
Üç büyük operatör dakikalarca müşterilerine arama hizmeti sunamadı. Uzun süre sadece internet bazlı mesajlaşma uygulamaları kullanılabildi.
GSM şirketlerinin yöneticileriyle görüşen Ulaştırma Bakanı, aramalar 10 kat arttığı için baz istasyonlarının yoğunluğu karşılayamadığını söyledi.
Ancak bu yoğunluk Türkiye'de ilk defa yaşanmıyor. Hemen her sarsıntıdan sonra depremzedeler birbiriyle haberleşemiyor, enkaz altında kalanlar sesini duyuramıyor.
İletişimdeki kesintiden sorumlu olan operatörlerden Vodafone özel sektöre ait, Turkcell ve Türk Telekom ise Türkiye Varlık Fonu'nun elinde.
Bu şirketlerden Türk Telekom özel bir konuma sahip. Haberleşme tekeli konumundaki şirketin abonelerine hizmet sunamamasında 17 yıllık özelleştirme parantezi ve ardından gelen teslim edildiği AKP-MHP kadrolarının payı büyük.
Özal istedi, Çiller-Yılmaz-Ecevit denedi, Derviş hazırladı, AKP sattı
Türk Telekom'un satışı ilk olarak 1985'te Turgut Özal tarafından dillendirildi. 1995 yılında Tansu Çiller tarafından özelleştirme kapsamına alındı. Mümtaz Soysal ve DSP'li isimlerin yüksek yargıya itirazıyla satış rafa kalktı.
Telekom'un satışı için yeni bir strateji belirlemek ANAP-DSP-DTP koalisyonunda Mesut Yılmaz'a kaldı. Yine olmadı.
Telekom yeniden özelleştirmeye hazır hale 2000'de geldi. DSP-MHP-ANAP koalisyonunun başbakanı Bülent Ecevit olmuştu.
Ancak koalisyon dengeleri nedeniyle, satılacak hisse yüzde 30'a indirilmişti. Yatırımcıların da Doğu Avrupa ülkelerinin telekomünikasyon ihalelerine yönelmesi nedeniyle Türk Telekom cazibesini yitirmişti. Talip olmaması nedeniyle yine satılamadı.
Daha sonra bir deneme de ülke ekonomisini IMF ve Dünya Bankası çizgisiyle bütünleştiren Kemal Derviş yaptı. Bazı bakanların ayak sürümesi koalisyon dışından alınan siyasi destekle aşıldı. Haberleşme için Telekom altyapısını kullanan ordu da direnç gösterdi. Bu direnç Sümerbank'ın cüzi bir bedelle OYAK'a devriyle kırıldı. Derviş özelleştirme önündeki engelleri aşsa da hükümetinin ömrü son noktayı koymaya yetmedi.
20 yıl boyunca onlarca bakan ve hükümetin seferber olduğu satışı yapmak AKP'ye kaldı.
13 yıllık vurgun: 'Fena mı oldu?'
Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi 2005 yılında 6,5 milyar dolara Lübnanlı Hariri ailesi ve Suudi ortaklığındaki Oger Telekom’a satıldı.
Ülkede haberleşmenin belkemiğini oluşturan stratejik şirket, Binali Yıldırım ve Kemal Unakıtan'ın imzalarıyla kamunun elinden çıktı.
Unakıtan'ın “Bu özelleştirmeyle bir sektör serbest piyasa ekonomisine göre işlemeye başladı. Fena mı oldu? Türkiye kazandı” sözleriyle başlayan süreç tam bir vurgun öyküsüne dönüştü.
Türk Telekom kamu kurumuyken 75 bin çalışan istihdam ediyor, 1 milyar 800 milyon dolar vergi ödüyordu. Kurum özelleştikten sonra çalışan sayısı yaklaşık 27 bin kişiye ve ödediği vergi yaklaşık 830 milyon dolara düştü.
