Dilsizin Dilinden Anası Anlar

Dilsizin Dilinden Anası Anlar

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr Şub 26, 2012 22:40

Dilsizin Dilinden Anası Anlar


Bir olay karşısında, bundan daha başka düşünülemez dediğiniz oldu mu hiç?

Akıl, mantık bunu gerektirir, herkes de böyle düşünecektir , boşuna üzülüyorum, millet aptal değil ya, anlar, bir biz mi akıllıyız sanki, dediğiniz konular oldu mu?

Sonunda, bu kadar ortada, bu kadar açık seçik gözönünde olan bir konunun hiç mi hiç anlaşılmadığına tanıklık ettiniz mi?

Ya da anlaşıldığı halde, insanların robot gibi davrandıklarını, kendilerine emredileni tıpış tıpış gidip yaptıklarını gördünüz mü?

*

Aklın baştan çıkıp gittiği, düşünme yetisinin köreldiği, gözün karardığı, körleştiği bir dönemdeyiz.

Bizim çocukluğumuzda annemiz, bir göz işaretiyle bize her şeyi anlatırdı. Konuşmasına, sesli uyarmasına gerek yoktu. Bir bakışından, göz işaretinden şıp diye durumu anlardık.

Bizden ne yapmamız isteniyor, karşımızdaki dost mu düşman mı, neler oluyor, söze bile gerek duyulmadan bizlere ulaştırılırdı. Yapıp yapmama bize kalmıştı ama en azından olan bitenden haberli olur, anlardık anlatılmak istenileni.

Şimdi davulllar çalınıyor, tellâllar bağırtılıyor, cümle âlem biliyor, Sağır Sultan bile duyuyor, biz toplum olarak bilmezden görmezden gelebiliyoruz. Aptalı oynuyoruz aptalı…

Ta 2007 ‘de Türk’ün Diriliş Destanı Ergenekon’u terör örgütüne ad olarak takarken bunlar , bazı basın yayın ta o zaman söyledi:

Bu oyun, Yugoslayya’da da oynandı. Bilinen bir oyundur. Ülkenin aydınları, toplumda etkili olan isimler, toplumu uyaracak konumda olanlar ve Türk Ordusu hedefe alınacak. Susturulacak, yok edilecekler.

Aynısı oldu.

Ortalığa BOP haritaları döküldü. İlk gördüğümüzde aklımız başımızdan gitti. Sandık ki bu haritaları çıkaranlara devletimiz posta koyacak, tükürdüklerini yalatacak, ağızlarının payını da verecek.

Tam tersine, “Ben bu düzenin, bu ihanetin eşbaşkanıyım,” dendi. Kendilerini pek uyanık ve akıllı sayanlar sanki bir gizli sözü yakalamışlar gibi aylarca, yıllarca bu itirafın sesli ve görüntülü yayınını yayınlayıp durdular. Bu resmi bilerek çektirenler ve bu eşbaşkanlıkla övünenlerin ekmeğine yağ sürdüler aslında. Bundan övünç duydu yandaşlar. Halk bu eşbaşkanlığı anladı mı? Karşı çıktı mı? Haritalara tavır koydu mu? Tepkisini oylarıyla gösterdi mi?

Tam tersi oldu.

“Devlet malı deniz, yemeyen domuz.” dediler. İktidara geldiklerinden beri devlet yağmalanıyor. Türedi zenginler ortalıkta fink atıyor. Hepsinin gözü ticarette, ihalede, iş bitirmede… malda mülkte, almada, yemede içmede, tıkınmada, semirmede…

Yardım adı altında toplanan paraları iç edenlere soru soran var mı?

Bunların en ünlülerinden birisi olan Jet takma adlısı yeniden ortalara fırladı da kulağına yapışan oldu mu? Kamer Genç elinde deniz feneriyle neden geziyor?

Bu sözü, neden atasözü diye, bilir bir toplum? Devletin malını aşırmayana aptal denir mi? Devletin malını yiyenlere sessiz kalınır mı? Yasa işlemez mi onlara, hesap sorulmaz mı?

Sorulmadı.


Ülkenin muhalefet partisi yok. Bunun nedenlerini, bu partilerin sesinin nasıl kısıldığını, neden toplumu arkalarına alamadıklarını yazmayanın hatırı kaldı.

