Dinî lider eski müttefiki Başbakan Erdoğan’a saldırıyor / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

Dinî lider eski müttefiki Başbakan Erdoğan’a saldırıyor / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen Erkan Güçiz » Prş Oca 23, 2014 17:50

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile anlaşmalı evliliği dağılmakta olan münzevi imam, Pazartesi günü, bir zamanlar ortağı olan kişiye, tamiri mümkün olmayan bir ayrılığın en güçlü belirtisi bir saldırı ile türbülanslı bir bölgede Batı’nın en büyük müttefikinin istikrarını tehdit etti.

The Wall Street Journal’a yaptığı konuşmada, Pennsylvania’da Pocono dağları bölgesinde kendi kararı ile sürgün hayatı yaşayan, milyonlarca müridine vaizlerinde hoşgörüyü irat eden çekici din adamı Fethullah Gülen, Erdoğan’ı on yıl süren iktidardan sonra reformlara giden yoldan ayrılmakla suçladı.

Erdoğan hükümetinin yolsuzluk soruşturmasıyla geçen ay girdiği krizden bu yana ilk defa Gülen e-posta ile yanıtladığı sorularda, “Türk halkı… iki yıldır rahatsız, demokratik ilerleme şimdi geriye doğru gidiyor,” “İktidardaki parti, geçmişte ideoloji, sempati veya dünya görüşünden dolayı yapılan tasfiyeleri durdurmaya söz verdi,” şeklinde yazıyor.

Gülen, kendi aralarında Hizmet, dışarıda Cemaat olarak tanınan hareketin, İslam eğilimli Adalet ve Kalkınma Partisi’ne bir meydan okuma isteğinde olduğunu ima etti.

Taraftarlarının desteğinin, Erdoğan’ın laik baş düşmanı, modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayma olasılığını kabullendi. Her iki tarafın delegeleri Aralık başında New York’ta bir araya geldiler fakat bir bildiri yayınlanmadı.

“Zamanı geldiğinde, Cemaat mensupları, diğer her vatandaş gibi, kendi değerlendirmelerine göre seçimlerini yapacaktır. Temel değerleri ortak kişilerin aynı seçimi yapması da olağan bir şey” diyor, din adamı.

Gülen’in davranışı, ekonominin hızla büyüdüğü, hayat standardının yükseldiği ve Ankara’nın uluslararası arenada etkenliğinin güçlendiği son on yıldır Türkiye’yi yöneten geniş tabanlı İslamcı kökenli koalisyonun dağılışının göstergesi.

Erdoğan, orduyu dizginleyerek ve Avrupa Birliği üyeliği yolunu izleyerek Türkiye’de az görülmüş bir istikrar dönemi başlattı. Türkiye, çoğu zaman, İslam dünyasında Batı-modeli bir demokrasinin nasıl gelişebileceğinin bir örneği olarak gösterildi.

Türkiye, ABD’den sonra en büyük kara kuvvetlerine sahip, NATO’nun tek Müslüman üyesi olarak, Washington ABD’nin bölgedeki askeri gücünü azaltırken, nüfuzunu devam ettirebilmesi için bir köprü görevi gördü.

Gelecek on yılın politik yönünü belirleyebilecek, Mart’ta başlamak üzere bir sıra seçimlerin geldiği Türkiye’de, Erdoğan kendini aniden, düzinelerle siyasi müttefiklerini kıstıran bir yolsuzluk skandalı içinde buldu.

Erdoğan, polis ve yargıçlar arasındaki Gülen taraftarlarını kendisini iktidardan uzaklaştırmaya çabalamakla ve kendi deyimiyle bürokrasi içindeki bir “paralel devlet” kurmakla itham ediyor.

Erdoğan geçen hafta Ankara’da, AKP hukukçularına, “Bu komplo Türkiye’de şimdiye kadar yaşanmış bütün darbe teşebbüslerini gölgede bırakır” dedi. “Şansımıza bedenimiz sağlıklı. Muzaffer olacağız.”