Satıldıktan sonra on binlerce çalışan emekliliğe zorlandı, maaşları dondurularak başka kurumlara nakledildi. Taşerona geçmeyen işçilere karşı ağır bir karalama kampanyası yürütüldü. İşçilerin TSK’ye ait kabloları kestiği yalanını atan şirketin yeni yönetimi, işçi haklarına karşı bir savaş açtı. Özelleştirme sürecine işçilerin tepki göstermesini eleştiren dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan da "işçilerin bundan sonra yan gelip yatamayacağını" söyledi.
Özelleştirmeye direnenlerin Yüce Divan'da yargılanmasını isteyenler kimlerdi?
Telekom'un satışına yönelik itirazları medyada canhıraş göğüsleyen iki isim Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve yazarı Fatih Altaylı'ydı.
İkilinin 7 Temmuz 2005'te kaleme aldığı yazılar bu çabanın en öne çıkan örnekleri.
Özkök, karşı çıkanlara hakaretler yağdırıyor, özelleşmenin "devletten maaş alanlar" yüzünden geciktiğini söylüyor, üstü kapalı akademisyenlerin, bürokrat veya yargıçların devletten aldıkları maaşın, banka hortumculuğu gibi yolsuzluk kaynağı olduğunu savunuyordu.
Hedefindeki isim de özelleştirmeyi yüksek yargıya taşıyan Mümtaz Soysal'dı:
"Mümtaz Soysal gibi tipler. Hayatları boyunca ticari hiçbir sorumluluk almamışlar, hep yapılan işleri engellemişler. İyi bir hoca olabilir ama bu zihniyet artık komünist ülkelerde bile kalmadı."
Soysal'ı hedef alan diğer isim Altaylı oldu. Ona göre, özelleştirmeye karşı sürdürdüğü hukuk mücadelesi nedeniyle Soysal ülkeye en az 10 milyar dolar zarar vermişti ve bu nedenle Yüce Divan’da yargılanması gerekiyordu.
Altyapı için altyapıyı sattı, yatırımı yine kamu yaptı
2007 yılında özelleştirmeden sonra yapılan ilk toplu sözleşme görüşmelerinde işçilerin bir talebi de şirketin altyapı yatırımları yapmasıydı.
Dönemin Haber-İş Genel Başkanı Ali Akcan, bu talebi şu sözlerle açıklıyordu:
"Avrupa ve Amerika altyapının tamamı fiberoptikle döşenmişken, Türk Telekom'da sadece 103 bin kilometre fiberoptik kablo hattı var, 35 milyon kilometre bakır kablo hattımız var. Bakır kablo ile yapacağınız iş bu kadar oluyor işte, internet kullanımında zorluklar, bağlantıda kesilmeler yaşanıyor. Böyle sürmesi halinde, zaten yıllardır birçok yerde bakımı yapılmamış hatlar susma noktasına gelecek. Nihayetinde zarar yine bize gelecek."
Fiber altyapının durumu 2013'te bir daha gündeme geldi. Oger, fiber altyapıya kaynak sağlama bahanesiyle şirketin elindeki ve aslında Hazine’ye ait olan 35 milyon kilometrelik bakır kabloları, Danıştay’ın satılamaz kararına rağmen sattı.
Şirketin çöktüğü kamu kaynağının nasıl kullanıldığını anlamak için abonelerinin bugün internet hızına bakmaları yeterli.
Aradan geçen 13 yılda fiber altyapının toplam uzunluğu 103 binden 576 bin kilometreye çıkarılabildi. Haberleşmede hakim hat hâlâ bakır kablolardan oluşuyor.
İnternet ve telefon hatlarındaki bu yavaşlığa rağmen Türkiye hâlâ en pahalı interneti kullanan ülkelerden biri. Üstelik uzun yıllar internetten yararlanabilmek için sabit telefon kullanımı da zorunluydu. Bu da Oger'in elindeki Telekom’un önemli kâr kalemlerinden biriydi.
