DOĞU PERİNÇEK’E AÇIK MEKTUP…
Sayın Doğu Perinçek,
Aydınlık gazetesinin 15 Haziran tarihli sayısında yayınlanan “Oyların Anlamı ve Partiler” başlıklı yazınızda bir anlamda 12 Haziran seçimlerinin değerlendirmesini yapıyorsunuz. CHP’nin oylarının neden düştüğünü, MHP’nin AKP’ye neden oy kaptırdığını ve CHP’den neden oy aldığını açıklıyorsunuz. Bu bağlamda ileri sürdüğünüz görüşlerin geçerliliği ayrı bir yazı konusudur. Şu anda resmen olmasa bile bir siyasi parti liderisiniz, bir politikacısınız. Dolayısıyla bir seçim sonrasında sonuçlar hakkında genel bir değerlendirme yapmak, seçmenin tercihini okuyup anlamlandırmak hem hakkınızdır hem de bir politikacı olarak sizden beklenen davranıştır.
Ne var ki, yazınızda CHP’nin, MHP’nin ve AKP’nin seçimlerde aldığı oylar ile ilgili bir değerlendirme mevcut olmasına rağmen, Cumhuriyet Güçbirliği adı altında seçime katılan bağımsız adayların aldığı sonuçlar hakkında tek bir kelime yok. Oysa seçimler öncesinde gerek kendi seçmeninize gerek tüm halka Cumhuriyet Güçbirliğini Türkiye’nin yegâne kurtuluşu olarak göstermiştiniz. Şimdi sanki böyle bir “girişim” seçime hiç katılmamış gibi davranıp sonuçları görmezden gelmeniz doğrusu çok düşündürücü… Öte yandan Cumhuriyet Güçbirliği, artık hepimiz biliyoruz ki, İşçi Partisi’nin ve ona yakın duran kesimlerin oluşturduğu bir girişimdir. Dolayısıyla 12 Haziran seçimlerinde Güçbirliğinin elde ettiği sonuç aslında İşçi Partisi’nin eseridir. Bu nedenle bu tablonun ortaya çıkmasında İşçi Partisi’nin rolü ve sorumluluğu olduğu da yadsınamaz.
Bu durumda başta siz olmak üzere Cumhuriyet Güçbirliği girişimine öncülük eden partili-partisiz tüm sorumluların yanıtlaması gereken sorular var. Sizin de, şu anda resmen görevde olmasanız bile, bir siyasi partinin lideri olarak öncelikle bu soruları yanıtlamanız, her şeyden önce kendi partililerinize ve seçimlerde size oy verenlere karşı yerine getirmeniz gereken bir sorumluluktur.
Cumhuriyet Güçbirliği’nin bağımsız adaylarının seçimlerde aldığı oyları hepimiz biliyoruz. Eğer yaptığım hesaplamalar yanlış değilse Cumhuriyet Güçbirliği’nin 30 adayı Türkiye genelinde toplam 80 063 oy alabilmiştir! Bu, Türkiye genelinde kullanılan 42 069 869 geçerli oyun sadece %0,19’una eşittir!
Bu tablonun bir başarı olduğunu iddia edebilir misiniz?
İstediğiniz yorumu yapmakta özgürsünüz tabii, söyleyeceklerinizi kısıtlamak gibi bir amacım yok, ama lütfen Cumhuriyet Güçbirliği’nin geleceğe yönelik olduğunu, seçimlerde alınan bu oyun iyi bir başlangıç oluşturduğunu söylemeyin. Zira Cumhuriyet Güçbirliği adaylarının 2011 seçimlerinde yarıştığı 30 bölgede toplam 80 063 oy almalarına karşılık, İşçi Partisi’nin 2007’de bu bölgelerde toplam 83 811 oy almış olması, Güçbirliği adı altında aceleyle ve partizan bir anlayışla yapılmaya çalışılanların, İşçi Partisi tabanında bile benimsenmediğini göstermektedir! Güçbirliği girişimine İşçi Partisi seçmeninin bile itibar etmemesini acaba nasıl değerlendiriyorsunuz?
“İşçi Partisi seçmeninin Güçbirliği girişimine itibar etmemesi”, en azından sizin anladığınız şekilde bir dayatmaya destek vermemesi şeklindeki saptamam ağır görünebilir. Onu için söylediklerimi biraz somutlaştırmak istiyorum.
