gönderen zaman » Cmt Nis 19, 2008 0:48
Said Nursi,1950'de Roma'ya Papa XII.Pius'a ,Risale-i Nur Külliyatı'nı,İstanbul'daki Hıristiyan din görevlisinin aracılığıyla gönderdi.
22 Şubat 1951'de Papa'nın "teşekkür" yanıtını aldı.
Said Nursi,NUR-SİA'lı Papa Benedikt'in de hayranıydı.
"Nursi" soyadını oradan esinlendi.
Müslüman İseviler (müslüman hiristiyanlar),terimleri de Said Nursi'ye aittir.
Bu terimler bugün,Fetullahcılar tarafından da benimseniyor.
Dahası, "Kelimeyi Şahadet"ten "...Muhammeden Resulullah" ı çıkarıyorlar.
"La İlahe İllallah"ı yeterli görüyorlar.
İsa'nın Şam'a ineceği , müslüman, hiristiyan ve yahudileri tek bir dinde "İbrahimi" dininde birleştireceğini savunuyorlar.
--------------------------
Said Nursi Diyor ki:
"Müslümanlık-Hiristiyanlık ittifakını bozmaya çalışanlara karşı,üç zümre,Nurcular,Hiristiyan ruhaniler ve misyonerler,uyanık olmalıdır."(Emirdağ Lahikası I,Sy:1712 )
Said Nursi Diyor ki:
"Birinci Dünya Savaşında bizimle savaşmış da olsa, bir Hıristiyan ölmüşse şehit sayılır.Ahirette mükafatı vardır."(Kastamonu Lahikası.45)
----------------------------
M.Fethullah Gülen Diyor ki:
"En aciz şekilde,hatta biraz cüretle,bu pek kıymetli diyalog hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunmak için size geldik." (Papa'ya Mektup.Zaman Gazetesi.10.04.1998)
M.Fethullah Gülen Diyor ki:
"A.B.D'nin egemenliğinin zayıflamasından kaygı duyulmalıdır."(Nevval Sevindi.Amerika Mülakatı)
------------------------
KURAN-ı KERİM DİYOR Kİ:
"Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin." (MAİDE SURESİ.51)
---------------------
M.Fethullah Gülen'in kardeşinin adı, MESİH'dir."
---------------------------
16 Ocak 2008
Ersin Çelik'in haberi...
Uzun bir dönem İslam dünyasında hilafeti temsil eden Osmanlı Devletiyle, Katoliklerin dini merkezi olan Vatikan arasındaki ilişkiler Fide yayınevinden yayınlanan Beyaz Diplomasi adlı kitapta mercek altına alındı.
Osmanlının son dönemlerindeki Padişahların, devrin Papalarıyla yaptığı yazışmaları, belgeler ışığında, Beyaz Diplomasi / Arşiv Belgeleri Işığında Osmanlı Vatikan İlişkileri adlı kitapta bir araya getiren tarihçi Taceddin Kayaoğlunun, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yaptığı titiz ve yoğun çalışmalar sonucu ortaya koyduğu tarihe ışık tutan bu eseri, İslam dünyasıyla Hıristiyan dünyasının arasındaki diyalogu gözler önüne seriyor.
Osmanlıca orjinal haliyle yayınlanan mektupları günümüz Türkçesine de çeviren Kayaoğlu'nun eserinde yer alan mektuplarda, tarafların kullandığı ince dil ise okuyanları şaşkınlığa uğratacak derecede.
18461922 yılları arasında tahtta bulunan padişahların (Sultan Abdülmecid ile Sultan Vahdeddin arasındaki dönem) Vatikan ile olan diplomatik ilişkilerin de ötesine taşan mektuplar, Türkiyede 1990lı yıllarda başlatılan ve hala tartışılan diyalog çalışmalarının, aslında bundan yüzyıllar önce resmi olarak yürütüldüğünü adeta ispatı gibi.
Eseri hazırlayan Taceddin Kayaoğlu, farklı dinlerin temsilcileri arasındaki diyalogdan bahsederken, kurulan diyalog köprüsünün zamanla yıkıldığını fakat kalıntıların hala yerinde durduğuna dikkat çekiyor...