Oysa özelleştirme ihalesinde Oger'in "hizmetleri en üst kalitede yürütecek yatırımlar yapması" şartı vardı, ancak şirket hiçbir yatırım yapmadı ve Türkiye’nin iletişim altyapısı her geçen gün geriledi.
Türkiye’yi hızlı internete kavuşturmakla sorumlu Telekom yerine, altyapı yatırımlarını devletin yapması kararlaştırıldı. Bunun için eğitimde “Fatih Projesi” planı devreye sokuldu. Projeye göre Milli Eğitim Bakanlığı tüm okulları hızlı internete bağlayacaktı. Devletin yaptığı yatırımla internete bağlanma Oger’in işine yaradı ve tek kuruş harcamadan milyonlarca yeni müşteri kazandı.
Borçsuz aldı, borçla devretti, zararı yine kamu ödedi
Sözleşme sonunda Oger, şebeke ve teçhizatı kullanılabilir halde ve şirketi de borçsuz bir şekilde devlete iade edecekti. Ancak Oger, 13 yılın ardından milyarlarca dolar batık kredi bırakarak Türkiye’yi terk etti.
Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi satıldığı gün kasasında 2 milyar dolar vardı. 2005-2015 arasında Türk Telekom 14 milyar dolar net kâr elde etti. 2016’ya dek 12,6 milyar dolar temettü ödendi. Oger bunun 7 milyar dolarını aldı.
Bu süre diliminde Oger, Türk Telekom’u borçlandırmaya da başladı. Satılırken borcu bulunmayan şirket 11 yılın ardından 3,5 milyar dolar borca girdi. Üstelik bu borçlar dövize bağlı ve değişken faizli haldeydi, yani Türk Lirasının hızlı düşüşü borçları olumsuz anlamda etkiliyordu.
Öte yandan Oger şirketi, özelleştirme parasını da ödemezken sadece 1,4 milyarlık ilk ödemeyi ve sonraki 600 milyonluk iki taksiti ancak 2013 yılında yatırdı. Böylelikle Hariri ailesi 7 milyar temettüyü ve kasadaki 2 milyar lirayı almış oldu ama borcunun yarısını bile ödemedi.
Kamu adına Türk Telekom yönetiminde bulunan kişilerin kurumun içi boşaltılırken nasıl bir tavır aldıkları kamuoyuna açıklanmadı. Bunlardan biri de eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan AKP'li Fuat Oktay’dı.
Oger, özelleştirme bedeli için yurt dışından borç ararken bu çalışma sonuçsuz kaldı, bunun üzerine Türk bankalarına Oger’e 4,75 milyar dolar borç verdirildi.
Oger bu borcu da ödemedi. Türk Telekom’un çoğunluk hissesi 2018 yılında Akbank, Garanti ve İş Bankası'nın başını çektiği bankalara geçti.
Bankaların elindeki 1,4 milyar dolar değerindeki hisseyi 2022'de Türkiye Varlık Fonu aldı.
Yeniden özelleştirilmesi gündemde
Şirket bugün büyük oranda yandaş taşeronları ve medyayı beslemek için kullanılıyor.
Öte yandan bugün Varlık Fonu’nda bulunan Türk Telekom ve benzeri birçok kamu şirketi için satış kartı hâlâ masada tutuluyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bütçe gelirlerini artırmak için yaptırdığı çalışmalar kapsamında bu şirketlerin satışının analiz edildiği biliniyor.
Gelinen noktada Türk Telekom'un yanı sıra Turkcell ve Türksat'ın da ana hisseleri Türkiye Varlık Fonu'nunda. Yani 81 ilde en yaygın altyapıya sahip olan kurumlar iktidarın elinde.
Haberleşmenin yönlendirilmesi, tamamen kesilmesi ya da Türk Telekom örneğinde olduğu gibi geliştirilmemesi özel sektörün ve AKP-MHP'nin inisiyatifinde.