Asla‚ „İmamın Ordusu“ "Kemal’in Ordusu’nu" yenemez! Kazanan Türkiye Cumhuriyeti Olacaktır!
Tuğamiral Türker Ertürk dün akşam (12 Nisan) Ulusal Kanal’da „Gündem Özel“ izlencesinin konuğuydu. Soruları yanıtladı ve gündeme dair açıklamalar yaptı. Bilmediğimiz pek çok konuyu bir yüksek komutan, Atatürk’ün bir subayı olarak gözlerimizin önüne serdi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve özellikle de Deniz Kuvvetleri'nin dış güçlerce ve onların yerli işbirlikçilerince neden hedef alındığını anlattı...
Bu izlence boyunca hem böyle değerli bir komutanımızı tanımaktan onur duyduk, göğsümüz kabardı, hem de geleceğimiz için olan korkularımız dağıldı. Mustafa Kemal’in askerlerine güvenmemiz gerektiğini, onlar oldukça bizim de var olacağımızı bir kez daha anladık. Son sözü şu oldu komutanımızın:
Asla‚ „İmamın Ordusu“ "Kemal’in Ordusu’nu" yenemez! Kazanan Türkiye Cumhuriyeti Olacaktır!
Türker Ertürk konuşmaya başlamadan önce hayatı hakkında bilgi verildi. Kısaca hayat öyküsü anlatıldı. Milletimizin bir komutanını nasıl bin bir emekle yetiştirdiğini, ne uzun bir eğitimden geçirdiğini ve onu nasıl böyle yüce duygularla donattığını, dinlediğimiz bu hayat öyküsü yeniden hatırlattı bize...
Türker Ertürk'ün özyaşam öyküsü
„Tuğamiral Türker Ertürk 1957 yılında Trabzon’da doğdu. Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu eğitimlerini tamamlayarak 1979 yılında Donanmaya katıldı.
Donanmada 15 yıl süre ile çeşitli gemilerde Branş Subaylığı, Bölüm Amirliği, İkinci Komutanlık ve Komutanlık görevlerini yapmıştır. Tuğamiral Türker Ertürk 1979 yılında, Muhabere Görev Öncesi, 1983 yılında Denizaltı Savunma Harbi ve 1988 yılında Harekat İhtisas Kurslarını görmüş, daha sonra Deniz Harp Akademisi(1990), Silahlı Kuvvetler Akademisi(1992) ve Roma’da(1999) Nato Savunma Koleji eğitimlerini tamamlamıştır.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Milli Plan Subayı(1992-1994), Donanma Komutanlığı Tatbikat ve Eğitim Kısım Amirliği(1998-1999), Yıldızlar Suüstü Eğitim Merkezi Komutanlığında Taktik Geliştirme Grup Başkanlığı (1999-2000), Londra Silahlı Kuvvetler ve Deniz Askeri Ataşeliği (2000 -2003), Eğitim Filotillası Komodorluğu (2003-2004), Deniz Harp Okulu Öğrenci Alay Komutanlığı (2004-2005), Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Komuta Kontrol Daire Başkanlığı (2005-2006) görevlerini yapan Tuğamiral Türker Ertürk 30 Ağustos 2006’da Tuğamiral rütbesine terfi ederek Karadeniz Bölge Komutanlığı’na atanmış ve bu görevi 2 yıl süreyle yerine getirmiştir. Daha sonra Deniz Harp Okulu Komutanlığı’na (2008) atanan Tuğamiral Türker Ertürk 2009 tarihinde bu görevindeyken istifa etmiştir.“
Komutanımız son iki yılın genel bir değerlendirmesini yaptı. Konuşmasının önemli bölümleri:
Denizciler tertip ve darbe girişiminin 1 no’lu hedefidir. Ama asıl hedef Türkiye Cumhuriyeti’dir. 1923’te kurulan, Atatürk’ün kurduğu, Atatürk’ün devrimleriyle şekillenen, tapusu Lozan olan, laik, demokatik, hukuk devletidir esas hedef olan, hedef alınan!
Hukuk çok önemli
Hukuk çok önemli. Her devletin kanunları vardır. M.ö. yani 18 asır önce „Hamurabi Kanunları“ vardı...Hitlerin de kanunları vardı. Kanunları olmak hukuk devleti olmak demek değildir...
Anayasa, Cumhuriyet esas hedefleri! Bu cumhuriyeti çözmeye, değiştirmeye çalışmak…
Türk Silahlı Kuvvetlerini dönüştürmeden, Türkiye Cumhuriyetini dönüştüremezsiniz!
Türk Silahlı Kuvvetlerini dönüştürmeden, Türkiye Cumhuriyetini dönüştüremezsiniz! Eğer siz Türk silahlı Kuvvetlerini bir operasyonla değersizleştirmezseniz, etkisizleştirmezseniz onu değiştiremezler! Türkiye Cumhuriyetini dönüştürebilmek için Türk Silahlı Kuvvetlerine operasyon yapmak lâzımdı. Bunun da bir numaralı hedefi Deniz kuvvetleri.
Neden Deniz Kuvvetleri hedefte?
