24 Haziran 2009-YENİÇAĞ GAZETESİ
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_hab ... ityaz=9001
Dinamikliğinizi siz neye borçluydunuz Taha bey?
Selcan Taşçı
Yeniçağın, İrandaki olayları başlatan sivil gençlerin ABD tarafından devşirildiği iddiasına karşı çıkarak toplumsal dinamikler harekete geçti diyen Akyol, tecrübelerine dayanarak, 12 Eylülde Bizim Çocukları harekete geçirenin ne olduğunu da açıklayabilir mi?
Taha Akyolun İran seçimleri ve sonrasında yaşananlarla ilgili analizleri, baskı oluşturacak derecede güçlü okuyucu tepkisine neden olmuş. Kalp gözümüzün radarları manevi iklimden çıkınca devre dışı kalıyor. Elektronik posta kutusunu görecek veya telefonlarına kulak misafirliği edecek kadar Big Brothercı akıma da kapılmadık... Akyolun kendisini nasıl bir baskı altında hissettiği, son yazısını nasıl alnında boncuk boncuk terler biriktirerek, nasıl gözlerini kısıp, dişlerini sıkarak yazdığına dair kanaatimizin yegane gerekçesi, kendi elinin mahsulü olan satırları...
Küçümseme çabası
Tepkilerin bir bölümünün içeğini, menşeinin daha iyi anlaşılabilmesi için (biz buna onların mahallede meşruiyetini tartışılır kılmak, marjinalleştirmek diyelim) Yeniçağın manşetlerini örnek vererek şöyle izah etmiş Akyol:
İkinci grup tepki daha renkli görüşler içeriyor: İrandaki reformist gösteriler Amerikan emperyalizminin ve siyonizmin oyunudur; turuncu devrimler dizisinde Sorosun çocukları şimdi de İranı karıştırıyorlar!
Yeni Çağ gazetesi İrandaki hareketleri iyi giyimli Sorosçu gençlerin başını çektiği karşı devrim olarak niteliyor.
(...) Bana gelen birkaç mailde Musevinin MOSSAD ajanı falan olduğunu yazanlar bile var!
Acı gerçekle yüzleşti
Öğreten adam edasıyla yazmaya alışmış biri için sorgulandığı gerçeğiyle yüzleşmek sarsıcı olsa gerek. Bir özgüven sıkıntısı yaratmış Akyolda belli. Genelde korumaya çalıştığı vakur görünümünü, dolayısıyla da karizmayı çizeceğine aldırmadan, konuyu ayağa düşürmek için alaycı bir üslup tercih etmiş.
Paranoyak diye yaftayı asıvermek istiyor belli de... Kişi kendinden bilir; gazetecinin gazeteciye yapmadığını yapar da tazminat davası açarlar mı, bir kelime yüzünden cebim sarsılır mı kaygısıyla tutuyor kendini... Keskin sirke küpüne zarar.
Ne de olsa hukuk adamı olmak başka bir ayrıcalık azizim!
Yine de ben söylemeden geçemeyeceğim; Agharta militanlarının AKPye darbe yapmak üzere hortladığına inanılan bir ülkede Musevinin Mossad ajanı olduğunu iddia etmek bu kadar da olmaz kategorisine sokularak tiye alınabilecek kadar gülünç olmasa gerek...
Sosyoloji merakı
Taha Akyolun, hukuk eğitiminin üzerine, hayat üniversitesinde de sosyolojiye merak saldığının nicedir farkındayız. Lakin bahçıvansın biberin yok, sosyologsun nesnelliğin yok çıkmazına düşünce olmuyor işte... Sosyolojide bir bilim neticesinde. Deney ister, gözlem ister... Balık hafızaya hiç gelemez... Bilgi ve tecrübelerini yoğurabiliyorsan ne ala, birikimin yoksa; veya var da kullanacak yüzün yoksa; insanı vezir de eder rezil de.
