DÜNDEN BUGÜNE ATATÜRK DÜŞMANLIĞI ve MUSTAFA ARMAĞAN
28 Kasım 2007 Çarşamba | Kategori Tarih
Atatürk Düşmanlığının Kökleri
Ne acıdır ki Türkiyede Atatürkün ölümünden hemen sonra gizliden gizliye bir Atatürk düşmanlığı yapılmaya başlanmıştır. Bir kısım iç ve dış Türkiye düşmanları, tahrike açık cahil yobazlar, eski düzenin devamından yana devrim karşıtları ve hatta Atatürkün bazı silah arkadaşları Atatürkün ölümünden hemen sonra harekete geçerek adeta Atatürkü ikinci kez öldürmenin hesaplarını yapmaya başlamışlardır
Atatürk düşmanlığı yapanlar, Atatürk düşmanlarının temel kaynakları ve Atatürk düşmanlığının belli başlı nedenleri şunlardır:
1. Dinci kesim:
a) Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışının sorumlusu olarak Atatürkü görenler ve Atatürkün saltanatı ve halifeliği kaldırıp cumhuriyeti ilan etmesine tepki duyanlar.
b) Atatürkün eskimiş Osmanlı toplumsal düzeni yerine çağdaş ve laik bir toplumsal düzen kurmasına; Atatürk devrimlerine tepki duyanlar.
2. Marksist-Kominist Kesim:
a) Atatürkün eski Osmanlı düzeninin yerine kominist bir düzen kurmamasına tepki duyanlar
b) Atatürkün Kurtuluş Savaşı yıllarında ve sonrasında Kominist yapılanmaya izin vermemesine, hatta Kominizmle mücadele etmesine tepki duyanlar. Bu kesimde çoğunlukla Kominist Mustafa Suphiyi Mustafa Kemalin öldürttüğü inancı yaygındır.
3. Bölücü Kesim:
a) Atatürkün Kurtuluş Savaşı yıllarında Kürt unsurlardan da yararlandığını, hatta bu sırada, ilerde Kürtlere devlet kurma sözü verdiğini ileri sürerek Kurtuluş Savaşı sonrasında Atatürkün bu sözünü tutmadığını düşünenler
b) Atatürkün 1930larda Türk milliyetçiliğini ön plana çıkararak Kürtleri yok saydığını iddia edenler.
c) Atatürkün 1925deki Şeyh Sait İsyanını ve 1930lardaki Kürt İsyanlarını aşırı şiddet kullanarak bastırdığını, bu sırada Kürtlere eziyet edildiğini düşünenler.
4. Atatürkün bazı silah arkadaşları:
a) Kurtuluş Savaşı sonrasında Atatürkün fazlaca ön plana çıkmasından rahatsızlık duyan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi Kurtuluş Savaşında bir şekilde yer almış kişilerin Atatürke yönelik ağır eleştirileri
b) Atatürkün ölümünden sonra, İkinci Adam İsmet İnönünün Atatürke yönelik eleştirel bazı uygulamaları. Örneğin; paralardan Atatürk resimlerinin kaldırılması, devlet dairelerinden Atatürk fotoğraflarının indirilmesi gibi
.
Birkaç Özel Adam
Atatürk düşmanlığının doğuşunda özellikle Dr.Rıza Nur, Kazım Karabekir ve Said-i Nursinin çok özel bir yeri vardır.
1. Dr. Rıza Nur: Kurtuluş Savaşında I.TBMMde milletvekili olan, daha sonra İsmet Paşanın başkanlığındaki Lozan heyetinde yer alan Dr. Rıza Nur, 1927de Atatürkün Nutukta kendisini eleştirmesine tepki duyarak, yazdığı eserlerde, özellikle Hayat ve Hatıratım adlı 1000 sayfalık eserde, Atatürkü küçük göstermeye çalışarak, Atatürke ağır hakaretlerde bulunmuştur. Sonraları ruh hastası olduğu anlaşılan Rıza Nurun yalan ve iftiraları uzun süre Atatürk düşmanlarının bir numaralı kaynağı olmuştur
Dr. Rıza NUR
2. Kazım Karabekir: Kurtuluş Savaşında Doğu Cephesindeki katkılarından dolayı tanınan Karabekir, savaş sonrasında Atatürkün fazlaca ön plana çıkmasını içine sindiremeyerek ve Atatürkün Nutukta ona yönelik ağır eleştirilerine kızarak kaleme sarılacak ve özellikle İstiklal Harbimiz adlı eserinde Atatürkü ipe sapa gelmez şekilde eleştirecektir. Atatürk, dinsiz ve namussuz olmamızı istiyordu! Atatürk Kuranı Türkçeleştirerek Kuranın ilahi mesajını etkisizleştirmek istiyordu! gibi akıl dışı eleştirileri uzun süre sorgulanmadan kabul görmüştür. Karabekir, söz konusu eleştirilerinde Atatürk Kurtuluş Savaşına karşıydı; Kurtuluş Savaşını ben başlattım ve yürüttüm! diyecek kadar ileri gitmiştir. Karabekirin Atatürke yönelik temelsiz eleştirileri uzun yıllar boyunca Atatürk düşmanlarının en önemli refaransı olmuştur.