Deniz uygarlıkları birbirine bağlayan iletici unsurlardan biridir. Bunu sağlayan da deniz kuvvetleridir. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde onlar, en çağdaş, en kolay iletişim kurabilen, demokratik yapılı, daha lâik ve daha egemen kafalıdır...
Bu davalarla ne amaçlanıyor?
Deniz Kuvvetleri personeli olarak ve komutanı olarak, tertipler kimler tarafından yapılıyor sorunuza geçmişten başlayarak günümüze gelerek cevap vereyim:
Sivil darbe süreci yaşanıyor ülkemizde. Bizim ülkemiz bu coğrafyadaki Büyük Ortadoğu Projesi’ne realize edilmeye( gerçekleştirmeye) çalışılıyor. Bu coğrafyada renkli devrimler yapıldı. Devlet adamları suçlandılar, sorgulandılar. İşbirlikçi yönetimler kuzeyimizde renkli darbelerle iş başına getirildiler. Gülsuyu darbesi: Bizdeki darbe: Ağır bir dinsel istismar(dini kullanma) söz konusuydu. Bunu ABD ile birlikte, çeteleşmiş , kutsal dinimizden, din işlerinden nasibini alamamış bizim yurttaşlarımız yapıyorlardı.
Bunun safhaları:
Birinci safha: Türk silahlı Kuvvetlerini değersizleştirme ve itibarsızlaştırma.
İkinci safha: Şimdi yapılan ikinci safhadır. Türk Silahılı Kuvvetlerini etkisizleştirme safhası.
Üçüncü safha 12 Haziran’dan sonra yapılacak.
Üçüncü safha: Türkiye Cumhuriyetini dönüştürme safhası.
Bu seçim önemlidir
Bu seçim önemlidir.Oyumuzu kullanarak bu süreci tersine çevirelim!
F tipi cemaat örgütlenmesi:
F tipi cemaat örgütlenmesi her kuruma farklı şekilde sızmıştır. TSK içinde sızmadı, hayır diyebilseydim keşke ama burada da vardır. Deniz kuvvetlerinde de vardır. Deniz Harp Okulu komutanıyken bunlarla mücadelede büyük gayret sarfettim. Bir elimde kalem, bir elimde kılıç çarpıştım! Ama ne yazık ki bunlarl mücadele edemedik!.. Milli Mücadele Teşkilatı (MİT), Emniyet Teşkilatı devreye sokulmalı! Ama bunlar birbirlerine güvenmiyorlar…

İstifa Konuşması:
(Bu bölümde Türker Ertürk’ün istifa mektubu okundu. Bu konuşmanın sadece bir kısmı okundu vakit darlığı nedeniyle. Burada ise bu konuşmanın tam metnini “Hürriyet “gazetesinde yayınlandığı şekilde veriyoruz. Bu çok önemli konuşmayı yeniden hatırlatmak için ve duymayanlara duyurmak için... Konuşma komutanlara ve öğrencilere hitaben yapılmıştır. Son iki yılda yapılanlar anlatılmıştır.)
”Şu anda 31 yıl önce mezun olduğum, karakterimi şekillendiren denizciliği dayanışmayı dostluğu, aklın ve bilmin ne olup ne olmadığını öğreten bu kutsal yuvadan ayrılmanın hüznünü yaşıyorum. Müsaade ederseniz bu iki yıl içinde ve tüm meslek yaşamın süresince neler yaşadığımı da ifade etmek istiyorum.
Asla kamu malını hor kullanmadım ve kullandırmadım. Onurlu büyüklerimizden öğrendiğim gibi söylüyorum. Ben de babasız büyüdüğüm için bilirim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemedim ne benim ne ailemin boğazından haram geçirmedim.
TSK’ya karşı psikolojik harekât icra ediliyor Benim için silah arkadaşların için ve öğrencilerim için özellikle son yıl çok zorlu geçti. Zorluğu neden kaynaklanıyordu kısaca arz etmek istiyorum: “Türk silahlı kuvvetlerine karşı asimetrik psikolojik harekat icra edilmektedir.” Bu söz benim değil Genelkurmay Başkanımızın sözü ve değerlendirmesidir... İşte komutanımızın da işaret ettiği bu psikolojik harekatın içinde sizlerinde açık kaynaklardan izlediğiniz gibi deniz kuvvetleri bunun tam merkezidedir. Niçin silahlı kuvvetlere karşı böyle bir harekat icra edildiği, niçin deniz kuvvetlerinin tam merkezinde olduğu konusunda bilgi vermeyeceğim. Ama bilin ki bu konuda resmi olarak ta değerlendirmeler yaptım amirlerime gönderdim merak eden olursa ilerde bunu anlatabilirim.
Takdir edersiniz ki merkezde deniz kuvvetleri olunca, bu kurumun subay kaynağının eğitim ve öğretim yeri olan Deniz Harp Okulu’nun, 1 no’lu hedef olması kaçınılmazdır. İşte ben, silah arkadaşlarım ve yüreği vatan sevgisi ile dolu yarının pırıl pırıl bahriye subayları olacak öğrencilerimiz işte bu zorlu ortamda yani bir nolu hedefte görev yaptık ve ateş altına alındık. Okulda fuhuş yaptırdığımıız iddia ettiler
Bana, personelime ve öğrencilerime akla, hayale gelmedik yöntem ve karalamalarla saldırdılar. Bu saldırıların malum basının gazete ve televizyonlarına taşıdılar.
