Cumhuriyet’te “bir şeyler” oluyor / Selcan TAŞÇI

Cumhuriyet’te “bir şeyler” oluyor / Selcan TAŞÇI

İletigönderen Balasagun » Prş Eyl 11, 2014 9:16

Cumhuriyet’te “bir şeyler” oluyor

Resim
Bir başka gazetenin “iç işleri”ne burnumu sokmak çok tercih ettiğim bir tarz değil ama o gazetenin başına gelenler; diğer muhalif, diğer dik duran, diğer “milli” gazetelerin başına geleceklere dair işaret fişeğiyse iş “burun sokmak”tan ziyade kamu yararına erken uyarı sistemini çalıştırmaya dönüşüyor.

Bizim temel sorumluluğumuz zaten bu değil mi!

* * *

Cumhuriyet’in, Cumhuriyet’le özdeşleşmiş kalan üç-beş isminden biriyle konuştum geçenlerde... “Gazetenin üzerinde büyük bir baskı var; işgal var, kuşatıldık” dedi. “Büyük bir mücadele veriyoruz” dedi. “Biz içeride direniyoruz ama yetmiyor” dedi.

Gazeteyi dönüştürmek isteyenlere ancak okurla omuz omuza vererek karşı durabileceklerine inanıyordu; okurun “gazetesinde” ne olup bittiğini bilmesi gerekiyordu. Ama gazetenin yazarlarının “sansür”ü aşabilmesi zordu. Gazetelerinde gazetelerine kurulan “kirli tezgahı” ifşa edemiyorlardı; çünkü yazıları önce “tezgahçılar”ın elinden geçiyordu.

Yapabildikleri “bir şeyler olduğunu” hissettirmek, sezdirmekten ibaretti.

O çok tecrübeli, “Cumhuriyet” için bedel ödemiş, gazeteciliğin cezasını en ağır şekilde zulme uğrayarak çekmiş ve Türk basın tarihinde çok az insana nasip olan bir “saygınlık” elde etmiş meslek büyüğümü dinlerken içim acıdı; ağzından çıkan her bir sözcük -ki efendisiydi sözcüklerin- “yardım” diye çırpınıyordu.

Yüz yüze görüşmek üzere sözleştik; yakın zamanda bir araya gelecektik. O anlatacaktı; ben kalemim döndüğünce aktaracaktım muhalif medyayı “yenileme”, iktidardaki paylaşım savaşında -topyekun toplumun değil bir cemaatin ali menfaatleri doğrultusunda- cepheye sürme operasyonunu... Bugün onlara, yarın başkasına, öbür gün kim bilir belki de size-bize ermeyi deneyecekti o sinsi el nihayetinde; bilmek hakkımız, hakkınızdı.

Dün İbrahim Yıldız’ın vedasını duyunca cız etti içim “geç kaldık” dedim.

Zararın neresinden dönersek kâr ümidiyle telefona sarıldım; adı “kurbanlık koyun” gibi bu “operasyon”un tam göbeğinde sallandırılan o meslek büyüğüme ulaşamadım. Telefonunu açar açmaz, konuşur konuşmaz “aslında ne olduğunu” bir Cumhuriyetçi’nin ağzından da bilahare yazarım ama benim “dışarıdan” bakınca gördüğüm;

İbrahim Yıldız değil, “misyonunu devraldığı” İlhan Selçuk Cumhuriyet’ten tasfiye edilen...

Rahmetli Turhan Selçuk, Deniz Som, Uğur Mumcu...

Ve emin olun yabancı değil;

Hasan Cemal’in gölgesi o “aydınlık” sayfaların üzerine çöreklenen.

* * *

İlhan Selçuk’un koltuğuna, İlhan Selçuk’un 80 yaşında yaka paça gözaltına alındığı hukuksuz operasyonlara alkış tutan Taraf’tan Aydın Engin’in getirilme “ihtimali” bile Cumhuriyet okuruna hakarettir bence...

* * *

“Eyy Cumhuriyet Vakfı” demek isterdim ama “başkan” gibi görünen Orhan Erinç’in ne yapabileceği; geçmişte Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde ne yapabildiğinden belli!

Onun için eyyy Cumhuriyet okuru;

Bu ülkenin “Cumhuriyetçi” kalemlerine sahip çık.

Atatürk Cumhuriyeti’ni yıkıp yenisini kurmak isteyenleri besleme...

Ki semirmesinler...

Ki yarın başka kaleleri de sindirmeye yeltenmesinler...

Selcan TAŞÇI, 11 Eylül 2014
selcantasci@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Cumhuriyet’te “bir şeyler” oluyor / Selcan TAŞÇI

İletigönderen Balasagun » Cum Eyl 12, 2014 9:23

Cumhuriyet’le bağları koparılmış bir Cumhuriyet

Resim
“Cumhuriyet’te ne olduğu” yahut “Cumhuriyet’e ne olduğu neden sizi bu kadar ilgilendiriyor” diyenler oldu dünkü yazıdan sonra.

