DTP ve Kürtler

DTP ve Kürtler

İletigönderen Türk-Kan » Cum Ara 11, 2009 12:39

DTP ve Kürtler

Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri Sosyoekonomik ve Sosyokültürel Yapı Araştırması” başlıklı bir çalışma yapıyor. Araştırmanın sonuçlarına göre, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayanların yüzde 47,5’i DTP’nin “bütün Kürtleri temsil ettiğine” katılmıyor. Katılımcıların yüzde 23,5’i “DTP bütün Kürtleri temsil etmektedir” derken, yüzde 29 ise ‘fikrim yok’ şeklinde yanıt veriyor. (Milliyet, 11.12.2009)

Bu araştırmadan çıkan yüzde 47,5’luk sonuca bakarak DTP’nin bütün Kürtleri temsil etmediğini söyleyebilir miyiz? Ya da tersten soralım: eğer araştırmaya katılanların, diyelim ki yüzde 80’i “DTP’nin bütün Kürtleri temsil ettiğini” söylemiş olsaydı, o zaman DTP Kürtlerin temsilcisi olarak mı kabul edilecekti?

Açıktır ki bu tür araştırmaların gerçekliği yansıtmakla bir ilgisi yoktur. Deneklerin tahminlerine dayanan sözde “araştırmalar” gerçek durumu belirleyemez. Amaç, bu araştırmayı hazırlayanların düşünceleri yönünde kamuoyunu şekillendirmektir!

Türkiye’nin nüfusu bellidir. Türkiye’nin toplam nüfusu içinde Kürt kökenlilerin oranı bellidir. Son genel seçimde DTP’nin yüzde kaç oy aldığı da bellidir. Kısacası, DTP’nin (ya da PKK) Türkiye’nin toplam nüfusu içinde ve Kürtler arasında ne oranda bir desteğe sahip olduğunu görmek için, bir avuç deneğe sorular sormaya gerek yoktur. Bu konudaki en büyük anket, zaten son seçimlerle yapılmıştır.

DTP son seçimlerde tüm Türkiye’de yüzde 5,2 oranında bir oy almıştır. Kaldı ki bu oyun içinde, kendini “sol-sosyalist” olarak tanımlayan bazı kesimlerin de oyu vardır. O zaman Türkiye’de DTP-PKK’ya destek verenlerin oranının yüzde 5 olduğu, bunun da her 20 kişiden sadece birinin DTP-PKK’yı desteklediği anlamına geldiği açıktır.

Türkiye’deki Kürt kökenli yurttaşların sayısı da aşağı yukarı tahmin edilmektedir. Örneğin Milliyet gazetesinin, Tarhan Erdem’in yönetiminde KONDA’ya yaptırdığı “Biz Kimiz?” araştırması, Türkiye nüfusunun yüzde 15,6’sının Kürt olduğunu iddia etmektedir. (Milliyet, 22.3.2007) Araştırmaya göre, tüm Türkiye nüfusu içinde Türkler yüzde 76,03 ile 55 milyon 484 bin kişi, Kürtler dışındaki diğer etnik grupların toplamı da yüzde 8,3 ile 6 milyon 46 bin kişi olarak tahmin edilmektedir. Bu çerçevede Türkiye’deki Kürt ve Zazaların sayısının 11 milyon 445 bin olduğu ve bu sayısının toplam nüfusun yüzde 15.68’ini oluşturduğu ileri sürülmektedir. Ne var ki bu yüzde 15,68’lik oran, 18 yaş altındaki nüfusun da hesaba katılmasıyla elde edilen bir orandır. Kendisini “Kürt ve Zaza” olarak tanımlayan yetişkinlerin toplam nüfusa oranı ise, araştırmaya göre, yüzde 13,4’tür. Türkiye’nin toplam nüfusunun 72 milyon 975 bin olarak kabul edildiği araştırmada, bu çerçevede kendisini “Kürt ve Zaza” olarak tanımlayan yüzde 13,4’lük yetişkinler kesiminin sayısı 9 778 650’tir.

