
DSP'siz ve MHP'siz Türkiye hedeflendi
Ceviz Kabuğunda şok açıklamalar yapan DSP Milletvekili Recai Birgün, 57. Hükümetin Başbakanı Ecevite darbe yapılarak AKPnin iktidara getirildiğini öne sürdü. Birgün, operasyon amacının DSPsiz ve MHPsiz bir Türkiye olduğunu söyledi.
Karakutudan şok iddialar
Eski Koruma Müdürü Recai Birgün, Başbakan Bülent Ecevite darbe yapılarak AKPnin iktidara getirildiğini ileri sürdü. Birgün, O dönemde önce Ecevite sonra da DSPye operasyon yapıldı. Amaç DSP ve MHPsiz bir Türkiyeydi dedi
Hulki Cevizoğlunun Avrasya Televizyonunda(ART) canlı olarak yayınlanan Ceviz Kabuğu programı, bu hafta iki önemli tartışmayı ekrana taşıdı: Ecevit Hükümetine darbe yapılıp yapılmadığı ve hakkında soruşturma açılan Allahın Kızları adlı roman.. Ecevitin karakutusu olarak tanınan ona en yakın kişi olan eski koruma müdürü, yeni DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün, Biz bunu 2002den bu yana 6 yıldır haykırıyoruz. O dönemde önce Ecevitin şahsına, sonra da DSPye operasyon yapıldı. Bu operasyon sonrasında AKP iktidara getirildi dedi.
Medya ve işadamları vardı
O dönemde Ecevite yapılan operasyon hakkında sadece Cem Uzan yönetimindeki Star gazetesinin haber yaptığını, bu nedenle onlara da bir operasyon yapıldığını söyleyen Recai Birgün, Gittiğimiz her programda bunu anlattık ama duyuramadık sesimizi. 2002den bu yana bas bas bağırıyoruz. 2002de önce Sayın Bülent Ecevitin şahsına yönelik, olmayınca DSPye yönelik bir operasyon yapıldı. Amaç DSP ve MHPsiz bir Türkiye yaratmaktı diye konuştu. DSP Milletvekili Birgün, tüm bunlar yaşanırken medyanın Bülent Ecevitin sağlık durumu ile ilgili haberleri çarpıtarak bu olayı körüklediğini söyledi. Birgün, Medya, Sayın Bülent Ecevitin kelimeleri karıştırdığını, bunadığını, bu yüzden bu ülkeyi yönetemeyeceğini hiç böyle bir şey yokken büyük puntolarla, hatta flaş haber olarak verdi. Sürekli olarak bunu tekrar etti dedi ve o dönemde basına yansıyan olaylardan bazılarının iç yüzünü şöyle anlattı: Ben beyefendiden sadece evime yatmaya gitmek için ayrılıyordum. Her anını biliyorum. Kelimeleri karıştırdığı, bunadığı falan hiç olmadı. Bir iki saatlik konuşmada belki iki üç yerde dili sürçtüyse medya bunu dakikalarca haber yaptı. Bülent Ecevit bunadı, Türkiyeyi yönetemez dendi. Sayın Ecevite gittiğimiz yerlerde yolu ben tarif ediyordum. Benim bir anlık görevi ihmalim Sayın Ecevitin şaşırmasına neden oluyordu. Tamamen benim hatam olan böyle bir olay hastalıkla bağlanıp yolunu bulamıyor diye yansıtılıyordu. Ağzı kapalı su şişesini içmeye çalışması da benim yüzümden. Çünkü, örneğin yurtdışında sodalı (gazlı) su içmesin diye ben kontrol ediyor, kapağını da ben açıp veriyordum. Bir gün bunu unuttum. O da hep ağzı açık olarak verdiğim için bakmadan şişeyi ağzına götürdü. Bu kadar basit olayları bile medya büyüttü. Recai Birgün, O günlerde bunları yapan büyük medya şimdi AKPden dert yanıyor. Bu işin içinde bir kısım medya, iş adamları, bürokratlar ve siyasiler vardı dedi.
Özkök keşke hiç konuşmasaydı
Birgün, Ümraniye soruşturması hakkında da, Bu davanın sonunda bir şey çıkacağını düşünmüyorum dedi. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkökün, Darbe var da diyemem yok da diyemem sözlerini eleştiren Birgün, Koskoca Genelkurmay Başkanı susup hiçbir şey söylemese daha iyiydi yorumunu yaptı.
Ev hapsi uygulandı
Bülent Ecevitin hastaneye ilk gittiği günlerdeki doktorlarının da hatalı olduğunu dile getiren Birgün, Doktorları Sayın Ecevite normal vatandaş muamelesi yaptılar. Hastanın başbakan olduğunu düşünmediler. Başbakan bu ülkede bir gün sokağa çıkmasın kriz çıkıyor. Halbuki sokağa çıkmasına, basınla görüşmesine izin verilmeli. Neredeyse, evde ev hapsi uyguladılar. Evraklara koruması imza atıyor diye saçma şeyler çıktı o dönemde dedi.
