Dil mi? Din mi? Ne Kurumu?
Bilmeyen yok, ülkemiz büyük tehlikede. Tehlikeyi yüzlerce örnekten birini vererek anımsatmak isterim.
Bakınız, Atatürk’ün armağanı en büyük kültür kurumumuz Türk Dil Kurumu’nun son durumuna. 24 Ocak’ta Uğur Mumcu’nun öldürülüşünün yıldönümünde Ali Emirî Efendi’yi anacaklar. Şaka gibi ama gerçek! Bu Efendi’nin, kurumun başlığına konulan resmine üşenmeyin açıp bakın. Geçen yıl da anmışlardı aynı kişiyi. Atatürk’ün bu kurumunda, Türk Dili ile bir sahafta bulduğu Türk Dil Bilgini Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügat-it- Türk eserini, ilk Türkçe sözlüğü (Türkçe –Arapça) bir rastlantı olarak bulup satın alması dışında pek bir ilgisi olmayan birinin yaşamı anılıyor, duyuru sayfasından adı, bu etkinlik, hiç çıkarılmadan, bütün yıl gösteriliyor… Bulduğu el yazması kitabı hemşehrisi (Diyarbakır) Ziya Gökalp’e göstermemesi ile de ünlü bu kişi. Şu sözlerle tanıtılıyor: “Dinî ilimlerde kariyer sahibi, İslâmiyeti yaşamaktaki hassasiyeti ile tanınan…” Tezkire yazarıymış. “Tezkir” hatırlatma demek. Biyografi (özyaşam öyküsü) yazılarına da deniyor. Her şeyde eskiye dönülüyor ya sözcüklerimiz de böyle eskidi bunların döneminde. Bilgiağında (internet) sayfalarında duyurmuşlar. 23 Ocak ölümünün 90’ıncı yılıymış. Konu “Dersaadet” (İstanbul) sohbetleriymiş… Bir özelliği de cenazesinde (1924) son halifenin bulunması. Bu ayrıntıyı bu zihniyet büyük bir şey sanıyor, kendi zihniyetleri adına övünç sayıyorlar.
Anma programı ara-ikrama ayrılan on beş dakikalık süreyi atarsanız iki saat on beş dakika. Amaç, iş başında görsünler! Anma önce kabir başında yapılıyor. Yazmışlar: “Kabir başında hatim duası.” Şaşkınlıktan küçük dilinizi yutmayın, öyle. Bunun Türk Dili ile ne ilgisi olduğunu siz bulun! Hayallerindeki devleti kafalarında kurup, böyle kıyıda köşede deniyorlar.
Türk Dil Kurumu işi gücü bırakmış dinsel törenlerle uğraşıyor.
Sezai Karakoç adına özel sayı çıkarmışlar. Her şaire böyle özel sayı var mı bilemem ama bu şairin şu özelliği dikkat çekiyor: 1997 yılında bu kişinin kurduğu Yüce Diriliş Partisinin tanıtımında partinin ideolojisi bölümüne, “Ümmetçilik, İslamcılık” yazılı. Dergilerinin Ocak sayısında da Haydar Ergülen söyleşisi tanıtılıyor. Altı haberli ana sayfada. Neden? Nedensiz bir iş yapılmadığına göre burada da bir iş vardır…
Önceki yıl da yapılmıştı, ilgilenenler bilirler, “Ahterî ve Dönemi Sempozyumu.” En son yine geçen Kasım’da yapılmış. Üç gün sürmüş (7- 9 Kasım). Duyurusu hep “Türk Dil Kurumu” tanıtım başlığında indirilmeden duruyor.
Dumlupınar Üniversitesi Evliya Çelebi Yerleşkesi’nde. İlk oturumda sunulan bir bildirinin adı: “Dinler ve İnançlarla İlgili Bir Değerlendirme.”
Ahterî Kimdir? Yazmışlar: “Çok yönlü bir İslâm âlimi.”
Başta duyurduğum Ali Emirî Efendi nerede anılacak? Fatih’teki “Millet Yazma Eserler Kütüphanesi” düzenlemiş bu etkinliği. Buradaki “millet” sözünü “ulus” anlamında sanmayın. Millet, Osmanlıca’da din – mezhep demek. Fatih Belediyesi işte tanıtmış burayı: “Bilim yuvası”. Yazma eserler ne demek, neyle yazmışlar? Eski yazı ile. Arap harfleriyle yazılan “Eski Türkçe.” Böyle değilse doğrudan “Arapça.” Akılları fikirleri nerede... Atatürk’ün kurumu ne hallerde… Dil ile dini karıştırmışlar! Dinle, din bilginleriyle, Arapçayla, eski yazı ile aklı bozmuşlar!
Karşı devrim boş durmuyor. Ahtapot gibi bütün kollarıyla çalışıyorlar.
Biz de boş durmayalım…
Feza Tiryaki, 23 Ocak 2014