Öğrencilerimin bir bölümünü mesnetsiz olarak ahlaksızlıkla suçladılar, kanıtları var mıydı, kocaman hayır! Neye dayanıyorlardı, şerefsiz ve onursuz insanların başvuru yöntemine…
1876-1908 dönemi tecrübelerimiz hala taze iken buna ne yazık ki inanan ve işlem yapılmasını isteyen büyüklerimiz de çıktı. Ayrıca taarruzlarını mektuplarla elektronik postalarla server’ları ABD’de bulunan internet siteleri ile de geliştirdiler. Bu ahlaksız kesim beni ve kurumumu ne ile suçları biliyor musunuz bu okulda ibadeti yasakladığımızı ve fuhuş yaptırdığımızı! Peki ben kimim; 3 nesildir denizci ve asker bir ailenin çocuğu baba deniz subayı. Yanlış duymadınız dedesi ise bahriye eri olarak İstiklal madalyası sahibi. Trabzonlu Ruşen oğlu Şevki Ertürk’ün torunu. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Bu ülkenin kuruluş harcında benim genetik olarak katkım var. Armut dibine düşer. Çok istisnalar dışında hainlik gibi kahramanlıkta kalıtımsaldır.
Bayrak direğimizde Kur’an var
Bu suçladıkları insanlar ve biz denizciler bütün bayrak direklerinin tepesinde, 7 kat naylona sarılmış kutsal kitabımız Kur’an’ı koyan, her öğüne Allah’ın adıyla başlayan ve Allah’a şükürle bitiren. Tüm kumandalarına besmele ile başlayan insanlardır. Takdir sizlerin. Amaçları şuydu; ahlak ve din gibi iki hassas konuda yani bel altından, kural dışı olarak kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve onun ayrılmaz parçası olan. Mazisi şan ve şerefle dolu Türk Deniz Kuvvetlerinin haklı olarak yüce Türk ulusunun gönlünde kurduğu güvenilirliği yok etmek ve nihai amaçlara ulaşmaktı.
Yine taarruzlarında, 32 ahlaksız öğrenci bulunduğunu bunları derhal okuldan atmamı istiyorlardı. Peki kanıtları neydi bir hiç imzasız ihbar mektupları. Ve olayları örtbas ettiğimi öne sürüyorlardı. Gerçi buna inanan büyüklerim de yok değildi. Evet, ben bu öğrencilerime kol kanat gerdim çünkü inanıyorum ki bu öğrencilerim suçsuzdu. Silahlı kuvvetlerine karşı yapılan stratejik taarruzun birer küçük derhal yok edilmesi gereken ara hedefleriydiler.

Öğrencilerimi korudum
Yarının büyükleri ve komutanları olacak bu çocuklara sahip çıkmak kendi geleceğim için ilave alacağım yıldızlar için hiçbir kanıt olmadan onların harcarsam ki bu benim için çok kolaydı.Veya ruhlarında onanmaz yaralar bırakacak girişimlere müsaade etseydim gelecek nesiller için ya canavar ruhlu komutanlar. Ya da okuldan atılarak hakkı yenmiş travmalı sivil vatandaşlar olacaklardı.
Ayrıca komutan olarak diğer öğrencilerime de yanlış mesaj verirdim. Bu taarruzlara karşın yılmadım. Hem olayları değerlendirdim. Gücümün yettiğince bunları üst makamlara yazdım çizdim.
Beni de sarsmasına rağmen personelim ve öğrencilerim karşısında dik durarak bunları hissettirmemeye onların moralini, eğitim ve öğretim seviyelerini daha üst seviyeye çıkarmak için çok gayret sarf ettim. Özel tedbirler almaya çalıştım. Ayrıca yukarda ifade ettiğim genel resim içinde şahsımın ve okulumun hedef olması nedeniyle, şahsıma-okuluma yönelik karalama ve iftira kampanyasına karşı hukukun üstünlüğüne, Yüce Türk adaletine olan inancım ve güvenimle avukat tutarak mücadeleye başladım.
Tüm davaları kazandık ama…
Açtığımız bütün davaları kazandık ama ne yazık ki malum medya, bu yargı kararlarına karşın tekziplerimizi yayınlamadı bile, şimdi bizde tazminat davaları açtık. Peki bu mücadelede yeterince destek alabildim mi? Buna verilecek cevabın hayır’dır. Bahriye lisanı ile de cevap vermek istiyorum: İhtiyaç duyduğumda deniz top ateş desteği alamadım. Tasmo isteklerime cevap gelmedi. Benim tarafımdan verilen g/m taarruz isteklerim de yanıtsız kaldı. Hatta karşılıklı müdahaleye yani dost ateşine de maruz kaldım. Fakat şuna da inanıyorum. Ben, silah arkadaşlarım ve öğrencilerim ne kadar zorluklarla karşılaşmış olursak olalım, bunlar cumhuriyetimizin kuruluşu öncesi yüce önder, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yaşadıkları zorluklar karşısında solda sıfır kalırdı.
