Despotluğa ve sansüre doğru kayan bir Türkiye / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

Despotluğa ve sansüre doğru kayan bir Türkiye / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen Erkan Güçiz » Prş Mar 10, 2016 7:41

8 Mart 2016’da, İngiliz The Guardian gazetesinde, Paul Mason imzasıyla çıkan yazı.

Despotluğa ve sansüre doğru kayan bir Türkiye hâlâ AB’ye katılabilir mi?
Yanıt hayır olmalı


Etnik azınlıklara savaş açmış durumda, toplum polisi büyük gazetelerden birinin merkezini bastı, istihbarat servisinin IŞİD’i silahlandırdığı iddiası var, ordusu Rus savaş uçağını düşürdü ve Türkiye hâlâ Avrupa Birliğine katılmak istiyor. Ülkenin hızlı bir şekilde despot bir rejime doğru kayması da Batı için yaşamsal bir sorun.

Avrupa liderlerinin, Yunanistan'a sığınmacı akınını önler beklentisiyle, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önünde el-pençe duruşları mide bulandırıcı. Mahkeme kararının ardından polis Zaman Gazetesine el koydu, çalışanları gazladı, editörleri işten çıkardı, yeni patronlar hemen birinci sayfaya Erdoğan’ın tebessüm eden bir resmini koydular. Erdoğan’ın hoşuna gidecek şeyler oluyor.

Geniş bir çevrenin Erdoğan’ı desteklediği bir gerçek. İslam’ın, birbiri ardına gelen laik askeri rejimler tarafından onlarca yıl baskı altında tutulduğu muhafazakâr toplumlar için ondan iyisi olamazdı. Türkiye’nin liberal, sosyal ağlarla birbirilerine bağlı devrimci kısmı, gerici, dindar, ataerkil kısmının yaşamına karışmayacaktı, onlar da ötekilerininkine. Kürtler, gerilla savaşını bırakıp, yerine parlamentoda muhalefet yapacaklardı. Erdoğan, demokrasinin açıkça görünen kusurlarının göz ardı edilmesine izin verecek bir yavaşlıkla ülkeyi Avrupa Birliğine katacaktı.

Ama her şey ters gitti, ve aynen Suriye’de Esad rejiminin çöktüğü gibi. Eğitimli gençliğin, bir polis devleti yöneten salaklar tarafından idare edilmeyi kabul etmemeleriydi sebep.

2013’deki Türkiye’nin şehirlerini saran ayaklanmalar, Erdoğan ve onun eski kafalı İslam görüşünün, genç neslin istediği küçük özgürlüklere tahammül edememesiyle başladı. Bunlar, üniversite yerleşkesinde alkol, sansürsüz sosyal medya, Avrupalı gençlerin protesto ettiği konularda olaysız, kavgasız protesto hakkıydı ve Gezi Parkı’nda da bu, bir alışveriş merkezi uğruna yeşil alanın yok edilmesine karşı çıkmaydı.

O günden bu yana, Erdoğan bütün engelleri aştı. Protestolar, ABD yapısı biber gazı kapsüllerini kalabalığın üstüne sıkarak ve bunlara katılan Kürt azınlıkların oturdukları mahalleleri yakıp yıkarak, durduruldu.

Erdoğan kendini cumhurbaşkanı yaptırdı. Ve 2015 Haziran’ında parlamentoda çoğunluğu az bir farkla kaybettiyse de, geçen yıl Kürt yanlısı HDP’nin bir çok yerde parti binalarını yakan bir seçim kampanyasının ardından tekrar çoğunluğu elde etti.

Aynı zamanda Türk ordusu, PKK’yı, üç yıl süren ateşkes halini sona erdirecek şekilde kışkırttı. Orduyu, Güneydoğu’daki Kürt şehirlerinin üstüne salarak oraları, sınırın hemen ötesindeki yanık, harabe halindeki Suriye şehirlerinin kopyasına benzer hale getirdi.

