Devletin zirvesinde Gül-Erdoğan kapışması mı var?

Genel & Güncel Konular

Devletin zirvesinde Gül-Erdoğan kapışması mı var?

İletigönderen AlpereN » Pzt Kas 17, 2008 20:12

Başbakan ile bazı gazeteciler arasındaki tartışma sertleşiyor. Erdoğan’ı eleştiren gazetecilerin Abdullah Gül’e yakın isimler olması çarpıcı. Ayrıca ekonomide de Gül ve TÜSİAD’ın “IMF ile anlaşın” telkinlerine karşın Erdoğan-TOBB cephesi anlaşmaya yanaşmıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de Başkomutan olan Cumhurbaşkanı yerine sürekli olarak Başbakan’ı ve Hükümeti bilgilendirmesi dikkat çekici.

Türkiye’nin etrafı ateş çemberi ile çevrili gibi. Kafkasya’da daha birkaç ay öncesinde sıcak çatışmaya dönüşen gerginlik halen sürüyor. Kıbrıs’ta Talat-Hıristofyas görüşmelerinde neler verildiği kamuoyundan ısrarla gizleniyor. Irak’ın kuzeyinde yaşayan bir aşiret reisi, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde devlet başkanı gibi karşılanıyor ve kukla devletini ilan etme çalışmalarını yürütüyor. Karadeniz, Ermeni meselesi, Ege gibi daha birçok dış sorun ABD ve AB ile ilişkiler bağlamında devam ederken iç siyasette de Türkiye’nin üniter, ulus-devlet yapısına, laiklik ilkesine aykırı saldırılar da sürüyor. Böyle bir dönemde bir süredir kamuoyunda “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında bir gerginlik mi var” sorusu tartışılıyor. Özellikle Abdullah Gül’e yakınlığıyla bilinen ve Hükümete övgüler dizen bazı gazetecilerin özellikle Başbakan Erdoğan’a yönelik sert eleştirileri dikkat çekiyor.

12 Kasım 2008 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde, Selcan Taşçı bu duruma vurgu yaptı. “Gül Kokulu Muhalefet” başlıklı yazıda “AKP koalisyonu çatırdıyor. ATA uçağından, Cumhurbaşkanlığı uçağına terfi eden liberaller Erdoğan eleştirilerini neden linç düzeyine vardırdı” denilerek şunlar kaydedildi: Gül’e yakın gazetecilerin Başbakan’a salvoları “Fehmi Koru ‘Obama gibi geldiler, Bush’a benzediler’ ifadesini kullanınca Erdoğan ‘Yazıklar olsun!’ dedi. ‘Yuh’ çekebilirdi, ‘Oohaaa’ diyebilirdi, ‘boykot’ edebilir, ‘ceketini çıkarıp kollarını sıvayabilirdi’... Neden ciğerden bir ‘Yazıklar olsun’u tercih etti? Çünkü bu ’gül demetine iliştirilmiş kısa ve öz sitem notu’ydu... Hatta ’veda’! Belli ki Erdoğan ’adrese teslim’ yaptığından emin olmak istedi. ’Kuryelik’ Koru’ya düştü!” Başbakan Erdoğan’a bu ifadeleri kullanan Fehmi Koru’nun Gül ile can dostu olması dikkat çekici. Yine Taşçı’nın verdiği bilgilere göre, Gül, gençlik yıllarından beri Koru’nun hayatında önemli bir yere sahip. 60’lı yıllarda Milli Türk Talebe Birliği’nde, sonra İngiltere’de beraberler. Aynı odayı paylaşacak kadar yakınlar! Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Koru’nun unutulmayacak ifadesi: “Cumhurbaşkanı bizim evden çıktı!” Eğer Koru Erdoğan’ı Bush’a benzetiyorsa ’ev ahalisi’nin bundan haberdar olmaması mümkün değil. Hele Koru’nun ’evden izin almadan’ böyle riskli bir taarruz başlatması çok zor! Peki bu evin reisi kim? Erdoğan’ın ’beraber yürüdük biz bu yollarda’ klibinde başrolü paylaştığı isim! Erdoğan’n kızgınlığı, Koru’nun kulaklarını çekmeyen evin reisine! Erdoğan’ın “koltuğu çok sevdi” diyen Ahmet Altan’a yeni bir ’not’ tutuşturmasının nedeni de aynı!

Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Mehmet Altan, Ahmet Altan gibi isimlerin Hükümete övgü dönemini bırakıp, birden bire hücuma geçmesi de ayrı bir gösterge gibi. Özellikle Başbakan’ın “Hasan Ağabey” dediği Hasan Cemal’in Erdoğan’a karşı kalemini giderek sertleştirdiği görülüyor. Fethullahçılar da Erdoğan karşıtı Fethullah Gülen cemaatine yakın isimlerin de Başbakan’a eleştirileri dikkat çekiyor. Taraf Gazetesi’nde yazan Emre Uslu-Önder Aytaç ikilisi, 8 Kasım 2008’de çok sert ifadelerin yer aldığı bir yazı kaleme aldı. Fethullah Gülen’e yakın olarak bilinen ikilinin “Ulusalcılara Washington’dan kötü AKP’nin Ankara’sından iyi haberler” başlıklı yazısında Başbakan’a yönelik şu ifadeler yer alıyor: “Başbakanın içinden çıktığı toplumu ve geçmişte nelerle nasıl mücadele ettiğini hiç bilmeyen bir kişi, yalnızca Erdoğan’ın son iki haftada yaptığı konuşmaları ve tonlamalarına bakarak, onun hakkında bir hükme varsaydı acaba ne düşünürdü? En hafif değimiyle; “iflah olmaz bir Kürt düşmanı” demezdi değil mi? Sanırız Erdoğan’ın bu çizgiye gelmesi Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatma(ma) kararı çerçevesinde hazırlanan bir proje kapsamında oldu. O kararı çıkarttırmak için farlı çevrelerle görüşmeler yapanlar, sonuçta mahkemedeki askerî üyenin oyu ile AKP’yi “kurtaranlar”, Erdoğan’ı bu kurgulanan çizgiye çekmeyi önceden planladılar mı ne?” Gül-TÜSİAD cephesinin karşısında Erdoğan-TOBB cephesi Bu eleştirilerin dışında temel bazı politikalarda da ayrışmalar dikkat çekiyor. Son ekonomik gelişmelerin ardından da Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan arasında bir karşıtlık dikkatlerden kaçmadı. Küresel ekonomik krizin ardından TÜSİAD’ın “IMF ile anlaşın” yönündeki çıkışına Başbakan Erdoğan ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu sert çıkmış ve IMF ile yapılacak bir anlaşmaya karşı olduklarını dile getirmişlerdi. Başbakan Erdoğan, IMF’nin ‘yatırımları durdur, büyümeyi düşür, bütçeni indir’ demesi halinde böyle bir anlaşmaya ‘evet’ demeyeceklerinin altını çizmiş, Hisarcıklıoğlu da Ekim ayında Trabzon’da yaptığı konuşmada TÜSİAD’a gönderme yaparak “Biz de borç almaktan, emir almaktan bu ülkeyi kurtarmalıyız” demişti. Buna karşın TÜSİAD cephesi ısrarla IMF ile yeni bir anlaşma yapılmasını istiyor. TÜSİAD’a destek ise Çankaya Köşkünden geldi.

