Din ve dindarlık

Genel & Güncel Konular

Din ve dindarlık

İletigönderen zaman » Çrş Şub 27, 2008 20:50

Din ve Dindarlık

Din, bir dogmalar bütünüdür. İnsanın, çaresiz kaldığı durumlarda kendine benzemeyen, kendinden olmayan doğaüstü bir varlığa sığınma gereksiniminden doğmuştur. Dogma olan her düşüncenin, her sözün belirleyici temel özelliği 'değiştirilemez' olmasıdır. Örneğin, İslamın temel kaynağı olan Kuran'ın tek sözcüğü, tek noktası, tek virgülü bile değiştirilemez. İnanç sahipleri Kuran'da yazılan her şeyi tartışmasız kabul etmekle, Kuran'da bildirilen her şeye inanmakla, Kuran'da verilen buyruklara sorgulamaksızın itaat etmekle yükümlüdürler.

Dinde 'pazarlık' yoktur; kişi, ' din' i kendi kafasınca yorumlayamaz. Kuran'da yazılanların gerçekliğinden kuşku duymak, İslamı reforme etmeye (dönüştürmeye) kalkışmak büyük bir günahtır. Salt, 'Elhamdüllah Müslümanım' demenin Allah katında geçerliliği yoktur; kişinin Müslüman olup olmadığını İslama olan mutlak inancı ve bu inancı doğrultusundaki davranışları belirler. Eğer Kuran'da kadının örtünmesi emredilmişse Müslüman kadın örtünmek zorundadır. Eğer Kuran'da alkollü içki içmek yasaklanmışsa Müslüman, alkollü içki içmeyecektir. Eğer Kuran'da domuz eti yemek haram sayılmışsa, Müslüman domuz eti yemeyecektir.

Sözgelimi, bir kadın çıkıp da 'çağdaşlık' adına 'Ben örtünmem, istersem bikini de giyerim, içki de içerim, sırasında domuz salamı da yerim' dedikten sonra gene de Müslümanlık iddiasındaysa, bunun ilahi katta hiçbir değeri olamaz.

Kuran, belli kurallar çerçevesinde erkeğe, eşini döverek cezalandırmak hakkı tanımıştır. Dolayısıyla Müslüman erkek belirlenen kurallara uygun bir biçimde eşini döverken, bunu engellemeye çalışmak Allah'ın tanıdığı bir hakkı engellemek olmanın yanı sıra günahtır da. İnsan hakkının, Allah'ın kullarına tanıdığı hakların karşısında hiçbir değeri yoktur. İnsanın hakkı, Allah'ın hakkıyla eşit tutulamaz.

Kısacası, eğer Kuran, İslamın tartışılamaz, değiştirilemez, dönüştürülemez temel kaynağı ise her Müslüman Kuran'ın emirlerine harfiyen uymak zorundadır; aksi halde o kişinin Müslümanlığı kuşku götürür. Dinsel inanç bir bütündür, mutlaktır, dolayısıyla 'yarım inançlılık' , 'çeyrek inançlılık' , 'kendince inançlılık' diye bir şey yoktur, olamaz. Din, buna izin vermez!

Yeri geldiğinde Türkiye'deki Müslümanların genel nüfusa oranı yüzde 99 olarak ifade edilmektedir. 'Hepimiz Müslümanız' söylemi toplumun büyük çoğunluğunda kabul gören bir söylemdir. Ne var ki bu söylem gerçeği yansıtmamaktadır, kesinlikle doğru değildir. Eğer bir Müslümanın dinsel kimliğini, onun Kuran'ın buyruklarına uyup uymadığı belirliyorsa, İslamı mutlak ve bir bütün olarak kabul eden bir müminle alkollü içki içmekte, tesettüre uymamakta, Kuran'ın buyruklarını sorgulamakta bir beis görmeyen, fakat yine de Müslümanlık iddiasında olan insanların imanları karşılaştırılabilir mi?

Kabul edelim, Türkiye bu yanıyla bir 'yarım inançlılar' , 'çeyrek inançlılar' , 'kendince inançlılar' ülkesidir. Özünde Kuran hükümlerince Müslüman olmayan milyonlarca insan, ancak sosyologların, psikologların uğraş alanlarına giren nedenlerden ötürü kendilerini 'Müslüman' olarak tanımlamak zorunda hissetmektedirler. Sonuçta, 'Türkiye'de nüfusun yüzde 99'u Müslümandır' gibi hiçbir gerçekliği olmayan bir söylem, bir efsanedir.

Oysa laiklik kişiye, hiçbir dine bağlanmama hakkını da tanır. Laik devlet, inançlı yurttaşları gibi hiçbir dinsel inanca bağlı olmayan yurttaşlarının da haklarını gözetmek, korumak, onların bu haklarını güvence altına almak zorundadır. Bu ülkede dinsel bağlamda 'mahalle baskısı' diye bir etkileme varsa, bu baskıdan en fazla inançsızlar etkilenmektedir.

