Dinlerarası Diyalog ve Vatikan'ın Tuzağı

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Dinlerarası Diyalog ve Vatikan'ın Tuzağı

İletigönderen kaye » Prş Nis 03, 2008 22:31

Kaynak

Doç. Dr. Mahmut Aydın, dinlerarası diyalog oyununa karşı Müslümanlar`ın uyanık olmasını isteyerek, `Dinlerarası diyaloğu ortaya çıkaran 2. Vatikan Konsili belgesinde İslamiyet`e yer verilmiyor. Dinlerarası diyaloğun bizimle bir ilgisi yok` dedi.

Dinlerarası diyalog ve misyonerlik araştırmalarıyla bilinen Ondokuz Mayıs Üniversitesi Dinler Tarihi Öğretim Üyesi Doç . Dr. Mahmut Aydın , dinlerarası diyalog oyununa karşı Müslümanlar`ın uyanık olmasını isteyerek, `Dinlerarası diyaloğu ortaya çıkaran 2. Vatikan Konsili belgesinde İslamiyet `e yer verilmiyor. Dinlerarası diyaloğun bizimle bir ilgisi yok` dedi.


Doç . Dr. Mahmut Aydın , Hıristiyanlar `ın, özellikle Katolik ve Protestanların 19. yüzyılda bütün dünyanın Hıristiyanlaşacağına inandığını, 19. yüzyıl bittiğinde hiç de öyle bir hedefe ulaşamadıklarını söyledi. Aydın , bunu gören Katolik Kilisesi `nin kendisine `Biz nerede yanlış yaptık? Ekonomik güce rağmen neden Hıristiyanlığı yaygınlaştıramadık?` sorularını sorduğunu ve bu soruların ardından dinlerarası diyaloğun doğduğunu kaydetti. 1962-1965 yılları arasında 2. Vatikan Konsili `nin düzenlendiğini, bu konsilden Müslümanlar ile ilgili olumlu bir karar çıkarma düşüncesi bulunmadığını ifade eden Aydın , `Bu konsili toplayan Kardinal Bea , Yahudiler ile ilgili olumlu bir rapor hazırlanmasını istedi. Hazreti İsa `yı öldürmekten sorumlu tuttukları ve Nazi soykırımı da dahil eziyet yaptıkları Yahudiler ile aralarında iyi ilişkiler kurma düşüncesi doğdu` diye konuştu. Hazırlanan rapor alt komisyona gönderildiğinde, İslam ülkelerinden katılan kardinallerin buna itiraz ettiğini ve bu belgenin kabulünün İsrail `in tanınması anlamında olduğunu belbirterek, bu rapor yüzünden İslam ülkelerinde faaliyetlerini sürdüremeyeceklerini söylediğini açıklayan Aydın , şu bilgileri verdi: `Bunun üzerine rapora Müslümanlar ile ilgili bir paragraf ekleniyor. Yalnız bu paragraf İslamiyet ile değil Müslümanlar ile ilgili. Raporda İslam kelimesine hiç yer verilmiyor. Ama maalesef Türkiye `de diyalogla ilgili yazanlar, `İslam ile ilgili şöyle şöyle denildi` diyor. Hayır, böyle bir şey yok. Raporda; `Müslümanlar iyi insanlar olabilir. Müslümanlar içerisinde ahlaklı, namuslu, dürüst insanlar olabilir. O insanlar kurtuluşa erecekler. Ama onların kurtuluşa ulaşması da sahip oldukları dinden olmayacak. Onların içindeki İsa Mesih aşkından dolayı olacak` deniyor. Yani beni Müslüman birey olarak ele alıyor. İyi eylemlerimin İsa `dan dolayı olduğunu kaydediyor. Bunların İslam ahlakından kaynaklandığını söylemiyor. Yani son ve hak din olan İslam `ı reddediyor. Dinlerarası diyalog, Dünya Kiliseler Birliği ve Katolik Kilisesi `nin yürüttüğü faaliyetler zinciridir ve kiliselerin diyaloğudur. Bu faaliyetlerin amacı misyonerlik. Hıristiyanlığın daha iyi tanınıp bilinmesini sağlamaktır. Hıristiyanlık tanınıp bilinemiyorsa, en azından Hıristiyanlığa sempatiyle bakılması amaçlanmaktadır. Amaç budur. Bunun bizimle ilgisi yok.`