Kazım KARABEKİR
3. Said-i Nursi: Asıl Adı Said-i Kürdi olan ve doğduğu Nurs Köyünden dolayı Nursi adını alan Said-i Nursi, (Bu şekilde Kurandaki Nur süresinde benden bahsediliyor diyecekti!) bir İslam alimidir. Meşrutiyet yıllarında Osmanlı nasıl kurtulur? sorusuna yanıt arayan din adamlarından biriydi. Çok sayıda dinsel içerikli esere imza atan Nursi, Meşrutiyet yıllarında Padişahçı-dinci Volkan Gazetesinin kurucularından biriydi. Said-i Nursi, İngilizler için çalışan bir Nakşibendidi olan ve zamanına göre çağdaş İslamcı yazılarıyla tanınan Derviş Vahdetiyle birlikte Volkan Gazetesi dışında bir de İttihad-i Muhammed-i Cemiyetini kurmuştu. Said-i Nursi ve Derviş Vahdeti Volkandaki yazılarıyla softaları ve alaylı askerleri kışkırtmışlar ve 1909 yılında Meşrutiyet rejimine karşı gerici 31 Mart İsyanının patlak vermesinde etkili olmuşlardı.(Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, İş Bankası Yay, İst 2007, s.60)
İşte Meşrutiyet yıllarının kışkırtıcılarından Said-i Nursi, Kurtuluş Savaşı yıllarında da Mustafa Kemalin din temelli olmayan çağdaş bir devlet kuracağını anlayarak Kurtuluş Hareketine uzak kalmayı tercih etmiştir. Ayrıca Atatürkün de, fazlaca tutucu görüşlerinden dolayı Nursiyi istemediği açıktır.
Said-i Nursi, laik ve çağdaş bir devlet kurarak şeriat devletine son veren Atatürke çok ağır ifadelerle saldırmıştır. Nursiye göre Atatürk ahir zamanda gelecek olan deccaldir, süfyandır. Nurculara göre de Cumhuriyet kefere düzendir.
Said-i NURSİ (KÜRDİ)
Özellikle 1980lerden sonra Fethullah Gülen önderliğinde büyük bir hızla büyüyen NURCU HAREKET, Said-i Nursinin kitaplarını refarans olarak almıştır. Nursinin risalelerini okuyan genç nesillerin Atatürke düşman olmaları gecikmemiştir.
Atatürk düşmanlığının yakın tarihli aktörleri sözüm ona bazı aydınlardır. Sağda ve solda konuşlanan (konuşlandırılan) bu aydınlar(!) meydanı da boş bularak Atatürk düşmanlığını körüklemişlerdir.
Bu aydınların özellikle dini kullanan kesimde (dinci kesim), sürekli yeni bir devrimden söz eden Marksist- Leninist kesimde, Kürt bölücülüğü yapan kesimde ve 80lerden sonra İkinci Cumhuriyetçi diye adlandırılan kesimde konuşlandıkları görülmektedir.
İdris Küçükömer, İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, Kadir Mısırlıoğlu, Mustafa Müftüoğlu, Abdurrahman Dilipak, Hasan Hüseyin Ceylan, Mehmet Altan bu aydınlar arasında gösterilebilir.
Tabii, özellikle 1950′den sonraki "karşı devrimci" siyasileri de unutmamak gerekir
Atatürk düşmanlığında, bu aydınlardan özellikle İdris Küçükömer, Fikret Başkaya gibi sol ve Kürtçü aydınlarla, Kadir Mısırlıoğlu ve Abdurrahman Dilipak gibi dinci (dini kullanan) aydınlar çok önemli bir rol oynamışlardır. Örneğin, Fikret Başkayanın Paradigmanın İflası Kadir Mısırlıoğlunun Lozan Zafer mi Hezimet mi adlı çalışması ve Abdurrahman Dilipakın bizi nasıl katlettiler cümleleriyle süslü, kaynaksız kitapları, Atatürk düşmanlarının en çok başvurduğu kaynaklardandır.