Comtetan utan
Toplumsal dinamikleri göz ardı ederek böyle sonsuz sayıda komplo kurgusu inşa edebiliriz diyor Akyol...
Toplumsal dinamiklerin nasıl oluştuğu veya nasıl harekete geçtiği konusunda ölçüsünün ne olduğunu merak ettim. Bilimsel bilgi olmadığı inancındayım.
Tecrübeleri olabilir mi peki?
Belki...
Bilimsel bilgi değildir diyorum çünkü toplumsal dinamik kavramını ortaya atan Auguste Comte, düşüncelerdeki anarşinin toplumda anarşiye yol açtığı bir çağda kurtuluşun pozitivizm de olduğunu savunarak, Akyolun bugün yere göğe sığdıramadığı iktidarın yaptığı gibi, toplumu skolastik bir düşünce yapısı ile değiştirmeye kalkışanlara itiraz etmiştir.
Comteun karşı çıktığı diğer kesim de, yine Akyolun onlarsız olamayacağımıza inandığı, eşitlik, insan hakları gibi kavramlarla sözde demokrasi savunuculuğu yapanlardır...
Akyol toplumsal dinamik üzerine seminer notları yazmaya başlamadan önce keşke Comteun toplumun yeni baştan düzenlenmesinde, tarihsel bir evrimin sonucu oluşan pozitif bilginin kullanılmasını önerdiğini hatırlayabilmiş olsaydı.
Tecrübe farkı
Ve elbette toplumsal dinamiğin mülkiyet, dil, din gibi statik unsurlardan yararlanma biçimiyle paralel geliştiğini...
Koskoca, anlı şanlı Taha Akyola da yol-yordam-ilim bilmez muamelesi yapmak haddimize düşmez açıkçası...
Belki diyorum, böyle iddialı sosyal teoriler geliştirdiğine göre, Comtea Halt etmişsin sen diyebileceği deneyler yapmıştır...
Anlamak için yazısının devamına bakalım:
Komplo unsurları gerçekten de mevcut olabilir. Fakat sorun şu: Nasıl oluyor da milyonlarca insan dış güçlerin komplosuna alet oluyor?
Gerçekten de bugüne kadar Bütün çıplaklığı ile cevaplanamayan esas soru budur.
Our Boysu hatırla
12 Eylül darbesinden önce Our Boysun müdahale ettiği toplumsal dinamikleri harekete geçiren ve bu nedenle askeri mahkemede yargılanan biri olarak Taha Akyoldan bu sorunun cevabını vermesini beklemek de, o günlerin fikir dünyasını kararttığı bir ülkede doğan her genç gibi benim hakkım olmalı diye düşünüyorum.
Sizin mantığınızla gidersek, İranda seçim yapılmış, toplumsal dinamik kardeşler ya başlarına saksı veya ruhlarına vahiy düşmesi yoluyla Kaldırım taşları elimizde, cep telefonları belimizde, yeşil kurdeleler parmağımızda sokaklara dökülelim, kıralım dökelim, dövelim, dövülelim; bir de bunları fotoroman edelim, e olursa da bir de iktidarı değiştiriverelim demişlerdir.
Vahim iddia
Akyolun iddiasına göre İranda olaylar, özgürlük ve demokrasi talebi toplumsallaştığı için yaşanıyor.
Buradan çıkan sonuç bir öncekinden çok daha vahim. Düşünce sisteminiz böyle işliyorsa siz Okmeydanında sınır tanımaz sloganların yankılandığı, Taksimde bankaların, mağazaların taşlandığı, Gülsuyunda otobüslerin yakıldığı, Nurtepede devlet içinde devlet provası yapıldığı olaylarında toplumsal dinamiklerin takdiri olduğuna inanıyor olmalısınız...
Öyleyse Türkiye Cumhuriyetine düşen nedir onu da açık açık yazın Sayın Akyol;
Toplumsal dinamiklerin ayrı dil, ayrı devlet, ayrı toprak, ayrı isim ve benzeri taleplerine boyun eğerek ülkesini demokratikleştirmek mi?