..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen tuba » Prş Nis 03, 2008 22:52

Tesekkurler Kaye.
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen sessiz sedasız » Prş Nis 03, 2008 23:57

bunların hristiyanlığa sempati ile baktıracağı insanlar sadece 100 dolar karşılığında incil okuttukları insanlardır.projeleri İslami kesimleri daha da radikalleştirmekten başka neye yaradı merak ediyorum.
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

İletigönderen kaye » Cum Nis 04, 2008 0:09

Tam olarak anlayamadım, islamî kesim derken islamcı kesimi kastediyorsun herhalde değil mi! Yani dindar-dinci ayrımı gibi...
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen sessiz sedasız » Cum Nis 04, 2008 1:23

evet kesinlikle dincileri kasdediyorum.dediğin gibi telafuz ederken bile dindar-dinci ayrımını iyi yapmak gerekiyor.yalnış anlaşılmasın
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

İletigönderen Nihan » Cum Nis 04, 2008 12:00

Elbette bu bir Hıristiyan-Musevi, projesi. Bizim dinimiz gayrımüslimlerle diyaloğa izin vermiyor ki bizi ilgilendirsin. Allahü Teala "Kâfirleri dost edinmeyin" diyor daha nasıl diyalogdan, anlaşmadan bahsedebiliriz.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen kaye » Cum Nis 04, 2008 12:08

Nihan yazdı:Bizim dinimiz gayrımüslimlerle diyaloğa izin vermiyor ki bizi ilgilendirsin.

Bizim dinimiz diyaloğa müsaade etmiyor derken yanlış anlama olmasın. Bu tarz bir diyaloğa müsaade etmiyor. Yoksa her müslüman bir misyoner olmalıdır. Elinden geldiğince dinini anlatmalı, insanları doğru yola çevirebilmelidir. Ama bu işi Hıristiyan misyonerlerinin yaptığı gibi konuştuğu kişinin vatanını parçalamak, sömürge elde etmek için yapmamalıdır...

..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen Nihan » Cum Nis 04, 2008 12:23

Bu diyalog Hıristiyanlarla Museviler arasında olduğuna göre bunlar neye karşı anlaşıp birleşecekler: İslam'a karşı. Bence bu kendi inançlarına göre kıyamete yakın bir zamanda Müslümanlarla yapılacak Armagedon adı verilen savaş için ittifak çabası. Teoride birleştikten sonra ortak bir ordu kurup saldırıya geçmeyi planlıyorlar.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen cenk_pinar » Cum Nis 04, 2008 13:42

Dinler arası diyalog her üç dinin tek bir kaynaktan geldiği ve aslında insanların ortak bir din üzerinde birleştirmeyi amaçlayan küreselcilerin bir projesidir.

Bunun için de 2012 yılına dikkat etmek gerekir. Tüm dinlerin temelini sümer kaynaklarından yola çıkıp açıklamaya kanıtlamaya uğraşacaklar. Marduk nefilim nibiru hikayelerini herkes az çok duymuştur.

Yeni dünya düzenine yeni bir din yeni bir peygamber geliyor.Herkes hazırlıklı olsun.
Kullanıcı küçük betizi
cenk_pinar
Üye
Üye
 