12 Haziran seçim sonuçlarıyla 2007 seçim sonuçlarını karşılaştırırsanız göreceksiniz ki Cumhuriyet Güçbirliği adayları, Adana, Ankara-1, Ankara-2, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çorum, Denizli, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul-3, Kayseri, Kırklareli, Manisa, Muğla, Niğde, Tekirdağ, Trabzon ve Zonguldak’ta İşçi Partisi’nin 2007 seçimlerinde aldığı oy kadar bir oy bile alamamıştır! Kısacası Cumhuriyet Güçbirliği’nin seçime katıldığı 30 bölgenin 20’sinde, İşçi Partisi’nin 2007 seçimlerinde aldığı oya bile ulaşılamamıştır! Bu durum sizce bir açıklamayı gerektirmiyor mu?
Örneğin 2007 seçimlerinde işçi kenti Zonguldak’ta 2259 oy alan İşçi Partisi, 2011’de merkez yöneticilerinden işçi Mehmet Akkaya ile bu ilde sadece 382 oy alabiliyorsa, bu durum neyin göstergesidir acaba? Ya da 2007 seçimlerinde Ankara’da toplam 8716 oy alan İşçi Partisi’nin, 2011’de aynı bölgede oyları yarı yarıya düşmüşse, bu, yangından mal kaçırır gibi oluşturulan “Cumhuriyet Güçbirliği” girişiminin halk tarafından ciddiye alınmadığının kanıtı değil midir?
Örnekler çoğaltılabilir. Ama bu durumda, şu anda resmen olmasa da bir siyasi partinin lideri olan sizin bir açıklama ya da partiniz adına bir özeleştiri yapmanız gerekmiyor mu?
Öte yandan partiniz tarafından oluşturulan Cumhuriyet Güçbirliği’nin bağımsız adaylarının 12 Haziran seçimlerinde tek tek kendi bölgelerinde aldığı oylar da komik denilecek düzeydedir.
Örneğin seçim öncesinde Aydınlık gazetesi tarafından, Antalya’da “Arbanya aşiretinden 10 bin oy” alacağı iddia edilen Atilla Uğur, seçimlerde sadece 3 718 oy alabiliyorsa ortada yanıtlanması gereken bir soru yok mudur?
Seçim öncesinden Aydınlık gazetesinde “Ankara’nın dörtte birini oluşturan Çorumlular ‘Erdoğan Karakuş Paşa’nın arkasında…” şeklinde haberlerle propagandası yapılan Ankara 2. Bölge adayı Erdoğan Karakuş’un kendi seçim çevresinde geçerli kabul edilen 1 438 787 oyun sadece 1800’ünü alabilmiş olmasında bir gariplik yok mudur?
İşçi kenti Zonguldak’ta, adı İşçi Partisi olan bir partinin yöneticisi olan, işçi Mehmet Akkaya’nın sadece 382 oy (%0,01) alabilmesi düşündürücü değil midir?
Seçimde Denizli’den milletvekili adayı olup seçilemeyen, ama “çalışmalarımızın boşa gitmediğini, geleceğe yatırım olduğunu düşünüyorum” diyen Mustafa Güleç, kullanılan 582 800 geçerli oyun, sadece 751’ini (%0,12) alabiliyorsa, siz bu arkadaşın “çalışmalarımız boşa gitmedi” sözlerini nasıl yorumluyorsunuz acaba?
Ulusal Kanal’da program yapan, Aydınlık’ta köşe yazısı yazan Halil Nebiler’in, İşçi Partisi’nin 2007 seçimlerinde 1257 oy aldığı Kırklareli’nde, 2011 seçimlerinde Cumhuriyet Güçbirliği bağımsız adayı olarak sadece 237 oy (%0,01) alabilmesi, açıklanmayı gerektiren bir durum değil midir?
