkarmadım, çünkü hiçbiri değildim.
En sonunda beni götürmeye geldiklerinde etrafıma bakındım,
Gördüm ki, Ses çıkaracak kimse kalmamıştı...
Bizde askerleri de götürüyorlar.
Hûlki Cevizoğlu, 9 Ocak 2009