http://www.aydinlik.com.tr/
Baykal’ın Pensilvanya politikası

Doğu Perinçek
OPERASYONU BAYKAL BAŞARILI KILDI
Baykal’ı hedef alan operasyon ne yazık ki başarıya ulaştı.
Operasyonu başarılı kılan, Baykal oldu. Tek bir sözüyle! “Pensilvanya’dan aldığı mesajın samimiyetine inandığını” açıkladığı an, operasyon tamamlanmıştı.
Baykal, o cümlesiyle istifa konuşmasının bütününü geçersiz kıldı. Pensilvanya mesajından sonra, artık “meydan okumalar” falan hepsinin içi boşalmıştı. Baykal’ın hayatında yaptığı en etkili ve içerikli konuşma, o anda bir biat ilanına dönüştü.
DEVLET ADAMLIĞINDA ŞİFRE OLMAZ
Baykal’ın Fethullah Hoca’nın ismini bile söylemeyip “Pensilvanya” şifresi kullanması dahi büyük bir zaaftır. Böyle kritik konular, devlet adamları tarafından şifrelerle açıklanmaz. O ki Baykal, Fethullah Hoca’nın “samimiyetine inandığını” açıklayacaktı, o zaman mertçe adını vermeliydi. Ne var ki, mesaj, Fethullah Hoca’dan değil, bir aracıdan gelmiş. Bu bile, Baykal’ın çok olumsuz bir durumda bulunduğunu gösterir. En azından bu durumu kabul etmemesi gerekirdi.
BAYKAL’IN FETHULLAH HOCA’YI AKLAMA POLİTİKASI
Pensilvanya mesajının nezaketen söylendiği görüşü de var.
Keşke öyle olsaydı!
Baykal’ın her cümlesi düşünülmüş taşınılmıştı. Belki de ilk kez elindeki yazılı metinden ayrılmadı. Baykal’ı tanıyanlar bilir, Pensilvanya açıklamasını da kuşkusuz tartarak yazdı o kağıda.
Aslında Baykal, Pensilvanya politikasını açıkladı. Bütün milletin önünde Fethullah Hoca’yı akladı. Cemaat, bu kez tahtının bir ayağını da CHP’nin sırtına oturttu. Cemaat medyasına ve yorumlara dikkatli bakın, onlara göre, Deniz Baykal Pensilvanya’ya biat etmişti.
Açıklamanın nesnel sonuçları budur. Baykal, sözlerinin nereye varacağını hiç şüphesiz hesaplamıştır. Eğer Baykal, Fethullah Hoca’yı aklamadı ise, bunu açıklamalıdır. Bu yükle dolaşamaz.
BİAT ASLINDA WASHINGTON’A
Biat kavramını abartılı bulanlar olabilir. Unutulmasın ki, Pensilvanya bir eyalettir; bağlı olduğu merkez, Washington’dur.
Biat, Pensilvanya üzerinden Washington’a oldu.
Bu tavır, CHP çevrelerindeki hayallerden besleniyor. Bu çevreler, ne zamandır ABD’nin Tayyip Erdoğan’ı “deliğe süpürme” kararı aldığı umutlarını mırıldanıyorlar. Yaralanan CHP, Baykal’ın ağzından bu “umuda” sarıldı. “Komplonun arkasında iktidar var” idi; Pensilvanya ise tertemizdi ve samimi idi.
TERTİBİ RTE’NİN “ROMAN KARDEŞLERİ” Mİ YAPTI
Peki CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın saptadığı
- O yerleştirilen kameralar,
- O kamu malı yüksek kayıt teknolojisi,
- O 45 yerde yapılan montajlar vb vb.
Bu profesyonel denen becerileri gösteren kim?
Sonra o suikast ihbarı mektubunun zaman ayarının faili?
Tayyip Erdoğan’ın “Kasımpaşa sırtlarında birlikte büyüdüğünü” söylediği “Roman kardeşleri” mi?
BASININ ÖRGÜTLÜ YAYINIMERKEZİ ELE VERİYOR
Peki Amiral gemisi dahil, bütün medyanın yelkenlerine o rüzgarı veren kimdi?