Erdoğan’ın sözcüsü, yorumlarını almak için Pazartesi akşamı bırakılan mesaja cevap vermedi.
Bu kargaşa yatırımcıları ürkütüyor ve bir yığın ekonomik sorunu daha da zorlaştırıyor;
Başbakan’ın en büyük politik eseri olan yıllarca devam eden büyümeyi tehdit ediyor.

ABD Federal Reserve’in ekonomiyi canlandırma programının sonlandırmaya gidişi ile aynı zamana rastlamasından dolayı Türk Lirası rekor seviyelerde düşüş kaydetti, borçlanmaların maliyeti arttı ve hisse senetleri çok değer kaybetti.

Kişisel tasarruflar, yabancı yatırımlar ve ihracat küçülüyor, sonuç olarak Erdoğan döneminde zenginleşen işyerleri ters bir şekilde etkileniyor. Politika olarak, faiz oranlarını yükseltmek İslam karşıtıdır diyen bir başbakan tarafından engellenmiş olan Merkez Bankası’nın bu düşüşleri durdurmak için fazla bir hareket alanı yok.

Resmen bir politik bağlantısı olmasa da Cemaat yıllarca AKP’yi destekleyen çok önemli bir müttefik idi. Gülen, röportajda, “Biz hiçbir zaman bir siyasi parti veya aday ile ittifak veya ortaklık içinde değildik,” dedi.

Çatışmalarının sonucu, Erdoğan’ın siyasi geleceğini ve Türkiye’de siyasi İslam’ın şeklini belirleyebilir.

İstanbul merkezli bir düşünce kuruluşu başkanı Sinan Ülgen, “Gülen’in konuşmaları bu kavganın dönüşü olmayan noktayı geçtiğini teyit ediyor ve biz gelecek nesil Türk politikasına şekil verecek savaş alanına bakıyoruz” diyor.

72 yaşındaki Gülen, müritlerini, on yıl önce tedavi için gittiği ABD’de, Poconos’da, 25 dönümlük yeşillikler içinde bir malikâneden idare ediyor.

Vaizlerinde ağlamasıyla tanınan ve Calvinist etik anlayışıyla vaiz veren Gülen, Cemaat yoluyla kongre üyelerinin Türkiye gezilerinin masraflarını ödeyerek ABD’de yerel ve ulusal politikacılarla bağlantılar kurdu ve ABD dâhil 160 ülkede özel okullar işleten, bütün dünyaya yaygın bir hareket oluşturdu.

“Saygıdeğer Öğretmen” anlamında “Hocaefendi” olarak tanınan Gülen’in iki milyon müridi ve yurt içinde ve dışında iki milyon daha sempatizanı olduğu tahmin ediliyor. Bunların çoğu, Türkiye’de yüksek seviyede hükümet ve emniyet makamlarında.

Müritleri aynı zamanda, en yüksek tirajlı Zaman gazetesini çıkaran, Türkiye’nin en büyük iş kuruluşlarından biri olan Tuskon’un sahipleri.

Hükümet’in, öğrencilerin üniversite giriş sınavlarına hazırlanmalarına yardımcı olan özel dershaneleri kapatma kararını bildirmesiyle Gülen ve Erdoğan arasında özelde süregelen ayrışma kamuoyunda patlayarak ortaya çıktı. Kazanç kaynağı ve yeni üyelerin devşirildiği bu dershanelerin çoğunun sahibi Gülen hareketi.

Aradan iki hafta geçmeden yetkililer, düzinelerle kişiyi tutuklayarak yolsuzluk araştırmalarını ortaya koydular. Başbakan bunu, kabine değişikleri ve emniyet ile yargıda görev değişiklikleri ile cevaplandırdı.

Gülen, bu tasfiyelerde taraftarlarının hedef alındığından şikâyet etti; komplolarla bir ilişkisi olmadığını söyledi. İmam, “hiçbir zaman, ülkemizi yöneten hükümete karşı bir komplonun içinde olamayız” dedi.

Gülen hakkındaki en büyük sırlardan biri, müminleri üzerindeki kontrolünün derecesi ve bu kontrolün, hareketin belirsiz hiyerarşisi içinde nasıl işleme konulduğu.

Cemaat mensupları devlet kurumlarını ele geçirmeye çalıştıkları iddiasını kabul etmiyor; teşkilatın kurumsal bir yapısı olamadığını yalnızca Gülen’in öğretilerinden “ilham” aldıklarını söylüyorlar.

