
Atatürk, mücadelesini bütün yönleriyle anlattığı, başlıca eseri “Nutuk”u bir hafta kürsüde okuduktan sonra, 20 Ekim 1927’de son sayfaya geldi.
O son sayfanın başında elde ettiği bütün sonuçları Türk gençliğine emanet ettiğini vurguladı, şöyle devam etti:
“Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini ve Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
***
Atatürk, gençliğe hitabesini bundan 83 yıl önce, 20 Ekim günü Nutuk’taki son sözleri olarak okumuştu. Son aylarda duruşma araları çok uzarsa kendime okuma programının yanı sıra bir de ezberleme programı yapıyorum. Sevdiğim bir metni ya da şiiri ezberliyorum. Şiir, pek çok şeyi olduğu gibi zamanı da yeniyor.
66 günlük 4 Haziran - 10 Ağustos arasında Faruk Nafiz Çamlıbel’in 140 satırlık Han Duvarları şiirini ezberledim. Her söyleyişimde Toroslar’dan Orta Anadolu’ya o şiirsel yolculuğu yeniden yapıyorum.
Ekimde de 83. yıldönümüne selam olsun diye gençliğe hitabeyi ezberle dedim, kendime.
Önce bugünkü Türkçeye çevrilmişi mi ezberlemeli dedim; Atatürk’ün o günkü dilinden olan daha etkili.
Falih Rıfkı Atay, Çankaya’da Atatürk’ün Nutuk’ta kullandığı dil için şunu söylüyor:
- “Nutuk, dil inkılabından önce yazıldığı için, Namık Kemal mektebi üslubundadır. Atatürk’ü besleyen edebiyat o idi. Harbiye Okulu hapishanesinde bir gazel bile yazmıştır. Dilin Türkçeleşmesine inandıktan sonra bütün zevklerini ve âdetlerini fikirlerine feda ettiği gibi, o kadar sevdiği üslubunu da içilmiş bir cigara gibi atıvermişti.”
Hitabeyi bugünkü dile çevirenler elbette çok titiz hareket ediyorlar, önemli bir sorumluluk alıyorlar. Şu var ki, Atatürk o metni dil devriminden sonra yazsaydı vurguyu, etkiyi arttırmak için sanırım yeni dile göre cümleler kurar, farklı sözcükler kullanırdı...
***
Atatürk’ün gençliğe hitabı bugün ne kadar güncel?
Bu soruyu ciddiye alanlara bir önerim var; Ey Türk Gençliği diye başlayıp cümle cümle yeniden okusunlar. Bugün kullanmadığımız sözcüklerin anlamlarına baksınlar...
Nutuk, gençliğe hitabeyle bitiyor. Nasıl başlıyor? Okuması bir hafta süren Nutuk’ta Atatürk’ün ilk cümlesi şu:
“19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım. Durum...”
Her şeye durum saptamasıyla başlıyor.
Yakın tarihimizi bilmek, bugünü görmek ve geleceğimizi kurmak için çok önemli.
Atatürk’ü bilmek, onun yaptıklarını kopya etmek değil. Bu mantık dışı bir şey olur. Örneğin, Kurtuluş Savaşı sürecinde Atatürk’ün deyim yerindeyse eli-ayağı telgrafçılardı. Onlar cephede savaşanlar kadar önemli işler başardılar. Bugün, “Atatürk bütün haberleşmeyi telgrafçılarla yaptı, biz de öyle yapmalıyız” denebilir mi?
Elbette hayır.
Ama Atatürk’ün Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki şu yaklaşımı, bugün de en az o günkü kadar güncel:
Önce iç barış... Yani yurtta sulh...
Ya şu:
Gerçek yol gösterici bilimdir...
İç barışın harcını başkasına kardırırsan? Bilim kurumlarında bilimden başka her şeyi konuşursan?
Sütun biter... Sorular, sorunlar bitmez...
Baştan başlayalım:
Ey Türk Gençliği...
Mustafa BALBAY
19.10.2010