İletiler: 24
Kayıt: Prş Mar 13, 2008 15:32

İletigönderen zaman » Prş Nis 10, 2008 21:25

Sayın kaye, bence dinler arası diyaloğu geliştirenlerin amacın da islamiyeti parçalamak bölmek gibi bir düşünceleri yoktur. Müslüman dünyası yaklaşık 2 milyar insandan meydana gelirki adamlar bu kadar insanı zaten hristiyan yapmak da istemezler.
Her devirde bir yada birden fazla ülke, diğer tüm ülkeleri sömürmek ve nihai amaç olarak da zamanı gelince bölmek ister. Sömüren/sömürülen ilişkisinde din, insanlığın bulduğu en ucuz (parasal anlamda) bir yöntemdir. Dinler arası diyaloğun ülkemizdeki mimarı fettoş'un bir sözüyle yaklaşık 3 milyon oy hareketi sağladığı söylenmektedir bu topraklarda.
BOP'un eş başkanı tayyibin kafasına israil de cüppe takmışlardı. Şimdi tayyip musevimi oldu?
Vakıflar yasası ve ekümenik olaylarını da incelediğimizde, acaba Türkiye de hristiyan sayısımı arttı?
Örnekleri çoğaltabiliriz ve soruların cevapları hayırdır. Eğer olaylara neden-sonuç ilişkisi içinde baktığımız vakit amaç müslüman ülkeleri hristiyan yapmak değil de, enerji kaynakları yüksek değerde olan bu coğrafyada yaşayan insanları sömürmek yada Irak'da olduğu gibi birebir işgal etmekdir.
Kullanıcı küçük betizi
zaman
Üye
Üye
 
İletiler: 32
Kayıt: Sal Oca 22, 2008 22:00

İletigönderen kaye » Prş Nis 10, 2008 23:40

Aslında aynı fikirdeyiz, şöyle:
kaye yazdı:
Nihan yazdı:Bizim dinimiz gayrımüslimlerle diyaloğa izin vermiyor ki bizi ilgilendirsin.

Bizim dinimiz diyaloğa müsaade etmiyor derken yanlış anlama olmasın. Bu tarz bir diyaloğa müsaade etmiyor. Yoksa her müslüman bir misyoner olmalıdır. Elinden geldiğince dinini anlatmalı, insanları doğru yola çevirebilmelidir. Ama bu işi Hıristiyan misyonerlerinin yaptığı gibi konuştuğu kişinin vatanını parçalamak, sömürge elde etmek için yapmamalıdır.....

Burada asıl vurgulamak istediğim islamiyeti yayma düşüncemizin islam için olması idi. Fakat buradan şu anlamda çıkıyor: diğer misyonerler bu işi dinleri adına yapmıyorlar. Sömürmek için yapıyorlar..
Zaten yahudilerin inancına göre de musevi doğulur, sonradan olunmaz, musevi olmak için yahudi doğmak gerektir.
Hıristiyanların ki ise ortada zaten. ABD şeyhi kim için diyalog kurmaya çalışıyor, müslümanlar için mi!!!
Ama dediğin gibi hıristiyanlaşan sayısına bakarak tedbir almamıza gerek yoktur diyebiliriz; fakat diyalog, risaleler vs safsatalarıyla islamiyeti değiştiriyorlar biz farketmeden. Kur'an'dan uzaklaştırılıyoruz, şeyhlerin kitaplarına yaklaştırılıyoruz veya tamamen Kur'an'da olmayan şeyler, hadis, sünnet adı altında empoze ettirilmek isteniyor: recm, türban gibi..
tayyip musevi mi oldu demişsin ya; ben bilemem artık, Allah bilir kimin hangi dinden olduğunu :)
Yani ne açıdan bakarsak sakıncalı bu diyalog çabaları, hem dinden olacağız, hem vatandan, hem milliyetten...
Hiçbirinden de vazgeçemem oysa...

..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen zaman » Cmt Nis 19, 2008 0:48

Said Nursi,1950'de Roma'ya Papa XII.Pius'a ,Risale-i Nur Külliyatı'nı,İstanbul'daki Hıristiyan din görevlisinin aracılığıyla gönderdi.
22 Şubat 1951'de Papa'nın "teşekkür" yanıtını aldı.

Said Nursi,NUR-SİA'lı Papa Benedikt'in de hayranıydı.
"Nursi" soyadını oradan esinlendi.

Müslüman İseviler (müslüman hiristiyanlar),terimleri de Said Nursi'ye aittir.
Bu terimler bugün,Fetullahcılar tarafından da benimseniyor.