Neden ayrılıyorum?
Bu nedenle ülkem için Amiral Türker’de feda olsun. Biraz önce de takdimci subayın ifade ettiği gibi yüksek tasdikten geçen kararlar görev sürem bir yıl uzatılarak Akdeniz Bölge Komutanlığına atandım. Deniz Harp Okulu komutanlığı amiral rütbesinde deniz kuvvetlerinde yapılacak en onurlu görev yeridir. Sevgili öğrencilerim inşallah sizlere de kısmet olur. Bu görevi deniz kuvvetlerinde onursal ve prestij olarak galebe çalabilecek tek görev yeri vardır o da deniz kuvvetleri komutanlığıdır. Deniz Harp Okulu komutanı terfi senesinde ise mutlaka terfi eder. Eğer etmemişse komutanları tarafından başarısız olarak değerlendirilmiştir. Akdeniz Bölge Komutanlığı da çok onurlu bir görevdir oradan terfi eden nice komutanlarımız var. Fakat benim değerlendirmeme göre bu benim için not yükseltme sınavı niteliğindedir. Ben ise komutanlarımdan farklı düşünüyorum fakat onların verdiği karara da saygı duyuyorum.
Bu nedenle her zaman onur, gurur ve dürüstlük ilkelerine inanan ben, yeri geldiğinde “bunlar için kişisel çıkarlarınızdan bile ödün vereceksiniz, hatta canınızdan da…” Diyerek subaylarına ve öğrencilerine nutuk veren ben, şimdi bunun gereğini yapmalıyım.
Okula başladığımda boyum tüfek kadar yoktu
39 yıl önce bu beyaz üniformayı giydim henüz 14 yaşındaydım. Neredeyse tüfekten biraz uzun boyum vardı. Deniz lisesinin ve Deniz Harp Okulu’nun rahleyi tedrisatından geçtim. Ne öğrendiysem burada ve bu okulun mezunu olmam dolayısıyla açılan kapılar sayesinde öğrendim. Ben eğer bir şey isem bu okul sayesindedir. Beni yetiştiren bana feyiz ve ilham veren tüm hocalarıma teşekkür ediyorum. Ebediyete intikal edenleri rahmet ve minnetle anıyorum. Biliyorsunuz denizci ve asker kimliğinin sembolü olan bu üniformayı giymek zordur.
Taşımak daha da zor. Daha da zor olanı var oda gerektiğinde bunu çıkarmasını da bilmek lazım. Belirttiğim nedenlerle istifa ederek daima onur duyduğum mesleğimden ayrılmaya ve bugün son defa giydiğim üniformamı çıkarmaya karar verdim!
Kitap yazacağım
Yazmadıklarımı ve daha söylemek istediklerimi de emeklilik dönemim içinde yazacağım bir kitapta toplayacağım. Dün akşam düşündüm bunun adı ne olur diye biraz sevgili komutanımız Koramiral Atilla Kıyat’tan esinlenerek, olsa olsa “tek yıldız” ve “verilmeyen ikinci gol” olur diye düşünüyorum bilmem siz ne dersiniz…
Ben Tuğamiral Türker Ertürk Deniz Harp Okulu’ndaki görevimi Tuğamiral Kemalettin Gür’e teslim ediyorum. Büyük bir sevgi ve onurla icra ettiğim mesleğime ve siz törenimize katılan tüm silah arkadaşlarıma ve misafirlerimize arz’ı veda ediyorum…”
(Veda konuşması dinletildikten sonra komutanımız açıklamalarına devam etti)
Deniz Harp Okulu öğrencileriyle ilgili ihbarlar üzerine
Bu ihbarlarda ne vardı? E-postalarla ve ihbar mektuplarıyla yıktılar bizi, bunu söylemek zorundayım. Böyle şey mümkün değildir. Deniz Harp Okulu’nda benim ibadeti yasakladığım söylendi, bu olabilir mi hiç?
Fuhuş yaptılar deniyor, bunu var ya bunu zûl addediyorum size söylerken…..Eşcinsel öğrencilerimi koruduğumu, okuldan attırmadığımı, aileleri örgütlediğimi, okulda kız öğrencilerin bulunduğunu…
Bunlara göre ; aşcılık, çocuk bakıcılığı ve hizmetçilik görevi dışında bir göreve talip olan kadın hayat kadınıdır!
Bayan öğrenciler vardı erkekler gibi muharip görevlere taliptiler.
Esasında bu taarruzların nasıl yönlendirildiğini Hanefi Avcı kitabında yazdı.
Ben ondan altı ay önce yani bu kitap yazılmadan önce yazdım, söyledim bunları…
Bütün öğrencilerimi korudum, onlara kol kanat gerdim, doğrudur!
Bir soruşturma ekibi geldi: “Öğrencileri sorgulayacağız!” dediler.
Hangilerini ? Nasıl sorgularsın?