Bu ülkede yaşanan çatışmalar, bölücü ayaklanmalar, provokatif saldırılar sizin gözünüzde meşru hak arama mücadeleleri midir?
Bu toplumsal dinamikler her ne hikmetse sadece kendi bayrağını eline aldığı vakit mi yönlendirilmiş, bindirilmiş, görevlendirilmiş oluyorlar?
Cevap bekliyoruz
Akla, mantığa, İranın maddi ve manevi koşullarına aykırı teoriyi ortaya atmadığınızı farz edip, size gerçekçi bir yaklaşım geliştirme fırsatı sunuyorum. Evet Sayın Akyol, bir ülkenin toplumsal dinamiklerini oluşturan unsurlar nelerdir, onları hangi güçler, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi bir kardeş kavgasına girişecek kadar güdüleyebilirler, bunu hangi neden ve yöntemlerle yaparlar lütfen yaşadığınız olaylarla örnekleyerek açıklayınız... Bunu sizden toplumsal dinamiklerin dinmeyen acısı dolayısıyla sistemli bir şekilde uyuşturarak sözde korumaya çalıştığı bir nesil adına rica ediyorum.
Not: Yazı boyunca düşündüm. Comte Tek insanın kendi kişisel çıkarını değil de, toplumun çıkarını düşünmesini, onu kendi çıkarına üstün tutacak şekilde yetiştirilmesini, toplumda benciliğin yerini, özgeciliğin almasını savunuyordu. Bu durumda Comte - Akyol açılımı pratikte imkansız gibi birşey olurdu...
++++++
Ağzının suyu akıyor
Yazısına -şüphe çekmemek için olmalı- İranda ne olup bittiğini daha doğrusu gelişmelerin gerçek boyutlarını bilemiyoruz. biçimindeki klişe girizgah ile başlayan Cengiz Çandar, Amaan herkesin yazdıkları yazmış deyip gazeteyi bir kenara atmayanların sabrına değecek malzemeler kullanmış. Tadından yenmiyor, kokusunu alsan doyarsın; o derece yani...
Çandarın İranda iz sürmesine yardım eden Şahsen tanıdığı ve güvendiği isimlerden ilki Amerikada yaşayan, kendisi de bir İranlı olan Kerim Sajjadpourmuş.
Şahsen tanıdığı ve görüşlerini önemsediği diğer başvuru kaynağı ise Müslüman Hint asıllı bir Amerikalı olan Fareed Zakariaymış.
Bahsi geçen isimlerle ilgili küçük çaplı bir google araştırması yapmanızı önerebilirim. Ben bugünlük Çandarın İran rehberliğini yapan iki ismin de Amerikalı oluşuna dikkat çekmekle yetineceğim.
Çandar, Zakariaya ile ilgili bilgi verirken Post-American Worldadlı kitabının Barack Obamanın en önemli referans kaynaklarından biri olduğu söyleniyor. Fareedin gözlemleri ile benimkiler uyuşuyor diye not düşümüş.Bakın aynı kaynaktan besleniyoruz mesajı bize değil elbette, direk Washingtona!
Tahranın içinden Çandara haber ve gözlem ileten ama güvenlik nedeniyle adlarını açıklamadığı başka dostları da varmış... Bu cümleler bile İranın nasıl bir kıskaca alındığını gösteremeye yeter. Ama madem sonuna kadar geldik, Çandarın final repliğini de paylaşalım: Kim ne derse desin, İrandaki gelişmelerin en çarpıcı yönü, bir kez daha muhteşem bir halk hareketiolmasında. O yüzden de gönlümüz İran halkında olacak... Bu iç çekiş bu empati hali... Acaba diyor insan yurdumun gazeteci, istihbaratçı ve sivil toplum örgütleyicileri olarak, CIA ajanı Mark Parris eşliğindeki Bebek buluşmasında siz de böyle muhteşem bir halk hareketi mi planlamıştınız?