Kaç gündür kendi kendime soruyorum:
Ankara Gölbaşında yakılan 800 klasör kimlerin elindeydi bunca yıldır?
Bunun yanıtını kim verecek, onu da bilmiyorum...
Bu konu gazete köşelerinde derinliğine yazılmadı, TVlerde tartışılmadı...
Öğrendiğim kadarıyla yakılan 800 klasörün arasında çok gizli belgeler bulunuyor...
Neler bunlar?
Susurlukun kayıp silahları, terörle mücadeleye ilişkin belgeler...
Büyük olasılıkla 1993-1999 yıllarını kapsıyor...
Tansu Çillerin Başbakanlık ve Başbakan Yardımcılığı yaptığı yıllar.
Biliyorsunuz 800 klasör birkaç gün önce Gölbaşında yakıldı...
Kimler yaktı?
Bilinmiyor!
1993-1999 yılları arasında Türkiyede pek çok faili meçhul cinayet işlendi...
Özel Harekât Dairesi Başkanlığını Ergenekondan tutuklu İbrahim Şahin yapıyordu...
Susurluk kazasında İsrailden alınan Uzi tabancalar ortaya çıktı. Yine o kazadan sonra kayıp silahlar gündeme geldi.
Gazetelerde yer alan haberleri okuyunca kafam karıştı...
Hani şu Özel Çiller Örgütü vardı ya, o aklıma geldi.
Bizim liberal faşistler yine dört koldan saldırıya geçtiler...
Türkan Saylanın evinin aranmasından sonra başlayan halk desteği liberal faşistleri şaşırttı..
Ne diyorlar şimdilerde:
Ergenekon bir darbe davasıdır!
Güldürmeyin beni.
***
Gerekçeleri de Özden Örnek ve Mustafa Balbay günlükleri...
Özden Örnek dışarıda, Balbay darbecilikten içeride...
Peki darbe olmuş mu?
Olmamış!
Olmamış darbenin davası olur mu?
İşte asıl sorun bu!
12 Eylülün darbeci paşası Kenan Evren kaç gün önce Çankayaya çıkıp Cumhurbaşkanı Abdullah Gülü ziyaret etti, anımsamıyorum...
Eğer darbe planları 2003-2005 yılları arasında düşünülmüşse, Recep Tayyip Erdoğan Başbakandı. Genelkurmay Başkanı da emekli Orgeneral Hilmi Özkök.
Başbakan o tarihte gerekeni yapar, darbecileri görevlerinden alıp yargılatırdı.
Darbe tankla, tüfekle yapılır, kalemle değil!
Cumhuriyet mitingleriyle darbe yapılır mı?
Zaten o dönemde Tolon ve Eruygur Paşalar emekli değiller miydi?
Darbeyi sivil paşalar yapabilir mi?
Gerçekten olup bitenler beni değil artık herkesi şaşırtıyor!
Şaşırmayanlar ise Fethullahçı müritler... Liberal faşistler... Nakşi Barzaninin Türk medyasındaki paralı askerleri.
Öç alma duyguları gün gün kabarıyor!
Mustafa Balbay 1998den beri günlük tutuyor...
Günlük tutan bir gazeteci darbecilikle suçlanıyor.
Tüm yurtseverlere, sosyalistlere, Kemalistlere aynı yafta yapıştırılıyor.
Eğer darbe girişimine ilişkin somut bir belge varsa Balbay bu davada sanık değil tanık durumunda değil midir?
***
Bedrettin Dalanın Beykozdaki İSTEK Vakfı arazisinde lav silahları, patlayıcı ve mermiler bulundu...
İSTEK Vakfı açıklama yaptı:
O araziyi 1992 yılında satın aldık... Ancak askerlerin kontrolünde olduğu için inşaat yapamadık. Üstelik orası SİT alanı ve askerler arazide eğitim yapıyorlar.
Malum gazetelere baktım, manşetler şöyleydi:
Dalanın cephaneliği!
Bazı muvazzaf askerler gözaltına alındı...
Açık açık yazıyorum:
Bu olayın üzerine gidilmeli, bu tür eylemlere kimler katılıyorsa sivil-asker ortaya çıkarılmalı.
Cumhuriyet yazarı Prof. Dr. Erol Manisalı darbeci olabilir mi?
28 Şubat sürecinde yazdıkları ortadadır Manisalının...
28 Şubattaki post-modern darbenin ABD desteğinde olduğunu ve AKPyi kurdurup Türkiyede ılımlı İslamın yolunu açtığını kim bilir kaç kez yazdı.
Erol Manisalı yurtseverdir, AB, ABD karşıtıdır.
Bizim liberal tosuncular bunu bilmezler mi?
Özellikle Fethullahçı Samanyolu TV...
Mahir Kaynak, Erol Manisalı, Emin Gürses Samanyolunda tartışma programı yapmadılar mı?
Bakın nereden nereye geldim...
Ankara Gölbaşında yakılan 800 klasör, Beykozda askeri bölgedeki İSTEK Vakfı arazisinde toprak altından çıkan silahlar, mermiler ve patlayıcılar.
Bekleyelim, bakalım daha nelere tanık olacağız!..
Hikmet ÇETİNKAYA
28 Nisan 2009
