
“Genellikle söylenenin tersine, gelecek önceden yazılıdır, ama biz bütün bunların yazılı olduğu sayfayı okumayı bilmiyoruz, dedi, Kabil, bu devrimci fikri nereden bulduğunu kendi kendine düşünerek…”
Kabil, Jose SARAMAGO
Bir Bakan ikide bir olup, olmadık yerde kendisine sorulmasa da yineliyor: “Türkiye baharını zaten yaşadı”. Aşı sırasına sokulan çocuğun “Ben zaten aşı oldum” demesi gibi… Korkmayın sayın bakan, bu yalnız ve güzel ülke, aynı zamanda çok dayanıklıdır da…
Dayanıklılığını, onurlu dik duruşunu 90 yıldır gösteriyor zaten;
-Örneğin; emperyalizme nasıl karşı konulacağını tüm mazlum uluslara gösteren “İstiklal Savaşı” destanı( Bu destansı savaşa “sıradan bir savaş” görüntüsü yüklemek isteyenlerin, işgalde Boğazda İngiliz ve Amerikan zırhlılarının ne aradığını, Kuvvacı’larla birlikte Karayılan’ın kimleri Antep’ten kovaladığını, İzmir’in işgalinde Venizelos’un hangi ülkelerin bayrakları ile donatılmış bir balkondan konuşma yaptığını yanıtlaması gerekir.),
-Örneğin; ardından gelen on yıllık bir ambargoya rağmen tüm Kıbrıs halkını katliamdan kurtaran Kıbrıs Barış Harekâtı,
-Örneğin; dünyayı hayrette bırakan, Reuters’e yanlış haber geçirten, mazlum ülke halklarının yüzünü güldüren 1 Mart Teskeresi ve tarihini unutmayan TBMM,
- Örneğin; her şeye rağmen teröre diz çökmeyen bir ülke, şehitlerine “vatan sağ olsun” diyebilen bir halk,
İşte böyle bir halk ve de böylesine güzel, yalnız ve onurlu bir ülke varken elinizde. Sizlere düşen insancıl bir yaklaşımla yaralarını sararak ülkelerin baharlarını da, kışlarını da bağımsızca yaşamalarını vurgulamaktır, sadece…
Yeter ki sizler, ”İslam ülkeleri baharlarının” küresel merkezin çıkarlarına göre biçimlendirilmesine heyecanla katkıda bulunarak kendi ülkenizi daha da yalnızlaştırıp, karakışta yaşatmayın…
-Örneğin, Kıbrıs Barış Harekatında Türkiye’ye akaryakıt, mühimmat, yedek parça depolarının kapılarını ardına kadar açan ve kendi halkına insanca bir yaşam düzeyi sağladığı söylenen Kaddafi Libyasına karşı başta sözde soykırım yaygaracısı Fransa olmak üzere yağmacılarla birlikte hareket etmek,
-Örneğin; Irak’ta milyonlarca can kaybına ses çıkarmazken, iki ay önce sınırları açıp, müşterek Bakanlar Kurulu toplantısı ile sarmaş dolaş olunan Suriye’ye karşı küresel merkezin “ Bekçi Murtaza’lığını” yaparak, uluslar arası toplumu acil müdahaleye çağırmak,
-Örneğin; Hocalı Katliamı, Karabağ İşgali, yüzbinlerce “kaçkın”(sürgün) ortadayken bu trajik durumu yaratanlarla “teatral” uzlaşma gösterilerine girişmek,
-Örneğin; “BOP Eşbaşkanlığı” ile gerine gerine övünmek,
-Ya ülke ve bölgeyi cehennem haline dönüştürme trendi hızlanan İran-ABD-İsrail gerginliğinde, Barbara Opall’in Roma Defense News’da yazdığı üzere İsrail’in Necef çölünde konuşlanmış radar ile akuple olan ve sadece ABD teknisyenlerinin işletebileceği, verilerinin hiç bir NATO üyesiyle paylaşılmayacağı,
alınan istihbaratın sadece İsrail ile paylaşılacağı Füze Savunma Sistemi Radarının Malatya-Kürecik’e kurulmasına Lizbon Zirvesinden başlanarak onay verilmesi(Gerek “Washington Post”un ABD Savunma Bakanı Panetta’ya atfen İsrail’in baharda İran’a saldıracağını iddia eden David Ignatius yazısı, gerek geçen hafta sonu “New York Times”ta Ronen Bergman’ın “saldırı tarihi 2012’dir”değerlendirmesi artık geri dönüşü olmayan noktayı vurguluyor gibi.
Bu kapsamda belli başlı üç senaryo gündeme geliyor: ya İsrail’in, İran’ı tek başına vurması, ya ABD’nin İsrail saldırısına arkadan destek vermesi ve İsrail’e cevap veren İran’a karşı, ABD’ nin de bilahare saldırıya katılması ya da Hürmüz Boğazı ya da herhangi bir sıcak noktada çıkabilecek herhangi bir yerel olayın ABD’yi içeren çatışmaya dönüştürülmesi) gibi tercihleri ülke yararına görüp bundan onur duyanlar var mı? Bilinmez…
Düşünebiliyor musunuz? Cehennemi atmosferi… Özellikle İran’ın olası güçlü karşı koyma potansiyelini…Ya Rusya … Ya Çin … Suriye vetosu en azından soğuk savaş dönemini anımsatmadı mı? İran, Suriye ya sonra… Rahmetli İnönü “ayıyla yatağa girmenin” dehşetli sakıncalarını iyi bilirdi. Hele ayı yatakları parçalayıp, daha lezzetli bal kovanlarına el koymak niyetindeyse…
BOP Eşbaşkanlığına soyunan kadrolar ve onlara bu akılları verenler, en azından zararın bu noktasından dönmek için, Saramago’nun yazının başlangıcında Kabile söylettiği sözlere ne kadar kulak asarlar bilinmez…
Ne var ki; tıpkı bu güzel ve yalnız ülke gibi, başta İran olmak üzere bazı bölge ülkeleri de bayağı dayanıklıdır. Biline…
AYDINLIK G., 9. 2. 2012