DTP 2007 seçimlerinde 1 milyon 800 bin civarında oy aldığına göre, oylarının tamamını Kürtlerden almış bile olsa, bu verilere göre Kürtler içinde sahip olduğu destek yüzde 18’dir. Diğer bir ifadeyle her 5 ya da 6 Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından sadece 1’i DTP’yi desteklemektedir!

İzlediği politikalar ve ayrılıkçı terör örgütünün uzantısı olarak hareket etmesi nedeniyle DTP’nin bir “Türkiye partisi” olmadığı açıktır. Ama yukarıdaki veriler DTP’nin bütün Kürtlerin temsilcisi olmak anlamında bir “Kürt partisi” de olamadığını göstermektedir. Türkiye Cumhuriyet’inin Kürt kökenli vatandaşlarının ezici çoğunluğunun, Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in temel nitelikleriyle bir alıp veremediği yoktur. Devletin bugüne kadar yaptığı birçok hataya rağmen, Kürt kökenli yurttaşlarımız yine de Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlıdır.

Bahçeşehir Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre katılımcılardan yüzde 31,6’sı bölgedeki terörün en önemli sebebinin işsizlik olduğu görüşündedir.

Peki, terör gibi bir belayı da tetikleyen işsizliğin sebebi nedir? İşsizlik kader midir, yoksa kapitalizmin kaçınılmaz bir sonucu, onsuz yaşayamayacağı bir özelliği midir?

İşsizlik sorununa en yalınkat mantıkla bile yaklaşsak, şu yargıya varmak kaçınılmazdır: İşsizliği ortadan kaldırmak için yatırımlar arttırılmalı, yeni iş alanları açılmalıdır. Oysa 2010 yıl bütçesinde borç ödemelerine 56,7 milyar lira ayıran hükümet, yatırımlar için bunun ancak üçte biri kadar bir para, yani sadece 18,9 milyar lira ayırıyor. (Milliyet, 24.11.2009) İşsizliği ortadan kaldıracak yatırımlara harcanacak para, sermaye kesimin cebine gidiyor.

İşte bu nedenle 2009 yılında İstanbul Borsası’nda işlem gören 17 banka, 9 ayda toplam 11,2 milyar net kâr açıklıyor. 17 bankadan 3’ünün kârı düşerken, 14’ünün artıyor. Yüzde 30’un üzerinde kâr artışı sağlayan 11 banka var. Bankaların toplam kârındaki artış ise yüzde 39… (Milliyet, 14.11.2009)

Devlet yatırım yapmıyor ya da yapamıyor! O zaman özel sektör yapsın… Özel sektör, neden Güneydoğu’ya yatırım yapmıyor? Terör yüzünden mi?

Sorunun yanıtını Türk sermaye sınıfının ağır topu Rahmi Koç, 21 Eylül 2005 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan röportajda veriyor. “Tarımda Güneydoğu’ya bir yatırımınız var mı? Nasıl gidiyor?” şeklindeki bir soruyu Rahmi Koç şöyle yanıtlıyor:

“Tabii oraya yatırım pek yok. Bunun tek nedeni terör değil. Terör yokken de yatırım yoktu. Ekonomi merkezlerinden uzak… Türkiye’nin önünü açacak merkezlerin başında tarım geliyor. Bunu iyi planlamak gerek…”

Yılların kapitalisti Koç plandan bahsediyor, ama planlı ekonomi küresel yönelimlere aykırı değil mi? Sonuçta özel sektör ekonomi merkezlerine uzak olduğu için Güneydoğu’ya yatırım yapmıyor; devlet, küreselleşme budalası olduğu için… Neticede işsizlik doğal bir sonuç olarak ortaya çıkıyor, gelecekten umudu kesenler, dış odakların da kışkırtmasıyla çözümün dağdan gelebileceğini sanıyor!

Sermayenin denetimindeki sözde üniversitelere de terörün gerçek nedenlerini ortaya koyacak, gerçekten bilimsel araştırmalar yapmak yerine, Loto oynar gibi Türkiye’deki Kürt sayısını tahmin etmeye çalışmak ve kamuoyunu da bu şekilde yanıltarak insafsız sömürüyü gözlerden saklamak düşüyor!


Serdar ANT, 11 Aralık 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 7 konuk

cron

x