Aşağıdaki yazı shadow39 tarafından paylaşılmıştır.Kendisine teşekkürlerimi sunarım
Dünyadaki Derbiler!!
--------------------------------------------------------------------------------
İspanya'da etnik, İtalya'da politik, İskoçya'da dinsel derbi
Seyir açısından dünyanın en güzel spor dallarının başında gelen futbolun en çok izlenilen spor dalı olmasının nedeni rekabet duygusunu sürekli üst düzeyde tutması.
Bu rekabet ise ülkeden ülkeye farklı temellere dayanıyor. Ulusal, etnik, sınıfsal çekişmeleri yansıtabiliyor. Örneğin İskoçya'da mezhep ayrılığı, İspanya ve Belçika'da etnik farklılık, Arjantin ve Uruguay'da toplumsal sınıf bölünmesi, İran'da ise politik görüş farklılığı olarak karşımıza çıkabiliyor. Olayın başka bir boyutu ise derbi (derby) adı verilen kent içi rekabet. İngiltere çıkışlı ve ağırlıklı olan bu tür kimlikleşmede semt ayrılığı ve sosyo - ekonomik sınıf farklılığı derbilerin kimliğini oluşturuyor. Bazen de bu nedenlerden birkaçı bir araya gelerek söz konusu rekabetlere neden oluyor
Türkiye'de, kuruluşları Osmanlı dönemine rastlayan, İstanbul'un köklü üç kulübü Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş arasındaki karşılaşmalar her zaman ülkenin gündemini meşgul etti. Maçları, bir zamanlar Balkan ülkelerinde bile ilgiyle izlenirdi. Bu üç kulüp arasındaki ezeli rekabetin lokomotif maçlarını Fenerbahçe ile Galatasaray karşılaşmaları oluşturuyor.
Mekteb - i Sultani kökenli olan Galatasaray, her zaman batı değerleriyle eğitim veren bir okulun takımı olduğu ve camiasının yapısı gereği okul dışından şahısları bünyesine katamadığı için Fenerbahçe kadar halka inemedi ve uzun yıllar mutlu bir azınlık kulübü olarak hayatını sürdürdü. Ancak son yıllarda Türkiye ligi ve Avrupa kupası şampiyonluklarının oluşturduğu başarı zinciri ile gönülleri fethetti ve Türk halkı içinde Fenerbahçe'nin ulaştığı konuma gelebildi.
Bu tarihsel süreç, gerçekte Fenerbahçe - Galatasaray rekabetinin de temelini oluşturuyor. Bugün sınıf farkı kalmamış iki büyük kitlenin rekabeti, dünyanın ilgisini çekmeyi de başarıyor. Günümüzde artık dünyanın en büyük üç derbisinden biri olarak kabul edilen bu büyük çekişme her zaman için üst düzey performansların sergilendiği ve gerilimlerin yaşandığı bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.
İzmir ve Ankara derbileri
Fenerbahçe - Galatasaray rekabetinin en ilginç, önemli ve bir o kadar da olumlu yönü Türk aile bireylerinin her iki kulübe birden gönül verebilmeleri oldu. Diğer dünya rekabetlerinde olmayan bu durum, bu derbinin 'düşman kardeşler' niteliğine hiçbir zaman dönüşemeyeceğine işaret ediyor.
Beşiktaş'ın gerek Fenerbahçe ve gerekse Galatasaray ile oynadığı karşılaşmalar hiçbir zaman bir Fenerbahçe - Galatasaray rekabeti ve heyecanı düzeyine ulaşamadı. Bu üç köklü kulübümüzün mücadelesine zaman zaman İstanbulspor da eklenmiş ancak yapısı gereği Galatasaray'a benzeyen bu camia zaman içinde Galatasaray'ın gerçekleştirdiği aşamayı yapamadı.
Türkiye'de kentiçi rekabet İzmir ve Ankara'da da var. İzmir'de Göztepe ve Karşıyaka, Ankara'da Ankaragücü ve Gençlerbirliği kulüpleri arasındaki rekabetler Türk futbol tarihi açısından çok önemli.
