
Bir zamanlar komünist avına çıkılıyordu. ABD- AB, karşılarında S.S.C.B vardı ve soğuk savaş hüküm sürüyordu. Bu dönemlerde komünist baş düşman oluyor ve komünist avı yaşanıyordu.
Bu gün ise "Kemalist" avı yaşanmaktadır. O dönemlerde komünist avı yapılması kendileri açısından son derece önemliydi. Komünizm öcü gibi gösterilerek, her türlü devlete bu öcüden güya koruma yoluyla müdahaleler edilebiliyordu.
Tıpkı 1980'de ABD kaynaklı kışkırtmalar sürecinde yine ABD kaynaklı 12 Eylül darbesi gibi
12 Eylül, çok önemli sürecin, bugüne gelinme sürecinin başlangıcıdır.
O dönemlerde TSK ve ABD arasında herhangi bir sorun yoktu ve "bizim çocuklar darbe yaptılar" diyecek kadar TSK konusunda açık görüş bildirdiler.
12 Eylülden sonra ne oldu?
Atatürkçülük yapay olarak pompalandı (Bu gün o yapay pompalama sonucunda Kemalist düşünce tehlikeli görülmektedir!)
İmam Hatip Lisesi (arka bahçe) sayıları görülmemiş oranda artış gösterdi. Hatta o kadar net hatırlıyorum ki, İmam hatip şubeleri hızla çoğaldı. Resmi rakamlarda az sayıda gösteriliyordu ama şubelerle bu sayılar, gerçek sayıları üçe dörde katlıyordu.
Tarikat cemaat ilişkileri utanmasalar yasal hale getirilecekti.
Bu süreç dokuz on yılda 1989 Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla hızını artırarak devam etti. SSCB'deki Cumhuriyetlerin bağımsızlığına kadar gitti. Artık karşılarında SSCB yoktu, Rusya vardı ve Rusya'nın durumu soğuk savaş olamayacak kadar bozulmuştu.
Tek kutuplu dünya düzeni ve bu tek kutuplu dünya düzenine, Türkiye'de de rahatlıkla ayak uyduran(!) ABDnin seçtirdiği iktidarlar devreye girmişti.
Her şey ABD ve AB'nin istediği doğrultuda gelişmeler gösteriyordu. Amerikancı hükümetler ses çıkartmıyor, 24 Ocak gibi çok önemli Türk toplumunun dokusunu değiştiren kararlar rahatlıkla uygulanıyordu.
Bu dönemlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinde bu yeni değişime(!) ki bu değişim Büyük Ortadoğu Projesi olarak ortaya çıkıyor ve bu projeye destek vermeyen, ayak uydurmayan, Kemalist öğelerden taviz vermeyen bir ordu mensupları bulunuyordu. Bir ABD gazetesinde yayınlanan makaleyi sanıyorum basın yayın kuruluşlarından hepiniz okumuşsunuzdur. "Ordu içinde Kemalist akımın şimdiye dek olmadığı kadar çoğaldığı gözlenmiştir!" diye yazılan bu makaleyi şimdi düşündüğümde, ABD-AB'nin planları doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yükselen Kemalist düşünce değerleri ile, engel teşkil ettiği görülüyor ve tasfiye sürecine gidiliyordu.
Yapılan adımlara hareketlere bakıldığında şimdi bu resmi "Ergenekon" kapsamında daha net görebilmekteyiz.
2001 yılında birden bire durduk yerde Bahçeli'nin hükümeti bozması erken seçim ve ABD-AB'nin partisi iktidarda
AB'ye girme sürecinin havai fişeklerle kutlanmaları ve bu süreçte AB'ye uyum yasaları adı altında ordunun yetkilerinin budandığı yasaların hızla arka arkaya çıkarılması
Yine bu süreçte güya Kürt sorununun pompalanması, pkk nın terörist faaliyetleri
Yine bu süreçte federasyonun alt yapısını hazırlayan çok önemli yasalar
Kemalizm'e karşı Ilımlı İslam modellerinin sunulması
Anayasada ki çok önemli maddelerinin yok sayılması ya da işlerliğinin yok edilmesi
Şimdi keskin bir dönemeçte olduğumuz anlardayız.
* * *
Kurumların teker teker yok edilmeye çalışıldığı, ya da halkın güveninin kaybolmasının sağlandığı süreç
Bunların başında ORDU geliyor.
Bunların başında HUKUK geliyor.
* * *
Şimdi bakalım "Ergenekon" kapsamında neler yapılmış, daha da neler yapılacak?
2001 Yılında ne olduğu belli olmayan, henüz yaşamının başlarında olan bir zat tesadüfen(!) yakalanarak sorgusu yapılmış.
2001 yılı bana göre tesadüf götürmeyecek kadar önemli bir yıl.
Ekonomik kriz patlatıldı(!)
Bahçeli'nin gece gördüğü rüya neticesinden birden bire seçim istemesi ve istifası(!)
2002 Kasım ayı yeni(!) bir parti iktidar!
2001 yılında sorgusu yapılan Tuncay Güney salıveriliyor ya da birileri tarafından ta Amerika'ya , daha sonra da Kanada'ya kaçırılıveriyor.