Dahası, "Kelimeyi Şahadet"ten "...Muhammeden Resulullah" ı çıkarıyorlar.
"La İlahe İllallah"ı yeterli görüyorlar.
İsa'nın Şam'a ineceği , müslüman, hiristiyan ve yahudileri tek bir dinde "İbrahimi" dininde birleştireceğini savunuyorlar.
--------------------------
Said Nursi Diyor ki:
"Müslümanlık-Hiristiyanlık ittifakını bozmaya çalışanlara karşı,üç zümre,Nurcular,Hiristiyan ruhaniler ve misyonerler,uyanık olmalıdır."(Emirdağ Lahikası I,Sy:1712 )

Said Nursi Diyor ki:
"Birinci Dünya Savaşında bizimle savaşmış da olsa, bir Hıristiyan ölmüşse şehit sayılır.Ahirette mükafatı vardır."(Kastamonu Lahikası.45)
----------------------------
M.Fethullah Gülen Diyor ki:
"En aciz şekilde,hatta biraz cüretle,bu pek kıymetli diyalog hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunmak için size geldik." (Papa'ya Mektup.Zaman Gazetesi.10.04.1998)

M.Fethullah Gülen Diyor ki:
"A.B.D'nin egemenliğinin zayıflamasından kaygı duyulmalıdır."(Nevval Sevindi.Amerika Mülakatı)
------------------------
KURAN-ı KERİM DİYOR Kİ:
"Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin." (MAİDE SURESİ.51)
---------------------
M.Fethullah Gülen'in kardeşinin adı, MESİH'dir."
---------------------------
16 Ocak 2008

Ersin Çelik'in haberi...

Uzun bir dönem İslam dünyasında hilafeti temsil eden Osmanlı Devleti’yle, Katoliklerin dini merkezi olan Vatikan arasındaki ilişkiler Fide yayınevinden yayınlanan Beyaz Diplomasi adlı kitapta mercek altına alındı.

Osmanlının son dönemlerindeki Padişahların, devrin Papalarıyla yaptığı yazışmaları, belgeler ışığında, “Beyaz Diplomasi / Arşiv Belgeleri Işığında Osmanlı Vatikan İlişkileri” adlı kitapta bir araya getiren tarihçi Taceddin Kayaoğlu’nun, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yaptığı titiz ve yoğun çalışmalar sonucu ortaya koyduğu tarihe ışık tutan bu eseri, İslam dünyasıyla Hıristiyan dünyasının arasındaki ‘diyalogu’ gözler önüne seriyor.

Osmanlıca orjinal haliyle yayınlanan mektupları günümüz Türkçesine de çeviren Kayaoğlu'nun eserinde yer alan mektuplarda, tarafların kullandığı ‘ince dil’ ise okuyanları şaşkınlığa uğratacak derecede.

1846–1922 yılları arasında tahtta bulunan padişahların (Sultan Abdülmecid ile Sultan Vahdeddin arasındaki dönem) Vatikan ile olan diplomatik ilişkilerin de ötesine taşan mektuplar, Türkiye’de 1990’lı yıllarda başlatılan ve hala tartışılan diyalog çalışmalarının, aslında bundan yüzyıllar önce resmi olarak yürütüldüğünü adeta ispatı gibi.

Eseri hazırlayan Taceddin Kayaoğlu, farklı dinlerin temsilcileri arasındaki diyalogdan bahsederken, kurulan diyalog köprüsünün zamanla yıkıldığını fakat kalıntıların hala yerinde durduğuna dikkat çekiyor...

Tarih boyunca genellikle bir çatışma zemini üzerine oturtulmuş olan İslam ve Hıristiyan dünyasının ilişkilerinin perde arkasındaki, “dostane“ ilişkiyi gün yüzüne çıkaran eserin önsözünde, “Ülkemizde her ne kadar ehl-i kitap dediğimiz kimselerle Hazreti Peygamber dönemindeki diyaloglar bazı kitaplara konu olmuşsa da, Osmanlı zamanındaki gayrimüslimlerle ilişkiler birkaç kitap ve makalenin dışında ciddi olarak ele alınmamıştır.” diyen Kayaoğlu, bu çalışmayla, Osmanlı Devleti ile Vatikan arasında teorik ve pratik alandaki diyalog süreçlerine ışık tutulduğunu belirtiyor.

MEKTUPLARDA NELER VAR?

