Dinin kaynağı "vahiy"dir. Yani Allahtan gelen bilgi. Bilimin kaynağı "araştırma, gözlem ve deneylemeye dayalı" akıl bilgisidir. Felsefe, bilim bilgilerinin değerlendirilmesi yoluyla aklın ürettiği bilgilerdir. Din, bilim ve felsefe bilgileri arasındaki bu kaynak ayrımını bilip buna saygı duyulduğu sürece çatışma olmaz. Din bilgilerini bilimle sorgulamak olmaz. Çünkü bilim o alanla uğraşmaz. Bilim bilgilerini dinle sorgulamak olmaz. Çünkü dinin konusu değildir. Felsefi görüşlere ne din ile ne bilimlik bilgilerle sınır getirmek olmaz. Sınır getirirseniz bilimler gelişmez.
Bu "olmaz, olmaz, olmaz" dediklerim "olmamalı" anlamındadır. Tarihte olmuştur. Ve, olan toplumlara da "olanlar olmuştur". Ortaçağlar Avrupası din adına ve filozofların görüşleri uğruna bilimin ve bilim adamlarının karanlığa ve karanlıkçılığa ezdirildiği dönemlerdir. Avrupa, Engizisyon Hıristiyanlığının etkisinden kurtulduğu ölçüde bilimler de gelişmiş ve aydınlanma oluşmuştur.
Ortaçağ Avrupasını karanlıktan kurtarıp aydınlanma çağına ulaşmasını sağlayan "Farabi, İbni Sina, İbni Rüşt, Biruni, Elcezeri, Harezmi, Cabir bin Hayyam" gibi bilgin-filozofların temsil ettiği İslam uygarlığıdır. İslam uygarlığını "bilim üretme gücünün" duraklamaya başlaması ise bu filozofları "tekfir" ile başlamıştır.
Nizamiye medreselerinin ilk rektörü Büyük Gazali, üretilen bilim ürünlerinin yaygınlaşmasını sağlayacak üniversite sistemini kurarken; felsefeyi aşağılamasının nelere yol açacağını nasıl bilebilirdi. Halbuki kendisi de filozofların düşüncelerini eleştirebilecek ölçüde de felsefeyle uğraşmış bir âlimdi. Ama yolundan gidenler o zahmetlere pek de katlanmadan, felsefeyi dinsizlik gibi gördüler. Bilimleri de "faydalı, faydasız" diye ikiye ayırınca zamanla ölçü büsbütün kaçtı.
Anadoluda Birgivi, "Astronomi sadece namaz vakitlerini tayin edecek kadar bilinmelidir" derken, izbasarları Kadızadeliler, akıl bilimlerini bidat ve günah sayacak kadar işi ileri götürdüler. Olanlar oldu, ama olanlardan ders alınmalı değil mi?
Ders almak ne demektir?
Din ve felsefe, bilimlerin önünü açmalıdır ve açabilir. Ama önünü kesmemelidir. Kuran-ı Kerimin 750 ayetinin insanlara bilimi ve araştırmayı emrettiğini çok çok söylemek müminleri bilime-araştırmaya yönlendirmez mi? Geçmişte yönlendirmiştir.
Şimdi niye olmasın?
Felsefenin temel görevlerinden biri bilimlere öncülük etmek değil midir? Bilim adamları felsefe bilgilerine bu gözle bakmalı değil midir? Bilimin ürettiklerinden vahiy bilgilerini daha doğru anlamakta yararlanamaz mıyız?
Darwinin görüşleri bilimlik bilgilerden yola çıkılarak oluşturulmuş felsefi görüşlerdir. Ne önünü keselim, ne de din yerine koyup dokunulmazlaştıralım. Ne yapalım? Her alanın bilgilerini birbirini destekleyecek biçimde kullanalım. Ama birbiriyle çatıştırmayalım. Ve o bilgileri silah yapıp birbirimize vurmayalım. İşte benim asıl anlatmak istediklerim bunlar...
kaynak