4 Kasım Salı günü İstanbul’da Türkiye Bankalar Birliği’ni ziyaret eden Cumhurbaşkanı Gül, IMF ile anlaşmanın politik olarak sakıncası olmayacağını, bunu daha önce yaşadıklarını kaydetmişti. Gül'ün bankacılara, kriz yaşanırken hükümetin yerel seçimi düşünmemesi gerektiğini belirtmesi de TÜSİAD ve bankacılarda memnuniyet yarattı. IMF ile anlaşmanın politik olarak sakıncası olmayacağını, bunu daha önce yaşadıklarını kaydeden Gül'ün, kriz yaşanırken hükümetin yerel seçimi düşünmemesi gerektiğini belirtmesi bankacılardan tarafından memnuniyetle karşılandı. Gül'ün, aynı söylemini devam ettirerek, "Hükümetler için asıl olan genel seçimlerde aldığı sonuçlardır" dediği ve yerel seçimlerin alınacak önlemlerin bu arada IMF ile anlaşmayı da engellememesi gerektiği görüşünde olduğu belirtildi. Cumhurbaşkanı Gül böylesine bir dönemde kısa vadeli düşünülemeyeceğini, ekonomik istikrarın her şeyden önce gelmesi gerektiğini ve orta vadeli ülke çıkarlarını düşünerek hareket etmek gerektiğini de söylediği ifade edildi. TSK ile ilişkiler Terör olaylarının artışının ardından askerle hükümet arasındaki yoğun bilgi paylaşımının Çankaya Köşkü ile yaşanmaması da dikkat çekici. Asker, Başkomutan sıfatını taşıyan Abdullah Gül yerine ağırlıklı olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerine bilgi veriyor. Önce Bakanlar Kurulu’na bu konu ile ilgili bilgi verilirken, Genelkurmay Başkanlığı Kasım ayı başında da Başbakan ve bazı bakanlara, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadele kapsamında mücadele eden Mehmetçiklerle ilgili bir bilgilendirme gezisi düzenledi. Uzmanlar: Küresel sermaye ile ulus-devlet kavgası Stratejist ve eski istihbaratçı Mahir Kaynak, bu süreci küresel sermaye ile ulus-devletler arasındaki kavga olarak yorumluyor.

Kaynak, Ulus’a yaptığı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu: “Her zaman vurguluyorum. Abdullah Gül Türkiye’de küresel sermayenin temsilcisi. Erdoğan’a yönelik eleştirilerin arkasında da küresel sermaye bulunuyor. Bakıyoruz bu mücadelede saflaşma var. Abdullah Gül ve onun düşüncesinde olanlar AB sürecinin yılmaz savunucusu. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri’ni neredeyse tasfiye etmeyi savunuyorlar. IMF konusunda da öyle düşünüyorlar. Ancak Başbakan son dönemlerde AB sürecini önemsemiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’yle beraber hareket ediyorlar. Sürekli temas halindeler. Bu gelişmeleri iyi okumak gerekiyor.” Eski siyasetçi ve Anka Kuşu Platformu yetkilisi Avukat Dursun Yassıkaya da, son ekonomik krizle birlikte dünyada sermayenin devletlere yönelik tahakkümünün sona erdiğini kaydederek Başbakan’ın son çizgisinin makul çizgiye yakın olarak yorumladı.

Ancak uzmanlar, Başbakan’ın BOP eşbaşkanlığı gibi bir misyonu ısrarla savunması, Kuzey Irak ve Kıbrıs politikalarında halen Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin aleyhinde adımlar atmasının handikap olduğunu belirtiyor.


Ceyhun BOZKURT


kaynak
Kullanıcı küçük betizi
AlpereN
Üye
Üye
 
İletiler: 628
Kayıt: Pzr Nis 22, 2007 22:57

İletigönderen maydonos » Pzt Kas 17, 2008 21:19

sonuc degismez ya kel hasan ya da hasan kel.birisi ab ci digeri abd ci =akpli hepsi ne muhalefeti.yalnizca baslik okuyan bir topluluk oldugumuzu unutmamak ve sonuclari baslik olarak yazmakta yarar goruyorum.onlar kapisiyormu yoksa oynasiyor mu?bu bir kapismalar silsilesidir gidiyor.millette bununla oyalaniyor yazik.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x