Size soruyorum:
Senin hakkında bir mektup alsak, ahlaksızlığın veya eşcinsel ilişkide bulunduğun ihbarı gelse, amirin soruşturma yapsa hakkında ne düşünürsün?
Ben öğrencilerime böyle onur kırıcı soruşturma yaptıramazdım!
18- 19- 20 yaşlarında çocuklar bunlar…
Bunlar ileride “Ordu Komutanı” olacak?
Olabilir mi? Onurları ne olacak? Komutanlık yapabilir mi hakkıyla?
Libya’da beş gemimiz var, şimdi altı gemi…Dört fırkateynimiz…
Dört fırkateyn. Bunun bir Atatürk Barajı değerinde olduğunu düşünürsek…
Ben soruşturma yaptırmadım bu nedenle.
Genelkurmay’dan olduğu gibi bizden de bilgi sızıyordur.
Yapılanlar bunların uzantılarıdır!
Ailelerine binlerce mektup gönderiliyor
Ailelerine binlerce mektup gönderiliyor böyle sözler içeren. Bunların içinde tek parmak izi yok!
Senin fotoğrafını alıyor, foto montaj yapıyor.
Bu kimin işi?
Bu mektupların ortak noktası:
Bunların E-postaları ABD’den gönderiliyordu. Sonra yandaş basına servis ediyorlardı. İz tesbit etmek mümkün değildi.
Ceza davaları açtım yandaş basına, davalar devam ediyor.
TSK’nin itibarsızlaştırılması tertibi
TSK’nın itibarsızlaştırılması hedefleniyordu.
Bunlar şerefsizdir, bunlar ülkeyi koruyacak erdeme sahip değildir etkisi bırakılmak isteniyordu...Bunun için... Sonuçta TSK’ya saldırı var. Savcılar bana sen kişisel olarak hakkını koruyabilrisin, öğrencilerin tüzel kişiliği yok dediler... Birinci olarak onlardan başta Başbakan ve Bakanlar Kurulu sorumlu. Bakanlık sorumlu. Ses çıkarmadılar... TSK’yı itibarsızlaştırma hareketi, ABD’nin İrak’ta çuval geçirme operasyonuyla başlatıldı.
Başbakan, Cumhurbaşkanı ne yaptı? TSK için parmaklarını oynatmadılar! Haklı olmadığımız bir davada, (Filistin’in yanındayız o iş başka) İsrail Filistin’e abluka yapmış, gelmeyin vururum, diyor, sen nasıl gidiyorsun? Oraya yardımın imkânları var, Türk Kızılay’ı var. İllâ gidecekseniz bunun yolu Deniz Kuvvetleri'yle gitmektir.
Sonra özür dile gayretkeşliğine kapılıyorsunuz ama haklı olduğumuz bir davada (çuval geçirme) parmağınızı oynatmıyorsunuz!
İhbar mektupları üzerine
İhbar mektupları üzerine bir çalışma başlattım Deniz Kuvvetleri’nde. Mutlaka bir şey yapılmıştır... Ama kurumların birbirine güvensizliği nedeniyle bunun(netice almanın) mümkün olmadığını düşünüyorum. Deniz Harp Okulu öğrencilerinin ailelerine baskı yapıldı mı? Deniz Harp Okulu öğrencilerinin ailelerine, doğrudur, baskı yapıldı. Bunu komutanlarıma rapor da ettim. Amaç aklı başında aileleri Deniz Harp Okuluna öğrenci göndermemeleri için, amaç buraya öğrenci göndermelerinin önünü kesmekti! Kendileri ele geçirmek için burayı, kendi öğrencilerini yerleştirmek için…
2010’da KPSS krizi oldu. Bu sene şifreli düzen!
Biz Deniz Harp Okulu’na 2. sınıftan sonra öğrenci alıyoruz. Kara Harp Okulu birinci sınıfa bu sınavlarla öğrenci alınıyor. Hedef burası. Bu sınavlarla Harp Okulu'na öğrenci alma. Harp okullarında yuvalanma. Benim yetkim olsaydı Harp Okullarına bu sınavlarla öğrenci almazdım!
Bu „Yeniçeri Ocağını“ dağıtıp “Nizam-ı Cedit“ kurma, kaynağı ele geçirme.
General ve amirallerimiz
Yüzde onu general ve amirallerimizin tutuklu durumda. 310 general ve amiralimiz var. Bu amiral ve generallerimizin hepsini emekli etseler yatışırlar mı? Hayır!
Bu „Yeniçeri Ocağını“ dağıtıp “Nizam-ı Cedit“ kurma
Bu „Yeniçeri Ocağını“ dağıtıp “Nizam-ı Cedit“ kurma. Bu isteniyor! Kaynağını ele geçirmediğin zaman, arkadan gelenler de Atatürkçü, arkadan hep Atatürkçüler gelir!
İstifamla ne demek istedim?
Sen kalıp mücadeleye devam etmeliydin dendi bana.
Ben istifamla bir şeyler demek istemiştim.
Özal’ın bir koyup beş alacağım siyasetine o zamanın Genel kurmay Başkanı istifa ederek cevap vermişti.
