Düşünce Hırsızlığının Dayanılmaz Kepazeliği...

Düşünce Hırsızlığının Dayanılmaz Kepazeliği...

İletigönderen faruk haksal » Pzr Eyl 04, 2011 10:47

Mutfakta yemek pişirmek için ne gerekiyor?
Örneğin, yağ, pirinç, su, tuz, salça ve bir de ateş.
Buyurun internete, açın ansiklopedileri, kurcalayın belleğinizi ve toplayın koyun masanın üzerine, yan yana, üst üste...
Haydi pişirin bakalım!..
Olmuyor değil mi?
Peki ne eksik, yemeğin pişirilmesi için?
Ortaya bir düşünce, bir öneri, bir proje koyabilmek için ne eksik?..
- Mutfaktaki malzemelerin eksiği iyi bir aşçı…
Peki, masanın üzerine biraz önce yığdığımız onca bilgi için ne eksik?.. İşte mesele burada.
Ünlü bir [kadim] düşünür şöyle buyurmuş:
- Kültür, bütün bildiklerinizi unuttuğunuzda, geride kalan şeydir…
Demek ki, masanın üzerindeki tüm bilgileri süpürüp çöpe attığınızda geride kalan “şey”dir asıl gerekli olan; yani, “eksik” olan şey; yani kültür!..
İşte insanoğlunun temel hedefi, yukarıdaki masada eksik olan o değerli hazineyi bir oya gibi işlemek, sindirmek ve gerçeğin “saklı biçimleri”ni algılayarak, lezzetine varacak ölçüde bilincini geliştirmektir.
Çünkü gerçekliğin anlamı, ancak onun ardına gizlendiği “öz”ün kavranılması ile mümkün olabilir.
“Saklı gerçeğin” derinliklerine nüfuz etmeden [edemeden], günün, dünün, nesnelerin ve bunlardan sızan anlamın doğru bir biçimde teşhis edilebilmesi hiçbir zaman mümkün değildir.
Her evin mutfağında yağ, şeker, un ve tuz vardır… Ama her evin mutfağında pişen yemeğin lezzeti aynı değildir.
Üretilen düşüncenin özel olması, öznel bir niteliği bulunması, çalıntı ve alıntılarla malul olmaması esastır.
Esin başka şeydir; hırsızlık başka şey...
Komşuda yiyip beğendiğimiz bir yemeğin aynısı yapmaya kalkışmak kötü bir şey değildir. Ama o yemeğe kendi renginizi, sadece size özel olan damak lezzetinin yansımasını [ya da farklılıklarını] katmamak, katamamak acıklıdır.
Düşünmek, yaratıcı bir eyleme başlamak demektir.
Yaratıcı bir eyleme başlamış olmak, her zaman ve her koşulda illaki yaratıcı bir düşünce yaratma sonucuna ulaşamayabilir… Ama bu konudaki anlık başarısızlıklardan, bu yönde duyulan umutsuzluklardan kalkarak, düşünme edimini ertelemek ya da “birileri”ne ciro etmek … Ya da bu konuda belli/belirsiz, örtülü/gizli ya da cilalı/renkli hırsızlıklara kalkışmak, başvurulacak en kötü seçenektir.
Ama gelin görün ki, gerek sanat dünyasında, gerek bilimsel tebliğlerde ve gerekse siyasi içerikli yazı ve söylemlerde en sık başvurulan ve en çok sapılan çıkmaz-yol budur…
Taklit, bir hırsızlıktır.
Türk Ceza Kanunu, hırsızlığı şöyle tanımlıyor:
- Hırsızlık, başkasının malını, faydalanmak kastı ile almaktır.
Şöyle bir düşünün bakın… Bir düşünceyi taklit etmek, o düşüncenin özünü ve esasını, ona hiçbir şey katmadan [alenen] almak… Ve bu çalma eylemini de, altına imza atılacak bir sayfa yolu ile yerine getirmek, hırsızlığın daniskasıdır;
Gizlice, sinsice ve hayasız bir arsızlıkla yapılan bir hırsızlık; hatta açık bir gasp ve hatta [düpe-düz] bir alçaklıktır!..
Ancak, balığın baştan koktuğu bir diyar-ı memlekette hırsızlık, gasp ve alçaklık gibi kavramlar, belki de baş tacı edilen birer “kimlik kartı”ndan başka bir şey değildir.

farukhaksal@superonline.com

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com
http://www.kitlecizgisi.com
Faruk Haksal
Kullanıcı küçük betizi
faruk haksal
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 344
Kayıt: Pzt May 24, 2010 10:01

Şu dizine dön: Faruk HAKSAL

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x