Kitapta yayınlanan mektuplara bakılırsa, dönemin Padişahlarıyla, Papaları arasında ‘su sızmaz’ bir samimiyetin olduğu hemen göze çarpıyor. Her iki taraf da, birbirlerinin, dini ve milli günlerine, doğum günlerine, yıl dönümlerine, taziyelerine ve tahta çıkma merasimlerine büyük bir titizlik göstermiş ve bugünlerdeki duygularını mektuplarla paylaşmış. Osmanlı padişahları miladi yılbaşlarında papalara kutlama mesajı geçerken, Vatikan da, şehzadesi dünyaya gelen padişahları tebrik etmeyi ihmal etmemiş. İşin özü, devrin elçileri İstanbul ile Roma arasında bir hayli mekik dokumuş…

Kitap; Doğum günü, Taziye, Cülûs, Müteferrik, Hediyeleşmeler (Osmanlıdan Papalığa- Papalıktan Osmanlıya), Verilen Nişanlar (Osmanlıdan Papalığa- Papalıktan Osmanlıya) diye toplam sekiz bölümden oluşuyor. Bir de Hz. Muhammed’in, ruhbanlığa yolladığı ahitnameyle ilgili Edirne Valiliği’ne yollanan yazı var.

Hıristiyan dünyasının en tepesindeki isim olan Papa, Osmanlı Padişahına, ‘melek yüzlü Padişahım’ diye hitap ederken ve Padişah da Papa’ya; Haşmetli, payeli, muhabbetli sevgili dostum’ diye hitap ediyor…

Padişah Sultan Mehmed Reşad, Papa X. Pius’a gönderdiği mektupla, tüm Hıristiyan Katolik dünyasının, miladi 1912’ye girişini şöyle kutluyor: “Yeni yıl münasebetiyle tebriklerimi beyan eder, dostluk hislerimin ve yakın ahbaplığımızın kabulünü rica ederim.”

EN PAHALI HEDİYE

Osmanlı ile Vatikan arasındaki ince diplomasi sadece bu mektup ve mesajlarla sınırlı değil. Tarafların birbirlerine yolladığı, paha biçilmez taşlarla süslenmiş yüzükler, kumaşlar, en iyi cins atlar, enfiye kutuları, mozaik masalardan oluşan hediyeler çok ayrı bir önem taşıyor. Sultan Abdülhamid’in, Papa XII. Leon’a gönderdiği yüzük, başta Vatikan olmak üzere tüm Batı dünyasında geniş yankı bulmuş. Papa XII. Leon, Abdülhamid’in yolladığı yüzüğe verdiği önemi, o zamana kadar taşıdığı yüzüğü parmağından çıkararak göstermiştir. Papa Leon bu inceliğe yapılan, inceliği tüm dünyaya, Rusya’nın önemli gazetelerinden, Moskovski Vedemosti’de yayınlatarak duyurmuştur.

Toplam 9 bölümden oluşan 304 sayfalık kitapta mektuplarla birlikte, Padişah ve Papaların orijinal fotoğrafları da var.

-------------------
KABALA’DAN (YAHUDİLİK) İLHAM ALAN NURCULUK VE SAİD-İ NURSİ



Nur cemaati ve okulları kendi içlerinde ‘’CİFR’’ ilmine çok önem verirler. Bir takım ‘’Ebced’’ hesapları ile geleceği tahmin etmeye uğraşmaktadırlar. Gizli bir ilim olan ‘’cifr ve ebced’’ hesapları KABALA ile aynı oranda benzerlik teşkil etmektedir. Çünkü KABALA’da da bir takım hesaplar ve formüller kullanılarak gelecek tahmin edilmek istenmektedir ve bazı ileriye dönük çalışmalara zemin hazırlanmak istenmektedir.. Bilindiği gibi Said-i Nursi de yazdıkları risalelerde, külliyatlarda, lemalarda bu hesapları kullanarak bir takım tahminlerde bulunmuştur. Ve günümüzde olan bu ‘’İBRAHİMİ DİNLER’’ masalının zeminini ta o zamanlar hazırlamıştır.

Cemaat içindeki okullarda öğrencilerin beyinlerine Said-i Nursi’nin yazmış olduğu Risalelerin, Külliyatların, Lemaların kaynağının ALLAH olduğunu ve ALLAH’ tarafından Said-i Nursi’ye gelen ‘’İLHAM’’ ile yazılmış olduğunu aşılamaktadırlar. Yani yüce ALLAH tövbe büyük RAB’bimden ayet, ayet bu paçavraları Said-i Nursi’ye indirmiş ve yazdırmıştır. Aynı ‘’KABALA’’ daki bir takım hesapların ve sihirlerin ALLAH’tan peygamberlere, peygamberlerden de sil sile ile HAHAM’lara inmesi gibi. Benzerliğe bakın..!