Şundan:

Çünkü “Cumhuriyet” toplumun;

-Bu ülkeyi sevmekle kalmayıp bu ülkeyi sevmenin en önemli gereğinin her alana sirayet etmiş gaflet, dalalet ve ihanetle mücadele olduğunun idrakindeki kesimine,

-Bu ülkeyi sevmenin “olağan sonucu” nun iktidarı değiştirmek olduğuna inanan kesimine,

-“Kim var” dendiği vakit “ben varım” deme cesareti gösterebilen kesimine,

-Elini taşın altına sokmaya hazır kesimine,

-Gücü putlaştırmamış; “kul”laşmamış kesimine,

-Ortak paydası Atatürk, ortak paydası ay-yıldız, ortak paydası vatanın bölünmez bütünlüğü olan kesimine anahtarsız, parolasız, şifresiz girebileceğiniz -kalan- üç beş kanaldan bir tanesi.

Ve çünkü Türkiye Cumhuriyeti için eğer hâlâ bir “yarın” ihtimali varsa; toplumun, sizlerin; Yeniçağ okurlarının da dahil olduğu milliyet-vatanperver o kesiminin içinden çıkacak “yarın”ın “mimarları”.

Türkiye’de “kale” varsaydığımız birçok kurumun içi boşaltıldı; henüz düşmemiş gibi duran birçoğu “Alamut” laştırıldı. Genetiğini koruyabilen -direnebilen- bir avuç Türk Milliyetçisi, bir avuç sosyal demokrat, bir avuç Alevi, bir avuç etnikçilik tuzağına düşmemiş Kürt, bir avuç mezhepçilik yapmayan Sünni, bir avuç yemenisi, çemberi, yazması vicdanını örtmemiş muhafazakar, bir avuç cehaletin karanlığına düşmemiş dindar kaldı.

Bunca yolsuzluğa, hırsızlığa, zulme, baskıya, şiddete, işkenceye, yalana, dolana, küfre, hakarete, ihanete rağmen varlığını sürdürebilmesi için iktidarın;

İnsanını yaşatmakla yükümlü “devlet” in fıtratında olmayan/olmaması gereken cinayetlerle katledilen bebeklerin, çocukların, gençlerin, öğrencilerin, öğrenim görebilsin diye çalışan el kadar işçilerin, kadınların-erkeklerin kanlarının, canlarının, ahlarının görünmez/duyulmaz olmalı.

Dolayısıyla “zirve”den sonra çıkılacak bir yer yok; inmemek (çok naif oldu galiba; tepe taklak düşmemek demeli); orada kalabilmek için izlenecek strateji belli:

İlk hedefiniz gören-duyan, maazallah uyuyanları uyandırma potansiyeli-azmi-kararlılığı-inancı taşıyan bu bir avuç insanı körleştirmeli, sağırlaştırmalı; ileri.

Nasıl?

Zihinlerini bulandırarak...

“Cumhuriyet değerleri”yle özdeşleşmiş gazete üzerinden “Uludere” yi unutturarak mesela; “Roboski” leştirerek!

“Sol” maskesiyle “neo-liberalizm” aşılayarak ruhlarına!

“Dersim Aleviliciği”yle Türkmen Alevilerin beynini yıkayarak!

“Doğrucu Demirtaş’çılık”la Cumhuriyet’e karşı ayaklananları kutsayarak; eh haliyle “isyankar”lara dokunanlara kapatarak sayfaları!

Dünkü yazıya binaen arayan İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek hatırlattı; Sahi, Özbek’in “Sırrı Sakık’ın karın ‘AĞRI’sını” deşifre eden makalesinde, gazetenin ikinci sayfasına konulduktan sonra baskı aşamasında, bağlanmış sayfadan çıkarılmasını gerektirecek kadar elzem “sansür” nedeni neydi?

Kürtçü-Ermenici ittifakının hatırlatılması “Yeni Cumhuriyet”in hangi isimlerini rahatsız etmişti?

* * *

Utku Çakırözer gazeteci. Ne çarpıtmaya, ne abartmaya, ne buharlaştırmaya meyli olmayan “olan”ı “aktarmak” tan yana iyi bir gazeteci.

Ve fakat mevzu “Cumhuriyet”le bağları koparılmış bir “Cumhuriyet” üzerinden “sol”un Türk kimliğiyle barışık kesimini Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisinden uzaklaştırmaksa;

“Cumhuriyet”, Genel Yayın Yönetmeni’nin inisiyatifine bırakılmayacak bir gazetedir.

Mesele Cumhuriyet’i kimin yönettiği değil, Cumhuriyet’le kimlerin yönetilmek istendiği, nereye yönlendirildiğidir...

En azından benim düşüncem bu yönde... Ne yazık ki.

Selcan TAŞÇI, 12 Eylül 2014
selcantasci@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x