Yalnızca özel hayata kamerasını uzatan yüksek teknolojiye takılmayın, dört koldan kamuoyu imal eden mekanizmaya dikkat ediniz.
Polis içindeki F tipi örgütlenme, MİT içindeki F tipi elemanlar, ABD’den gelip merkeze yerleşen 35 kişilik yüksek heyet olmadan, böyle kapsamlı bir operasyon yürütülemez. Her şey açık.
CHP “KANSIZ İÇ SAVAŞA” HAZIR DEĞİL
CHP, içine girilen “kansız iç savaşa” hazır değil. Bu yüzden her yumruğu şaşkınlık ve çaresizlikle karşılıyor.
Kaldı ki, sürecin “kansız” olduğu da Wall Street Journal’in bulunduğu konumdan gördüğü manzaradır. Mayına basan, karakollarda kurşun yiyen Mehmetçiğin kanı, Batı merkezlerine göre “kan” değildir. Herkes şehit cenazelerine alıştırıldı zaten. İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin ve Antalya’nın sosyete kulüplerinde asayiş berkemal nasıl olsa. Washington-Pensilvanya hattındaki siyaset o kulüplerde yapılıyor şu anda. Ama böyle gitmeyeceği de açıktır.
CHP, “kansız iç savaş” koşullarına göre vaziyet alamadığı için, tertibe ilk tepkisi, ucuz gündem değiştirme girişimi oldu. Pensilvanya’nın samimiyetine iman edenler, parmaklarını Mustafa Sarıgül’e uzattılar. O basın toplantısının Deniz Baykal’ın talimatıyla yapıldığı Hürriyet gazetesindeki haberin satır aralarında vardı; aynı koğuşta kaldığım Hikmet Çiçek arkadaşıma söyledim. İki gün sonra Fatih Çekirge yazdı. Baykal, Önder Sav’ı o ağır ve temiz olmayan göreve yönlendirmişti (Hürriyet, 10 Mayıs 2010). Kanımca, o basın toplantısı CHP tarihinde bir leke olarak kalacaktır. O kadar aklı başında adamın masanın arkasına dizilip bu ayıba ortak olması, yalnız şaşkınlık ve çaresizlikle açıklanamaz.
BAYKAL KLASİĞİ
Bu, bir Baykal klasiğidir. Derin krizin dalgalarını sistem içi taktiklerle aşmaya yönelir.
Baykal, kriz döneminin devrimci siyasetçisi olmalıdır. İstikrar dönemlerinin politikacılığı artık onun için geçersizdir. Batı’nın programa dayanan değil, yüzeysel taktiklerle yürütülen politika okulu içinde kazanılan yetenekler bugün çare değildir. Örneğin Tayip Erdoğan’ı başbakan yapan hukuk rezaletine ortak olmak veya 2007 baharında 370 toplantı nisabına sarılarak ulaşılacak bir hedef yoktur.
Tarihte, hiçbir büyük sorun böyle usul ve hukuk oyunlarıyla çözülmemiştir; nitekim çözülemedi. Ama bugünün Türkiye’sinde bunların hiçbiri geçerli değildir. Artık Türkiye’de, AKP’nin zorbalık ve şiddeti, Mustafa Kemal Paşa’nın kelleyi koltuğa alan devrimciliğiyle alaşağı edilebilir. Herkes kendi tecrübesiyle bu gerçeği anlayacaktır.
DEVRİMCİLİK “BABAANNEMİZİN RESMİ” OLURSA
Baykal, Pensilvanya’yı aklayan açıklamasıyla Türkiye’nin içine girdiği süreci anlamak eğiliminde olmadığını gösteriyor. Veya süreci anlamıştır ve sürece boyun eğerek cevap üretiyor.
O açıklamayı sonuçlarını bilerek yapmış olması çok daha ağır bir sorumluluktur. Millet adına üzücüdür ve yazıktır. Tertibe Fethullah Hoca’ya el uzatarak cevap verme girişiminin sonu, tertibin altında kalmak olur.
CHP, Atatürk Devrimciliği için “babaannemizin resmi gibi duvarda asılı duruyor” anlayışına gelmişti. Oysa o Atatürk Devrimciliğinin günleri gelmiştir.