Fakat her şeye rağmen 1980den sonra laik ve çağdaş cumhuriyetten yana gerçek bilim insanlarının arşiv çalışmaları sonucunda Atatürk hakkındaki pek çok gerçek belgelerle gün ışığına çıkmıştır. Böylece Atatürk istismarcıları, yavaş yavaş ortadan kaybolmuştur.
1990lardan sonra Atatürke yönelik olumsuz yargılar, ağır eleştiriler içeren kitapların sayısında büyük azalma görülmüştür. Gerçekler gün ışığına çıktıkça aydın yalanları azalmıştır.
Son Aktör: Mustafa Armağan
Bu durum özellikle Atatürk düşmanı yobaz kesimi ve Türkiye düşmanı dış çevreleri rahatsız etmiştir. Bu nedenle olsa gerek son yıllarda yeni bir aktör ortaya çıkarılmıştır. İşte o yeni aktör İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu Mustafa Armağandır.
Mustafa ARMAĞAN
Mustafa Armağan Atatürk düşmanı dinci kesimin yeni aktörü olarak 1990larda sahne almıştır.(ya da aldırılmıştır.) (Armağının bu durumun farkında olup olmadığını bilmiyorum!)
Peki ama İslamcı Timaş Yayınlarından yayınlanan kitapları büyük ilgiyle karşılanan, Nurcu Zaman Gazetesinde yazdığı tarihsel içerikli makaleler gündem oluşturan Mustafa Armağan kimdir?
Biraz araştırılınca Armağanın adeta yeni bir Kadir Mısırlıoğlu ya da Abdurrahman Dilipak olduğu kolayca anlaşılacaktır.
Armağanın çok satan kitaplarında ve gündem yaratan makalelerindeki temel görüş, Atatürkün sözüm ona eksikleri, yanlışları ve olumsuz özelikleridir. Mustafa Armağan, Atatürk ve cumhuriyet tarihini inceden inceye eleştirirken yine o eski dinci numarasına başvurarak bazı Osmanlı padişahlarını yücelterek Osmanlıyı dikensiz gül bahçesi gibi göstererek Atatürkü ve cumhuriyeti gözden düşürmeye çalışmaktadır.
Abdülhamitin Kurtlarla Dansı, Efsaneler ve Gerçekler gibi kitaplarında hep Osmanlının pozitif yönlerini ön plana çıkarma, buna karşın cumhuriyetin negatif yönlerini vurgulama gayreti vardır. Armağan bunu yaparken tabu yıkıcısı rolüne soyunarak bu konularda zaten kafaları karışık olan insanları etkilemektedir. İkinci Cumhuriyetçilerin ve Kartelci İslamcı medyanın da desteğiyle Armağan, Atatürk düşmanı çevrelerin dört elle sarıldıkları bir yazar haline gelmiştir.
Bir Yobaz Yalanı: Atatürk İngilterenin Anadolu Valisi Olmak İstedi!
İşte bu Armağan, son bombasını Fethullahçı Zaman Gazetesinde, 27 Kasım 2007de patlattı ve Atatürk, Anadolu Topraklarında İngiliz İdaresinde Bir Vali Olarak Çalışmayı Teklif Etti! diye bir açıklama yaptı.
Tabii yine yer yerinden oynayacak, irticacı Atatürk düşmanları o küpürü kesip saklayacak ve belki de çok yakında birileri bu gazete küpüründeki açıklamayı belge olarak kullanıp Atatürk İngiliz Yanlısıydı! diye kitap yazacak
!
Vah memleketim vah!
.
Peki ama Atatürkün İngiliz Valisi Olmak İstediğini iddia eden Mustafa Armağanın bu önemli iddiasının kaynağı nedir?
Çok güçlü bir kaynak beklerken bir de ne görelim: Büyük tarihçimizin kaynağı G. WARD PRİCENİN EXTRA SPECİAL CORRESPONDET (Çok Özel Yaşamlar) , 1957, s.104. adlı bir kitapmış
Daha da ilginci, büyük tarihçimiz bir anıda geçen bu açıklamayı orijinal kaynağından değil Gotthard Jeaschkenin çok bilinen Kurtuluş Savaşı İle İngiliz Belgeleri, TTK, Ankara 1991, s.98 adlı kitabından almış ve bunu büyük bir buluş gibi kamuoyuna çok yeni bir bilgi diye sunmuş.
Armağan, Zaman Gazetesindeki açıklamasında şöyle diyor:
Atatürk, 14 Kasım 1918de Britanya resmi makamlarına Anadolu topraklarında İngiliz İdaresinde bir vali olarak çalışmayı teklif etti. Bu bilgi İngiliz Daily Mail gazetesinin muhabiri G.W.Pricenin hatıralarını yazdığı Çok Özel Yazışmalar adlı kitapta yer alıyor.