İNGİLTEREİngiltere'de en şiddetli rekabet kent takımları arasında
Futbolun şekillendiği ülke olan İngiltere'de rekabet, kentlerin özellikle büyük kulüpleri arasında gelişmiş. Ülkenin en büyük kulüpleri Manchester United ile Arsenal arasındaki maçlar hiçbir zaman Manchester kentinin derbisi olan Manchester United - Manchester City, Londra derbisi olan Arsenal - Tottenam ya da Liverpool kentinin derbisi olan Liverpool - Everton maçları kadar bu kulüpler ve taraftarlarınca önemsenmiyor. Bu derbiler içinde Liverpool - Everton karşılaşmalarının Celtic - Glasgow Rangers mücadelesinden sonra dünyanın en eski ikinci derbisi.
İSKOÇYA
Katoliklerin Celtic' ile Protestanlar'ın G. Rangers'i
Mezhep ayrılığının neden olduğu en önemli ezeli rekabet İskoçya'da görülüyor. Dünyanın en eski rekabeti ve derbisi olan Glasgow kentinin en ünlü futbol kulüpleri Celtic ve Glasgow Rangers mücadelesinin kökeninde mezhep farklılığı yatıyor. Katolikler'in tuttuğu Celtic ile Protestanlar'ın kulübü Glasgow Rangers arasındaki karşılaşmalar her iki kulüp ve mezhep için oldukça önemli ve derbi tanımı bu rekabet için ikinci planda kalıyor.
İSPANYAİspanya'da etnik rekabet futbol rekabetine yansıyor
İspanya'da etnik kimlik farklılığı karşımıza çıkıyor. İspanya halkına Basklar'dan daha iyi entegre olmuş Katalanlar bunu büyük ölçüde futbolun yardımı ile başarmış. Katalanlar'ın ünlü kulübü Barcelona ile İspanyollar'ın en büyük kulübü Real Madrid karşılaşmaları büyük oranda etnik farklılık ve tarihi süreç içindeki huzursuzluk üzerinde şekillenmiş. Rekabetin geçmişi Diktatör Franco'ya uzanıyor. Real Madrid o dönemlerde Franco'nun takımıydı. Franco'nun baskılarına maruz kalan Katalanlar için Barselona her zaman bir özgürlük simgesi olmuş. Özetle Barselona bir Katalan takımı. Real Madrid ise kraliyetin ve devletin temsilcisi.
SIRBİSTAN
Kralcıların Kızılyıldız'ı sosyalistlerin Partizan'ı
Sırplar'ın en ünlü kulübü olan Belgrad Kızılyıldız ile Hırvatlar'ın popüler kulübü olan Zagrep kenti takımı Dinamo Zagrep arasındaki rekabete her zaman Sırp - Hırvat mücadelesinin gölgesini taşıdı. Aralarındaki maçlar olağanüstü gergin geçti. Yine Sırbistan - Karadağ Fedarasyonu'ndaki en güçlü kent içi rekabet Belgrad'ın Kızılyıldız'ı ile Partizan arasındaki rekabette; Kızılıyıldız kralcıları, Partizan ise sosyalistleri temsil ediyor. Hırvatistan'da ise Zagrep kenti ikinci güçlü bir takıma sahip olmadığı için ezeli rekabet Dinamo Zagrep ile Split kentinin takımı olan Hajduk Split arasında yaşanıyor.
İTALYA
Milano'da İnter - Milan Roma'da Roma - Lazio
İtalya'da ezeli rekabet olgusu hem kentlerin kendi takımları arasındaki maçlarda hem de şehirlerarası maçlarda kendini gösteriyor. Örneğin Milano kentinin derbisi olan İnter - Milan, Torino kentinin derbisi olan Juventus - Torino ya da Roma kentinin derbisi olan Roma - Lazio maçları ne kadar önemliyse Juventus - Milan ya da Lazio - İnter maçları o kadar önemli ve kıran kırana geçiyor. Ancak burada özellikle Roma - Lazio maçları için bir parantez açmak gerekli. Çünkü Lazio ile Roma iki karşıt politik duruşun takımları. Bu rekabet, İtalya'da spor ve politikanın ne kadar iç içe geçtiğini de belgeliyor.
