Dr.Noyan UMRUK Yazdı: NE YARGILAMALAR GÖRDÜK, ZATEN YOKTULAR...

Dr.Noyan UMRUK Yazdı: NE YARGILAMALAR GÖRDÜK, ZATEN YOKTULAR...

İletigönderen Noyan Umruk » Pzr Eyl 30, 2012 9:39

NE YARGILAMALAR GÖRDÜK,

ZATEN YOKTULAR…



Dr. Noyan UMRUK



Sevgili okurlarım, Allah düşürmesin, ama diyelim ki; mahkemeye düştünüz; ne beklersiniz? Hukuk alimi olmaya falan lüzum yok. Sade bir vatandaş olarak herhalde şunları beklersiniz:



-Öncelikle özlük hakları, sicil işlemleri, atama ve yükselmeleri özerk bir kurulca yapılan, siyasi, dini vb. baskılardan uzak tutulmuş, bağımsızlığı, yansızlığı sağlanmış yargıçlardan oluşmuş bir mahkemenin karşısına çıkmak istersiniz, değil mi?

-Sonra, adil yargılama ilkesine aykırılığı uluslar arası hukuk ve temel insan hakları belgeleri ile saptanmış olağanüstü mahkemeler kaldırılmışken, siyasi iradece belirlenmiş sadece sizlerle ilişkili bazı davalar için olağanüstü yargı süreci sürdürülmesini istemezsiniz, kuşkusuz…

-Hakkınızda ortaya konulan iddianame de akla, mantığa uygun, özlü ve anlaşılır olmalı, herhalde…

-Deliller, karinelere, “geçmişte böyle olmuştu, şimdi de aynı şeyler olmuştur” gibi hastalıklı kafaların katarsislerini (rahatlama) tatmin edecek şekilde soyut ya da sahte değil, doğrudan size atılı suçla ilgili somut kanıtlara dayanmalı, değil mi?

- Kutsal savunma hakkınızı kullanabilmeyi; avukatlarınız sizi özgürce savunabilmesini, tanık, bilirkişi vb. istemlerinizin mahkemece yerine getirilmesini, lehinizdeki delillerin sümen altı edilmemesini istemeniz de gayet doğal…

-Cezanızın yaş, rütbe, kıdem gibi atılı suçla ilgisi olmayan statülere ya da hırs, kin, öç gibi subjektif nedenlere göre değil, atılı suçun sizinle kişisel ilgisine göre verilmesini istersiniz kuşkusuz…

-Suçlama eksik(sanık lehine delillere, sayısız bilirkişi raporlarına, sahtelik iddialarına, tanık taleplerine itibar edilmemesi vb.), ceza tam olmamalı(atılı suça ilişkin en üst sınır) ya da ceza kanunlarına göre cebir(zor ve şiddet) unsuru oluşmadığından teşebbüs dahi olmadığı anlaşılan eylemlere , fiil gerçekleşmiş gibi ceza verilmemeli, tabii…

- Hele, siyasi erk, sizin için hiçbir “mazhariyet” göstermezken, aynı tür mahkemelerin gündeme aldıkları başka dava ve kişiler için derhal yasal düzenlemeye giderek bir tür dokunulmazlık yaratıyorsa, ilgili kurul da siyasi iktidarın eğilimlerine göre zaten “özel yetkili mahkemelerin” ve zaten “özel yetkilendirilmiş yargıçlarını” olur olmaz nedenlerle, ya da “işine gelmediği” algısı yaratacak biçimde görevinden alıyorsa, mahkeme heyetleri yargı sürecinin en kritik aşamalarında değiştirilebiliyorsa adalete olan güveninize rahmet okumaktan çare yoktur, artık, sizin için…

O zaman ne olur?

Ülkede bir devrim yaşanmadığına göre devrimlerin “de facto(bilfiil- kendiliğinden)” hukukundan söz edilemez.



Tam tersine, iliştirilmiş medyanın “ileri demokrasi” şamatasına karşın, insanlık ve hukuk tarihinde sayısız örnekleri bulunan Dreyfüs, Rosenbergler, Sacco-Vanzetti davaları, A.B.D.’de “Mccarthy” dönemi, yakın tarihimizdeki darbe mahkemeleri gibi tarihin dramatik sayfalarında yer alan, kamuoyu vicdanını ve adalet duygusunu derinden yaralayarak “unutulmazlık” kazanan ve de toplumsal belleğe kazınan bir darbe hukuku süreci yaşanır…

Şimdi neler olacak? Kırk katır mı istersiniz, kırk satır mı?

Gerekçeli kararın açıklanmasından sonra bir yıl kadar sürebilecek bir temyiz süreci, karar onanırsa anayasal hak ihlalleri nedeniyle anayasa mahkemesi ve uluslar arası insan hakları mahkemesi süreçleri…

Karar onanmaz ise yeniden mahkeme süreci…

Peki, bu insanlar kaç yaşındalar…



Bir ihtimal daha var… Zaten, ortamın uzun zamandır bu ihtimale göre hazırlandığını söyleyenler var… Şimdilerde koro halinde telaffuz edilen P.K.K. ve K.C.K.’ ı da kapsayacak bir genel af…

İyi de, diğerleri ile aynı kaba konularak, aklanmaksızın birilerinin inayeti olarak algılanacak bir genel af, kırılan onurları, maddi, manevi çöküntüyü onarıp, toplumsal vicdanı tatmin edebilecek mi?



Peki, bu durum, halen görevde olan Silahlı Kuvvetler mensuplarını, asıl gücünü yüksek moralinden ve halkının kendisine duyduğu güvenden alan bir Orduyu nasıl etkilemekte? Başına gelmedik şey kalmamış bir ordunun sorumluluk ve görev şevk, heyecan ve azmi önce toplumsal, sonra siyasal empatiye muhtaç… Hem de küresel jeopolitik dayatmalarla ateş çemberi içine sokulmuş, terörle boğaz boğaza mücadele eden bir ülkede…Son söz kamu vicdanının…

Ve bir trajedi…

Ve tabii, şu sözler umuyorum, kamuoyunun oldukça geniş bir bölümünün vicdanını yansıtıyordur:

“Öyle günler yaşıyoruz ki, en evrensel değerlere tevazu ile bağlı, en masum hayatlar bile, ortaçağdan kalma ön yargılara mahkum zihinlerin, gelecekten yana korku, geçmişten yana kin ve intikam, bugünlerde ise özgüven noksanının pençesinde… Hem de hukuk formatında. Hem de ülke menfaati değil, başka mihrakların güdümünde!”(1)



Ve de tabii durum insani açıdan da tam bir trajedi…



“Viran oldu evim barkım ne söylesem boşa Leylam

Mevlam ayrılık vermesin gökte uçan kuşa Leylam”



Bozlakları yetim bırakarak “hak’ka yürüyen”, ışıklar içinde yatsın Neşet ERTAŞ’ın bu eşsiz dizeleri ile on yıllarca ülkeye canı pahasına hizmet etmiş insanların, eş ve ailelerinin derin acılarını, maddi ve manevi mağduriyetlerini yürekten paylaşırken, çelikleşen metanetlerine merhaba…







(1)Sayın Müyesser YILDIZ’ın Balyoz davasının sivil sanığı Faruk Yarman ile mektupla yaptığı mülakatta Sayın Yarman’ın satırları.



AYDINLIK G, 30.09.2012






NE YARGILAMALAR GÖRDÜK,
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1067
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x