Yıl 2009 ve hala gündemi belirleyen bu zat piyasalarda
Bu zata baktığımızda ağız ishaline tutulmuş gibi devletin televizyonundan çıkıp dört saat konuşturulup, iktidara kim karşıysa, kim anti Amerikancıysa onlara atış serbest değip, sanki makineli tüfeklerle atış yaparak karalama kampanyaları sıralıyor.
Bu dört saat konuşmanın ardından bir tek "F" tipleri için veya hükümet aleyhine söz çıktı mı? Söylediği, işaret ettiği kişiler ordumuzun en üst makamlarında görev yapmış, değerli generallerimiz değil miydi? TSK için tutulmuş bir tetikçi gibi davranıp, ezberletilmiş cümleleri sıralamadı mı?
"Ergenekon" kapsamında sabahın erken saatlerinde gözaltına alınıp tutuklananlara, göz altına alınanlara bakıldığında mutlaka ya SUSURLUK'tan birkaç kişi ya da ordumuz içinde en üst görevlerde bulunmuş emekli generaller.
Araya da muvazzaf birkaç subay serpiştiriliyor ve ordu halkın gözünde "darbeci" bir konumda güven bunalımı yaşanması için en uygun görüntüler ortaya atılıyor!Sapla saman karıştırılıyor, işlerine gelindiği gibi insanlar karalanıyor.
Bir torba içine çürük meyve atıldığında, bir süre sonra sağlam meyvelerinde çürüyeceği hesabı yapılıyor!
* * *
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine darbe yapmaya teşebbüs, silahlı eylemlerle halkı isyana teşvik etmekten dolayı terör örgütü kurulması!"
Ordumuz darbeci ya(!)
O darbelerin de kim tarafından yaptırıldığı zaten malum!
Türk Silahlı Kuvvetleri, emperyallerin önünde en önemli engeldir.
Bu arada Türk hukuk sistemi bilerek bilinçli bir vaziyette çiğnenerek hukuka karşı da halkın güveninin sarsılması hesaplanmaktadır.
Zaten mahkemelerden korkan bir vatandaş kitlesi çoğunlukta iken, artık hiç hakkını bile arayamayacak korku salınmış kitleler çoğalmaktadır!
En üst düzeydekilere bile "dokunuluyorsa" sade vatandaşa neler olmaz ki düşüncesi hakim kılınmaya başlanmıştır ve bunda da ne yazık ki başarılı olmuşlardır!
* * *
Şimdi yaratılmak istenenlere bakalım ve bu yaratılmak istenenle ne amaçlanıyor onu net bir görelim.
Siyasi, ekonomik ve sosyal KAOS hedeflenmektedir ve adım adım bu hedefe kilitlenip yol alınmaktadır.
Siyasi, ekonomik ve sosyal kaosa doğru ilerlerken "Ergenekon" kapsamında korkular salınıp, hedefe daha hızlı gidilmesi söz konusudur. Herkes korkacak, herkes susturulacak ve ortalıkta at oynatılarak istenilenler gerçekleştirilecek
ABD "Ortadoğu"da zahmetsizce haritaları, ülke sınırlarını değiştirecek!
Buna yardım ve yataklık yapanlarda elbette aslan paylarını alacak(!) mı?
Tarih sil baştan yeniden yazılıyor.
Çok uzaklara tarih öncesine gitmeye gerek yok. Etrafımızda olup bitenleri şöyle bir baksak ve hatırlasak bile, dönen dolaplara teşhis koyabilme şansımız ve tedavi etme şansımız hala var. Anımsayalım yakın tarihi
HİTLER:
Kurduğu "Demokratik Cumhuriyet'te" silahlı gücü "POLİS" olan, arkasında ki 441 milletvekilini alarak kendisini diktatör yapacak "yetki kanununu" çıkararak tüm dünyanın başına diktatör seçilen HİTLER, kendisine muhalif olan tüm basın ve muhalefetin hepsini cezaevine göndermiş, en son olarak ta Alman Ordusunu ele geçirmişti
AYETULLAH HUMEYNİ:
1Şubat 1979" da Ayetullah Humeyni, İran'a görkemli bir şekilde döndüğünde İran İslam devrimi gerçekleşmiş ve kendisine muhalif olan tüm kişiler, kurum kuruluşlar yok edilip, ya kaçarak canlarını kurtarmışlar, ya da asılarak can vermişlerdir.
Keskin bir dönemeçteyiz!
Bu dönemeçten geçecek olanlar, canları yanacak olanlar bizleriz.
Bu tehlikeli süreç içinde kişisel menfaatlerimiz değil, vatan için menfaatlerimiz öncelikli olmalı
Ne baskılar, ne şiddetler, ne korkular bizleri yıldırmamalı,sindirip korkutmamalı, aksine üzerine üzerine gidilmelidir!
Önce VATAN diyerek bu zor süreçte VATANDAN yana yerimizi almalıyız.
Bu bizim hem gelecek kuşaklara olan görevimizdir!
Hem de bu topraklar için can veren şehitlerimize karşı vefa borcumuzdur!
Saygılar.
Muhlise GÜNGÖR, 18 Ocak 2009