ASYA - AFRİKA
Persepolis halkı temsil ediyor, Esteghlal elitleri
Dünyadaki diğer önemli iki derbi ise Asya ve Afrika kıtalarında yaşanıyor. Asya'daki derbinin adresi İran'ın başkenti Tahran. Geçmişi Şah dönemine kadar uzanan bu rekabette başkentin en önemli iki kulübü olan Esteghlal (İstiklal) kraliyet (şah) ile elit kesimi, Persepolis ise halkı temsil ediyor. Kahire'de aynı zamanda Afrika'nın da en başarılı kulüpleri olan Al Ahly ile Zamalec'in üst düzey mücadeleye sahne olan derbilerinin gerilimini azaltmak için maçları çoğu kez yabancı hakemler yönetiyor.
ALMANYA
Almanya'da şehirler arası rekabet ön planda
Almanya'da Münih'in ve ülkenin en büyük kulübü olan Bayern Münih son yıllarda yalnızca Dortmund kentinin köklü kulübü Borussia Dortmund ile yarışıyor. Oysa ki yaklaşık 20 yıl önce Bayern Münih'in en zorlu rakibi Hamburg'tu. Buna neden olarak Bayern Münih'in karşısına Alman futbolunun tarihsel süreci içinde yarışacak bir kulübün çıkmaması oldu. Hollanda'da Eindoven kentinin kulübü olan PSV, Rotterdam kentinin kulübü Feyenord ile Amsterdam kentinin kulübü Ajax arasında üçlü bir rekabet tüm şiddetiyle sürüp gidiyor.
BELÇİKA
Belçika'daki etnik kimlik İspanya kadar sert değil
Belçika'da yine etnik kimlik farklılığına dayanan bir rekabet var. Ama durum İspanya'daki kadar sert değil. Fransız ve Flemenk asıllı iki halkın yaşadığı bu küçük Batı Avrupa ülkesinde Flamanları Anderlecht temsil ederken Fransızlar, Club Brugge ve Standard Liäge kulüplerini destekliyor.
ARJANTİN
Fakir mahallelerin Boca'sı zenginlerin River Plate'i
Arjantin'de Buenos Aires'in en ünlü iki kulübü olan Boca Juniors ile River Plate derbileri, kentin fakir mahallelerinin favorisi olan Boca ile zenginlerin kulübü olan River'in mücadelesi düşman kardeşlerin çekişmesi olarak biliniyor. Her iki kulüp taraftarlarını ayıran en önemli özellik sınıf farkı. İki takım yüzyıla yakın bir süredir gerilim içinde mücadele ediyor.
Uruguay'da başkent Montevideo'nun en köklü iki kulübü olan Nacional ile Penarol karşılaşmaları Boca Juniors - River Plate rekabetinin Uruguay toplumundaki bir kopyası gibi.
Dünyanın "en ünlü" ve "en kanlı" derbilerinin sebebi ne?
Şöyle bir bakalım...
***
İskoçya.
Glasgow.
Aynı şehrin iki takımı.
Celtic ve Rangers.
Biri Katolik, öbürü Protestan.
Din derbisi...
(Katolik golcü Johnston, Rangers'a transfer olduğunda evi yakıldı. Maç,
Johnston'un golüyle 1-0 kazanılsa bile, Rangers taraftarları "maç 0-0 bitti"
diyordu. )
Arjantin.
Buenos Aires.
Aynı şehrin iki takımı.
Boca Juniors ve River Plate.
Birini İtalyan göçmenler kurdu, öbürünü öz be öz Arjantinliler.
Irk derbisi...