İmam, 1960 ve 70’lerdeki sıradan vaizleri ile çok sayıda mürit edindi. Türk ekonomisinin 1980’lerdeki serbest piyasa açılımıyla ülkenin en büyükleri arasına giren şirketler kurabilen taraftarlarından faydalandı.

2000 yılında Gülen’in, “güç merkezlerine varana kadar, kimseye belli etmeden, sistemin ana damarlarında hareket etmelisiniz” konuşması olan bir video ortaya çıktı. Orduya arkasını dayamış hükümet, onu Türk devletinin bütünlüğünü tehdit etmekle suçladı. Gülen suçlamaları reddetti, videonun tahrif edildiğini söyledi.

Ertesi yıl, ABD’de, Amish grubunun yaşadığı bir kasabada, Saylorsburg, Pennsylvania’da tedaviye gitti. 2001’de yeşil kart sahibi oldu; 2006’da, Türkiye’de beraat ettiği halde, halen ABD topraklarında yaşamaya devam ediyor.

O yıllarda, Türk politikasını yıllarca baskıları altında tutan laik seçkinler, popüler Erdoğan tarafından çoktan saf dışı edilmişlerdi. Gülen taraftarları, iyi eğitilmiş, devlet kurumlarını yönetecek ve aynı zamanda onları destekleyecek bir medyayı yürütecek kadrolarla, AKP’ye katıldılar.

Hükümet, Gülen okullarına, vakıflarına ve şirketlerine yurt içinde ve dışında fırsatlar için kapı açtı. 1960’dan bu yana dört darbeyi başlatan, bir zamanlar yenilemez laik güç görülen ordu, hükümetin desteklediği Gülen taraftarı savcılar tarafından Balyoz ve Ergenekon adlı davalarla dize getirildi.

Bu davaları haklı bulanlar ordunun baskısının bu şekilde sonlandığı görüşünde; karşıtları ise geçersiz veya sahte kanıtlara dayalı keyfî bir hukuktan bahsediyor.

Başbakanın daha güçlü bir görünüm sergilemesiyle bu iki kişi arasındaki ayrılık teyit edilmiş oldu. Geçen hafta, 2000 polis şefinin yerlerini değiştirerek ve yargının kontrolünü ele geçirmeye çalışarak, oğlunu kapsayacak yeni bir yolsuzluk soruşturmasını engelledi.

Gülen, “birkaç ay önce, kahraman olarak alkışlanan polis kuvvetleri ve yargı mensuplarının şimdi, kış ortasında, hiç bir soruşturma yapmadan yer değiştirmeleri ironidir” dedi. Gülen’e göre, hükümetin 20 milyar dolar sermayeli Bank Asya dâhil olmak üzere Gülen’in iş âlemine saldırısı, “artık bir gerçek.”

Üst düzey AKP politikacıları, Gülen ile ittifakın, Erdoğan’ın düzeltmeye kararlı olduğu bir hata olduğunu söylüyor.

AKP yönetim kurulu üyesi Osman Can, “Cemaat mensupları devlet hiyerarşisine uymuyor, emirleri hareketten alıyorlar. Devletin içindeki kuruluşlarda kendi siyasi sistemlerini uyguluyorlar” diyor.

Gülen, değişenin Erdoğan’ın hükümeti olduğunu söyledi. “Bizim değerlerimiz ve duruşumuz değişmedi” diyor. “Siyasi aktörlerin duruş veya davranışlarının öncesiyle tutarlı olup olmadığına Türk halkı ve tarafsız gözlemciler karar vermeli” diye ekliyor.

Şimdi bunu Hürriyet Gazetesi'nde çıkan ilgili haberle karşılaştıralım; bakalım, neler saklanmış, neler değiştirilmiş...
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/25613717.asp

Kaynak: http://online.wsj.com/news/articles/SB10001424052702304027204579332670740491570?KEYWORDS=gulen&mg=reno64-wsj&url=http%3A%2F%2Fonline.wsj.com%2Farticle%2FSB10001424052702304027204579332670740491570.html%3FKEYWORDS%3Dgulen
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x