Sünni-Hanefi Müslümanlık, kendinde toplumsal ve bireysel hayatın her alanına müdahale etme hakkını gören bir ideoloji, toplum ve insanlar için belli bir yaşam biçemini öngören bir dünya görüşüdür. Uzunca bir süredir, Sünni-Hanefi ideolojinin toplumun geniş kesimlerinde egemenlik kurduğu bir süreci yaşıyoruz; bu süreç giderek hızlanmaktadır. Bu sürecin, 'Biz de Müslümanız' diyerek kırılmasına olanak yoktur. Eğer karşımızdaki bir ideoloji, bir dünya görüşüyse ona ancak ideolojik bir seçenekle, karşıt bir dünya görüşüyle karşı konulabilir. Bunun için de her şeyden önce bireylerin kendilerini korkularından arındırarak özgürleşmeleri gerekir. Özgür insan, 'ne ise, o olduğunu' , dindarsa 'dindar' , dinsizse 'dinsiz' olduğunu söyleyebilme yürekliliğini gösteren, herkesten önce kendi kendisine karşı 'doğru' olan insandır. Olandan, yaşanandan farklı olan bir geleceği ancak özgürleşmiş insanlar kurabilirler.

Umut, özgür insandadır.
Umut Deniz Kavukçuoğlu
Kullanıcı küçük betizi
zaman
Üye
Üye
 
İletiler: 32
Kayıt: Sal Oca 22, 2008 22:00

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Şub 27, 2008 22:58

İslamı reforme etmeye (dönüştürmeye) kalkışmak büyük bir günahtır.

Ictihad kapisi kiyamete kadar aciktir benim bildigim :)


zaman, bu bölümde kaynak gösterme zorunlulugu vardir.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen gokdeniz » Çrş Şub 27, 2008 23:45

bende kocaman bir soru isareti koyuyorum bu makaleye
hangi islam sorusunu herkes kendine sormali ve aklinin ,gonlunun gosterdigi yolda ilerlemelidir..
ben bilmedigim seyler konusunda konusmak istemem , islam benim ogrenmeye calistigim konulardan biri bu nedenle oturup seriat televizyonunu seyredip kendimce bunu yerli yerine oturtmaya calisiyorum .. yazida gecen bolum "erkegin belirli olculer icinde esini doverek cezalandirma hakkini tanimistir" cumlesine bir ornek vereyim .. seriat konusunda yetkili suudi bir kisinin yorumu soyle : esimi
dovmekte kullanacagim sopa ya da degnek kurdandir, kurdandan daha fazlasini
kullanmama din izin vermiyor yorumuydu !bilmem bu size birsey soyler mi?
yani bu kisinin niyetine gore kizilcik sopasi da olabiliyor kurdan da ..
simdi siz soyleyin bakalim kurdan mi kizilcik sopasi mi?
Kullanıcı küçük betizi
gokdeniz
Üye
Üye
 
İletiler: 202
Kayıt: Pzt Kas 19, 2007 2:00

İletigönderen Ram » Prş Şub 28, 2008 0:10

Katıldığım tek nokta:

Bir elde kadeh, bir elde Kur'an;
Bir helaldir işimiz, bir haram;
Şu yarım yamalak dünyada;
Ne tam kafiriz, ne tam Müslüman"

Ayrıca ek bilgi olsun; zamanın İslâm âlimleri, Allah'ın varlığına kadar sorgulamışlardır, dini her yönüyle irdelemişlerdir.

Ayrıca, Allah'ın kadınlara, başlarını örtmeleri için verdiği bir emri yoktur.

"Hımar" kelimesinin asıl ve ilk mânâsı, her şeyin çözümüdür aslında...

Kadın dövülür mü¿? Aşağıdaki incelemeyi okumanızı tavsiye ederim.

KADINLAR DÖVÜLÜR MÜ?