Altı Ok’un devrimciliği, geçmiş bir hatıra değildir. Tutuculuk değildir. 1927’deki gibi “Muhafaza ve müdafaa” ruhu değildir. Bugün devrimci olmaktır. Bugün Türkiye’nin kapısını çalan devrimi yapmaya hazır olmaktır. Türkiye’nin devrimle çözülmesi kaçınılmaz sorunlarına, devrimci tavırla yaklaşmaktır. ABD’nin gücünü büyütmüş ve çaresiz kalmıştır.
İSMET PAŞA’NIN ÇİZMESİ MÜZEDEN BİLE KALDIRILDI
Baykal ve yakın çevresindeki CHP yöneticileri, Wall Street Journal’in yazdığı “Türkiye’de kansız iç savaş” tahlilini görmek istemiyorlar. Türkiye tutuşmuş yanıyor. Ama onlar ateşle imtihana hazır değiller. Türkiye’nin bir şiddet ve zorbalık döneminin içine girdiğini zaman zaman söylüyorlar. Ama bu ortamın gerektirdiği devrimci siyaset ve eylemden uzak durma alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Recep Tayip Erdoğan’ı Hitler’e benzetiyorlar, ama Hitler’in Almanya’yı dört kez seçime götürerek kanlı bir rejime sürüklediğini hatırlasalar rahatları kaçacak. O zaman en iyisi hatırlamamaktır.
Halk, Atatürk’ün devrimciliğini terk eden CHP açısından yalnız sandık başında vardır. Seçime, Hitler taklitçisi bir hükümetle giderek karşılaşılacak sonuçları akıllarına getirmek istemezler. Halkın gücünü seferber ederek, Tayip Erdoğan-Gül iktidarının fiyakasını bozmayı düşünmezler. Çünkü o zaman sistemin taşları yerinden oynamış olacaktır.
CHP, Türkiye’nin içine girdiği derinleşen kriz sürecini tahlil edememiştir. (Belki yeri değil ama Genelkurmay Başkanı da tahlil edemiyor.) Eskiden İsmet Paşa’nın bir çizmesi vardı. CHP, o çizmeyi müzeye kaldırmıştır. Hatta müzede bile durduğu şüphelidir. Çünkü o çizmeden adına “demokrasi” denen, Gladyo-Mafya-Tarikat rejimi adına utanmaktadır.
ZORLUKLARDAN KAÇARSANIZDAHA BÜYÜK ZORLUKLARA YAKALANIRSINIZ
CHP, iktidarların ABD’nin hakemliğinde el değiştirdiği bir modele teslim olmanın acılarını çekiyor. Baykal, Tayip Erdoğan’ın BOP Eşbaşkanlığı itirafını kesinlikle gündeme getirmiyor. Abdullah Gül’ün itiraf ettiği “İki sayfa dokuz maddelik gizli anlaşmayı” da görmek istemiyor.
Oysa Türkiye’nin ABD devlet hiyerarşisi içinden yönetildiği sorununu ısrarla işlese, CHP’nin oyları yüzde 10 artar. Üzerinin çizilmesinden korkmuştur. Ne var ki, o sistem, Baykal’ın üzerini çizmektedir. Baykal’ın kendisi saptıyor bunu.
Peki o zaman bu ABD güdümlü siyasal hayatın sınırları içinde bir çıkış var mıdır? Ne yazık ki, Baykal kendi çıkışını hâlâ o sistemin içinde aramaktadır. Bulabilir belki, ama o bulduğu Türkiye’yi değil, Baykal’ı kurtarır.
SOSYAL DEMOKRASİ’NİN PENSİLVANYA AŞKI
CHP, Kemalist Devrimcilikten vazgeçip kıblesini kaybedince, emperyalist sistemin sosyal demokrasisine yöneldi. O rotada, yeni kıblenin Washington-Brüksel olması kaçınılmaz oluyor. Pensilvanya ise Washington-Brüksel güzergâhındadır. ABD, Ilımlı İslam demiyor mu?
İşte o Ilımlı İslam’ın muskasını Fethullah Hoca yazıyor.
