
Bildirgede "Kürt Halk Önderi Öcalan'a yönelik İmralı uygulamaları çözümün önünü kapattığı gibi tarihsel kardeşlik duygularına da büyük zarar vermiştir" denildi. Bildirgede özerk yönetim için ayrı bayrak da talep edildi.
Kongrenin sonuç bildirisi dün Diyarbakır'da DTP Genel Başkan Vekili Nurettin Demirtaş, Batman DTP Milletvekili Ayla Akat, kapatılan DEP'in eski milletvekili Leyla Zana ile belediye başkanlarının da katıldığı bir toplantıyla açıklandı. Bildiriyi okuyan Demirtaş, Ankara'da 8 Kasım'da Türkiye'nin değişik toplumsal kesimlerinin katılımıyla 'Demokratik Cumhuriyet Kongresi' yapılacağını duyurdu. 50 ilden seçilen ve çoğunu DTP'lilerin oluşturduğu 600 delegenin katılmıyla gerçekleşen kongrenin sonuç bildirgesinde şu talep ve tespitler yer aldı:
Öcalan belirleyici: Kürt sorunu Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratikleşmeme sorunudur. Bu tarihsel ve güncel gelişmeler ışığında kongremiz; Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, Kürt Sorunu'na demokratik çözüm yaklaşımının son derece belirleyici olduğu sonucuna varmıştır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik İmralı uygulamaları çözümün önünü kapattığı gibi tarihsel kardeşlik duygularına da büyük zarar vermiştir. Bu nedenle kongremiz Öcalan'ın, İmralı'dan başka bir yere nakli ile sağlık sorunlarının giderilmesi için tedavi sürecinin başlatılmasının, toplumsal barış için rolünü oynayabileceği şekilde, halkla bağ kurabileceği bir ortam yaratılmasının, Kürt halkı kadar Türkiye demokrasisi açısından da son derece yaşamsal olduğu sonucuna varmıştır.
Ayrı bayrak talebi: Sorunların çözümünde halkı söz ve karar sahibi kılmak için köklü bir siyasi-idari reform yapılmalı. Kongremiz, ülke bütünlüğü içinde halkın yerelde söz ve karar sahibi olmasını sağlayacak ve tüm farklılıkların kendini özgürce ifade edebileceği düzeyde özerklik kazanması temeline dayanan modelin çağdaş kavramlaştırılışını 'demokratik özerklik' biçiminde tanımlamaktadır. Sorunların çözümünde geliştirilecek yöntemler için, yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesinden hareket eder, salt 'Etnik' ve 'Toprak' temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanmayı savunur, 'Bayrak' ve 'Resmi Dil' tüm 'Türkiye Ulusu' için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturmasını öngörür, sorunların çözümünü sadece devlet sistemini değiştirmede aramaz, toplumun öz yeterliliğini esas alır.
Bölgesel meclis: Bölgesel meclislerin kurulması, bahsedilen yapının fedaralizmi ya da etnisiteye dayalı özerkliği anlamına gelmez. Merkezi yönetimle iller arasında kademelendirilmiş demokratik bir yeni idari takviyedir. Bölgelerin her biri o bölgenin özel adı veya bölge meclisinin yetki sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılacaktır. Bu modelde il valileri, hem merkezi hükümetin hem de bölge yürütme kurulunun aldığı kararları uygulamakla görevlidir. Bakanlıkların taşra teşkilatları da aynı prosedüre tabi olacaklardır. Özcesi Türkiye'de kurulacak bölge meclisleri -ki sayısı 20-25 olabilir-, TBMM ile iller arasında işleri kolaylaştıran, halkın yönetime daha fazla katılımını sağlayan çağdaş, demokratik bir siyasi ve idari yapılanmadır. Böylece Cumhuriyet'in ilk kuruluş aşamasında gerçekleşmeyen demokratikleşme yaşamsallık kazanacaktır. Bu aynı zamanda Atatürk'ün 1923 yılında gazeteci A. Emin Yalman'a ifade ettiği bir nevi Yerel Muhtariyet'in, bugünkü koşullarda hayata geçirilmesi de olacaktır.
Türkiyelilik kabul edilsin: Anayasadaki mevcut 'ulus' kavramının etnik vurgularla değil, demokratik uluslaşmanın bir ifadesi olarak 'Türkiye Ulusu' olması gerekir. Herkesi Türk olarak tanımlayan bir vatandaşlık tanımı yerine kültürel kimlikleri kabul eden ve bu kültürel kimliklere dayalı Türkiye Ulusu'nun tümünü kapsayan 'Türkiyelilik' üst kimliği çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı esas alınmalıdır. Yeni anayasada 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini kabul eder' hükmünün yer alması, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt Sorunu'nun barışçıl çözümünde önaçıcı bir yaklaşım anlamına gelecektir.
Kaynak