DEVLET ve TOPLUM
Devlet-Ulus konusunda, önde gelen ve henüz önü alınamayan Türk düşünürü Hikmet Gökalp’ın hoş bir deyimi vardır : ‘At değil deve değil’.
Şimdi ‘Devlet’ nedir ‘Ulus’ nedir diye ayrı ayrı sorsak; çoğu kişi ‘at değil deve değil’ diyerek, kendince, bir tanım verecektir.
Hele aymaz politikacının dilinde bir ‘yerli ve millî’ deyimi var ki, evlere şenlik..
‘Millet’ nedir diye sorulsa ‘at değil deve değil’ diyebilir ama beyninde canlandırabileceği tek şey, olsa olsa ‘eşşek’tir.
Çünkü o kendinden başkasını beyninde canlandıramaz.
Aymaz politakcıyı geçip, ‘aymaz akademisyen’e soralım bakalım: ‘Politik toplum/sivil toplum’ ayrımı ne zaman ve ne için yapılmıştır?
Ya da şöyle bir alıntı yapalım isterseniz: “Bir egemen sınıfın ortak çıkarlarını gerçekleştirdiği ‘biçim’ olarak Devlet, bir toplumun belli bir dönemdeki ‘bütün’ünün ortak çıkarlarının gerçekleştirildiği ‘biçim’ olarak düşünülür. Çünkü tüm kurumların ‘politik biçim’ almış olduğu Devlet tarafından beyinlere yerleştirilmiş olur. Böylece, yasaların, asıl temelinden koparılarak özgür iradeye dayandığı yanılsaması (ortaya çıkar).”
Bu paragraf ‘ağır’ gelebilir.
Öyle Alman İdeolojisi, Feuerbach da ne (ki) diyebilirler.
Son tümcemi özellikle böyle yazdım. Ekonomik olsun deyi.
Aymaz akademisyen ‘o da ne?’ diyebilir. ‘Onlar da ne ki’ de..
‘Sivil Toplum’u kimbilir neresinden duymuş, üzerine ‘güzellemeler’ bile döşenmiştir.
Peki 1850’ler ‘Alman İşçi Partisi Programı’ desek ve oradan ‘Güncel Devlet’ ve ‘Güncel Toplum’ ayrımını ele alsak..
Ve yine bir düşünür kalkıp şöyle bir eleştiri yazmış olsa: « Güncel toplum (société actuelle), günümüzdeki tüm gelişmiş (civilisé) ülkelerinde varolan ‘kapitalist toplum’dur.
Az-çok ortaçağ ögelerinden arınmış, ülkesine göre tarihsel evriminin özgüllükleri az-çok aşınmış, az-çok kalkınmış ‘toplum’..
Tersine ‘Güncel Devlet’ ‘sınırlar’ına göre belirlenmektedir.
Alman Devleti İsviçre’den, İngiltere ABD’den böylece ayrılır.
‘Güncel Devlet’ demek ki bir ‘kurgu’ (fiction)dan başka birşey değildir. »
Güzel..
‘Güncel Devlet’ demek ki yüzelli yıl önce bir ‘kurgu’ (fiction) olarak nitelendirilebiliyormuş.
Güncel Fransa’da ise, önümüzdeki Ocak ayında ‘Bir kurgu olarak Ulus’ tartışması yapılacak (*).
Aaa ‘Ulus’ da mı ‘kurgu’ diyenleriniz olabilecektir.
Benim yazılarımı okuyanlar, Fransız ulusunun belki de ‘en yapay ulus’ olduğunu duymuş olabileceklerdir.
Fransızlar ‘en katı ulusalcı’ yani ‘milliyetçi’ ve aynı zamanda ‘en saymaca’ (fictive) ulusturlar.
Almanlar da böyledir, Türkler de..
Yani ‘soy’ başkadır, ‘millet’ başka.
Ne Irakılar ve ne de Suriyeliler, böyle ‘saymaca’ olamadıkları için bugün paramparçadırlar.