Böyle bir cevap vermek istedim...
Ben bir Atatürkçü generali yerime bırakarak gitmiştim bir de, gözüm arkada değildi.
Tehdit edilmek
Beni tehdit eden kimse olmadı. O gelen E-postalar, ihbar mektupları iki senede gelenler, bana iki seçenek bıraktılar:
Birincisi ya istifa edecektim, ya intihar edecektim!
Öğrencilerime karşı dik duracaktım, hem bunlarla mücadele edecektim…
Ben intihar etmedim!
Gerekirse bu şerefsizleri alnından vururum ama bu şerefsizler ortada yoktu! (kim yazıyor belli değildi)
İstifa kararı alırken hissettiklerim
Geçenlerde Deniz Harp Okulu basın turu yapıldı. Yeni komutan bizim imaj sorunumuz yoktur dedi. Vardır! Asimetrik hareket var diye eski Genelkurmay Başkanı itiraf etmiştir. TSK’ın ve Deniz Kuvvetleri’nin itibarını aşağılara çekmek. Tabii imaj sorunu vardır! Ben ve benim gibi bir çok arkadaşımız asteğmen Kubilay gibi... Ben sekiz yüz öğrenciyle bıraktım orayı, şu anda öğrenci sayısı altıyüze düşmüş... Bunu biliyor musunuz?
Bir elimde kalem, bir elimde kılıç
İstifa kararım üzerine, terfi etseydim de istifa edecekmiydin, diye soruyorlar. Terfi konusu benim için taşıran damlaydı. Bir elimde kalem, bir elimde kılıç savaştım! Dik durdum! Ben bu savaşı görmemezliğe gelen komutanlarımıza kızıp istifa ettim!
Casusluk soruşturmasıyla amaç ne?
Balyoz’dan ifade vermiştim. Soruşturmaya, kovuşturmaya yer yoktur kararıyla ayrıldım...Kalın bir dosyası vardı Savcı beyin önünde:
„Sizle ilgili birvesikamız yok ama başkalarıyla ilgili ve sizle ilgili bir değerlendirmemiz var, „dediler.
„İngiliz sevgilisi var…“
Bu kimseyi ilgilendirmez ama kim bu İngiliz? Bileyim!.. Bence var ya bu sormaya bile değmez bir olay! 2002-2003 yılları arasında Londra’da, belki bir şeyler yapmıştır, atması… nokta nokta adlı bayanı Tuğamiral arzu edebilir… nokta nokta adlı Subay bunu buna sunacaktır… Aşağılıkça, kepaze suçlamalar!
Bu tezgahı çevirenlerden şikayetçiyiz, ordaki subaylardan değil. Biri subayımdı. Adını da diyeyim : Emre Sezen. Hapis yatıyor. Çok dimdik, pırıl pırıl biri. Komutan askerini geleceğe hazırlar. O sınıftan kimi amiral yaparsın deseler Emre Sezen’i yaparım derdim…Derim!
İddialar içinde hiç bir şey göremedim. Bütün iddialar kes, biç, yapıştır!..
TSK ve Deniz Harp Okulu herhangi bir suça karışmamıştır sözüm var mı yok ama kurumu suçlayamayız! Bu değerler bileşik kaplar gibidir. Birimizin birimizden farkımız yok gibidir.
Deniz Harp Okulu Öğrencileri
Türk Deniz Kuvvetleri personelini 14 yaşında alıyor. Beş sene Deniz Lisesi. Harp Okulu dört sene. Dokuz sene eğitim. Bilimsel eğitim. Duyusal eğitim. Meslek eğitimi. Duyusal eğitimle erdem, bayrak vatan sevgisi verilir... Hiç bu konuda ders almayanlarla alanlar bir olur mu? Çocukları, örneğin küçük çocukları oturtalım. Beş dakika sonra kavga ederler. Duyusal eğitim verilirse bu olmaz... Siz benim çocuklarıma nasıl suçlama yapabilirsiniz?
Tutuklu Komutanlar
Emir komuta zaafı yaşandı mı bu tutuklamalarla diye soruluyor. Kesinlikle yaşanmaktadır! Uzaktan baktığın zaman gemiler yürür. Aynı personelin morali ve motivasyonu bozulmuşsa performans (başarı seviyesi) düşer. Libya açıklarında görev yapan başı önündeki komutanın idare ettiği gemileri düşünün bir...
Tehlikeler
Türk Deniz Kuvvetleri biliyor görevini. Atatürk’ün yolunda, çağdaşlık yolunda „viya“ demeye devam edecektir... Deniz kuvvetleri kimin hedefinde? Denizcilere ahlaksız suçlaması...Dinime küfreden bari müslüman olsa...Ahlaksızlıkla suçlama yapıyor, bunlardan bir tanesi bakınız gazetelerinde yazıyor, çocuğa istismardan, bir diğeri yine kız çocuğuna istismardan... Hangi toplulukta ahlakî değerler yüksektir? Kapalı toplumda mı? Açık toplumda mı?