Deniz Baykal’ın suçları biliniyor. Siirt seçimlerini unutan olmamıştır kanımca. Yerine devşirilen, televizyonlarda Hacivat Karagöz kurgulaması gibi al gülüm ver gülümlü, danışıklı dövüşlü, yolsuzlukları önlermiş, tam da halkın aradığı adammış gibi milletin beyni işlenerek, çeşitli şaklabanlıklar yapılarak başa getiriliveren kişi. Ne bölücülere dur diyor, ne laikliği savunuyor, ne halka olan biteni dosdoğru anlatıyor, tehlikeleri gösteriyor. Hâlâ sırtta, hâlâ yerine yeni bir ad söylenemiyor. Hafta sonu, yeni ve sonu belli bir oyunla perdeyi kapatacaklar. Ben bu gidişe dur dedirteceğim, bu parti halkın partisidir diye ortaya çıkıldı mı?

Çıkılmadı.

Halk Fenerbahçe taraftarının yaptığı gibi CHP’ye baskı yapıyor mu? Kapısının önünde toplanıyor mu? Yanlışları bağırıyor mu? Sahip çıkıyor mu partisine, Atatürk’ün altıokuna?

Bizim içimize sızan sızana. Örümceğin ağları her yanı sarıyor.

CHP’nin Kurultayında, “Anadolu Ateşi” adlı, eski adı İngilizce yazılan ve söylenen “Sultanların dansı” olarak bilinen, yurtdışında gösteri yapma, para kazanmaya yönelik kurdurulan, kurucusunun kimliği, siyasi amacı belli olan, bir yozlaştırılmış halk dansının burada işi ne? Halk oyunlarımıza, halk oyunu ekiplerine kıran mı girdi? Halk oyunlarımızı bozan, ruhsuzlaştıran, müziğini, dansını kendi akıllarına göre değiştiren, oyunları modernize etme adına ruhundan uzaklaştıran, kızların oğlanların göbeğini, orasını burasını açarak, onları geleneksel tarzdan çok uzak, palyaçolar gibi giydirip oynatan böyle bir grubun burada işi nedir? Bu iş neyin nesidir? Bunun neresi Anadolu’nun ateşidir? Neresi bizdendir? Böyle bir ekip CHP Kurultayı’nda ne arar?

Bu yeni CHP’ye de akıl veren verene. Ahmet Hakan, yazısında AKP örneğini vermiş. İkiye bölünen Necmettin Erbakan partisinin AKP adıyla büyüyüp, öbürünün adını silmesini örnek olarak göstermiş. Bu iki örneğin birbiriyle ne ilgisi var. Biri elma, biri armut. Biri CHP, diğeri AKP. İkisi toplanır mı? AKP’nin nasıl yaratıldığını, bu işte rol oynayan dış güçleri, dış desteği bilmeyen kaldı mı ki hâlâ kafalar ütüleniyor? Tarafsızmış gibi görünülüp ulusal çıkarlarımızı gözeten anlayışa, ulusalcı anlayışa, CHP’nin olmazsa olmazı altı oklu CHP anlayışına göndermeler yapılıyor.

Ahmet Altan’dan medet umuluyor, medet. Son yazısında karşı çıkmışmış başbakana. AKP’lileri çıldırtacak yazıymış son yazısı. Bu başlığı kendine ulusalcı diyen bir bilgiağı gazetesinde görünce merak edip okuyorsun. Yoksa kırk yıl geçse bir Altan kardeşler yazısını merak edip okumam. Ne yazdıklarını ve yazacaklarını bilirim çünkü.

Yazıyı okuyunca görüyorum ki, bu yazı da tipik bir Taraf yazısı. Atatürk’e dokunmayı marifet sayan, hem de çarpıtarak sözlerini yazan bir yazı. İktidarı eleştirir görünerek ulusalcı görüşe aklı sıra bindiriyor. Oluyor yazının adı da, “Erdoğan’ı kızdıracak akıl çıkışı!”

Yazının başlangıcında yapılan ihanet görülmüyor mu? Atatürk böyle bir şey dedi mi?

“Mustafa Kemal, “ne sosyalistiz, ne kapitalistiz” diye başlayıp, işin içinden çıkamayınca da lafı “biz bize benzeriz” diye bitirmişti.”

Yapılan başlangıç bu yazının gerisinden ne gelecek belli etmiyor mu? Mustafa Kemal’e uzatılan dile bakın! Fırın küreği kadar! Biz anlama özürlü mü olduk yoksa?

Yine aynı gazetede bir başlık. Yılmaz Özdil’in resmini kullanmışlar. Sanki bu yazı Yılmaz Özdil’denmiş gibi kafa karıştırılıyor:

“Can Bonomo’dan Yılmaz Özdil’e telefon!”