(Durum öyle vahim ki, sadece Bocalıların gömüleceği kabristan yapılıyor.
Yani, mezara kadar...)
İtalya.
Roma.
Aynı şehrin iki takımı.
Lazio ve Roma.
Biri faşist, öbürü demokrat.
İdeoloji derbisi...
(Laziolular Mussolini'nin torunları... Zenci ya da Yahudi futbolcu
istemiyorlar. Asıl isimleri SS Lazio... SS, societa sportiva... Yani,
sportif müessese... Ama onlar için anlamı farklı... Roma'nın amblemi ise,
Roma'nın kurucuları Romus ve Romulus'u emziren kurt figürü. Yani,
parlamentonun ataları...)
İtalya. Milano.
Aynı şehrin iki takımı.
Inter ve Milan.
Biri kıro, öbürü asil.
Sınıf derbisi...
(Milan taraftarları arasında Dük'ler Baron'lar falan var.)
Romanya.
Bükreş.
Aynı şehrin iki takımı.
Steau ve Dinamo.
Biri asker, biri polis.
Derin devlet derbisi...
(Genel olarak birbirlerini dövüyorlar... Sonra birleşip, herkesi
dövüyorlar...)
Türkiye.
İstanbul.
Aynı şehrin iki takımı.
Fenerbahçe ve Galatasaray.
Din ayrımı yok. Irk ayrımı yok. ideoloji ayrımı yok. Sınıf ayrımı yok.
Asker-polis ayrımı yok. Zengin-fakir ayrımı yok. Eğitimli-cahil ayrımı
yok...
Üstelik, dünyadaki ünlü derbilerden farklı olarak, taraftarları "aynı şehir"
ile sınırlı değil.
Bütün ülkede var...
Eski olmak, hele hele futbolcunun eskisi olmak gerçekten çok zordur. Sahada yeniler oynarken, yerinde duramaz eskiler. İşte eski derbilerden unutulmaz anılar:
Maç izlerken anılar da canlanır gözlerde, derin bir iç çekilir, bazen hüzünlü bir anın ekşiliği düşer yüze, bazen de tatlı bir tebessüm kalır maziden geriye...
Eski futbolcuların çoğunluğu 10 binlere oynadıkları günlerden, kendi yalnızlıklarına dönüşlerde böylesi derbi mücadelelerini izlerken hüzünlenirler. Alex, Tümer, Tuncay; Ricardinho, Nobre, Kleberson yeşil zeminde mücadele ederken, onlar karşılarındaki üç puan mücadelesinden çok, geçmiş hatıralarından bahsetmeyi yeğler ve efkarlanırlar. Şükrü Saracoğlu Stadı, bu akşam tarihi derbilerden birine daha ev sahipliği yapacak. Saat 19.00'da Fenerbahçe ile Beşiktaş kozlarını paylaşacak. Bu zorlu derbinin atmosferini sıklıkla yaşamış eski futbolcuları hatırlayıp, gün yüzü görmemiş anıların mazinin tozlu raflarından inmesine yardımcı olduk.
Beşiktaş'ta top koşturduğu yıllarından kalma bir anıyı ünlü golcü Oktay Derelioğlu, şöyle anlatıyor: "Fenerbahçe maçından önceki idmanlarda hep frikik çalıştık. Ancak maçın 89. dakikasına kadar serbest vuruş kazanamadık. En büyük kozumuz, silah olmaktan çıkmıştı. Hocamız Rasim Kara, Sergen'i kenara almaya hazırlanıyordu daha öncesinde. Bu sefer de oyun bir müddet durmadı. Bir frikik yakaladık ve değişiklik gerçekleşmek üzereyken, kenardan Sergen'e 'geri gitmesi, duran topu kullanıp, gelmesi' işaret edildi. Sergen vurdu gol oldu; 89. dakikada yaşanan bu golden sonra değişikliğe de gerek kalmadı. Kazanmıştık.