Bütün bunlar, Erdoğan’ın elindeki, henüz açmadığı kozun yanında birer hiç. Çöken ve çökmekte olan Afganistan, Yemen, Irak ve Suriye gibi, Türk demokrasisi çöktükçe Batı daha fazla desteklemek zorunda. Ve özellikle Avrupa Komisyonun, Türkiye bir gün Avrupa Birliğine girecektir şımarıklığını devam ettirmesi, birlikten ayrılmak isteyenlere daha da destek oluyor.

Geçen ay bir Yunan internet sitesine sızdırılan konuşma metinlerinde Erdoğan, Avrupa’yı, para vermedikleri ve acilen AB’ye kabul edilmediği takdirde kontrolsüz sığınmacı akınları ile açıkça tehdit ediyordu. Her ne kadar bazı haber servisleri bunun doğruluğunu kabul etse de, Erdoğan’ın yeni düşmanı Rusya’nın istihbarat servislerinin hazırladığı kara propaganda havası var bu metinlerde. Gerçek veya yapay, acı olan bunların bu günkü durumu yansıtıyor olması. Avrupa, demokrasinin erozyonuna göz yumuyor, insan kaçakçılarıyla ve sivil halka karşı askeri hareketle işbirliği yapmış oluyor.

Bundan sonraki adım sükunetle ve ölçülü olarak atılmalı.

AB ülkeleri halklarının, başta dürüstlük olmak üzere, kendi devletlerini ve Avrupa Komisyonu’nu sorgulama hakları var. Avrupa Komisyonu Kasım ayı raporu iki yüzlülük örneği: bir yandan Türkiye’nin despot bir düzene, sansüre, ve şiddet doğru kaydığını belirtirken diğer yandan ekonomik gelişmelerinden övgüyle bahsediliyor. Bir de düşünün, aynı raportörler Musolini İtalya’sının AB’ye katılım başvurusu için neler diyecekti.

Kritik soru, ırkçı Doğu Avrupalıların sorduğu, 75 milyon Müslüman Avrupa’ya katılabilir mi değil de, AB üyelik şartlarını belirleyen Kopenhag kriterlerini çiğneyen bir ülke hâlâ katılım sürecinde olabilir mi? Yanıt kesin olarak hayır olmalı - ve bu Erdoğan’a anlatıldıktan sonra da, AB, laik demokratik güçlerin iktidara gelmelerini destekleyecek bir program sunmalı ki, katılım görüşmelerinin devam edebilsin. 2015 Temmuz seçimlerinde Yunanlılara, kime oy vermeleri gerektiğini söylemekten kaçınmayan Avrupa Komisyonu’nun, Türkiye’deki baskıcı rejimin yerini alacak olan demokratik partileri desteklemede bir sorunu yoktur herhalde.

Bu, Erdoğan’ı için stratejik bir sorun olacak. Fakat Ege’deki duruma çözüm getirmeyecek. Avrupa, sınır muhafaza, borç ertelenmesi, yardım ve birliktelik konularında Yunanistan’a verdiği taahhüdü ikiye katlamalı.

AB’ye neden ihtiyacımız olduğunu, AB konusunda sallantıda, kararsız İngiltere’ye göstermek isteyenler için daha iyi bir imkân olamazdı. İnsan haklarını çiğneyenlerin kınanması, AB dışında biri tarafından üstü örtülü tehditler alan AB üyesi Yunanistan’a açık destek verilmesi, ve Erdoğan’ın salmak istediği sığınmacı seline karşı merkezi mücadele için bu bir fırsat.

Olacak olanlar, bu pisliği yaratmaya yardımcı olan merkezci politika sınıfı tarafından dehşetle izlenecek. Onları, yüzleşmek istemedikleri seçimle karşı karşıya getirecek: pazar kaygıları yerine demokratik değerler, her şey iyi olacak illüzyonu yerine ahlâki kararlılık.”


Not: kalınlaştırma yazarın değil, çevirenin.


Kaynak
http://www.theguardian.com/commentisfre ... ?CMP=fb_gu
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x