Dr. Noyan UMRUK Yazdı:9 EYLÜL 1922-9 EYLÜL 2012

Dr. Noyan UMRUK Yazdı:9 EYLÜL 1922-9 EYLÜL 2012

İletigönderen Noyan Umruk » Pzr Eyl 09, 2012 13:32

9 Eylül 1922- 9 Eylül 2012 :taz:



Dr.Noyan UMRUK



İzmir’in işgali ile başlayan Milli Mücadeleye, kurtuluşu ile konulan son noktayı bir arkadaşımın ilettiği Haluk IŞIK’ın dizeleri ne güzel anlatıyor:



Sen “9 Eylül” dersin iki kelime,

Ben değişen yazgı anlarım,

Bağımsızlık,özgürlük anlarım,

Sen “İzmir” dersin iki hece,

Ben sevinçten ağlarım…



Sen “9 Eylül” dersin iki kelime

Ben onurlu bir halk anlarım.

Rüzgârın çevirdiği sayfa anlarım.

Sen “İzmir” dersin iki hece

Ben saygıyla ayağa kalkarım…



Evet, rahmetli İlhan Selçuk ustanın yıllar önce dediği gibi, 1922’nin 9 Eylül’ünde “İzmir Türkiye, Türkiye İzmir” olmuştu.



Yüzyıllarca örselenen gururunu 90 yıl önce kanı ile, canı ile kazanmış onurlu bir halk, bağımsız, başı dik bir devlet, ardından tüm dünya faşizme giderken, demokrasi ve sosyoekonomik gelişmeyi heyecanla tartışan genç bir Cumhuriyet…



9 Eylül 2012-Hal-i pür melalimize bakın:



*Küresel çıkarlara ve faiz-borsa-döviz üçgeni içinde sıcak paraya tutsak yeterince üretmeyen, teknoloji fakiri, dış borç ve cari açık sarmalı içinde debelenen, nereden, ne amaçla geldiği açıklanamayan devasa bir net hata-noksanlar kalemi ve şaibeli bir ödemeler dengesi ile planlama anlayışından iyice uzaklaşmış, “babalar gibi neyim varsa satarım” anlayışına dayanan bir ekonomi,



*Yeni ya da farklı şeyler söyleyenlere kapalı, ülkenin bugününden çok geçmişini kendine dert edinen, iktidara yönelik eleştirileri “oto sansür”e tabi tutmayı erdem sayan, nöbetçi yorumcularına papağanlar gibi hep aynı ezberi tekrarlatan bir patronaj altındaki devşirilmiş ya da tutsak alınmış bir medya



*Kurumlarını kayıtsızca çürüten bir devlet ve siyasi iktidar:



-Kendi eski Eğitim Bakanlarınca dahi eleştirilen, allak bullak edilmiş, sabileri sefil eden bir “Milli Eğitim”,



-Yaşattığı bunca skandalle toplumda adalet ve emeğiyle başarma etik’ini derinden sarsarak, yargıç adaylarının sınavını dahi yüzüne gözüne bulaştıran, bir türlü hesap sorulmayan bir “Merkezi Ölçme-Yerleştirme”



-Çok iyi yetişmiş bürokrasisini, engin devlet deneyimini bir kenara iterek her tarafı lime lime dökülen, teröre arayıp, bulamadığı yeni olanaklar sunan bir dış politika,



-Yönetimbilim ve hukukunun temel ilkesi “Meritokratik” yaklaşım (Liyakate göre görevlendirme ve yükseltme) yerine, yandaş ya da yandaş gözükmeyi yeterli bulan bir bürokratik yapılanma,



-Bilimsel gerçekleri söyleyerek topluma öncülük etmekten çekinen üniversiteler,



-Toplumun güvenini derinden sarsan “köpekleri salan, taşları bağlayan” bir adalet sistemi ve süreç içerisinde bağımsızlığını tamamen yitiren, bir türlü karar veremeyerek, siyasi koalisyonun taleplerini uzun tutukluluk süreleri ile sağlamaya çalışan iğdiş edilmiş bir yargı,



Ve Ordu…



Yapıcı ve şevklendirici eleştiriler yerine sanki toplumsal yapılanma kalitesinin, siyasi- kültürel etiğin ve kararların tamamen dışında gökten zembille inmiş Marslılardan oluşmuş gibi, her türlü aşağılamalarla prestij ve morali “dahili ve harici bedhahlarca”çökme noktasına getirilmiş, deneyimli komutanları hapisanelere, askerleri karakollara tıkıştırılmış, ne yapacağını şaşırmış bir ordu…



Tıkıştırıldığı karakollardan ancak kendilerine saldırılıp onlarca şehit verdikten sonra operasyonlara çıkabilen, diğer zamanlar “yan gelip yattığı söylenen” bir ordu…



Ve nihayet, şehit düşen kınalı kuzuları için, “vatan sağolsun” diyebilen, şehitliği kutsal bir mertebe olarak algılayan bir halkın çocuklarının, şayet ortada başka bir melanet yoksa, gecenin bir saatinde depoya doldurarak

şehit edecek kadar elbirliğiyle şaşkınlaştırılan, kan kaybeden bir ordu…



“Hindistan, Pakistan, Bulgaristan, Mozambik, Kongo gibi ülkelerde de böyle olaylar oluyor…”diyemiyecek kadar şanlı geçmişi ve disipliniyle haklı olarak övünen bir ordu…



Henüz soruşturma yeni başlamışken facia’yı “kaza” olarak tanımlayan olayla ne ilgisi varsa bir Orman Bakanı, “Genkur. Bşk.nın buraya gelmesine ne lüzum var…” diyebilen bir Milli Savunma Bakanı…Vah ki vah vah…



En kötü ve en tehlikeli durumu asıl şimdi yaşıyoruz, farkında mısınız?

Yüreklerimiz kanıyor demek yetmiyor…Güvenlik, beka falan bir yana, bombalar sadece çocuklarımızı parçalamıyor; yüreklerimizi, inançlarımızı, kutsallarımızı paramparça ediyor…



Üniversitesinden “Milli Eğitimi”ne, Yargı’sından Ordusuna kadar Cumhuriyetimizi, kurumlarımızı geri istiyoruz…Yeniye, güzele ve ileriye doğru…



AYDINLIK G., 09.09.2012

Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1067
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x