
Bir yığın gazete. Sağdan soldan dinci, pek çoğu yalaka.
Genelde Cumhuriyetin 86. yılı birinci sayfalarda; kiminde büyük başlıklar ve Atatürk’ün bir resmiyle. Dinci basın Cumhuriyetten küçük başlıklarla, adet yerini bulsun diye söz ediyor.
1923’ten önce neydik, 1923’ten sonra nereye geldik?
Bu türden araştırmalar yapanlardan çok Cumhuriyet’in temel ilkelerini yadsıyan görüşlerini topluma kabul ettirmek, sindirmek isteyenler, gazetelerin ve TV’lerin pek çoğunda baş köşede.
İktidarı yakalamadan önce Atatürk’ü ziyaret eden devlet yöneticilerini Anıtkabir’de sap gibi durmakla aşağılayan kafalar; iktidarı yakaladıktan sonra Anıtkabir’de, halkın gönlünden, kafasından koparamadıkları Atatürk’ün manevi huzurunda sap gibi durmaya başladılar.
Atatürk’ü ziyaret edenlerin sayısı azalmıyor, her gün artıyor.
Atatürk’le, kurduğu Cumhuriyetin nimetleriyle bugünlere erişenlerin mezarlarını kaç yandaşı, dalkavuğu, yalakası ziyaret edecek acaba; düşünüyorlar mı?
Atatürk laik, üniter devletin yapısına ihanet edecekleri de… kurduğu devleti yörüngesinden çıkarmak için “onların” neler yapabileceklerini, söyleyebileceklerini de yaşamında gördü ve… 86 yıl sonra olabilecekleri 86 yıl önce kimi konuşmalarında söyledi.
***
Dünkü medyadan bir örnek; Milliyet’in birinci sayfasında manşet “Avrupalı Türkiye”. Altında ikinci manşet: “Dünya bizi tartışıyor.”
Evet ama dünya bizi neden, niçin tartışıyor? Ekonomik ve sosyal açıdan Batılı devletlere meydan okuduğumuz için mi?
Ya da örneğin kadın haklarında dünya devletleri arasında İsveç’i, Norveç’i geride bıraktığımız… basın özgürlüğünde ABD’ye, AB’ye fark atan yasalara, uygulamalara sahip olduğumuz için mi?
Hayır, hayır! Kadın haklarında, basın özgürlüğünde sonlarda yer aldığımızı kanıtlayan araştırma sonuçlarını yazarak, açıklayarak… Atatürk’ün Avrupalı Türkiye olmak sevdasından son yedi yılda uzaklaştığımızı dünya kamuoyuna duyurmak için!
“Avrupalı Türkiye” ha? New York Times gibi bir gazete “Türkiye’nin yıllardır görülmemiş bir enerjiyle Müslüman ülkelerine açıldığını” yazıyor.
“Türkiye’nin Batı’nın yerine Doğu’ya mı yöneldiği sorusunu” yanıtlarken diyor ki; “…şimdi Washington ve Brüksel’de Türkiye’nin güvenilirliğini sorgulayanlar var ve birçok Türk, ‘AB bizi reddetmeden biz AB’yi reddedelim mi?’ sorusunu soruyor”.
***
Milliyet’te Atatürk’ün, 1923’lerde Cumhuriyetin ilan edildiği gece çevresindekilere söyledikleri yer alıyor:
“…Siyasetimiz, geleneklerimiz, çıkarlarımız, bizi fikir ve eğitim yönüyle bir Avrupa Türkiye’sine yöneltiyor. Medeniyet isteyip de Batı’ya yönelmemiş millet var mı?
Zaten Türkler yüzyıllardır aynı doğrultuda hareket etmişlerdir.
Sürekli Doğu’dan Batı’ya yürüdük…”
Atatürk’ün hayat verdiği Cumhuriyet’in 86. yıldönümünde RTE’nin -daha birçok gazetede yer alan- Tahran kaynaklı değerlendirmesi Milliyet’te de yer aldı:
Batı’dan kopan Türkiye’yi eleştiren yorum ve haberlere RTE şu yanıtı verdi:
“… Bir yüzümüz Doğu’da, bir yüzümüz Batı’da!..”
İki yüzü olan bir politika izlediğimizi açıkça söylüyor ve bu itiraf:
“Doğu’dan Batı’ya yürüyen” Türkiye’yi göstermiyor.
Tersine, Batı’ya bakarken Doğu’ya yönelen bir Türkiye fotoğrafını sunuyor.
***
Cumhuriyetin 86. yılında rahmetli Sakallı Celal’in şu sözü AKP dönemiyle cuk oturuyor:
“…Türkiye durmaksızın Doğu’ya giden bir gemidir; bazıları bu geminin güvertesinde Batı’ya doğru koşarak Batı’ya gittiklerini sanırlar!…”
***
Atatürk geleceği gördü. Hasan Pulur dün Milliyet’te Atatürk’ün bugünleri 1927’de gördüğünü ve Meclis tutanaklarına geçirdiğini yazdı.
Büyük Atatürk, “… Gelecek kuşakların, Türkiye’de Cumhuriyetin ilanı günü ona hiç acımadan saldıranların başında, Cumhuriyetçiyim diyenlerin yer aldığını gördükleri zaman şaşıracaklarını hiç sanmayınız!
Tersine, Türkiye’nin aydın ve Cumhuriyetçi çocukları, böyle Cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek inanışlarını irdeleyip saptamakta hiç de güçlük çekmeyeceklerdir…” diyor.
Atatürk 82 yıl önce bugünleri anlatıyor.
Cüneyt Arcayürek - 30 Ekim 2009