
* * * * *
Bir cinayet şebekesinin açtığı hendekleri kapatmak polisin işi değildir… Bugüne kadar kaç polis hendekleri kapatırken şehit edildi? Hendeklerin kazıldıkları yerler âdeta tuzağa dönüşüyor… Hendekleri kapatmak zorunda bırakılan polisler, asıl işleri olmadıkları hâlde, dozer, kepçe gibi iş makinelerini kullanırken, evvelce olay mahallini iyi gören uzak noktalardan atışlarla suikast yöntemiyle katlediliyorlar…
Eğer bir devlet, o hendekleri kapatma görevini yerine getirmeyenleri, belediye başkanından başlamak üzere, direnen kim varsa, ‘terör örgütü üyeliği’nden tutuklayamıyorsa, o devlet gerçekten devlet midir?
* * * * *
Bir terör örgütü bir ülkeyi silahlarıyla bastığı günü, her yıl, o ülkenin büyük şehirlerinde kutlayabiliyorsa, askerlerini polislerini katleden canlı bombalar bir ‘halk kahramanı’ ve yeni nesiller için ‘model’ olarak sunulabiliyorsa, buna ânında tepki vermeyen ve hukukunu işletmeyen/işletemeyen devlet, gerçekten devlet midir?
* * * * *
Adalet karşısında diz çökmüş ve “İşbirliğine hazırım” diyen bir terör örgütü liderinden ‘halk önderi’ çıkaranları, terörizmin ortaya çıkış sebeplerini sözde anlamak için suçluları değil, devlet uygulamalarını eleştire eleştire, o devletin abdestini boza boza siyaset yapanları biliyoruz… Meşruiyet gömleği giydirdikleri o teröristlerle şimdi cezaevlerinde aynı kodesleri paylaşmak yerine, milletvekili adaylık kürsülerinde bulunuyorsalar, buna göz yuman devlet, gerçekten devlet midir?
* * * * *
Devletin birçok üniversitesi PKK’nın ‘dağa adam götürme terminali’ne veya ‘terör stajı yapılan kamplar’a, vatansever öğrencilerin zulme uğradıkları, katledildikleri ‘serbest bölgeler’e dönüştürüldü… Buna göz yuman kimi rektörler, dekanlar, odalarında militan saklayan akademik personel, adaletin eline teslim edilmesi gerekirken, melânetleri yanlarına kâr kalırcasına devletten beslenmeye devam ediyorlarsa, o devlet, gerçekten devlet midir?
Ya İstanbul’daki istinalar dışındaki özel üniversiteler? Kim ekranda Taşnak’a rahmet okutacak kadar Ermenicilik yapıp Türk’ü soykırımla suçluyorsa, kim PKK’yı ve hayata geçirmeye çalıştığı mel’un planları PKK’lılardan daha iyi ve sinsice savunabiliyorsa, kim millî devletin problemleri çözemeyeceğini, artık Türkiye’nin tek bir merkezden yönetilemeyeceğini sözde ülkenin iyiliğine pazarlamaya çalışıyorsa, neredeye tamamı İstanbul’daki özel üniversitelerin ‘özel yetiştirilmiş’ hocaları…
Bu toprakların ürettiği ve halkın alın teriyle birikmiş sermayeyle millî devlet ve ülkü düşmanlarını finanse eden korkunç bir çarpıklık… Böyle bir çarpıklığın ekran ve gazeteler yoluyla, zihinlerdeki işgali toplumun kılcal damarlarına kadar yayma çabasına karşı devlet olmanın gereğini yerine getirmeyen devlet, gerçekten devlet midir?
* * * * *
Bunlar ‘demokrasinin gereği’yse eğer, yeryüzünde böyle bir demokrasiyi benimsemiş hangi devlet var başka? Bu coğrafyanın ve bin yıllık tecrübenin kendisine yüklediği büyük sorumluluğa ve uyanık kalma mecburiyetine rağmen, ‘güvenlikçi yaklaşım’ın şeytan taşlama ayinlerine konu edildiği bir dönemden geçtik, geçiyoruz… Dünyada böyle bir tecrübe yaşayıp da kafasını bırakın kuma, neredeyse magma tabakasına kadar gömen bir rejim var mı? Böyle bir rejime sahip olan bir devlet, gerçekten devlet midir?
* * * * *
Türk demek teşkilat demek, devlet demek… Şimdi o devleti arıyor gözler… İhanetlerini ‘demokrasi ve özgürlük’le perdelemeye çalışan katiller ve işbirlikçilerine karşı ‘var kalma’nın şartlarını yerine getiren… Tarifi ve içeriği meçhul ‘özgürlük’lerin kendi güvenliğini kemirmesine izin vermeyen…
Bu topraklar “PKK’nın terör örgütü değildir” diyenlere demokrasi adına açıldığı gün, PKK’nın katlettikleri de ne şehittir, ne de mazlum!.. O zaman onların yaşatmak için can verdikleri yapı da devlet değildir!.. Bu utanç cümlesini hakketmeyen devlet, gereğini yapan devlettir…
Servet AVCI, 18 Ekim 2015
avciservet@hotmail.com