DEVLET ADAMI
‘Hesap uzmanlığı’ bir meslektir ve bu mesleği seçenlerin uzmanlık alanı, girdiler, çıktılar, bilanço ve kar/zarar durumu gibi hesapların muhasebeleștirilmesi değil muhasebeleștirmenin muhakemesini yapmaktır.
Akılyürütücü, yani usavurucu ya da uslamlayıcıdırlar.
Algılamakla yetinmeyenler de denilebilir. Algıladıklarını sorgulayan ve temellendiren insanlardır.
Yargı adamlığı ve bilim adamlığı da böyledir.
‘Devlet adamlığı’ da..
Ancak günümüzde tüm dünyada ‘hesap adamlığı’ adamlıktan çıkmak biçimini almıș bulunmaktadır. Muhasebe muhakemenin yerini almıștır da denilebilir.
Bilgisayar programları ile en yetkin muhasebeleștirme ișlemleri yapılabilir ama muhakeme yapılamaz. Muhakeme için beyni olmak da yetmez, adam olmak gerekir.
Sözgelimi Türkiye’de ‘odundan milletvekili’, ‘kalastan cumhurbașkanı’, ‘ceketten belediye bașkanı’, ‘üçkağıtçıdan bakan’ ve ‘kalpazandan bașbakan’ olunabilir.
O yerlere kimi hesaplar yapılmadan gelinebilir mi?
Bu anlamda, yerleșik ‘hesap adamı’ tanımlaması içine girebilirler.
Ancak kesinlikle ‘devlet adam’ı diye tanımlanamazlar.
‘Hesap uzmanlığı’ ise hesap adamlarının hesaplarının ‘Bağdat’tan dönmesi’ni beklemeden irdelemesini yapabilmeyi gerektirir.
Kemal Kılıçdaroğlu da ‘hesap uzmanlığı’ndan gelmekte ve ‘devlet adamlığı’na doğru yol almaktadır.
Hesaptan anlıyor olması kadar doğal bir șey olamaz. Ancak ‘hesap adamlığı’na takılı kalması halinde ‘devlet adamlığı’ onuruna erișemeyeceği de ortadadır.
Belirli hesaplar üzerinden çok genel müdür, müsteșar, vali, milletvekili, bakan, bașbakan ve cumhurbașkanı olundu bu ülkede.
Ama pek az ‘devlet adamı’ yetiști.
O hesapların belirli bir bölümü de yolda olup, Bağdat’tan dönmek üzeredir.
Kemal Kılıçdaroğlu olsa da olmasa da bu ‘hesaplar’ sorulacaktır ama kendisi bu ișe soyunmuș bulunmaktadır.
‘İnsanın insana kulluğunu yoketmek’, ‘kul hakkı yiyenden hesap sormak’, ‘yalan ve talan düzenini değiștirmek’ ‘halkın iktidarını kurmak’, ‘ikinci bir kurtuluș savașı vermek’ gibi sözler sıradan sözler değildirler.
Bu sözler Türkiye’nin ‘kendi yazgısını kendi eline alması’ demektir.
İçli dıșlı çok karmașık hesaplar, çok ince muhasebe teknikleri ile oya gibi ișlenmiș durumdadır.
Bu hesapların çözümlemesi ise gerçek bir ‘uzaman’lık gerektirmektedir.
Kemal Kılıçdaroğlu bu hesap sormada ‘uzman’ olduğunu kanıtalayabilecek midir acaba?
Yoksa o da ‘belli hesapların adamı’ olmayı mı yeğleyecektir?
Yalın anlatımıyla derin sözler vermektedir Kemal Kılıçdaroğlu.
İçinden geldiği gibi söylediği ise apaçık.
Bilerek söylediği bile söylenebilir.
‘Kellesi de koltukta’ mı acaba?
Devlet adamlığı için ‘gözü koltukta’ olmak yetmez çünkü.
Kelleyi koltuğa alabilecek ‘adam’ olmak gerekir .
Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu nereye kadar gidebilecek?
Devlet’in adamı mı olacak, bir devlet adamı mı olacak?
Habip Hamza Erdem