Amirallere suikast
Bu mümkün değildir. Bu söz konusu bile olamaz! 18 Temmuz 2009 sabaha karşı 02. 30’da teğmenlerin evlerini basıyorlar. Polislerin eve girmeye hakları yok! Yasalar açık! Giremezler! Ama yapıyorlar. Evde bir bellek buluyorlar. Bilgisayarlarına girmemiş bir bellek, bu ispatlandı. Çekyatın altında Abdullah Öcalan kitabı. Niye okusun? İçinde hayvan pornosu. 1.90 boyu var. Yakışıklı, fişik gibi erkek! Kız arkadaşı var. Bence sen özeniyorsun… Sen toplumda denizciler terörist demek için , tertibi yürütmek için koydun oraya.
Evde uyuşturucu buldular. Kontrolde kanlarında bir şey çıkmamış! Buzdolabının arkasında … Benim yavrularım mühendislik okuyorlar. Patlayıcı maddeler motor bölümüne konur mu? Tabanca mermisi. Buzdolabı arkasında pis bir naylon torba içinde. Bunların mermi kullanma hakkı var. Niye koysun?
Pis bir yazı…Bilgisayar mühendisi, pis bir yazı niye yazsın ? Nitelikli insan. Bunlar tezgah kurarken bile niteliksizliklerini ortaya koyuyorlar!
Polis diyor ki, tamam on numara! Şahane olmuş!..Mükemmel olmuş! Ben polis olsam polise böyle demem…
Cephane nasıl aranır, bulunur?
Cephane nasıl aranır? Arkeolojide vardır. Fırçalarla yaklaşılır. Koruyucu giyim giyilir. Bunlarda iş makinaları cephane arıyor. Ve de nerede bulacağını biliyor! Ve patlamayacağını biliyorsun!
Türk Deniz kuvvetleri hedeftir! Niye hedef?
Rahmetli Güven Erkaya’nın 28 Şubat’tan sorumlu görülmesi. Türk Deniz kuvvetleri hedeftir!
Kuvvetler arasında tatlı rekabet vardır. Belki Deniz kuvvetleri ile taarruz edersek Genelkurmay kuvvetli reaksiyon göstermez diye...
Deniz Kuvvetleri uzun zamandır bağımsız bir silahlanma siyaseti izlemiştir.

„Heybeliada gemisi.“ Bu gemiyi dizayn eden herkesi biz yetiştirdik!
Deniz kuvvetleri personeli daha ulusal bir gözlükle bakar!
Karadeniz konusu
Karadeniz konusunda bazı girişimleri var Deniz Kuvvetleri'nin. İnebahtı bozgunundan sonra Deniz Kuvvetleri'nin geldiği en üst düzeydir bugünkü durumumuz!
Şunu unutmayalım:
Esas hedef Türkiye Cumhuriyetidir! Türk Silahlı Kuvvetleridir!
Uzun Ufuk Projesi
Türk Deniz kuvvetleri uzun zamandır personeli içinde daha bağımsız silahlanmaya dönmüştür. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan ders almıştır! 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Karlofça’dan sonra Batı’ya karşı ileri çıkış harekâtıdır! Bunu affetmeleri mümkün değildir! Daha sonra millî gemimizi yapmışızdır...Yüzde yetmişbeşi Türk yapımı gemimiz yolda...“Uzun Ufuk“ çıkarma gemisi yolda.

Ege harekât alanının içinde çok fazla ada var. Öyle bir sistem geliştirmelisin ki burdaki taktik resmi görmek lâzım... Uzun Ufuk Projesi... Başka diğer projeler... Gizli projeler... Bunlardan bahsetmem mümkün değil!
ARMERKOM (Araştırma Merkez Komutanlığı)
Araştırma Merkez komutanlığı, okulun mezunlarının en akl-ı evvel (zeki) çocuklarını araştırmaya sevketti. Deniz kuvvetlerinin ihtiyaçlarını gören, keşfeden altın değerde çocuklarımızdır! ABD böyle işlerle uğraşmaz denizci. Siparişini verir, modeli, ihtiyacı söyler. Tedarik edilir. Bizim kıt kaynaklarımız var. Ekonomik kaynakların yeterli olmaması nedeniyle o personel oralarda çalışmaktadır. Ulusal Savaş Sanayii kuralım derler.
Karadeniz’e girmek
Karadeniz İşleri Görev Grubu:
Emperyal güçler silahların sınırlandırılmasına Deniz Kuvvetleri'ni dahil etmek istemezler. ABD büyük bir emperyal güç olduğu için bütün dünya denizlerinde boy göstermek istiyor. 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeniyle burdaki hal ve hareketleri sınırlamalara tabidir. Bunu ABD içine sindirememektedir!
Karadeniz Deniz Gücü.
Karadeniz bizim mahallemiz diyoruz bu güçle biz. Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya Federasyonu ve Gürcistan’ın mahallesi. Bu devletler gücü imkanı ölçüsünde birer gemi verdiler. Ortaklaşa görev yürütüyoruz. Komutanlar değişiyor. Emperyal güçlerin buraya girememesi amaç. Bu gücün kuruluşunun 10. yıldönümü. Hasdal’daki sınıf arkadaşlarımı sevgiyle selâmlıyorum ve sevgiler, saygılar söylüyorum...