Sosyal demokrasinin bu konuda ibretle hatırlanacak o kadar çok tecrübesi var ki.
Sosyal demokrasinin önderlerinden Hikmet Çetin, Fethullah Hoca’dan ödül aldı. Kendisini telefonla uyarmıştım.
Bülent Ecevit’in Fethullah Hoca övgüleri Türkiye’yi nerelere taşıdı. Hatırlatıp dostlarımızı üzmek istemiyorum.
Sarıgül, Pensilvanya’ya sık sık selam göndererek nereye varacak? Peşinden gidenler hiç düşünmüyor mu?
Ufuk Uras değil miydi, ÖDP kurulurken, “Sol Fethullahçılık yapacağız” diyordu. Geldiği yer ortada.
Fethullah Hoca’nın yazacağı muskadan medet umarak, Türkiye bu tertiplerin, bu hilelerin, bu zorbalığın, bu şiddetin üstesinden gelemez. O tertiplere teslim olur. Fethullah Hoca’yı aklayarak durumu kurtarma umutları, Baykal için de, bu akla uyacak bir CHP için de felaketin başlangıcıdır. Zararları Türkiye’ye olur. Ama Türkiye, bu kez bu zorlukları onlara rağmen de aşar.
CHP’NİN DEĞERLİ BİRİKİMİ
CHP’de Türkiye’nin çok değerli bir birikimi var. Kuşkusuz bu birikim, girdiğimiz “kansız iç savaş” denen süreci kendi tecrübeleriyle anlayacaktır.
Baykal, benim yarım yüzyıllık arkadaşımdır. Sanırım Mustafa Özyürek dışında CHP yönetiminde Baykal’ın elli yıllık arkadaşı yoktur. CHP yöneticileri ve CHP kitlesi de, benim için mücadele arkadaşlarıdır. Gelecekte neler olacağını görüyorum. Onlara bu duygularla yazıyorum.
Baykal’ın evinin önünde çadır kurarak, açlık grevleri yaparak, duygu sellerine kapılarak ortaya atılan çözümler, çözüm olmayacaktır. Baykal, bu ülkeye, bu mücadeleye gereklidir elbette, onu söylemiyorum. Bugün yalnız CHP’liler olarak değil, Türkiye’nin bütün yurtseverleri olarak, önümüzdeki derin krizin sorumluluklarını ve görevlerini anlamaya çalışalım. Bunun için de, öncelikle şu Pensilvanya mesajının bizi nerelere sürükleyeceği konusunda zihinlerimizi berraklaştırmak yerinde olur.
Kemalist Devrim rotasının haritasına iyi bakın, orada Pensilvanya diye bir selamlama makamı gözükmüyor. Orada yazılı olan şudur: “Türkiye, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz.”
Haçlı irticanın tertipler ve zorbalıklar ülkesi de olamaz.
SAYIN BAYKAL’A MEKTUP
Sayın Baykal’a bu tertip üzerine yarım yüzyıllık arkadaşı olarak bir mektup yazmayı düşündüm.
Buraya yazıyorum, kamuoyu da bilsin.
Savaştır bu!
Düşman, Hitler gibi kuralsızdır; ahlaksızdır; her tür şiddet, hile ve tertipte maharet sahibidir. Kardeşimiz olan bir buçuk milyon Müslümanı daha yeni katletmiştir ve devam ediyor.
Bu düşmana, kendisini “deliğe süpürme” yetkisini vermiş olan iktidar sahiplerinin üç yıldır uyguladığı yöntemler, yarın daha neler yapacaklarının işaretlerini de veriyor.
Bu koşullarda onlardan her şey beklenir.
Bir Asya özdeyişi bizim görevimizin boyutlarını da tanımlıyor:
İmparatoru atından alaşağı etmek isteyen, bin (1000) hançer darbesini göze almalıdır.
Demek ki, bundan sonra gelecek 999 hançer darbesine hazır olmalıyız.
Yarım yüzyılın yoğunlaştırdığı arkadaşlık duygularıyla selam ve saygılar.
http://www.doguperincek.info
http://www.doguperincek.com.tr