Armağan, Fethullahçı ZAMAN gazetesinde Kim Kahraman Kim Hain başlığıyla yazdığı yazıda Atatürkün bu beyanatıyla vatan haini olarak görülebileceğini ima etti. (Vatan, 28 Kasım 2007, s.28)
Cürete bakın! Atatürk vatan haini imiş!
Gülsek mi ağlasak mı!
Ülkemin düştüğü hale bakın!
Amaç: Son Direnç Noktasını da Kırmak
Bir tarihçi olarak ben Armağanın bu açıklamasının tarihi bakımdan hiçbir şey ifade etmediğini biliyorum ve az sonra bunu kanıtlayacağım; ama sıradan vatandaş için bu açıklamalar tehlikelidir. Çünkü vatandaş, okuduğuna inanma gibi bir yanlışın içindedir. Armağanın Atatürk konusundaki bu açıklamasını okuyan sıradan vatandaş da acaba sorusunu sorabilir. Hatta, bu açıklamaya inanarak Atatürk de İngilizciymiş diyerek güvendiği son dalın da kırıldığını hissedebilir.
Peki ama Armağanın bu yalanı kime yarar sağlar.
Hemen söyleyelim: Atatürk ve Türkiye düşmanlarına yarar sağlar
Bu zor günlerde, ulusal birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyacımız olan bu günlerde Mustafa Armağan Atatürkü halkın gözünden düşürerek kime nasıl bir hizmet yapmaya çalışmaktadır?
Artık uyanma zamanı gelmiştir.
Artık birilerince görevlendirilen, ya da birilerine alet olan aydın tayfasına bazı sorular sormanın zamanı gelmiştir. Artık onlara Yalanını da al git demenin zamanı gelmiştir.
Peki ama Mustafa Armağan, neden durup dururken Atatürk İngiliz valisi olmak istiyordu diye deli saçması bir açıklama yapmıştır?
Aslında Armağan, durup dururken bu açıklamayı yapmamıştır. Kendince tam zamanında yapmıştır. Çünkü birincisi, son zamanlarda Türkiye halkı gericiliğe ve bölücülüğe karşı Atatürk etrafında kenetlenmeye başlamıştır. Bu ulusal bağlaşmayı bozmak gerekiyordu. İkincisi, iki gündür (26-27 Ekim 2007) Vatan Gazetesi, İngiliz arşivlerinde ortaya çıkan belgeler ışığında, manşetten Vahdettinin nasıl bir vatan haini olduğuna ilişkin bir yazı dizisine yer veriyordu. Yıllardır Vahdettini aklamaya çalışan Armağan, bu yazı dizisine bozularak basit önerme mantığıyla Atatürk de İngilizciydi! diyerek, İngilizci Vahdettini bir kere daha aklamak istemiştir. Çünkü ortaya çıkan yeni belgelerde Vahdettinin sıkça İngiliz yetkililerine mektuplar yazarak para yardımı istediği ortaya çıkmıştır. Armağan, Vahdettinin sıkıştığını görünce adeta imdada yetişerek, Atatürk de İngilizciydi gibi saçma sapan bir açıklama yapmıştır. Kanıt olarak da tarihçiler için ancak doğruluğu kanıtlandıktan sonra ikinci el kaynak olarak kullanılabilecek bir anıya başvurmuştur. Ayrıca gazeteci ve tarihçi görünümündeki İngiliz ajanlarının Atatürke geçmişte de iftiralar attıkları bilinmektedir.Örneğin İngiliz ajan-tarihçi H.J.Armstrong bunlardan biridir. Armstrong "Bozkurt" adlı kitabında Atatürk hakkında akıl almaz iftiralara yer vermiştir.Ama daha sonra Armstrongun Atatürk ve Türkiye düşmanı bir ajan olduğu anlaşılmışı.
Armağan, böyle bir açıklama yapmak için kullandığı kaynağın çok yetersiz olduğunun farkındadır; ama "misyounu gereği" konuyu değiştirmek için apar topar böyle bir açıklama yapmak zorunda kalmıştır.
Ama bu sefer kelimenin tam anlamıyla "çuvallamıştır."
Armağanın bir İngiliz gazetecinin anısına dayanarak Atatürk İngilterenin Anadolu Valisi Olmak İstedi! şeklindeki açıklamasını yalanlayan kanıtları da önümüzdeki günlerde ortaya koyacağım
.
Sinan MEYDAN