Damgalı Tecavüz Tasması!
Iraklı bir kadın. Hamile. Doğurmak üzere.
Fakat o kadın, intihar edeceğini söylüyor. Çünkü karnındaki çocuğun kime ait olduğunu bilmiyor. Ve ekliyor: Irak’ta bu durumda olan binlerce kadın var! Her şeyini, yaşama arzusunu yitirmiş binlerce kadın.
Demek ki egemen gücün getirdiği özgürlük böyle bir şey. Bu, özgürleştirme numarası altında ‘damgalı tecavüzdür.’
Her bireyin ve milletin yaptığı boynuna dolanır. Aynen tasma gibi.
Sizce bu damgalı tecavüz tasmasını kimin boynuna asalım? Uzun uzun düşünmeye gerek yok. Irak’ın işgalinde etkisi ve yetkisi olan herkese yakışır. Fakat bu tasma daha çok dinden imandan bahsettiği halde batılı güçlerin Irak’a özgürlük getirdiğini söyleyen beyinsizlere yakışır. Hatta Irak olayında ABD ile ittifak yapıp, durumu ekonomik güce çevirelim diyen açılımcı aydına (!) cuk diye oturur.
Şu anda bölgenin fuhuş sektörü Irak üzerinden yürütülüyor. Çocuk denecek yaştaki kızlar bu sektörün kurbanı. Kadınlar meta bile değil. Kinin, kör iştahın ve vahşetin nesnesi. Değirmen göbekli kabile reisleri sadece yapılan tecavüzlerin haberini veriyorlar. Çıt yok. Demek ki egemen gücün getirdiği demokrasinin adı: Kadınları ve çocukları fuhuş sektörüne köle yapmaktır. Barış çağına ’girişimizin’ manzarası budur.
Uzun süredir savaşın ve işgalin girdabında çaresiz ve sefil bir ülke Irak. Verilen bilgilere göre 2.5 milyondan fazla kadının eşi yok. Ülke çapında meydana gelen şiddet olaylarından dolayı her gün 90 kadın bu sayıya ekleniyor. Bulanık ortamda kadınlar ve kız çocukları kaçırılıyor. Tecavüz ediliyor. Öldürülüyor. Öyle ki kapıların önüne atılan, ağaçların dallarına asılan kadınlardan bahsediliyor!
Aynı manzara 1992’de Bosna-Hersek’te yaşanmıştı. Siz Sırp soyundansınız, Türkler gelip kurtarsın diyerek namusları kirlettiler. Söz konusu savaş sırasında 10-75 arasında yaklaşık 50 bin kadın tecavüze uğradı. Bu kadınlardan bazısıyla yapılan söyleşiler tüyler ürpertici. İşte size bir başka damgalı tecavüz tasması. Sırplar tecavüzü işledi, insan hakları ve demokrasi havarileri aklın almadığı ve vicdanın kaldırmadığı vahşeti izlemekle yetindi.
Şimdi Afganistan aynı tedhişin içinde. Obama ülkemize gelmiş, barış çağını ilan etmişti. Hatta bazıları kendinden geçmiş, barış aşkına kurbanlar kesmişti. Ama bu gün, Afganistan’da sivil insanlar öldürülüyor.
Her halde bu tasmayı kimin boynuna asalım sorusuna gerek yok: En iyisi bu tasmayı ‘barış numarasıyla’ işgalci gücü kutsayan darbe severlerin boynuna asalım. Her dakika, her saat, her gün darbeden bahsedenlerin darbe âşığı oldukları belli. Ne var ki bu aşk hayra alamet değil. Yoksa özgürleşmek istiyorlar! Ne bileyim, ABD ve İngiliz askerleri Irak’a girince bazı Iraklılar da özgürleşmek aşkına işgalci güçlerin boynuna sarılmıştı.
Tarihin değişmez yasası şudur: Her birey ve toplum zatını fiillerinde seyreder. İnsanın ve toplumun kimliğini oluşturan yaptığı işlerdir. Bütün işi kin, işgal ve kan olan bir gücün kimliği demokrasi olamaz.
Nadim MACİT - 22 Ocak 2010 / YENİÇAĞ