Cenazeye gitmeseydi ölmezdi
Recai Birgün, ARTdeki Ceviz Kabuğunda Bülent Ecevitin ölümündeki suikast şüpheleri ile ilgili şu önemli açıklamaları yaptı: Ecevite doğrudan bir suikast yapılmadı ancak Danıştay saldırısı ile dolaylı bir suikastın kurbanı oldu denebilir. Ecevit, Danıştay saldırısında çok duygusal anlar yaşadı. Kendisini, saldırıda hayatını kaybeden Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilginin cenazesine gitmemeye ikna edemedik. Bunun için yalanlar söyledik. Kocatepeye giden yolu uzatmak dahil her şeyi yaptığımız halde cenazeye gitti. Ve buradaki üzüntü ölümüne neden oldu diye düşünüyorum. Danıştay saldırısı Ecevite dolaylı bir suikast kabul edilebilir.
Hz. Muhammedin hayatı roman konusu olamaz
Hulki Cevizoğlu, Ceviz Kabuğunun ikinci bölümünde ise, Nedim Gürselin hakkında soruşturma açılan Allahın Kızları adlı romanını tartıştı. Nedim Gürsel, Bir romancının fantezisi olarak okunmalı dediği kitabının adının Kuranda geçtiğini, kendisinin uydurmadığını savundu. Bu kavramı Kureyşlilerin kullandığını dile getiren Nedim Gürsel kendini Agnostik biri ilan ederek şunları söyledi: Ben çocukken imanlıydım, gençliğimde ateist Marksist oldum. Şimdi ise agnostik yani bilinemezci oldum. Allahın varlığı ve yokluğu beni aşar. Ama ona ulaşmak için dine gerek olmayabilir... Yaptığım şey inancı sorgulamaktır. Rasyonel düşünme yapan bunu sorgular. Akıllı düşünce ile iman birbiri ile bağdaşmaz... Teokratik bir toplumda yaşamıyorsak inanmama özgürlüğü de olmalıdır... Dinsel inanç dogmadır, değişmez. Gürsel, kitabını Lat, Uzza ve Manat adlı sözde dişi putlara ithaf ettiği şeklindeki iddiaları da yalanladı. Kitabımda da yazdığım gibi adını taşıdığım dedeme ithaf ettim dedi. Programa telefonla katılan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürkün, Allahın Kızları romanıyla ilgili yorumu ise oldukça kesin oldu:
Nedim bu kitabı keşke yazmasaydı
Bu romanı keşke yazmasaydı Nedim. Başka bir şey yazsaydı... Hz. Muhammedin hayatı roman konusu olmamalıdır. Olursa o hurafelerin Muhammedi olur. Türkiyeye de dünyaya da Kuranın Muhammedi lazım. Prof. Öztürk, Nedim Gürselin kitabına kaynak olarak gösterdiği kişi ve eserleri eleştirdi. Özellikle İbni Sadın en güvenilmeyecek kaynak olduğunu vurgulayan Öztürk bunun nedenini şöyle açıkladı: İbni Hişam ve Tabari güvenilmeyecek kaynaktır. Çünkü hepsinde İsrailiyat ve kandırma vardır. Bunlar Yahudi ve İsrail bilgilerini İslam kaynaklarının içine yerleştiren insanlardır. Hıristiyan kaynakları maksatlı olarak İslâmi kaynakların içine yerleştiriliyor. Burada farklı olanı ortaya çıkarmak gibi bir heves var. Yazanın hakaret kastı olduğunu düşünmüyorum bu nedenle... İslam ilahiyatçıları dinin içinden hurafeleri çıkarma çabası içindeyken, Ben romancıyım, yazarım!diyerek işin içinden çıkılamaz. Hz. Peygamberi evvela Kurandan öğrenmek lazım. Bu kitaptaki kişi Kuranın Hz Muhammedi değil. Siz Hz Muhammedin insanlarda karşı çıktığı şeyleri şurada, burada var diyerek saygı duyulacak bir iş yapmış olmazsınız. Öztürk, kitapta Hz. Muhammedin çocukluğunda putlara kurban kestiğinin yazılı olduğu bölüme de şiddetle karşı çıktı. Öztürk, Kuran hiçbir peygamberin şirkle bağdaştığı bir dönem yaşadığını yazmıyor. Bunu ifade etmiyor. Bu Kuranı Kerimin peygamberlik anlayışına aykırıdır. O yaşadığı çevrenin hanifleri içindedir. Kılçık noktalar ararsanız elbette bulursunuz. Öbür kaynaklardan tabii yararlanalım ama önce Kuranın filtresinden geçirelim o zaman daha sağlam temellere dayanır dedi.
Kitabım çocukluğumun kaybolmuş cenneti
Öztürkün bu açıklamalarının ardından Nedim Gürsel, Amacım isyan değil. Sayın Öztürke teşekkür ediyorum, bu konuşmalarından bilmediğim şeyleri öğrendim. Bu yanlışları bilmiyordum dedi. Nedim Gürsel bir izleyicinin sorusu üzerine de, Ben bu romanı Hz.Muhammede olan sevgimden yazdım. Çocukluğumun beni cezbeden kişiliğiydi. Sadece kişiliği de değil o coğrafyanın Kurana yansıdığını görüyorum. Çocukluğumun kaybolmuş cennetinin bir ifadesidir bu. Kutsal zannedip etkisini kaybettiğim dünya için Allahın Kızlarını yazdım dedi.