Kuran’da geçen kadınla ilgili en yanlış anlaşılan ayetlerden biri de Nisa Suresi 34. ayet olmuştur. Bu ayeti iki yazardan alıntılarla inceleyelim. Prof. Yaşar Nuri Öztürk şöyle demektedir: “Bu ayet erkeklerin mutlak anlamda üstünlüklerinden değil, varlık yapılarındaki bir farklılıktan bahsediyor. O da erkeklerin kadına “kavvam” yani koruyucu, kollayıcı, gözetici olmalarıdır. Ne var ki Kuran ayetlerini, kadını horlamak için pervasızca tevil eden ve sürekli anlam kaydırmaları yapan çoğu müfessirler bu kavvam kelimesini hakim, yönetici gibi Kuran’daki kullanımına uymayan anlamlar vererek erkek despotizmine gerekçe yapmışlardır. Aynı ayetteki “fadribu” kelimesi Kuran’da kullanılan anlamlarından yalnız bir tanesiyle kayıtlanmış ve emirden hep dövmek çıkartılmıştır. Bütün tevillerini ve yorumlarını kadın aleyhine yapan yaklaşımlardan zaten başka bir şey beklenemezdi. Oysa ki, kelimenin diğer anlamları ayetin amacını ve düzenlenen konunun maksadını çok daha doyurucu biçimde önümüze koymaktadır. İşin esası şu ki, Kuran birçok yerde sergilediği kelam mucizesini burada da sergileyerek, bir tek kelimeyle birkaç alternatifi birden vermiştir. Biraz teknik detay verirsek şunları söyleyeceğiz: “Fadribu” emrinin kökü olan “darb” kelimesinin 30’a yakın anlamından en önemlileri “vurmak, dövmek, huruc(çıkmak), zehab(gitmek) ve dolaşmaktır”. (Bakın İbn Mansur, Lisanul Arab, Darb Maddesi) Durum bu olunca konumuz olan ayetteki emri bu anlamların muhtemel olan herbiriyle değerlendirmek gerekmektedir. Buna göre emri aynı zamanda ifal kalıbından da anladığımızda ifade ettiği manalar şunlar olur. 1 Onları evden çıkarın , 2 Onları bulundukları yerin dışına gitmek zorunda bırakın, 3 Onları dövün. Kuran böylece içinde bulunulan duruma ve karşılaşılan şartlara göre bu üç seçenekten birinin kullanılmasını istemektedir. Ve dikkat edilirse ilk iki seçenek düzenlenen konuda sonuç almak bakımından hem insan psikolojisine hem de hukuk mantığına daha uygundur.” (Yaşar Nuri Öztürk, Kuran’daki İslam, sayfa 552554)

Yaşar Nuri yorumuyla beraber “ Darabe” köklü kelimeye iki ayrı manasını çizgiyle ayırarak ayeti çevirir ve uygun mananın düşünülüp, araştırılmasını mealinde bize bırakır.

Erkekler, kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar. Allah’ın kendilerini koruduğu gibi gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin. Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

4 Nisa Suresi 34 Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk çevirisi

http://www.kurandakidin.net/bolumler/21 ... ininde.htm
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

din ve dindarlik

İletigönderen gokdeniz » Prş Şub 28, 2008 1:42

sanirim ram benim verdigim ornekten yola cikarak yazmis dusuncelerini ama bence boyle yapmayalim .kadin konusu islamin yumusak karnidir ve cok su kaldirir ..ayni cok eslilik , zina vs vs gibi ..bence burada asil durulmasi gereken konu

Sözgelimi, bir kadın çıkıp da 'çağdaşlık' adına 'Ben örtünmem, istersem bikini de giyerim, içki de içerim, sırasında domuz salamı da yerim' dedikten sonra gene de Müslümanlık iddiasındaysa, bunun ilahi katta hiçbir değeri olamaz.

cumlesinin altinda yatiyor .. bakin yine kadin ornek veriliyor ve bir yargiya variyor ? sen kimsin ki (yazana soyluyorum , aktarana degil)gecerli, gecersiz muslumanligi tarif edebiliyorsun ..elinde "din olcer " mi var ..ya da "iman olcer"?
bunun takdiri nihayetinde yaradan'in degil midir?

ne dersiniz?
Kullanıcı küçük betizi
gokdeniz
Üye
Üye
 
İletiler: 202
Kayıt: Pzt Kas 19, 2007 2:00

İletigönderen Ram » Prş Şub 28, 2008 2:50

Yok Gökdeniz, kadında dayak mevzusu birkaç haftadır karşıma çıkıyordu, burada da dikkatimi çekti. Verdiğin örnek; yanlış yorumlama veyahut kelimelerden uygunsuz olan başka bir anlam çıkarımı değil, düpedüz hurafe. Böyle giderse, 200 yıl sonra sopanın yerini ışın kılıcı, çeşidinin yerini de ışın kılıcının rengi alacak gibi. Mavi ışın kılıcı caiz, kırmızı olan değil... Şeriat Wars bir yerde....

Senin sorguladığın mevzuya, Şahin FİLİZ açıklık getirdi zaten. Kelime-i Şehadet getiren Müslüman'dır. Allah'ın birliğine, Hz. Peygamber'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, Kur'an-ı Kerim'e ve O'nun kelâmı olduğuna inanan herkes Müslüman'dır. Kişi, dini vecibelerin yerine getirilmemesi durumunda Müslümanlıktan çıkmayacağı gibi, getirmediği için de cezadan muaf olmayacaktır. Bu da ayrı bir konu... Kimin ne kadar Müslüman olduğunu da, yalnızca Allah bilir.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x