Durun daha bitmedi..Sihirbaz Said-i Nursi hapisteyken mürtileriyle bile konuşabiliyormuş.!

O yıllarda hapise atılan Said-i Nursi yine bir takım sihir ve büyüler kullanarak geceleri kaldığı hapishaneden esrarengiz bir şekilde UÇUP belirli müritleriyle bir evde toplantılar yapıyor, gece boyunca konuşabiliyor, sabaha yakında kaldığı hapise tekrar aynı şekilde esrarengiz bir şekilde geri dönebiliyormuş. Hep KABALA öğretilerinin tesiridir bunlar. Esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmalar, direk aracısız (Cebrail a.s. bile yok) ALLAH’ c.c.tan alınan ilhamlar, bir takım gizli büyüler hesaplar ‘’cifr ve ebced’’ gibi hepsi KABALA da mevcuttur.

Hatta Nur cemaatinin Said-i Nursi’den sonraki manevi lideri olan Fettullah Gülen 31 ocak 1986 tarihinde İzmir İl nüfus müdürlüğüne başvurarak, 3881 kayıt numaralı kimliğindeki ismini ‘’FETULLAH’’tan ‘’FETHULLAH’’ a çevirmiştir. Bu ‘’H’’ harfindeki değişiklik bazılarına göre (bize göre yani) ‘’ebced’’ hesabına uydurarak ileriki zaman dilimlerinde kendinin İSLAM önderi olacağının inanılması içindir, bazılarına göre ise (nur cemaati) Said-i Nursi’nin siirtteki hocası ‘’MOLLA FETHULLAH’’ın ismini almak istediği için yapılmıştır. İşte size yine KABALA ile aynı oranda benzerlik teşkil eden olay. Sihir ve büyü hesapları kullanılarak kendini ‘’YÜCELTME’’ çalışmaları..!



Bir başka benzerlik ise Nur cemaati okullarında mevcuttur.



Yahudi doktrininin (KABALA) öğretildiği gelenekçi okullardaki öğretmenlere ‘’SOFERİM’’ yani ‘’YAZICILAR’’ denilmektedir. Bu okullarda yazılı Tora ve Sözlü (vahiy edilmiş ama yazılmamış !) Tora vardır. Soferimlerin görevi, vahiy edilenleri açıklamak ve bunun toplumlar ile fertleri tarafından öğrenilmesini ve benimsenmesini sağlamaktır.

Nur cemaati içinde de Said-i Nursi’nin ‘’Risale-i Nur Külliyat’’ını aslından (yani Latin harfleriyle basılmamış haliyle) okuyan, açıklayan, topluma ve fertlere öğretenlerede ‘’YAZICILAR’’ denilmektedir.

Hem KABALA’da, hemde Nur Cemaati içinde aynı şey…! ‘’YAZICILAR’’ Bu sizce tesadüf, rastlantı olabilirmi..?

Bence asla, kat’a, imkansız…! Böyle tesadüf o-la-maz..!
Kullanıcı küçük betizi
zaman
Üye
Üye
 
İletiler: 32
Kayıt: Sal Oca 22, 2008 22:00

İletigönderen kaye » Cmt Nis 19, 2008 2:09

Teşekkür ederim zaman..
Herşey aslında o kadar aşikar ki!!!
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Re: Dinlerarası Diyalog ve Vatikan'ın Tuzağı

İletigönderen kubilayasar » Cum May 14, 2010 20:06

dinler arası diyalog mu olur ya. İnsanlar arası olur ama dinler arası asla.
Kullanıcı küçük betizi
kubilayasar
Üye
Üye
 