Tarih boyunca genellikle bir çatışma zemini üzerine oturtulmuş olan İslam ve Hıristiyan dünyasının ilişkilerinin perde arkasındaki, dostane ilişkiyi gün yüzüne çıkaran eserin önsözünde, Ülkemizde her ne kadar ehl-i kitap dediğimiz kimselerle Hazreti Peygamber dönemindeki diyaloglar bazı kitaplara konu olmuşsa da, Osmanlı zamanındaki gayrimüslimlerle ilişkiler birkaç kitap ve makalenin dışında ciddi olarak ele alınmamıştır. diyen Kayaoğlu, bu çalışmayla, Osmanlı Devleti ile Vatikan arasında teorik ve pratik alandaki diyalog süreçlerine ışık tutulduğunu belirtiyor.
MEKTUPLARDA NELER VAR?
Kitapta yayınlanan mektuplara bakılırsa, dönemin Padişahlarıyla, Papaları arasında su sızmaz bir samimiyetin olduğu hemen göze çarpıyor. Her iki taraf da, birbirlerinin, dini ve milli günlerine, doğum günlerine, yıl dönümlerine, taziyelerine ve tahta çıkma merasimlerine büyük bir titizlik göstermiş ve bugünlerdeki duygularını mektuplarla paylaşmış. Osmanlı padişahları miladi yılbaşlarında papalara kutlama mesajı geçerken, Vatikan da, şehzadesi dünyaya gelen padişahları tebrik etmeyi ihmal etmemiş. İşin özü, devrin elçileri İstanbul ile Roma arasında bir hayli mekik dokumuş
Kitap; Doğum günü, Taziye, Cülûs, Müteferrik, Hediyeleşmeler (Osmanlıdan Papalığa- Papalıktan Osmanlıya), Verilen Nişanlar (Osmanlıdan Papalığa- Papalıktan Osmanlıya) diye toplam sekiz bölümden oluşuyor. Bir de Hz. Muhammedin, ruhbanlığa yolladığı ahitnameyle ilgili Edirne Valiliğine yollanan yazı var.
Hıristiyan dünyasının en tepesindeki isim olan Papa, Osmanlı Padişahına, melek yüzlü Padişahım diye hitap ederken ve Padişah da Papaya; Haşmetli, payeli, muhabbetli sevgili dostum diye hitap ediyor
Padişah Sultan Mehmed Reşad, Papa X. Piusa gönderdiği mektupla, tüm Hıristiyan Katolik dünyasının, miladi 1912ye girişini şöyle kutluyor: Yeni yıl münasebetiyle tebriklerimi beyan eder, dostluk hislerimin ve yakın ahbaplığımızın kabulünü rica ederim.
EN PAHALI HEDİYE
Osmanlı ile Vatikan arasındaki ince diplomasi sadece bu mektup ve mesajlarla sınırlı değil. Tarafların birbirlerine yolladığı, paha biçilmez taşlarla süslenmiş yüzükler, kumaşlar, en iyi cins atlar, enfiye kutuları, mozaik masalardan oluşan hediyeler çok ayrı bir önem taşıyor. Sultan Abdülhamidin, Papa XII. Leona gönderdiği yüzük, başta Vatikan olmak üzere tüm Batı dünyasında geniş yankı bulmuş. Papa XII. Leon, Abdülhamidin yolladığı yüzüğe verdiği önemi, o zamana kadar taşıdığı yüzüğü parmağından çıkararak göstermiştir. Papa Leon bu inceliğe yapılan, inceliği tüm dünyaya, Rusyanın önemli gazetelerinden, Moskovski Vedemostide yayınlatarak duyurmuştur.
Toplam 9 bölümden oluşan 304 sayfalık kitapta mektuplarla birlikte, Padişah ve Papaların orijinal fotoğrafları da var.