Örnekler çoğaltılabilir. Amacım basit bir oy hesabı yapmak değil. Ama seçime laf olsun diye mi girdiniz? Seçimlerde alınan oy, bir anlamda halka ne kadar ulaşılabildiğinin, düşüncelerin millete ne derece anlatılabildiğinin ve “Atatürk’te birleştik” diyen Cumhuriyet Güçbirliği’nin seçmenler tarafından ne denli ciddiye alınıp benimsendiğinin bir göstergesidir. Bu nedenle milyonu aşkın seçmenin oy kullandığı bir seçim bölgesinde 5 bin oy bile alamayanlar, geleceğe yönelik kararlılık açıklaması yapmadan önce dönüp aynaya bakmalı ve “neden?” sorusunu en azından kendilerine sormalıdırlar.
Örneğin Cumhuriyet Güçbirliği adayları arasında en yüksek oyu, İzmir 1. Bölgeden aday olan Yaşar Müjdeci aldı: 17 513… Ne var ki Yaşar Müjdeci, kendi seçim bölgesinde geçerli sayılan 1 223 008 oyun sadece 17 513’ünü alabilmiştir! (%1,43) Bu bölge, Cumhuriyet Güçbirliği’nin en “başarılı” olduğu bölgedir!
Benzer bir durum sizin aday olduğunuz İzmir 2. Bölge için de geçerlidir. Siz de seçim çevrenizde geçerli sayılan 1 277 830 oyun sadece 12 842’sini (%1) alabildiniz! Buna rağmen en “başarılı”(!) ikinci aday da sizsiniz…
Acaba Cumhuriyet Güçbirliği’nin en “başarılı” iki adayı olan siz ve Yaşar Müjdeci “neden?” diye soruyor musunuz kendinize? Bu orandan ve alınan oydan memnun musunuz?
Kimse imkânların yetersizliği bahanesine sığınmamalıdır. Eşit koşulların geçerli olmadığını kabul ediyor ve en baştan beri söylüyorum. Ama emrinizde olan ulusal düzeyde yayın yapan bir gazete ile bir ulusal televizyon kanalı başka hangi adayda vardı? Ayrıca Aydınlık’a göre “İzmir’de Cumhuriyet Güçbirliği; 90 seçim bürosu, 5 binden fazla Güçbirliği gönüllüsüyle arı gibi çalışıyor. Her gün 100’e yakın İzmirli kendiliğinden büroya gelip Perinçek ve Müjdeci gönüllüsü oluyorlar”dı! (Aydınlık, 9.5.2011)
Ne var ki sonuç ortada işte… İzmir gibi demokrat, ilerici, Cumhuriyetçi seçmenin ağırlıklı olduğu bir bölgede bile halkın ancak yüzde 1-1,5 kadarının desteği alınabiliyorsa, bu durumda seçimlerde CHP’nin neden oy kaybettiğini, MHP’nin CHP’den nasıl oy çaldığını, AKP’nin nasıl “milliyetçilik” tasladığını irdelemeden önce, kendi durumunuzla ilgili bir açıklama ve özeleştiri yapmanız gerekmiyor mu?
Oysa Aydınlık gazetesi 14 Haziran tarihli sayısında “Cumhuriyet Güçbirliği: Aynı Kararlılıkla Devam…” manşeti atıyor. İleride yeniden bu tür bir durumla karşılaşmak için, hiçbir sorgulama yapmadan, sanki hiçbir şey olmamış gibi bir sözde “kararlılık” mı gösterilecek Sayın Perinçek? Karşı karşıya olduğunuz tablo görmezden gelinecek gibi değildir. Hiçbir şey olmamış gibi davranmanız inandırıcılığınızı hepten yok edecektir.
Önümüzdeki dönemde, İşçi Partisi’nin 12 Haziran seçimleri öncesinde yangından mal kaçırır gibi partizan bir anlayışla oluşturduğu şekilde değil, Türkiye’nin değişik görüşten ve kesimden tüm yurtsever, ilerici, demokrat ve Cumhuriyetçi kesimlerini içerecek gerçek bir Güçbirliği’nin kurulması yaşamsal önemdedir. Ne var ki bu tür bir oluşumun içinde sizin ve İşçi Partisi’nin de kabul görüp yer alabilmesi için hem kendi tabanınızı hem de size destek vermiş olanları ikna edecek, tutarlı ve inandırıcı bir açıklama ve özeleştiri yapmanız da kaçınılmazdır. Sizden öncelikle beklenen budur.
Saygılarımla,
Serdar Ant
15 Haziran 2011