Peşinden artık ne olduğu, ne için seçildiği, ne mesajlar verdiği, müziğinin ve hareketlerinin anlamı yağ gibi suyun üstüne çıkan Bonomo’yla ilgili bir yazıyı bir kez daha bize okutturuyorlar. Başlıkta Yılmaz Özdil resmi. Hayırdır deyip okuyorsun. Başlıktaki resimle içeriğin hiç ilgisi yok. Bir muhabir Bonomo’yu yıkayıp yağlamış. Beynimizle oynamış. Beğeneceksin arkadaş deniyor, beğeneceksin! Senin bir kültürün, dilin falan yok. Bunlar, asıl senin rengin, onları sula, besle, büyüt. Gerisini boş ver.

Bir yazıda da ünlülere sormuşlar. Fikirleri herkesçe bilinen iki ünlü kadın bu Bonomo’yu anlatmış:

“Sezen Aksu: “Can Bonomo’yu çok özel, çok yetenekli, çok sevimli buluyorum. Kendi müziğini yapan değerli bir çocuk. Müziğini de çok beğendim.”
Çok özel bulma ne demek ki?

İkinci sordukları ünlü, Gülben Ergen: “Dili, dini ve rengi ile beğeniyorum onu.”

“Can çok başarılı ve enerjik biri. Onu sevmemin bazı özel nedenleri de var. Bir kere henüz meşhur olmadan Eurovision’a katılıyor. Dili, dini ve rengi ile Can’ı çok beğeniyorum.” demiş.


Dili? İngilizceyi mi, yoksa İbraniceyi mi demek istiyor? Hangisiyse beğenmiş işte canım. Sorulur mu? Ne fark eder? Türkçeyi mi beğenecekti?

Dini? Rengi ne peki? Ne rengi varmış bunun? Dinini, rengini de hepsini, TRT’ci, TRT programcısı Gülben Ergen beğeniyor. Bazı özel nedenleri varmış. Sizde beğenin!

Bunlar yazılıp söylendiğine göre, kuzu kuzu da dinlediğinize göre size soru sorma düşmez.

Avrupalı parlamentere Meclis Başkanı konuşmuş:

“Çiçek, yeni anayasada güvenlik-özgürlük dengesi ile birey-devlet ilişkileri alanında önemli değişiklikler yapılacağını da vurguladı.” diye yazmışlar gazetelerinde.

Güvenlik- özgürlük ve birey- devlet ilişkileri alanında önemli değişiklikler yapılacakmış. Bu nedir demeyin? Sanki bilmiyor musunuz?

Kendi elimizle, kendi devletimize, Atatürk ve silah arkadaşlarının kanla, irfanla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne, kendi egemenliğimize, birlik ve bütünlüğümüze darbe vurulacağını, yeni Anayasa yeni Anayasa diye aslında bunun denildiğini, Türk Milleti’nden, adından ve dilinden vazgeçmesinin istendiğini duymadınız mıydı yoksa?


Yandaşlara, karındaşlara ne lâf ne söz geçer artık, çok geç.

Hiç olmazsa, sesi çıkmayan dilsizlere gidelim, herkes bir kişiye anlatsın, onların anlayacağı dille. Başka dilliler, başka dinliler, başka renkliler dilleriyle bizim dilimizi tutmadan, bizi de efsunlamadan, dilimiz, elimiz, aklımız tutulmadan, anamızın gözüne bakalım. Bakalım ne diyor? Vatanananın gözüyle göz göze gelelim. Dilsizin dilinden anası anlarmış.

*
Yarın Pazar.
Yarınki Hocalı soykırımını ( 26 Şubat 1992) anma buluşmasına Suriye’yi de katmaya , toplanmanın anlamını bozmaya kalkacaklar varmış. Günlerdir duyuruluyor. Umarız bunlara fırsat verilmez. Hepimiz Türküz diye bağıran bir topluluk orada buluşur…

*

Ağzında kaptığı bir kemikle giderken, köpeğin yolu göl kıyısından geçer. Suda aksini görür. Bakar ki suda bir köpek, ağzında da bir kocaman kemik. Ağzımdaki yetmez, şunu da alayım diye sudaki köpeğin hayaline atlar. Ağzını açıp hayal kemiği yakalamak ister.

Sonunda ne ağzında kemik kalır, ne de hayal ettiğini yakalar.

Suda boğulup gider…

Feza TİRYAKİ, 25 Şubat 2012
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x