-------------------
KABALADAN (YAHUDİLİK) İLHAM ALAN NURCULUK VE SAİD-İ NURSİ
Nur cemaati ve okulları kendi içlerinde CİFR ilmine çok önem verirler. Bir takım Ebced hesapları ile geleceği tahmin etmeye uğraşmaktadırlar. Gizli bir ilim olan cifr ve ebced hesapları KABALA ile aynı oranda benzerlik teşkil etmektedir. Çünkü KABALAda da bir takım hesaplar ve formüller kullanılarak gelecek tahmin edilmek istenmektedir ve bazı ileriye dönük çalışmalara zemin hazırlanmak istenmektedir.. Bilindiği gibi Said-i Nursi de yazdıkları risalelerde, külliyatlarda, lemalarda bu hesapları kullanarak bir takım tahminlerde bulunmuştur. Ve günümüzde olan bu İBRAHİMİ DİNLER masalının zeminini ta o zamanlar hazırlamıştır.
Cemaat içindeki okullarda öğrencilerin beyinlerine Said-i Nursinin yazmış olduğu Risalelerin, Külliyatların, Lemaların kaynağının ALLAH olduğunu ve ALLAH tarafından Said-i Nursiye gelen İLHAM ile yazılmış olduğunu aşılamaktadırlar. Yani yüce ALLAH tövbe büyük RABbimden ayet, ayet bu paçavraları Said-i Nursiye indirmiş ve yazdırmıştır. Aynı KABALA daki bir takım hesapların ve sihirlerin ALLAHtan peygamberlere, peygamberlerden de sil sile ile HAHAMlara inmesi gibi. Benzerliğe bakın..!
Durun daha bitmedi..Sihirbaz Said-i Nursi hapisteyken mürtileriyle bile konuşabiliyormuş.!
O yıllarda hapise atılan Said-i Nursi yine bir takım sihir ve büyüler kullanarak geceleri kaldığı hapishaneden esrarengiz bir şekilde UÇUP belirli müritleriyle bir evde toplantılar yapıyor, gece boyunca konuşabiliyor, sabaha yakında kaldığı hapise tekrar aynı şekilde esrarengiz bir şekilde geri dönebiliyormuş. Hep KABALA öğretilerinin tesiridir bunlar. Esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmalar, direk aracısız (Cebrail a.s. bile yok) ALLAH c.c.tan alınan ilhamlar, bir takım gizli büyüler hesaplar cifr ve ebced gibi hepsi KABALA da mevcuttur.
Hatta Nur cemaatinin Said-i Nursiden sonraki manevi lideri olan Fettullah Gülen 31 ocak 1986 tarihinde İzmir İl nüfus müdürlüğüne başvurarak, 3881 kayıt numaralı kimliğindeki ismini FETULLAHtan FETHULLAH a çevirmiştir. Bu H harfindeki değişiklik bazılarına göre (bize göre yani) ebced hesabına uydurarak ileriki zaman dilimlerinde kendinin İSLAM önderi olacağının inanılması içindir, bazılarına göre ise (nur cemaati) Said-i Nursinin siirtteki hocası MOLLA FETHULLAHın ismini almak istediği için yapılmıştır. İşte size yine KABALA ile aynı oranda benzerlik teşkil eden olay. Sihir ve büyü hesapları kullanılarak kendini YÜCELTME çalışmaları..!
Bir başka benzerlik ise Nur cemaati okullarında mevcuttur.
Yahudi doktrininin (KABALA) öğretildiği gelenekçi okullardaki öğretmenlere SOFERİM yani YAZICILAR denilmektedir. Bu okullarda yazılı Tora ve Sözlü (vahiy edilmiş ama yazılmamış !) Tora vardır. Soferimlerin görevi, vahiy edilenleri açıklamak ve bunun toplumlar ile fertleri tarafından öğrenilmesini ve benimsenmesini sağlamaktır.
Nur cemaati içinde de Said-i Nursinin Risale-i Nur Külliyatını aslından (yani Latin harfleriyle basılmamış haliyle) okuyan, açıklayan, topluma ve fertlere öğretenlerede YAZICILAR denilmektedir.
Hem KABALAda, hemde Nur Cemaati içinde aynı şey
! YAZICILAR Bu sizce tesadüf, rastlantı olabilirmi..?
Bence asla, kata, imkansız
! Böyle tesadüf o-la-maz..!