'Sarı-Lacivert' forma ile yıllarca ter döken Bülent Uygun ise 1993'ün soğuk kış gününden kalma Fenerbahçe zaferini şu cümlelerle özetliyor: "Beşiktaş'la İnönü'de oynayacaktık. Güven Sazak başkanlığında 51 oyuncu transfer edilmiş, Dünya Kupası'nı kazanan Almanya'nın yardımcı antrenörü Holger Osieck alınmıştı. Yine de sıkıntılı bir dönemdeydik. Osieck, Rıdvan ve Tanju'yu süresiz kadro dışı bırakarak çok tartışılan bir karar almıştı. İstatistikler o zaman Beşiktaş'ı kesin favori gösteriyordu. Maç başladı, önce yenik duruma düştük. Ardından İlker'le beraberliği yakaladık, sonra Uche'nin attığı kafa golü bayramı müjdeler gibiydi. Soyunma odasında geleneğe dönüşen Beşiktaş yenilgilerini değiştiren 'Uche' kollar üstündeydi. Bu galibiyetten sonra kazanmayı sürdürdük ve devreyi lider kapattık. Arka arkaya 5-6 maç yenilmedik. Fakat 2-1'lik talihsiz Galatasaray mağlubiyeti, şampiyonluğu bizden aldı götürdü. Benim gol krallığımın da hiçbir keyfi kalmamıştı."
Şifo'nun golü hâlâ tartışılıyor
Fenerbahçe'nin efsane oyuncularından Rıdvan Dilmen de 1991-1992'den bir unutulmayanı şu şekilde dillendiriyor: "Beşiktaş'a karşı 2-1 öndeydik. 90. dakikada Şifo Mehmet'in şutu kale çizgisinin üzerinden adeta gitti, geldi. Orta hakem Ahmet Çakar, tartışmalı pozisyonda Boluspor'dan arkadaşım yardımcı hakem Çetin'e uyarak 'gol' dedi. Avucumuzdaki üç puan bir anda bire indi; ancak topun çizgiyi geçip geçmediğini sadece 'Allah' biliyor."
Beşiktaş'ın unutulmaz kaptanı Samet Aybaba da geçmişe şöyle sözcülük ediyor: "1984-85 sezonunda Dolmabahçe'de oynadığımız derbinin son 10 dakikasına 2-1 galip girmiştik. 'Maçı kazandık' diye sevinip, rahatlamışken; Fenerbahçe'den İlyas Tüfekçi'nin şok golü geldi ve karşılaşma 2-2 tamamlandı. Yıkılmıştık. Ancak asıl üzüntüyü sezon sonu yaşayacaktık. Çünkü Fenerbahçe o sezon gol averajıyla bizim önümüzde şampiyonluğunu kutlamıştı.
Siyah-Beyazlıların emektar oyuncusu Recep Çetin, Fenerbahçe'nin başarılı çalıştırıcısı Todor Veselinoviç'e taş atarak anısını şöyle antattı: "1989-1990 sezonuydu. Veselinoviç, hafta boyunca 'Beşiktaş'a beş atacağız, beş atacağız.' diye basına demeç verdi. Yugoslav teknik adam maçın sonucu bilmişti; ancak 5 golü Fenerbahçe değil, biz atmıştık."
Sarı-Kanaryaların rekortmen oyuncusu Müjdat Yetkiner ise unutamadığı Beşiktaş derbisini şöyle anlatıyor: "1984-85'te şampiyonluk mücadelesi verdiğimiz Beşiktaş'la ligin bitimine 3 hafta kala İnönü'de oynayacaktık. Son antrenmanda kalecimiz Yaşar'a orta alandan bir gol attım. Hocam Veselinoviç, 'Beşiktaş, maçında da aynı yerlerden şut at. Adem de çok sık ileri çıkar.' demişti. Maçta Adem'in kalesini terk edip ileri çıktığını görünce Todor'un dediğini yaptım ve orta sahadan şut attım; gol! Maç 2-2 bitmiş ve averajla şampiyon biz olmuştuk."