‘Ulus’ olamadıkları için yani..
Efendim Devlet Bahçelikgiler’in, saksılıkgiller de denilebilir, ‘milliyetçiliği’ ne olacak peki?
Onlarınki biraz ‘ırkçılık’ biraz da ‘cahillik’ grubuna girer.
Ancak Dr Recepgillerin ‘yerli ve millî’si, tamamen ‘palavra’dır.
Günebakan misali.
Yanar/söner de denilebilir.
Ve ‘saymaca’ değil, ‘yapmacık’tır.
İçtenliksiz..
Şu Türkçemizin güzelliğine bakın siz.
‘Saymaca’ da, hem kurgu ‘fiction’ var ve hem de kendini o ‘ulus’un bir bireyi olarak ‘saymak’ var.
Bunu ‘aymaz politikacı’nın anlaması olanaksızdır.
Aymaz akademisyenin anlaması için ise ‘olanak verilmemiştir’.
1980 sonrası Türk Üniversitelerinden ‘akademisyen’ yetişmemesi için ‘Devlet’ elinden geleni esirgememiştir.
‘Devlet’, ‘politik biçim’ olarak, ‘tüm tuplumun ortak çıkarları’ için vardır denilmiş, öylece ezberletilmiştir.
Yahu bu ‘Güncel Devlet’, ‘tüm toplumun ortak çıkarları’ şöyle dursun, toplumun belli kesimlerinin ‘ortak çıkarları’ için bile çalışmamakta..
Dar bir ‘çevre’nin, ‘oligarşi’nin çıkarları bile sözkonusu değil..
Gelin ‘olgu’lara bakalım o zaman.
‘Olgu’lar, ‘oldu da bitti maşallah’ dedirtiyor mu dedirtmiyor mu?
Şimdi ‘Türkiye’de, Türk Devleti’nin güney sınırlarında bir ‘savaş’ olasılığı var mı yok mu?
Peki ‘Türk halkı’nın hangi ‘ortak çıkarı’ bu ‘savaş’ı ‘zorunlu kılmakta?
‘Mecburiyet’i diyelim.
Efendim ‘İdlip’te bilmem kaçbin ‘terorist’ varmış da, onlar ülkemize gelebilirlermiş.
Ee bre aymaz, o ‘terörist’leri besleyip büyüten de bizim ‘Kutsal Devlet’imiz değil miydi?
Barzaniyi Barzani yapan, ‘emperyalizm miydi yoksa Dr Recep familayası mı?
Bugün Kerkükte can derdine düşmüş Türkmenler, ‘MİT Tırları’yla gönderilen silahlarla mı kendilerini savunmak durumundalar?
‘Fırat Kalkanı’nda topuz yine ‘Türk Halkı’nın başına indi mi inmedi mi?
İşte bu ‘kurmaca’ ve hatta ‘kıytırık Devlet’, Türk halkını ‘olgu’dan olguya, dertten derde, beladan belaya sürüklemktedir.
Çünkü ‘Devlet’ ile ‘Toplum’ arasındaki ‘canalıcı bağ’ kopmuştur.
‘Devlet’ ile ‘Ulus’ arasındaki bağ da denilebilir.
Ve Türkiye’deki ‘Güncel Devlet’, halk, ulus, millet, ‘sivil toplum’ bir yana, ‘belirli bir kesim’in de değil bir tek ‘kişi’ ve onun ‘familyası’nın ‘çıkarı’nı koruyup kollayan bir ‘Devlet’e dönüşmüştür.
Yüce milletimizin elinden bir şey gelmediği ortada, bari Tanrı bu ‘Devlet’e bir zeval verse de ‘Millet’ bir soluk alsa, diyorum.
Bilmem anlatabiliyor muyum?(**)
Habip Hamza Erdem
(*)Hors Pistes- « La nation comme fiction(s) », 19 janvier au 6 février 2018-13ème édition
(**) Iyi anlatamadığımı da çok iyi biliyorum.