Amirallerimiz, subaylarımız...
Bu günler de geçer. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır !
Buna hiç bir şüphem yok !
Karadeniz Uyum Harekâtı
Karadeniz Uyum Harekâtı yasal olmayan malzeme-insan trafiği için Karadeniz’i izleyen projedir ! Buna 2006 yılının sonuna doğru Rusya katılmıştır. 2006 ve 2008 arasında Ereğli’de görev yaptım. Orası merkez. Ukrayna da katılım belgesini imzaladı.
Amaç: Biz Karadeniz’i izliyoruz. Suçüstü olabilecek şeyleri izliyor varsa ilgili makamlara teslim ediyoruz. Buranın sahibi biziz amacıyla kurulmuştur. Aynı görevi NATO Akdeniz’de yapmaktadır. Bu girişimler size hasmane değildir diye NATO’ya rapor edilmektedir. Bu programın sahibi Türk Silahlı Kuvvetleridir ama Türk Deniz Kuvvetleri görevdedir. Proje Türk Deniz kuvvetlerinin fişek gibi değerli subaylarınındır...
Libyadaki gemiler
Sonra Libya’da tezkere daha çıkmadan gemiler gitmeye başladı. Bu coğrafya BOP coğrafyasıdır! Kuzeyi : Renkli devrimler,
Ülkemiz gülsuyu darbesi, Doğudan batıya ise: Deve darbeleri ile bezeli…
Deve darbeleri: Burada değişik bir şey var. Burada kaynaklar fazlaca miktarda vardır. Emperyal güçlerin bu kaynakları deve etmeleri için kurulmuştur, onun için yapılmıştır.
Başbakanımız 28 Şubat akşamı: “NATO Libya’ya müdahale etmeli midir? “Böyle bir saçmalık olur mu yahu!“
Bir ay sonra gemileri gönderiyor.
Bu bir haçlı seferidir!
Putin böyle diyor! Haçlı Seferi gibi. Fransa İçişleri Bakanı dedi. “Ne mutlu ki Haçlı Seferi’nin başını çektik." dedi.
Bu Haçlı Seferi!
Siz nasıl bu işin içine girersiniz? Bağımsız bir ülke değiliz. Atatürk’ün tam bağımsızlığını gerçekleştiremedik. Tam bağımsız değilsen emperyal güçler isteyince sen de göndermek zorunda kalırsın! Bir gemi gönder o zaman.
Ama niye beş gemi?
Yıl 1912 : Mustafa Kemal Derne’de emperyalist İtalya’ya karşı oradaki müslümanlarla savaşıyor. Haçlılara karşı savaşıyor!
Yıl 2011 : Siz Haçlı Donanması emrinde oradaki müslümanlara karşısınız!
Denizde donanma gezdirmek pahalı iştir. Çıkarınız varsa başka…Burada saçı bitmemiş yetimin hakkını gönderiyorsun.
Dört fırkateyn, bir denizaltı, bir destek gemisi.
Altı gemi.
Hangi akla dayanarak gönderiyorsunuz? Atatürk Cumhuriyeti'ne böyle bir şey yakışır mı? Buna ihtiyaç bile yoktu. Emperyal güçler, orada müslüman Türkler vardır demek için istediler…
Sayın Başbakanımız Kaddafi’den ödül aldı. Kaddafi’nin demokratik bir kimliği yoktur! Baskıcıdır. Sivil dolu uçağı havaya uçurmuştur. İnsan hakları ödülü verecek en son kişiydi. Gitti, ödül aldı... O gün ödülü alırken mi doğru karar verdi, bu gün çok uluslu güçlere donanma gönderirken mi doğru karar verdi?
Türk halkı ne yapmalı? Çözüm ne?
Üç tip insan grubu var:
Cahiller: Yeterli eğitim öğretim almamışsan cahil olursun! Böyle yurttaşları aydınlatmalı…
Gafiller: Uykudalar, uykuda olanlar…
Hainler: Bunları etkisiz hale getirme…
Durmak yok, uyuyanları uyandırın!
Asla İmamın Ordusu, Kemal’in Ordusu’nu galebe çalamaz! (Yenemez) Kazanan Türkiye Cumhuriyeti olacaktır! Kazanan lâik, damokratik, üniter yapılı Türkiye Cumhuriyeti olacaktır!
Feza Tiryaki, 13 Nisan 2011
Ekleme: Bu yazı çok uzun oldu ama Komutanımız öyle güzel ve aydınlatıcı bir konuşma yapmıştı ki, kısaltamadım. Çok az yerini yazıya geçiremedim, o da tekrar yerleri ve dinlerken kaçırdığım bir iki cümle…
Bu konuşma, insana dinlerken hem bilgi veriyor, hem geleceğimize karşı bir umut…Böyle yüksek ruhlu askerler yetiştiren milletimizle gurur duyuyoruz... Göğsümüz kabarıyor... İstedim ki, komutanımızı dinleyemeyenlere bu duyguları yazıyla olsun ulaştırayım…