İletiler: 7
Kayıt: Prş Tem 30, 2009 19:02

Re: Dinlerarası Diyalog ve Vatikan'ın Tuzağı

İletigönderen birturk » Cum Eki 25, 2013 21:19

TÜRKLERİN TARİHİ Pasifik'ten Akdeniz'e 2000 Yıl (değil, Pasifik'ten Atlas Okyanus'u ve Yedi kıtada 7000 yılı aşkın, Türk Beşiği) Jean-Paul Roux Sayfa: 75 Papa Attila'nın karşısına çıkar ve kendisini çekilmeye ikna eder. O da Loup gibi, Aignan gibi, (Belad ile Attila'nın annesi) Paris'in koruyucusu Nanterreli güzel kız gibi Aziz BÜYÜK LEON adıyla (arzu ettiği) ermişler listesine eklenmiştir... Attila 453 yılının mayısında, sarışın Cermen İdilko'yla evlendiği günün gecesinde ATTİLA (adı) ÖLDÜ (ve Büyük Leon olarak, İstanbul patriğinden taç giyen ilk imparator olarak tarih sahnesine tekrar çıktı)

Belad ile Attila'nın babaları küçükken öldüğü için, BATI HUN imparatorluğunun başında amcaları bulunuyordu. Kendisi Roma-ulusunun papası "o+" olunca, Belad' ı Batı Hun imparatorluğunun başına geçirdi. Attila buna çok kızdı ve Roma'nın üzerine yürüdü. Papa, Batu Hun imparatorluğunu iki kardeş arasında böldü. Bu batıda ilk uluslaşma hareketidir. Roma ulusu ve Rum ulusu olarak ikiye bölündü. Yetmedi, Tıpta erkek ikonası "o+" ve dişi ikonası ">" bunlar. Fransızcada ki Sangreal. Yani Kan! Katolik kilisesinin KUTSAL (Kut-s-al) Haç Tıptaki Kutsal Haç "0+" ve Bizans patrikhanesi de KUTSAL (Kut-s-al) Meryem ANA, Tıptaki DİŞİ ikonu ">" olarak da dinsel olarak da Batı Hun imparatorluğu ikiye bölündü. 1857'de Ortodoks olan halk ta ikiye bölündü. Kutsal Meryem ANA ve Kutsal Havva ana diyenler de. Kutsal ANA, DİŞİ diyenle: Ortodoks ve Sünniler olarak ikiye böldüler. Tıpta dişi ikonası ">" ve dişiye ait yumurta, Sünnilerin Ay'ı ikonaları olmuştur.

Bir gün gelecek, ENGEREK yılanlarının dili çözülecek, işte o gün ne din kalacak, ne de bir ırk.

HUN İmparatorluğu HUN: KAN HUN: Kan İmparatorluğu

Romanın kurucuları mı; ROMULUS ve RUMULUS, Yoksa, Hun (Kan) imparatorluğunun, Roma ULUSU ve Rum ULUSU olarak ikiye bölünmesi mi? Tabi ki ulus olarak ikiye bölünmesidir.

Türklerin Tarihi Pasifik'ten Akdeniz'e 2000 Yıl (Pasifik'ten değil, Pasifik'ten Atlas Okyanus'una ve Yedi Kıta'ya 7000 seneyi aşkın Türk beşiği) Jean-Paul Roux

Sayfa: 422 (1857) Yakub özgürleştirme hareketinin başını çeker ve Kaşgar, Yarkent, Hoten, Aksu ve Kuça'yı ele geçirir. Peşinden Cungarları ve YÜZYILLARDIR (Çin'in) YUNNAN bölgesinde TECRİT EDİLMİŞ olarak yaşayan (Yunanlıların) içinde Çinlilerin de bulunduğu tüm Çin MÜSLÜMAN topluluklarını BATIYA (Anadolu ve bugün Yunanistan denen topraklara) sürükler. (Yunan) Devleti İNGİLTERE TARAFINDAN tanınır. Rusya'dan destek alır...

Anadolu'nun mitolojide ki adı: ANATOLİA yani, Anadolu demek değil mi? Nasıl, ANA- DOLU Yunanlıların ana vatanı oluyor? Ana-dolu tarih boyunca Türk yurdudur!

Birgün gelecek, tarihçi geçinenler de başlarını insanların önünde eğecekler.
Kullanıcı küçük betizi
birturk
Üye
Üye
 
İletiler: 15
Kayıt: Cmt Eki 24, 2009 18:46

Sonraki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x