DAVAZ KAL'ASINDAN SİLİVRİ ZİNDANINA...

DAVAZ KAL'ASINDAN SİLİVRİ ZİNDANINA...

İletigönderen Noyan Umruk » Pzt Nis 08, 2013 18:46

DAVAZ KAL’ASINDAN SİLİVRİ ZİNDANINA… :turkiye: 08. 04. 2013



Dr. Noyan UMRUK



“Yiğenim” Davazlı(1) yörük “Mızdavali” “Daaayı, Iraz nineyi, bizim Hatça’yı, gızanlaa da alıp gelyos sene … Aaatık, sen bizi orya götçen gari…” diyordu mektubunda. Üzerinize afiyet.



Bizim kazan mevcudu arttı yine. Sağlık olsun.



Geldiler. Bu gün maaile oradaydık, gazı da yedik, buz gibi suyu da, zemheri soğuğunda, helal olsun…



Yurdun dört bir köşesinden kopup gelen onbinlerce yurtseverle birlikte …



Hem ağladık, hem güldük hep birlikte...



Çok kızdı Mızdavali bu muameleye.. Alışık değil tabii, bunlara…Dönüşte, tüm kızgınlığını, içini bana döktü…Sözü ona bırakıyorum:





“Ni’ len bu? Köpeksiz köv bulmuşla, değneksiz geziyo bu boyu, endamı devrilesiceler!...Siz de oturupdurusunuz be ya…(Biz de fırçayı yiyoruz bu arada)



Aman ne güzel olupbatırı herşelee, tastamam isteyivedikle gibi…



Ne gade agıllı sifil adam, soğnucıma bölüğünden ordu gumandanına gade yüzlerce esgeri içeri dıgdırı dıgdırıverip, rahatleycez sanıvediler gari…



Öğlüü yağma yok, gari…



Melmeketin bunca işi durupduruğken, Ameriganın ittirivemesiyle dudduruvedile anayasa da anayasa deye…



Neymiş, millet gendine Türk deyivemesinmiş. Bre saman gafalı Amerigan uşakları, siz isteyiveseniz de isteyivemeseniz de dünya alem bu melmeketin ademlerine Türk deyyo ya.



Neymiş, yalaga gastala, dilifisyonla herkes kendi dilini gonuşsun deye bas bas bağırıveyyo. Eeee, gençle harıl harıl frenkçe örgenivemeye çalışıgen, ne istiyolasa gonuşuvesinle gari. Emme, dilimiz dövlet dili, kendi meclisimiz, kendi polisimiz, kendi zabitimiz oluvecek, soğnası da Allah kerim deyyola…Sate Arabın melmeketinden bi paaça goparıvedile. Acemin, Arabın melmeketinden de bire paaça daha deyyola…Ohhh, suyundan da goyuve gari…



Habırdan eşgiya gılığı ile merasımnan gelivence, bi tantana, bi şatafat, melmeketin hagımı, savcısı el pençe divan hallara düşüvence, eşgiyaya, “size gaşı götü mamele yapan memır, esker va’mı? deyivence, peşembenin gelişi, çaşambadan belli oluvemişti gari...



Hindi, bunca esgeri, garı, gızı, avradı, bebe’yi katlettikten kelli, yagıp yıkvedikle de cabası, tüfeklerini bi yelele sözümona goyvecekle, ellerini, gollerini salleye salleye çekip gidiveceklemiş. Nassı annayıvecez biz bunu?



Hankısı ganunde yazıveyyo bunla…Sate gendile her bi şeyi göze aldıla…Bu melmeketin valisi, kaymegemi, eskeri ne yapçek? Onla da mı suçlu oluvecek?



Bi de, eşkıya tagımını üçer beşer mapıstan goyveyyola, emme bu yüzlerce tüfeksiz yiğit’i zindanlarda mebbet yağmuruynan rehin alıveyyola…Bakındı hele şu hallara…



Soğnucığıma, tüfekleeni bıragçez demeyyola emme, deyyom ki bıragıvedile. Galeş’in denesi 500 gayme bilivedin mi? Sate, çetebaşı, öte yande 50.000 şaki doplanıvecez, deyivedikledimi yabıvemezlese, saldırıvecez, melmeketi kan gölüne çevircez demeyyo mu?



Unutuvedile yalım; bu dağlara çıkmayı da, gocca Mustafa Kemal deyivence inmeyi de en evvel biz bilivemiştik, gari…Efeler, Zeybekler hele bi yol gızmaya gören de, gızanlaanı da alıverip şu dağlara çıkmaya gören de, bakın biyol neler olupbatırıvemişti melmekette! Eşgiyayı, bölücüyü melmeketi bölüvesinle diye baş tacı ediveyyola emme, İstiklal’de cavırı na’hal ettiğimizi yedi düvel biliduruu! Hölü bi hatığlayıp döşünüverin geçmişi deyyom hani. Ben önden habar veren de sonuna siz düşünün gari. Soğnudan, dimedin, uyarıvemedin demen hiiç.



Bi de bi tagım ademlele hatunla topalayıvedile envai çeşit…Gelcez, annatecez deyyola. Neyi annateceğniz? Eşgiyanın nassı evliya oluveğceni mi?



Beni bakın bi yol, ellerinde buldukları bi çuval yemişi berbat edivemelenden, her bi şeyi satıp savmalandan, çitçinin malını Sülün Osman misali yeniden çitçiye satmalandan, girişivedileri her işi, Gırbısnan, Ermeninennen, Arapnannan, Yahudinennen, Acemnennen yüzüne gözüne bulaştırıvemeleden essahdan bıkıvedik, usanıvedik gari.



Hindi, bene soruveseler, Türk’lüğü, melmeketi bölmeyi bazaalığa goyuverip, cumurresi, başgan oluvemek yerine deyyom ki:



Melmekete bi sefer ossun, bi eyiliğiniz dokunuvesin gari.



Ya çekilivesinle milletin başından, gorumalı villalana, uçurumun genarındagı melmekete bi debik daha atıvemeden...



Ya da yükte hafif, pahada ağır ne va’sa alıp, eşgiyaynan barabar yola düzülüvesele…



Çünkülüm, girivedikleri guytu, dolambaçlı yolladan geri dönüvemelene, gıdım gıdım batıp, hindi çıpınıvedikleri batağlığdan cıgışa izin neyim yok aatık...

Eyi edivemişim değ mi daaayı? getirivemişim bizim ilimonları, bi çuval, gazı yeyivence hebimiz gari , ahaliyle barabar sürüvedik oramıza, buramıza



(1) Denizli’nin Kale ilçesindeki Davaz kalesini, Evliya Çelebi şöyle anlatır. “Etrafı üç bin adem olup, gayya kuyusu gibi uçurumdur. İç kal’a hala mamur olup, elli evi, cami, hanı, hamamı, üç mektebi, üç sebili vardır. Köy halkı altı ay bağda, altı ay kal’a da oturur. Kale’nin dibinden buz gibi su çıkar, hevası da güzeldir.”



AYDINLIK g; 08. 04. 2013
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1067
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x